Yazar arşivleri: Emre

NBA’de Normal Sezon Ödülleri

EN DEĞERLİ OYUNCU:

 

Favori: Derrick Rose bu sezon hem bireysel olarak sergilediği performans, hem de takımının NBA’in zirvesinde bulunmasından dolayı bu ödülü kazanamaması çok büyük bir sürpriz olur. Maç başına 25 sayı 8 asist gibi çok önemli istatistiklere imza atan Rose, Chicago Bulls’un playoff adayı takım konumundan, şampiyonluk adayı haline gelmesinde Koç Tom Thibodeau’yla birlikte en önemli pay onun. Saha dışında veya içinde tam bir lider gibi davranan Rose, savunmada büyük katkı verdi. Ayrıca maçların son dakikalarını tam bir MVP gibi oynadı ve ödülü sonuna kadar haketti.

 

Sürpriz: Lebron James’in bu ödülü kazanamayacak olmasının 3 temel nedeni var. 1.si bu ödülü 2 senedir kazanıyor olması. 2.si Dwyane Wade’in olduğu bir takımda tek başına sivrilmesinin zor olması ve 3. neden olarak bu yaz yaptığı takım değişimden dolayı NBA’in genelinde, sevilmeyen adam haline gelmesi. Yinede yaptığı katkıyla Miami’nin Doğu’da zirveye oynamasında büyük rol oynadı.Aynı zamanda O gittikten sonra Cleveland Cavaliers’ın NBA 1.liğinden NBA sonunculuğuna gerilemesi ödülü alması gerektiğini savunanların sıkça bahsettiği bir kriter..

 

EN ÇOK GELİŞME KAYDEDEN OYUNCU:

 

Favori: Kevin Love bu sene sergilediği performansla takımını yukarılara taşıyamamış olsa da istatistiksel olarak adeta bir MVP performansı sergiledi.Takıma yararlılık puanına bakıldığında NBA zirvesinde yer alan oyuncu.Takımının diplerde yer almasında dolayı MVP olamayacak belki ama sezonun ödülsüz kapatmaması garanti. All Star maçına da seçilen Love, geçen sene 14 olan sayı ortalamasını 20’ye 11 olan ribaunt ortalamasını da 15’e yükseltti. Ayrıca hiç beklenmeyen bir şekilde hücum repertuarına 3 sayılık atışı da ekledi. Geçen seneye göre yaklaşık 3 kat daha fazla 3 sayılık isabet buldu. En önemlisi de bu sene çok önemli iki rekora imza attı. Bunlardan 1. si  üst üste 53 maçta yaptığı double double’larla Moses Malone’un üst üste 52 maçlık double double rekorunu kırdı. 2. rekoru iste bir maçta 31 sayı 31 ribaunt gibi istatistiklere imza attı ve Moses Malone’un 1982 yılında yaptığı 38 sayı 32 ribaunt’ından sonra bir maçta 30 sayı 30 ribaundı geçen ilk oyuncu oldu.

 

Sürpriz: LaMarcus Aldridge bu sezonun en dikkat çekici performanslarından birine imza atmasına rağmen All Star’a seçilemedi ve çok büyük ihtimalle sezonu ödül almadan kapatacak. Portland bel bağladığı en önemli oyuncu olan Brandon Roy’dan hiçbir katkı alınamaması ve takım için çok önemli bir parça olan Greg Oden’ın bir maç bile oynayamayarak sezonu kapatmasından sonra herkesin ortak beklentisi Portland’ın bu sene playoff yarışının dışında kalması ve Batı’da diplerde yer almasıydı. Ama LaMarcus Aldridge önderliğinde Playoff’a kalan takım büyük bir süprize imza attı. Aldridge sayı ortalamasını 17.9’dan 22’ye yükseltti. Ribaunt ortalamasında 0.5’lik bir artış gösterdi ve Savunmada yumuşak bir oyuncu olarak gösterilen Aldridge Maç başına 1.2 ‘lik bir blok ortalaması tutturarak çok önemli istatistiklere imza attı.Ama bunlardan çok daha önemlisi yukarıda da belirttiğim gibi takımının liderliğini üstlenerek Portland’ın playoff’a girmesinde en önemli pay sahibi oldu.

 

YILIN SAVUNMACISI

 

Favori: Dwight Howard son iki sezon kazandığı bu ödülü bu senede kazanmaya en yakın isim olarak duruyor. Yılın Savunmacısı ödülüne baktığımızda göze çarpan en önemli nokta uzun oyuncuların kısalara göre çok daha fazla avantajlı olduğu. Çünkü değerlendirme yapılırken kıstas alınan istatistikler blok, top çalma veya savunma ribaundı oluyor. Bir bire savunma, adam geçilmeme gibi Avrupa basketbolunda savunmanın temelini oluşturan kriterler arka plana itiliyor. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda Dwight Howard maç başına yaptığı 2.4 blok 10 ribaunt ve en önemlisi bu sene büyük aşama kaydettiği 1.3 ‘lük top çalma istatistiği Dwight Howard herkesten bir adım öne çıkarıyor. Ayrıca Howard’ın savunmada istatistik kağıdına yansımayan bir sürü pozitif katkısı var. Bunlardan en önemlileri pota altında kapladığı yer sayesinde rakibi daha çok dışarıdan oynamaya teşvik ediyor. Ayrıca blok yapmasa da bir çok pozisyonda rakibi kötü atış yapmaya zorlayan Howard ödülün en büyük favorisi konumunda.

 

Sürpriz: Kevin Garnett bu sene yaptığı katkıyla bir çok kişiyi şaşırttı. Bu sene 35 yaşında olan Garnett, geçen sezon düşüşe geçen istastiklerini yükseltti. Boston sezonun en az sayı yiyen takımı olurken, Garnett savunmanın temelini oluşturdu. Savunmaya istatisikten çok mental olarak katkı sağlayan oyuncu, Hiçbir zaman kaybetmeyi istemeyen yapısını bir kez sergiledi. 3 sene önce bu ödülü kazanan Garnett o zamankine benzer istatistiklere sahip. Tek şanssızlığı, Dwight Howard’ın bu sezonki mükemmele yakın performansı.

 

YILIN 6.ADAMI

 

Favori: Lamar Odom bu sene çok önemli bir mental gelişme yaşadı. 2 sezon önce Phil Jackson onu bench’e çektiğinde takıma eskisi gibi katkı sağlayamadı ve artık düşüşe geçti yorumları yapıldı ama Lamar Odom bu sene adeta yeniden doğdu. Ondan istenen en önemli katkı olan pota altı sertliğini ilk defa bu kadar bariz bir şekilde ortaya koydu ve Lakers’ın en önemli eksikliklerinden biri olan bench katkısını maksimum şekilde verdi. Sınırlı Lakers Bench’i Odom sayesinde ‘’Şu an NBA’in en iyi benchi ‘’ yorumları yapılıyor.

 

Sürpriz: Jason Terry’nin bu ödülü Odom’un önünde kazanması zor gözükse de yaptığı katkıyı göz ardı edilemez. Maç başına 16 sayı ortalamasıyla oynadı ve Son çeyreklerde Nowitzki’yle birlikte takımının en önemli hucüm gücü oldu.Fakat bu ödülü kazandığı iki sene öncesine göre daha alt seviyede bir performans gösteriyor. Ayrıca bu sezon maç başına 2 top kaybıyla oynayan Terry 7.senesini tamamladığı Dallas’ta, en fazla top kaybını bu sene yaptı.

 

YILIN KOÇU

 

Favori: Tom Thibodeau koçluk kariyerinin ilk yılında rüya gibi bir performans sergiledi. Takımın başına geldiğinde ondan beklenen doğu’da ilk 4’e girmesi ve playofflarda 1 tur atlayabilmesiydi. Fakat şu an baktığımızda Chicago doğunun zirvesinde şampiyonluğun en önemli adaylarından biri. Takımdaki en önemli değişim savunmada yaşandı. Geçen sene vasat bir savunma takımı olan Chicago Thibodeau’yu alırken savunmaya önem vereceğini bekliyordu. Fakat bu takımı NBA’in en iyi savunma takımlarından biri yapmasını hiç kimse beklenmiyordu. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda Thibodeau bu ödülü sonuna kadar hak ediyor.

 

Sürpriz: Doug Collins 8 senedir takım çalıştırmayan bir koç olarak Philadelphia’nın başına geçtiğinde beklentiler oldukça düşüktü. Çok kötü bir kadroya sahip olduğu düşünülen takımın NBA’in diplerinde olması beklenirken, Playofflar öncesinde eşleşilmek istenmeyen bir takım haline geldi ve birçok NBA yorumcusu tarafından 1.turda olası Miami veya Boston eşleşmelerinde sürpriz yapabilir denilebilecek kadar saygı duyulan bir takım haline geldi. Tüm bunlarda en önemli pay şüphesiz koç Doug Collins’in.

 

YILIN ÇAYLAĞI

 

Favori: Blake Griffin’in geçen sezonunun başlamasına 1 gün kala sakatlanmasıyla çaylak sezonunu 1 yıl gecikmeli yaşadı. Çaylak sezonunda yaptığı katkının bir benzerini yapan oyuncular NBA tarihinde sınırlıdır. NBA’ye geldiği ilk günden beri inanılmaz heyecan yaratan oyuncu, her maçında birbirinden güzel hareketlerle süslediği oyunuyla taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bıraktı. Shaquille O’Neal’dan bu yana çaylak sezonunda 22 sayı 12 ribaunt ortalamalarını tutturan ilk çaylak oldu. Ayrıca 3.7 asistlik ortalamasıyla da ne kadar önemli bir pasör olduğunu gösterdi. Bu seneki en önemli performanslarından birini de NBA All Star haftasında sergiledi. Smaç şampiyonasında yatığı smaçlar onun Vince Carter, Michael Jordan, Julius Erving gibi smaç efsaneleriyle karşılaştırılmasına neden oldu. Sezon içindeki performansın bir karşılığı olarak da All Star kadrosuna seçilmeyi başardı ve Yılın Çaylağı ödülünü henüz açıklanmasa da kazandı gözüyle bakabiliriz.

 

Sürpriz: John Wall çaylak sezonundaki performansıyla ne kadar önemli bir oyun kurucu olabileceğini fazlasıyla gösterdi. Kötü bir sezon geçiren ve takım içinde birçok problemle uğraşan Washington Wizards, John Wall’un takımdaki varlığından dolayı geleceğe umutla bakıyor. Tutturduğu 16 sayı 8.5 asist gibi ortalamalar ve gösterdiği performans, onu bir çok sezonda Yılın Çaylağı ödülünü kazanmasına yeterli olurdu. Onun şanssızlığı Blake Griffin’le aynı sezonda çaylak sezonun geçirmesi.

Ege YENİCE

SLAM DUNK EFSANELERİ

JULİUS ERVİNG: Slam Dunk’a 3 defa katılan Dr.J, ilki NBA çatısı altında olmasa da ABA yönetimi tarafından 1976 yılında düzenlenen Slam Dunk’ı David Thompson’ın önünde kazandı.Bu yarışmada faul çizgisinden zıplayarak yaptığı smaç ona şampiyonluğu getiren smaçtı. Diğer katıldığı iki yarışmada gerek yaşının verdiği dezavantaj, gerekse yarışma sırasında yaşadığı şanssızlıkların da etkisiyle başarılı olamamıştı. Havaların doktoru olarak anılan oyuncu tarihteki ilk Slam Dunk efsanesiydi.

 

MİCHAEL JORDAN: Yaptığı smaçlarla ‘’AİR’’ lakabını alan Jordan belki de smaç şampiyonalarının en başarılı ismiydi.1987 ve 1988 senelerinde ark arkaya smaç şampiyonu olurken bunu başaran ilk isim oluyordu. Ayrıca NBA’ye geldiği ilk senede yarışmaya katılan Jordan, bir başka efsane Dominique Wilkins tarafından alt edildi, fakat Jordan bu yenilginin acısını 1988 senesinde Wilkins’i finalde yenerek çıkartmıştı. En önemli Smaçları; Faul çizgisinden uçarak yaptığı smaç ve ‘Kiss The Rimm’ adı verilen smacıydı.

 

VİNCE CARTER: Slam Dunk’ın popülaritesini kaybetmeye başladığı zamanlarda ortaya çıkan Vince Carter, 2000 yılında kazandığı şampiyonlukla Slam Dunk’a yeni bir boyut kattı. Carter, 1998 yılında düzenlenmeyen,1999 yılında ise lokavt nedeniyle düzenlenemeyen Slam Dunk yarışmasında yaptığı birbirinden yaratıcı smaçlarla efsaneler arasında ismini yazdırmayı başardı. Yarışmada yaptığı ilk smaçtan sonra bir başka Smaç efsanesi Kenny Smith ‘yarışma bitmiştir, hadi Carter’a kupasını verelim, evimize gidelim’ demişti.Bu smaç efsanesinin lakabı ise o zamanlar Toronto’da oynaması ve Michael Jordan’ın smaç konusunda veliahtı olması sebebiyle Air Canada’dır.

 

DOMİNİQUE WİLKİNS: Çift ayak sıçramasıyla diğer bütün smaçcılardan ayrılan The Human Highlight lakaplı oyuncu yarışmayı 1985 ve 1990 yıllarında kazandı. Smaçlarını onun kadar güçlü bir şekilde yapabilen ikinci bir oyuncu daha yoktu. O smaç yaparken bazen potayı kıracak hissine kapılmamanız mümkün değildi. Özellikle yaptığı Windmill(Değirmen) smacıyla tam bir fenomen haline gelmişti. Ayrıca kazandığı 2. şampiyonluğu 30 yaşında kazanarak smaç şampiyonu olan en yaşlı oyuncu ünvanını elinde bulundurmaktadır.

 

SPUD WEBB: Slam Dunk şampiyonu olan en kısa basketbolcu olan Anthony ‘Spud’ Webb sadece 168cm’di. Ayrıca NBA tarihinde oynamış en kısa 3. oyuncudur. Yarışmaya 3 kez katılan oyuncu ilk seferi olan 186 yılında Dominique Wilkins’in önünde şampiyonluğa ulaştı.

 

JASON RİCHARDSON: Yarışmaya 3 kez katılan J-Rich bunlardan ilk ikisini yani 2002 ve 2003’teki şampiyonaları kazanarak Michael Jordan’ından sonra 2 kez üst üste smaç şampiyonu olan ilk isimdi. J-Rich yaptığı tersten bacak arası smacıyla kimilerine göre smaç şampiyonaları tarihinin en zor smacını gerçekleştirmiştir.

 

HAROLD MİNER: NBA kariyerine ‘Baby Jordan’ lakabıyla başlayan ve bu günlere kadar gelen Jordan karşılaştırmalarında en büyük hayal kırıklığına uğratan oyuncu olan Harold Miner, NBA’de sadece 3.5 sezon tutunabildi ve bu 3.5 sezona 2 Slam Dunk şampiyonluğu sığdırmayı başardı. Bu yarışmayı Michael Jordan ve Dominique Wilkins’ten sonra iki kez kazanan ilk oyuncu oldu. Özellikle yaptığı Double Clutch smacıyla izleyenleri büyüleşmişti.

 

NATE ROBİNSON: 175cm boyuyla Slam Dunk şampiyonu olan en kısa 2. oyuncudur. Yarışmaya 4 kez katılan oyuncu 3 kez kazanarak NBA tarihinde 3 kez kazanan tek oyuncu olmayı başardı. Ama gerek ilk şampiyonluğunda Andre İguodala karşısında gerekse 2.şampiyonluğunda Dwight Howard karşısında kazandığı şampiyonlukları hak etmediği iddaa edildi.

BLAKE GRİFFİN: Ve son şampiyon… Yaptığı smaçlarla ve smaç yarışması öncesinden getirdiği heyecanla, bitti denilen smaç yarışmasını yeniden zirveye taşıdı. Smaç yarışmaları tarihindeki en yüksek reytinge ulaşıldı bu sene. Tabiî ki bu başarıda Blake Griffin kadar yarışmadaki diğer tüm katılımcıların birbirinden güzel smaçlarının da katkısı büyük. Her smacı büyük heyecan uyandıran Blake Griffin özellikle potadan sektirdiği topu dirseğini sokarak tamamladığı smaç ve büyük bölümü showdan ibaret olsa da son smacında araba kaputunun üstünden geçerek yaptığı smaçla, adını tarihe altın harflerle yazdırmayı başardı.

Ege YENİCE

EDBA’da Sağlık Kontrolü

İzmir’de faaliyet gösteren EDBA basketbol okulu forması giyen sporcular ve antrenörlerin bir bölümü yarıyıl tatilinde, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Basın Sitesi Semt Polikliniği bünyesinde yer alan “Spor Hekimliği’nde”  kontrolden geçti. Kan testleri, EKG ölçümleri ve rontgenleri çekilen sporcularımız daha sonra, Spor Hekimi Uzmanı, Uzman Dr. Seçkin Şenışık’ın kontrolünden geçti.

Böyle kaliteli bir hizmetin, sosyal sağlık güvencesi olan bütün sporcu ve bireylere ücretsiz olarak verildiğinden dolayı çok mutlu olduklarını söyleyen EDBA baş antrenörü Emre Dağdelen, “EDBA olarak gerek kurs kayıtlarında, gerekse sakatlık zamanlarında, sporcularımızı böyle güven duyabileceğimiz bir kuruma yönlendirebileceğimizi bilmek bizleri mutlu ediyor. Sayın Seçkin Şenışık nezdinde, kontrollerimiz sırasında bizlere destek veren herkese çok teşekkür ediyoruz” dedi.

 

Süperstarlık ve LeBron James

Yazın hepinizin bildiği gibi NBA’in geleceğini temelden etkileyecek gelişmeler yaşandı. NBA takımlarının büyük bir iştahla beklediği 2010 yazı hiç beklenmeyen bir şekilde sonuçlandı. NBA’in yeni süperstarı, herkesin hayran olduğu, kendi deyimiyle seçilmiş kişi olan Lebron James yaptığı seçimle nasıl bir mantaliteye sahip olduğunu gösterdi ve kendisi için yapılan efsane olabilir yorumlarını bir gecede yok etti.

Lebron James’in hatalar zinciri kararını bir TV programında açıklayacağını söyleyerek başladı. Bunun sonucunda doğduğu, büyüdüğü şehrin takımı olan Cleveland Cavaliers’la bütün Amerika önünde adeta dalga geçti. Lebron James’in 2003 draftıyla takıma katılmasına kadar zaman zaman iyi performansları olsa da Los Angeles Clippers la birlikte NBA’in ‘’Loser’’ 2’lisi olarak görülen Cleveland Cavaliers’ın bunu kırmak için en büyük umudu bir TV programıyla son buluyordu. NBA’ye ilk geldiği günden beri karışlaştırıldığı bütün efsanelerinde ağzını açık bıraktı verdiği bu kararla Lebron James. Çünkü kolay yolu seçmişti. Karşılaştığı zorluklar karsısında geri adım atmıştı. Bir de onunla karşılaştırdığımız efsaneler bakalım. En başında Michael Jordan’a. Jordan ilk NBA şampiyonluğunu kazandığında 29 yaşındaydı yani Lebron James’in su anki yaşından 3 yaş fazla. İlk 6 senesinde 1 kez bile NBA finali görememişti ve Zamanın ‘’Bad Boys’u’’ Detroit Pistons’tan adeta dayak yemişti. O ise hiçbir zaman geri adım atmadı. Sonunda istediği şampiyonluğa Jordan’ın Chicago’su olarak ulaştı.

Şimdi bir Miami Heat taraftarı olarak düşünelim takımınız NBA şampiyonu oldu. Takımınız Lebron’un takımı mı? Tabi ki de hayır… Daha birçok karşılaştırıldığı yıldız vardı Lebron gibi kolay yolu seçmeyen ve efsaneliğe giden yolda başarılı olan. Aslında Michael Jordan’ın bu konu hakkındaki açıklaması her şeyi özetler nitelikte. Jordan, Lebron’un yaptığını kendisinin Larry Bird ve Magic Johnson’la konuşarak, Lakers veya Celtics forması altında şampiyonluğa ulaşmaya çalışmasına benzetmiş. Jordan’da Johnson’da Bird’de böyle bir şeyi asla kabul etmezlerdi. Belki birlikte 5 sene arka arkaya şampiyon olacaklardı ama hiçbir zaman Larry Bird’in Celtics’i, Magic Johnson’ın Lakers’ı, Jordan’ın Chicago’su olmayacaktı.

Lebron James’in Miami’ye gidişinden sonra yaptığı açıklamada: Artık üzerimde her maç iyi oynama baskısı, kritik anlarda hata yapmama baskısı olmayacak dedi. Oysa süperstarlar baskı altında oynamayı seven büyük maçlarda ateşten gömleği giymeyi isteyen, son saniyelerde takımının kaderine etki etmek isteyen oyunculardır. Yaptığı bu açıklamadan da gördüğümüz üzere belki Lebron James, Dwyane Wade’den daha büyük yeteneklere sahip olabilir ama kesinlikle bir lider değil. Miami Heat hala Wade’in takımı ve bu ortaklıkta Chris Bosh ve Dwyane Wade’in Lebron ihtiyacından çok Lebron James’in onlara ihtiyacı söz konusu. Lebron James’in bu yaz yapamadığı en önemli seçimlerden biri de hatta bana göre en önemlisi, Lebron’un kendisine yeni takımı olarak New York Knicks’i seçmemesi. Lebron James, madem takımı Clevaland’tan ayrılmayı kafasına koydu ki kendine göre bazı geçerli sebepleri olabilir. Bu sebeplerin en başında Cleveland’ın sahip olduğu küçük pazar yer alıyor. Oysa New York bu alanda senelerdir NBA birincisi. Herhangi bir NBA takımından çok daha fazla ilgi gören bir şehir olan New York en son şampiyonluğunu 1970 yılında kazanmıştı. Bir düşünsenize Lebron James’in New York’u elit takımlar sınıfına soktuğunu. New York’u seçseydi hem mücadeleden kaçmamış olacaktı hem de herhangi bir yerde ulaşamayacağı popülariteye ve karizmaya sahip olacaktı Ayrıca dünyanın merkezi olarak gösterilen New York’ta Lebron yakalayacağı bir başarıyla tanrılar sınıfına adım atmış olacaktı tıpkı karşılaştırıldığı efsaneler gibi.Oysa Lebron bu şeçimi yapacak cesareti de bulamadı kendinde.Tek kelimeyle korktu. Yukarıda bahsettiğimiz gibi basarı için Wade ve Bosh’a ihtiyaç duydu. Zorluklara karsı göğüs germedi. Lebron James’in bu yaz önünde iki yol vardı 1.si şampiyonluğu kazanmak için kolay yolu seçmek ve 2.si efsane olmak için bir fırsat ama o yaptığı seçimle hiçbir zaman Michael Jordan, Magic Johnson, Larry Bird, Isiah Thomas, Kobe Bryant, Bill Rusell gibi bir Winner ve bir süperstar olamayacağını gösterdi.


Ege YENİCE

Antrenör Oyuncusuna Doğru Örnek Olmalı

Altyapı takımında çalışıyorsunuz. O gün idmanınızı yaptırdınız, çantanızı aldınız ve çocukların giyinmesini bekliyorsunuz. Salondan dışarı çıktınız, kendinize bir tane çay söylediniz, kolay değil yorucu bir idmandı. Çay gelince çantanızı açtınız ve sigarınızı çıkartıp, güzelce yakıp ciğerlerinizi bayram ettirdiniz.

Siz hani saçınıza, sakalınız dikkat eden, verdiği öğütler ile sporcularına örnek olmaya çalışan bir antrenörsünüz, birkaç gün öncede idman sonunda sigaranın zararları hakkında sporcularınızı uyarmışınız.

Tam ciğerlerinizi bayram ettirdiğiniz anda oyuncunuz Ahmet salondan çıktı ve sizi gördü. Antrenörü sigara içiyordu. Basit mantıktan gidersen, antrenörüm her şeyi doğru bilir, “bize sigara içmeyin” dedi ama kendi içtiğine göre sigara zararlı değil.

İşte oyuncunun gözünde özellikle basketbola yeni başlayan sporcularda, rol-model alınan antrenörler her zaman söyledikleriyle değil yaptıklarıyla akıllarda kalırlar.

Sporcunuz evine gittiğinde, anne ve babası ‘konuyu değiştirmeyelim’ sigara hakkında olumsuz bir konuşma yaparken, çocukları kendilerine “bence zararlı değil, zararlı olsa antrenörüm içmezdi” diye konuşsa ya da siz sporcunuzu ilerleyen zamanlarda elinde sigara ile idmana gelirken ya da idman sonrası görseniz kızar mısınız? Ya da buna hakkınız olduğunu düşünür müsünüz?

Çok önemli bir sıfattır altyapı antrenörü olmak. Yediği, giydiği, içtiği, konuştuğu ve benzer davranışları ile o sporcuların hayatlarında çok önemli yer tutarlar.

Eminim bazı antrenörlerin başına gelmiştir, “ağabey sakal bırakmışsın, saçını kestirmişsin ya da benzer cümleleri duymuşsunuzdur”. Çünkü kesinlikle gözlem altındasınızdır. O çocuklar için önemlisiniz ve o yüzdende sizlerin iki dudağı arasından çıkan her bir söz ve yaptığınız her bir hareket, o çocukların hayatları üzerinde inanılmaz etkiler bırakacaktır.

Emre DAĞDELEN

Oyunun adı BASKETBOL!

A takıma çıkmak istiyorum. İyi bir basketbolcu olmak istiyorum. Çoğu basketbolcu adayı bu hedeflerle yola çıkar ve bu hedefler doğrultusunda çalışır. Bu hedeflere giden yolda önemli bir özelliktir yılmamak ve bu süreçte hep işinize yarayacaktır.

Hedefinizde ilerlerken birçok zorluk ile karşılaşacaksınız. İçsel ve dışsal motivasyonunuz iniş ve çıkışlar gösterecek, pes etme noktasına geleceksiniz. Peki, vazgeçecek misiniz? Hayır eminim yüksek bir çoğunluğunuz vazgeçmeyecek, yılmayacaksınız.

Bir antrenmanda, güvendiğiniz, sevdiğiniz ve her şeyiyle inandığınız antrenörünüzün aferin aslanım iyi idmandı demesi sizi mutlu edecek, ertesi idmana daha istekli geleceksiniz.

Top yerde kontrolsüz bir şekilde yuvarlanırken, o topa atlamayı öğreneceksiniz ve o topun bir maç kurtardığını yaşayarak görünce, her topun önemini anlayacaksınız.

Ailenizden fazla takım arkadaşlarınızı göreceksiniz ve dostluk nedir onu öğreneceksiniz, takım arkadaşına güvenmeyi öğreneceksiniz.

Bir arkadaşınız hata yaptığında bütün takım ceza yediğince, yaptığınızın takım sporu olduğunu ve her hareketinizin takımı bağladığını öğreneceksiniz.

Yaşınız ilerlediğinde biri size yaz tatili dediğinde, sizde ona hayırdır o nasıl bir şey diye tebessümle cevap vereceksiniz.

Terleyeceksiniz ve bunun formayı giyebilmek için, o terin ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız.

İlk maçınıza büyük ihtimalle kimse gelsin istemeyeceksiniz. Maçtan önce aynaya bakınca sanki rengim biraz sarardı mı? diye soracaksınız, mideniz biraz ağrıyacak, elleriniz terleyecek ve yaşınız ilerledikçe bu hislerin sizi terk etmemesini isteyeceksiniz.

Zaman ilerleyince bu sefer tam tersi ailenizin maçlarınıza gelmesini, sizi izlemesini ve sizinle gurur duymasını isteyeceksiniz ki, eminim onlar sizinle zaten her zaman gurur duyuyor olacaklar.

Turnuvalara, Türkiye şampiyonalarına gideceksiniz. Kendinizi özel hissedip, rekabeti göreceksiniz. Basketbolun her yerde farklı bir tarzda oynanıldığını o sahada yaşayarak öğreneceksiniz.

Maç kazanınca maçı takımın kazandığını öğreneceksiniz, siz 30 sayı atabilirsiniz ama takım arkadaşlarınızdan biri rakibin en skorer oyuncusunu durdurmuş, diğerleri rebound yükünü çekmiş, hiç oynamayan bir arkadaşınızın maç sonunda alkışlamaktan elleri kızarmış, sizi desteklemekten sesi kısılmış olacak ve hepiniz aynı soyunma odasına gireceksiniz. O odada ki manzarada sizinde payınız olduğu için, kendinizle gurur duyacaksınız.

Kendinize güveniniz artacak, omuzlarınız dik yürüyeceksiniz, çünkü siz basketbolcusunuz?.

Turnuvada oda arkadaşınız olacak, onunla turnuva boyunca aynı havayı teneffüs edeceksiniz. Akşamları odanıza çikolata, süt buna benzer şeyler alıp onunla paylaşmayı öğreneceksiniz. O sizin sırdaşınız olacak, sizde onun.

Ailenizi arayacaksınız ve anne otele yerleştik, burası çok güzel, öğlen idman var, beni merak etmeyin? diyeceksiniz. Aynı zamanda hemen maç oynayıp, onlarla başarınızı paylaşmak isteyeceksiniz.

Belki hiç beklenmedik bir zamanda sakatlanacaksınız, o maçta oynamamak sizi çok üzecek, hatta sakat sakat oynamayı göze alacaksınız?bununla beraber sizin yerinize oynayacak arkadaşınıza güveneceksiniz.

Hayatınızın bir bölümü okul ve idman arasında gidip gelecek, bu sizi yıldırmayacak ve sıkmayacak, çünkü sahaya çıkıp basketbol oynamak isteyeceksiniz.

Emre DAĞDELEN