Kategori arşivi: Euroleague

Turkish Airlines Euroleague TOP 16

 

 

TOP 16’ya yumuşak geçiş yaparken Ocak ilk hafta yapılacak kurada her takımın kaderini önemli ölçüde kendi şansı belirleyecek. 10 maç sonunda bazı takımlar öne çıkarken bazı takımlarda da bazı oyuncular öne çıktı. Takımlarımızdan Fenerbahçe Ülker’in ve Efes Pilsen’in birlikte TOP 16 yarışında devam etmeleri kendi adımıza en sevindirici sonuçtu diyebiliriz.

 

Öne çıkan performanslardan ziyade büyük hayal kırıklıklarının da yaşandığı bir sezon oldu bazı takımlar için. Özellikle geçen sezon Partizanla mucizeler yaratan Vujosevic’in CSKA ile olan ten uyuşmazlığı takıma tarihindeki en büyük utanç sezonlarından birini yaşattı.

Ruslar için iyi olamayan bu sezonda diğer bir temsilcisi Khimki’de TOP 16’ya dahil olamadan evi ne erken dönen ekiplerden biri oldu. Özellikle Keith Langford’un muazzam kişisel performansına rağmen bu istatistikler takımını bir üst kademeye taşımaya yeterli olmadı.

 

Rus sermayesinin sonuç vermediği sezonla birlikte göze çarpan diğer bir takımda 0 çeken efsane takım Cibona Zagreb oldu. Tamamen yerli kaynaklarla oynayan (Marcus Johnson hariç) ekibin kazanmasının yanı sıra hiçbir maçta kazanmaya yakın bile olmaması belki de en acı veren tablo oldu.

 

Kötülerin yanı sıra geçen sezonlara nazaran Olimpija ve Zalgiris’in toparlanmış görüntüsü basketbolseverlerin genelinde olumlu karşılanan durum oldu. Şampiyonluk yarışı çekilecek grup kuralarından sonra daha belirleyici olacak olsa da şansın yanında normal sezonda öne çıkan performanslara biraz dikkat çekelim.

 

 

 

Maccabi Electra

David Blatt ile birlikte bu sezon efsane Maccabi günlerini hatırlatan İsrail ekibi yerli kadrosuna çok iyi monte ettiği ve tam uyum sağlayan Amerikalı oyuncularıyla Final Four için ilk 10 maçta göz kırpmaya başladı. Sofoklis’in dominantlığı, Blatt’in Maccabi’ye uyumlu hücum sistemi ve bunun yanında çoğu takımın yapamadığı savunma direnci fark yaratan unsurlar oldu. Tabii ki önemli olan bunun TOP 16’da da sürmesi, Maccabi aynı istikrarı burada da sürdürürse Final Four için en tehlikeli arz eden ekip olabilir yalnız gözden kaçmaması gereken nokta Maccabi’nin durumunu çekeceği kura belirleyecek, normal sezondan daha dişli takımlarla karşılacak olan Maccabi şampiyonluk hayalleri kurarken bu hayali çok erken de suya düşebilir.

 

 

Caja Laboral

İspanyol basketbolunun lokomotif takımlarından olan Caja ülkeyi ve takımı çok iyi bilen Ivanovic ile birlikte istikrarını sürdürmeye devam ediyor. Teletovic’in liderliğiyle grubunda 2. olan Caja aldığı 5 mağlubiyetle TOP 16 için tehlike sinyali verdi. Her ne koşulda olursa olsun favoriler arasında yer alan Caja’nın durumunu da kura sonunda oluşacak şansı belirleyecektir.

Eski Caja rotasyonuna göre daha geniş rotasyon kullanan takımın bu yerine göre avantajı olarak düşünülebilir. Ancak dezavantaj olarak baktığımızda eskisine göre kalitesi ve tecrübesi bir basamak daha alt seviyede demek çokta yanlış olmaz. Caja’nın gençleriyle bu sezon ilk 8’e kalmak önemli bir başarı sayılabilir. Şansıda daha üst veya alt sırada bitirmesini belirleyecektir.

 

Olympiacos

Uzun bir aradan sonra yeniden takım çalıştırmaya başlayan Dusan Ivkovic’in yönettiği Olympiacos normal sezonu lider bitirerek Ivkovic’i utandırmadı. Yunan ekibi sadece Final Four değil şampiyonluk hedefiyle sezona başladı Teodosic’in takım içinde aldığı sorumluluk gün geçtikçe artarken başarısı da bununla birlikte paralel gelişme gösteriyor. Özellikle Yunanistan’da oynan maçlarda cehennem olacağı kesin TOP 16 için büyük kaygı taşımayan Olympiacos Final Four için adını şimdiden rezerve etmiş durumda.

 

Real Madrid

Büyük beklentiler içinde olan Real Madrid özellikle Messina’dan büyük başarılar bekliyor. Bunlar eğer bu sezonda gerçeğe dönüşmezse tehlike çanları takım içinde çalmaya başlayacaktır. Yapılan yatırımların sonuçlarının en fazla beklendiği sezon şüphesiz bu sezon olacaktır. Her ne kadar grup maçlarında sürükleyici bir performans çizmese de Madrid ekibi TOP 16 ve sonrası kendi kaderini çizmeye başlayacak. Uzun rotasyonu olağanın daha üzerinde kalitede olan Real Madrid’in özellikle kısa oyuncularda ve gardlarda önümüzdeki maçlarda sıkıntı yaşaması muhtemel. Messina’nın takımlarına garda yüklenen görev daha önceleri karşımıza çok sık karşımıza çıktı bundan dolayı bu pozisyondaki sıkıntı takım için şampiyonluk hatta Final Four hedefine bir nebzede olsun balta vuruyor.

 

 

Montepaschi Siena

Pianigiani ve öğrencileri kolektif basketbolun ve savunma ile nelerin başarılabileceğinin belki de uzun zamandır en iyi örneklerinden birini yansıtıyor. Geçen sezondan devam eden Kaukenas – Lavrinovic A.Ş. ile büyük isimler olmasa da büyük sonuçların nasıl alınabileceğinin dersini veriyor. Adı yine şampiyonluk için en üstte geçmese bile şampiyon olacak takımın kesinlikle geçmesi gereken bir takım olacağı bir gerçek.

 

 

Regal Barcelona

Son şampiyon grubunu her ne kadar 3. olarak bitirse de yine Final Four’un ve şampiyonluğun en önemli adayı olan Barcelona TOP 16’da vites yükselterek kendisinden bekleneni daha fazla vermek için salona çıkacak. Navarro-Rubio-Lakovic gibi en güçlü gard kombinasyonuna sahip olan Barcelona bu avantajını maksimum seviyede kullanmak için her şeyi yapacaktır. Pota altını Perovic ile sağlamlaştıran Pascual’ın ekibi kağıt üzerinde şampiyonluğun en ciddiye alınması gereken önemli favorilerinin başında geliyor.

 

 

Panathinaikos

Barcelona’ya geçen sezon emanet ettiği şampiyonluğu geri almak için mücadele eden Panathinaikos, Diamantidis’in göz kamaştıran performansıyla yoluna emin adımlarla ilerliyor. Grup maçları sonrası liderlikle kapatılan sezon Panathinaikos için umut verici oldu. Obradovic’in artık aldığı nefes kadar tanıdığı takımın en büyük avantajı beklide böyle kurt bir hoca ile çalışmasıdır. Tıpkı Barcelona gibi Final Four için şüphesiz en ciddi aday olan Panathinaikos’un bu yolda kolay veya zorluk derecesini TOP 16 grupları belirleyecek. Şampiyonluk için adı yüksek sesle anılsa da işi yine de hiç kolay olmayacak. Pota altı rotasyonunun daha zor maçlarda nasıl bir verim vereceği ise akıllarda oluşan en büyük soru işareti.

 

 

 

Fenerbahçe Ülker

Tanjevic sonrası yeni bir sayfa açan Fenerbahçe Spahija ile ilk ciddi sınavını oldukça başarıyla geçti. Özellikle Barcelona gibi bir takımı deplasmanda yenip grupta onun üstünde yer alması ciddiye alınması gereken bir takım olduğunun mesajıydı. Kendi denginde olan her takımı geçebilecek düzeyde olan Fenerbahçe’nin en ciddi handikabı TOP 16 sonrasındaki aşamada yeterli tecrübeye sahip olmaması diyebiliriz. TOP 16 ve sonrasını belirleyecek en önemli durum gruplardaki rakiplerin güç dengesi olacaktır, şanslı bir kura Fenerbahçe’ye tarihindeki ilk Final Four heyecanını bile yaşatabilir. TOP 16’dan ilk iki sırayı alıp ilk 8’e kalmak bile azımsanmayacak bir başarı olarak kabul edilebilir.

 

Efes Pilsen

Türk basketbolunun en önemli ismi olan Efes Pilsen geçtiğimiz yıllardaki vasat görüntüsünden kurtulmak için bu sezon biraz daha büyük ve farklı adımlar attı. Perasovic ile birlikte yaşanan değişim çoğu kişiye göre farklı algılanıp yorumlandı. Kimisi geçiş aşaması kimisi de başarısızlığın devamı olarak adlandırdı bu zamana kadar geçen durumu. Vujcic gibi üst düzey bir pivotla sezona giren Efes Pilsen Rakocevic gibi bir yıldızı da kadrosunda tutarak kağıt üzerinde korku yaratan bir takım imajı çizdi. Özellikle fantastik bir iç saha performansı sunan takım deplasmanda aynı istikrarı sergileyemedi. Takım içinde gardlardan Wisniewski’nin performansı çok tartışılırken onun açığını Kerem Tunçeri kapatmaya çalıştı. Kaliteli isimlerle bezenmiş kadro kağıt üzerinde iyi olsa da çok umut verici vaatlerde bulunmak şu an için çok erken potansiyel olarak bakarsak Final Four bile gelebilir ancak TOP 16’dan eve dönmekte pek şaşırtıcı olmaz. Hem takım içi uyum hem de rakip şansı Efes Pilsen için belki de eski günlerin dönüşü olacaktır.

 

Önder Akcollu

Efes Pilsen’e Yazık Oldu

THY Euroleague Top 16 grubu 3. maçında Efes Pilsen deplasmanda Real Madrid ile karşı karşıya geldi. Uzatmaya Giden maçı 89-86 kazanan takım Real Madrid oldu.

Maça 12-2 lik skorla hızlı başlayan Efes Pilsen, skor avantajını korumayı başaramadı ve ilk periyotun sonralarına doğru dengeye geldi. İkinci periyodu rakibine oranla daha etkili oynayan Efes Pilsen Murray’ın son saniye basketi ile ilk yarıyı 46-40 önde tamamlamayı başardı. 3. Periyot 65-65 eşitlikle geçerken, karşılaşma 79-79 luk skor ile uzatmaya gitti.

Kerem Gönlüm’ün 3 sayılık basketi ile 79-76 öne geçmemize rağmen maçın bitimine 2,6 saniye kala 3 sayı atış pozisyonunda Rodriguez’e faul yapıldı. Skoru 79-79 taşımayı başaran Real Madrid maçı uzatmaya taşımayı başardı.Uzatmaya da Rodriguez’in üçlüğü ile avantajlı başlayan Madrid 89-86 lık skorla kazanan oldu.

Maçı 3 sayı farkla kaybeden Efes Pilsen’in kendi sahasında oynayacağı maçı 4 sayı ve üzeri bir farkla kazanıp avantajlı duruma gelmesi gerekiyor.

Fenerbahçe Ülker 3’te 3

Fenerbahçe Ülker Euroleague 2. tur 3. maçında Zalgiris Kaunas’ı 80-72 yenerek namağlup liderliğini sürdürdü. Bir sonraki maçı yine Zalgiris ile deplasmanda oynayacak Fenerbahçe Ülker büyük bir avantaj sağladı.

FENERBAHÇE ÜLKER: 80 – ZALGİRİS KAUNAS: 72
Salon:
Sinan Erdem
Hakemler: Luigi Lamonica  (İtalya), Dani Hierrezuelo  (İspanya), Milija Vojinovic  (Sırbistan)
Fenerbahçe Ülker: Ukic  12, Ömer  5, Tomas  15, Oğuz  15, Lavrinovic , Jasikevicius  7, Mirsad  13, May , Preldzic  13
Zalgiris Kaunas: Capin  12, Brown  6, Pocius  6, Jankunas  14, Watson  4, Collins  14, Delininkaitis  10, Klimavicius  2, Milaknis , Marjanovic  4
1. Periyot: 22-19
Devre: 41-41
3. Periyot: 58-54

Disko Disko Partizani

PARTIZAN EFSANESİ (3)

DİSCO DİSCO PARTİZANİ

Daha önce 2 kez PARTIZAN EFSANESİ 1 ve 2’yi kaleme almış ve şu notu da eklemiştim ‘‘Ben daha çok Partizan Efsanesi yazısı yazarım’’…

Perşembe gecesi çok kararlı Maccabi Electra önünde muhteşem seyircisi ile Partizan bir kere daha tüm Avrupa’yı kendisine hayran bıraktı. Özellikle ilk yarıda iyi oynayan ve yüzdeli atışlar kullanıp çember altında Aleks Maric’i en sert şekilde durduran Maccabi hakemlerinde ev sahibine hiç taviz vermemesinden istifade edip seriyi 5.maça taşımak için çok uğraştı. Ama doğru basketboldan hiç ödün vemeyen Dusko Vujosevic’in talebeleri müthiş bir direnç ile Maccabi’yi sindirip zafere ulaştılar. Salonda takriben 22.000 kişi vardı. Yani liglerimizde özellikle İstanbul’da 50 maçta filan toplamda görebildiğimiz rakam ! Galatasaray-Fenerbahçe maçları olmasa Abdi İpekçi tribünleri örümcek tutacak !

3 yıldır Türk insanına ve basketbol dünyasına Partizan’ı ve doğrularını anlatmaya çalışıyorum. Basketbol dünyasından anlayan kaç kişi oldu bilemiyorum ama basketbolseverler basketbol adamlarından ve kulüp yöneticilerinden çok daha çabuk algıladılar. Elindeki yerli değerleri  içine sindiremeyen ve yabancı oyuncu hayranlığı ile yüksek bütçelere ulaşan kulüpler en hızlı şekilde yere çakıldı. Avrupa’da çok erken havlu attık.Türk takımlarının yapılanmasının ve seçimlerinin son derece kötü olduğu ortaya çıktı.

Minik bir etüd yaparsak geçtiğimiz sezon başarılı olan kadrosundan Uros Tripkovic, Novica Velickovic, Stephane Lasme ve Milenko Tepic’i kaybeden Partizan Türkiye’de kimsenin beğenip takımına almayacağı oyuncular ile yoluna devam kararı aldı. Özellikle Lasme’nin yerine getirilen Aleks Maric İspanya serüveninde Gran Canaria’da 4.5 sayı ortalaması yakalayıp akıllarda fazla kalmamıştı. Ancak Koç farkı ile Maric bu yılın süper yıldızı oldu. Şimdi Maric için bir çok kulüp devrede,hemde üst düzey takımlar. Partizan yine bonservis bedeli ile köşeyi dönecek. Buna Jan Vesely’yi de dahil etmek gerek. 1990 doğumlu Vesely 2 yıldır Dusko Vujosevic tarafından yabancı oyuncu kontenjanında kullanılıp ortalama 25 dakika süre aldı. Genç oyuncu Dusko’nun kendisine sunduğu nimetleri en iyi şekilde kullanıp yıldız oyuncu adayı haline geldi. Panathinaikos parayı bastırıp Vesely’yi sezon sonu alırsa kimse şaşırmasın.

Mesela Türk takımlarının Stevan Milosevic, Petar Bozic, Slavko Vranes, Branislav Dekic,Strahinja Milosevic ve Aleksandar Mitrovic gibi isimleri antrenmanına bile dahil etmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Lawrence Roberts’ı kim yabancı kontenjanı için transfer eder? Efes’in beğenmediği hatta suratına bile bakmaığı Dusan Kecman ve Aleksandar Rasic takımı Final Four’a götüren önemli unsurlar oldular. Demek ki önce kulüp organizasyonu ve ardından doğru Koç seçimi önem kazanıyor. Para harcatmayı seven ama üretimden nefret eden Koç tiplemelerinin artık Türkiye’de işi olmamalı. Çünkü şu an varolan bazı yüksek bütçeler çok yanıltıcı. Bu iş böyle gitmez.Basketbolda paralar düşer yakında. Önlemini alıp alt yapıya dönen,bütçesini mantıklı noktalara çeken kulüpler yaşar diğerleri de kaybolup gider !

Dün sistemlerini çok iyi bilmeme rağmen Partizan’ın hücum organizasyonunu bir kez daha dikkatle inceledim. Dusko için önemli olan ilk şey topun önce pivota inmesi. Eğer buradan sonuç alınamıyorsa diğer seçenekler devreye giriyor. Vranes Türkiye’de olsa eline top değmez çünkü adama kimse güvenmez.Son yıllarda 3 sayı manyaklığımız iyice tavan yaptı. Bu da basketbolumuzun en görgüsüz tarafı ne yazık ki. Hani Dünyada en çabuk moda olan şeyler hemen Türkiye’de kullanıma başlar ya,işte onun gibi… Mesela son çıkan arabalar,son çıkan cep telefonları ve bilgisayarlar hep Avrupa’dan önce Türkiye’de satış rekorları kırar..Avrupalı çok daha mütevazi yaşıyor.Kazandığı paranın değerini biliyor. Malını satmayı,emeğinin karşılığını alıp yaşamını sürdürmeyi iyi biliyor.İşte onun gibi bir şey !

Hücum organizasyonuna devam edersek ilave ayrıntılar şöyle görünüyor. Öncelikle pick and roll dediğimiz ikili oyunları oynamayı çok iyi biliyorlar.Ayrıca pivota pas vermeyi. Pivotun ismi cismi önemli değil. Vranes gibi çok düşük yetenekteki bir oyuncuya bile Erazem Lorbek muamelesi yapıp bir çok müsait top indiriyorlar.Ama bire bir topu verip oynaması en son tercihleri.Genelde ikili oyunda perdeleme sonrası devrilmesini kullanıyorlar.Ya da penetre edip onu smaç yapacak şekilde topla buluşturuyorlar.Koç’luk zaten kapasiteye göre organizasyon yeteneği değimlidir?

Partizan’da Dusan Kecman çok iyi sezon geçirdi. Özellikle Efes Pilsen’i yendikleri maç ve Maccabi’yi Tel Aviv’de yendikleri maç Kecman’ın kariyer hanesine geçti. Dusko onu ne zaman ve ne şekilde kullanacağını çok iyi biliyordu ve nitekim öylede oldu. Dün Kecman 12 kritik sayı ile Partizan’a hayat verirken 6 ribaund 4 assist ile değerini arttırdı. Petar Bozic dışarıdan bakınca hiç basketbolcuya benzemiyor. Ama Dusko onu en iyi şekilde kullanıyor.Kritik 2 üçlüğü çok önemliydi.

McCalebb’i Türkiye’de alacak kulüp yok muydu? Herkes ayakta uyurken McCalebb Partizan’ın yolunu tuttu ve Final Four’a takımı götüren ilk unsur oldu. Demek ki gözümüzün önündeki oyuncuyu bile fark edemiyoruz !

Aslına bakarsanız Partizan çok savaşan ve doğru basketbol sistemine sahip ve kenardan iyi yönetilen bir takım. Çok mu çarpıcı basketbol oynuyorlar? Hayır tabiî ki……hücum zenginlikleri çok zayıf… kapasiteli oyuncu sayısı çok az… Ama imkanları en iyi şekilde kullanan bir Koç var.. Maçın sonlarında bile macera aramayıp Vesely’nin post-up pozisyonunu kovaladılar. Gerçi top kaybı oldu ama mentaliteyi anlatmaya çalışıyorum. Oyuncu hangi pozisyonda tercih edildiğini bildiğinde otomatik o pozisyonları kovalar -set dışında bile- Partizan’ın en büyük başarısı oyunun temposunu kontrol edip öncelikle rakibin temposunu düşürmek, en müsait atışı bulana kadar sabırla topu çevirmek, çember altını yeterince kullanmak, hücum ribaundlarına olağanüstü saldırmak ( ki Sırp ekolünün önemli bir karekteridir bu. Bu şekilde fastbreak savunması da yapmış olursunuz) ve savunmada canla başla 1 top için mücadele etmek. Siz hiç yıllardır Partizan’da Koç ya da başka bir oyuncuya jest mimik yapan bir oyuncu gördünüz mü? Kenara gelirken Koç’a laf söyleyen, el kol hareketi yapan,basına Koç aleyhinde demeç veren, maç içinde Koç ile çok sert tartışma yaşayan? Çünkü Koç çok saygın.Herkes onu TANRI kabul etmiş. Biliyorlar ki ‘Ben 1 verirsem Dusko karşılığında 3 verir’ …ve Dusko onlara bu değeri ve şansı veriyor….işte Partizan’ın sırrı bu….. Dusko torpille Koç olmuyor sağa sola…transfer yaparken oyunculardan yüzde almıyor (oyuncular zaten 3 liralık isimler) oyuncu menajerleri ile ortaklık yapmıyor,başka kulüplere Koç ya da oyuncu pazarlamaya çalışmıyor,sadece emek verip çalışıyor ve ortaya nadide ürünler çıkarıyor.İşte bu yüzden İmparator……..

Kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışan sahtekar tiplemelerden değil Dusko……… Umarım Türkiye’de Dusko Vujosevic iyi bir örnek teşkil eder ve bir çok Koç adayımız onu kendisine örnek alır…. Sahtekarları izleyenler sahtekar olur…unutmayalım !!!!!

Birazda Final Four’a bakalım….Partizan Olympiacos eşleşmesinde üstünlük sağlayabilir mi? Neden olmasın diyorum… Tabiki Yunan lobisini aşmak kolay değil çünkü Olympiacos uzun süreli hatırı sayılır yatırımlar yapıp ULEB’in daha güçlenmesine neden oldu.Bence ULEB yönetimi Olympiacos’u 1.derecede şampiyon görmek ister. Barça tabiî ki büyük favori ama Barça Pesic ile Euroleague şampiyonluğu yaşadı.. Gerçi 6 yıl oldu ama Olympiacos’un ihtiyacı bence daha çok.Biraz komple teorisi oldu ama genelde 3 hamle sonrasını iyi görenlerdenimdir.Hep esprisini yaparım ‘Benim söylediğim ya da yazdığım şeyler ancak 6 ay ile 3 yıl arasında anlaşılabiliyor’ diye……Basın-medyadan ayrılmama az bir süre kala son uyarılarımı yapacağım tabiî ki…..anlayabilen yöneticiler için tabii…..

Paris’te müthiş bir Final Four olacak. Çok güç kaybetmesine rağmen Koç Pashutin ile dimdik ayakta duran CSKA Moscow yıkılmaz bir dev olduğunu kanıtladı.Onlar en kritik yerde Bonsu-Mensah’ı transfer ederken bizimkiler yine uyudu !

CSKA ilk maçta Barcelona önünde tabiî ki favori değil.Ancak Rus ekibi gerçekten çok sert.Pashutin Sasha Kaun’u resmen Euroleague’in iyi pivotlarından biri haline getirdi. Viktor Khryapa’yı müthiş kullanıp kendine getirdi.Khryapa bence sezonun en iyi 2-3 oyuncusundan biri oldu.Bu arada sezon başında tereddütle baktığım Koç Pashutin’i kutluyorum.Oyunculuğundan çok daha başarılı bir Koç kariyeri olacağı kesin.Langdon ve Siskauskas gibi 2 süper Joker CSKA’yı rahatlatıyor.Barça’ya çok sert gelebilirler.Çünkü oyunun temposunun yükselmesine izin vermiyorlar.Sete sette CSKA’ya sayı atmak gerçekten zor.Navarro’nun işi çok zor yani……

Ne yalan söyleyeyim Paris’te gönlümden Partizan geçiyor.Çünkü onlar bir emek takımı.Yoktan var edip Dünya basketboluna sürekli yıldız kazandırıyorlar.Sırbistan Milli Takımı Avrupa 2.si oldu.Herkes şaşırdı.Ama onlar kulüp-Milli Takım işbirliğini en üst düzeyde yapıp tek yürek olurken ve ülkece Milli Takımı desteklerken biz kulüplerde Milli Takıma destek vermek yerine köstek oluyoruz.Ucubeler Milli Takım kaybetsin diye dua edip kaybettiğinde göbek atıyor.Karakter zaafiyeti !!!!!!

Yani sonuçta bizim bir Partizan ya da Sırbistan olabilmemiz için fırınlarca ekmek yememiz gerek..avantacılık yerine emekçiliğe dönmemiz gerek..doğru dürüst işi bilen,etüd yapabilen ve parayı dürüstçe kullanan yönetici yetiştirmemiz gerek..iyi yöneticinin olduğu yerde hata yapmayan dürüst ve emekçi Koçlar olur….ülke böyle kalkınır basketbolda…baktığım yerden işler gelecek için hoş görünmüyor…aklı sadece para olan ve basketbolu sömürenlerin adedi artmaya başladı…ve bunların destekçileri….(birlikte avanta yani)…

Ben özellikle arabamı kullanırken DISCO DISCO PARTIZANI şarkısını zevkle dinleyip motive oluyorum….hala anlamayanlar…sizde dinleyin ve içinize sindirin…doğru yolu kısa zamanda bulursunuz….

Teşekkürler Dusko ve teşekkürler Partizan…Bize doğru yolu gösterdiğin için……

Nejat Sayman