Kategori arşivi: Yazarlar

PHIL JACKSON – YAŞAYAN EFSANE

Egosu göklerde süper yıldızlar, oluşturulması gereken takım kimyası, zor zamanlarda alınacak radikal kararlar ve kafanızın üstünde Demokles’in Kılıcı gibi duran medya.

NBA’de koçluk yapmak bir yana, her sezon başarıya endeksli, şampiyonluk dışındaki dereceleri kabul etmeyen takımları çalıştırmak meşakatli bir iştir. Hele ki elinizi tek bir boş parmak kalmayana dek şampiyonluk yüzüğüyle doldurmak ancak Phil Jackson gibi efsanelerin mahareti olabilir.

Oyunculuk Kariyeri

17 Eylül 1945’te Montana’da doğan Philip Douglas Jackson, eğitimini North Dakota Koleji’nde almış, NBA oyunculuk kariyeri ise 1967 yılında MewYork Knicks tarafından 17. Sırada draft edilmesiyle başlamıştır. 11 sene bu takım için mücadele eden Jackson, Knicks’le biri aynı zamanda asistan koçluk olmak üzere 2 şampiyonluk yaşamıştır. Forvet pozisyonunda oynayan 2.03’lük “Zen” lakaplı basketbolcunun 1978’de başlayan New Jersey Nets kariyeri 2 sene sürmüş ve 1980 yılında aktif oyunculuk hayatına son noktayı koymuştur.

Koçluk Kariyeri

21 yıldır devam eden koçluk hayatına ilk adımlarını 1989 yılında Chicago Bulls’la atan Phil Jackson, ilk iki yılında 3’er yıllık “Three Peat” denilen şampiyonluk serilerinin temellerini atıyordu. Onun önderliğindeki Bulls, başrolde Michael Jordan, yan rolde Scottie Pippen’ın müthiş performanslarıyla 1991-92-93 ve 1996-97-98 sezonlarında mutlu sona ulaşırken, takım hüviyetini hiçbir zaman bozmadan Jordan ve Pippen’a eşlik eden, ilk seride John Paxon ve Horace Grant, ikinci seride Ron Harper ve Toni Kukoc’la kusursuz bir makina görüntüsü çiziyordu. Zaman zaman Bulls için, Phil Jackson’ın değil Michael Jordan’ın takımı yakıştırmaları yapılsa da, 1984-91 yılları arasında Jordan’lı Chicago’nun şampiyon olamamasının tek sebebinin Phil Jackson’un eksikliği olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de azımsanmayacak düzeydeydi.

2000 yılı geldiğinde artık efsane koç için yeni bir dönem başlıyordu. Bu kez elinde “Majesteleri” nin veliahtı olarak gösterilen kaprisli süper yıldız Kobe Bryant ile görece sorunsuz ancak Jackson’ın kısalara dayalı 3’lü hücum sistemine uymayan Wilt Chamberlain’in veliahtı olduğu söylenen Shaquille O’Neal vardı. Hedeflere giden yol taşlı, başarı mecburiydi. Egoları fazla çarpıştırmadan hem ekip düşüncesi ön planda olacak, hem de oluşturulan pahallı kadronun hakkı sonuna kadar verilecekti. İşte bu noktada Phil, bütün birikimini ortaya koyarak 2000-01 ve 2002’de 3. Three Peat’ini gerçekleştirdiği gibi, hem Kobe’nin hem de Shaq’ın tüm hünerlerini sergileyebilecekleri bir sistemi Lakers’a yerleştirdi. Dışardan belki herşey tozpembe görünüyordu ancak, Kobe’nin “Tek Adam, Tek Yıldız” olma isteği en sonunda Shaq’ın ayrılmasına sebep olacak kadar huzursuz bir ortam yarattı. O dönem dair Jackson, 2003’te yazdığı “Ruhunu Arayan Takım” kitabında Kobe için “Uncoachable” tanımını kullanıyordu. Büyük kan kaybeden takım, peşisıra gelen ayrılıkların da etkisiyle 7 sene boyunca hayal kırıklıkları içinde şampiyon olamadı. Gary Payton, Karl Malone gibi isimler bile makus talihi değiştiremedi. Daha sonra Phil Jackson tekrar insiyatifi eline alıp, yakın tarihte başarıyı getiren Magic Johnson-Kareem Abdul Jabbar ve Kobe Bryant-Shaquille O’Neal birlikteliklerine öykünerek Kobe-Gasol ikilisini yarattı ve son iki sene özlenen şampiyonlukları yakaladı.

Toplamda 11 Şampiyonluk kazanan tecrübeli koç, bu alandaki rekoru hala elinde bulundurmaktadır. 1996 yılında NBA’de “Yılın Koçu” seçilmiştir. Kutsal Çemberler ve Ruhunu Arayan Takım adlarında iki kitabı bulunan Jackson, deneyimlerini okurlarıyla paylaşırken, çalıştırdığı takımların mahrem alanları olan soyunma odası diyaloglarını bile kamuoyuyla paylaşmaktan çekinmemiştir. NBA tarihi için yapılan gelmiş geçmiş en büyük 10 koç listesine de girmiş olan Phil, 2007 yılında “Basketball Hall of Fame” olma gururuna da erişmiştir.

Sezon Yaş Takım O G M G% G > .500 Sıra O Plyf G Plyf M Plyf G-M% Plyf
1989-90 44 CHI 82 55 27 .671 14.0 2 16 10 6 .625
1990-91 45 CHI 82 61 21 .744 20.0 1 17 15 2 .882
1991-92 46 CHI 82 67 15 .817 26.0 1 22 15 7 .682
1992-93 47 CHI 82 57 25 .695 16.0 1 19 15 4 .789
1993-94 48 CHI 82 55 27 .671 14.0 2 10 6 4 .600
1994-95 49 CHI 82 47 35 .573 6.0 3 10 5 5 .500
1995-96 50 CHI 82 72 10 .878 31.0 1 18 15 3 .833
1996-97 51 CHI 82 69 13 .841 28.0 1 19 15 4 .789
1997-98 52 CHI 82 62 20 .756 21.0 1 21 15 6 .714
1999-00 54 LAL 82 67 15 .817 26.0 1 23 15 8 .652
2000-01 55 LAL 82 56 26 .683 15.0 1 16 15 1 .938
2001-02 56 LAL 82 58 24 .707 17.0 2 19 15 4 .789
2002-03 57 LAL 82 50 32 .610 9.0 2 12 6 6 .500
2003-04 58 LAL 82 56 26 .683 15.0 1 22 13 9 .591
2005-06 60 LAL 82 45 37 .549 4.0 3 7 3 4 .429
2006-07 61 LAL 82 42 40 .512 1.0 2 5 1 4 .200
2007-08 62 LAL 82 57 25 .695 16.0 1 21 14 7 .667
2008-09 63 LAL 82 65 17 .793 24.0 1 23 16 7 .696
2009-10 64 LAL 82 57 25 .695 16.0 1 23 16 7 .696
2010-11 65 LAL 51 35 16 .686 9.5 1
Career 1609 1133 476 .704 328.5 323 225 98 .697

OKAN ÇARGA

okancarga@3sayi.com

Rekortmen Cavs !!!

Cleveland 2003 yılında yapılan draftlarda LeBron James’i Seçerek takımın en iyi yıllarını geçirmesini sağladı. Ama şampiyonluğa ulaşmak için sadece LeBron yetmedi. Rüya bu sezonun başında son buldu ve kral Miami’yi tercih etti.

LeBron’lı Cleveland

2006 yılından itibaren LeBron’lu Cleveland , 3 kez Doğu yarı finali, 1 Doğu finali, 1 Doğu şampiyonluğu ve 1 Nba finali gördü. Bütün bu başarıları yakalarken kral hep yalnız mücadele etti. Yanındaki isimler hiçbir zaman iyi 2. adam olamadılar. 2007 Playoff’larında Daniel Gibson ön plana çıkmış ve çaylak sezonunda iyi bir yardımcılık üstenmişti. Playofflar’ın sonunda Cavs, tarihinde ilk kez NBA finaline yükselmişti ve San Antonio’ya süpürülerek şampiyonluğu kaçırmıştı.

Geriye dönüp baktığımızda, takımlarına şampiyonluklar kazandıran yıldızların iyi birer yardımcıları olmuştur. Kobe & Shaq – Kobe & Gasol – Duncan & Parker – Duncan & Robinson – Jordan & Pippen gibi daha birçok örnek sayabiliriz. Yanına 2. adamını bulamayan LeBron ise 2. adam olmayı kabul ederek Miami’ye gitti.

Bu Sezon

Asıl konumuza dönersek, Cleveland başladığı noktaya döndü. Shaq, Ilgauskas, Delonte West gibi isimleri de kaybettikten sonra, ellerinde belkide ligin en kötü takımı kaldı.

Sezon içinde de takımın ne halde olduğunu görmek mümkün aslında. 51 maçı geride bıraktığımız şu günlerde sadece 8 galibiyet alabildiler. Maç başına, -11.48 ile ligin en çok fark yiyen takımı durumundalar. Dün gece aldıkları, Portland mağlubiyeti ile 43. kez yenilerek, bu sezon en çok maç kaybeden takım konumundalar. Dün gece kaybettikleri maçın önemi daha büyük aslında. 1981-82 sezonunda başlayan, 1982-83 sezonunda son bulan 24 maçlık mağlubiyet serisiyle rekor Cavs’e ait. Dün kaybedilen maçın sonunda Cavs, üst üste 24. kez yenildi ve kendi rekoruna ulaştı. Diğer rekorunu 2 sezonda yapmış olan Cavaliers, bu kez rekora tek sezon içinde ulaşmalı başardı!

Kazandıkları 8 maça bakacak olursak, Celtics, 2 kez 76’ers, Wizards, Nets, Grizzles, Bucks ve Knicks. Galibiyetlerin tarihleri ise ilginç. Son kazandıkları Knicks maçı dışındaki 7 galibiyet, sezonun ilk ayında. “LeBron James’in gitmesi bizi yıkmadı.” imajı vermek isteyen oyuncular, 7-9 ile başladıkları ligde bugün 8-43 galibiyet-malubiyet rakamlarına sahip.

Sezonun Kalanı

Varejao’nun, 4 ay forma giyemeyecek olması, Cavs için işleri iyice zora sokuyor. Takımın durumuna bakınca, rekor artacak gibi görünüyor. Geride kalan 31 maçından, 2 tanesini daha kazanmak zorunla Cavs. Eğer 2 galibiyet alamazlarsa bir rekor daha kazanacaklar! Philadelphia 76ers’ın 1972–73 sezonunda 9–73’le elinde bulundurduğu ” En çok kaybeden takım.” rekoruna ortak olacaklar.

Çözüm 2011 Draftı Olabilir

Cleveland için, söylenebilecek tek iyi şey ise Draft gecesi. Büyük bir olasılıkla 1. sıradan seçme hakkını kazanacak Cavs. En iyiyi kadrolarına katarak, 2003 yılında LeBron James’in gelmesiyle yakaladıkları yükselişi tekrar yaşayabilirler.

Anıl Kalay

Lakers Ne Zaman Kendine Gelecek?

Her takımın formda olduğu ya da kötü zamanlar geçirdiği dönemler vardır. NBA için konuşmak gerekirse sezon Playofflar hariç 82 maç olduğundan uzun bir maraton. Büyük takımlar bazında konuşmak gerekirse bu maçların 20-25 ve belki de 30 ‘unu kaybetmek sorun değildir, çünkü bilirsinizki o maçlar kaybedilirken ilerisinin (playofflar) düşünüldüğünü. Bunun için oyuncular dinlendirilir, sakatlıktan dönen oyuncuda acele edilmez, takım gününde değildir, bu uzun maratonda hor görülmez. Ama bu bahsettiğim takımlar önemsiz maçları kaybetseler bile sezoun içindeki önemli maçlara iyi hazırlanırlar, çünkü bu maçlar playofflar için bir testtir, sınavdır. En kötüsünden geçtim sınavı falan taraftarlar açısından da önceliklidir bu maçlar ve kaybetmemek önemlidir.

Şimdi bu yazdıklarımı Lakers’a bağlamak istiyorum. Los Angeles Lakers son 3 yılda NBA finali oynamış ve 2’sinde de şampiyon olmuştur. Nihayetinde son 2 sezonun şampiyonu. Bu takımın normal sezonda maç kaybetme lüksü vardır, ilk paragrafta anlatmaya çalıştığım sebeplerden dolayı. Ama bunun bir yolu yordamı vardır. Lakers’ın ki dinlenmek, playofflar falan değil. Lakers’ın ki gerçekten kötü oynamak. Bu ayrımı yapabilmek çok önemli.

En Önemli Rakipleri Karşı 6 Maçta 1 Galibiyet

NBA otoritelerinin Big Five yani en büyük 5 takım olarak nitelendirdikleri takımlar  şu an en çok kazanma yüzdesine sahipler. Bu takımlar San Antonio Spurs, Boston Celtics, Chicago Bulls, Miami Heat ve Los Angeles Lakers. Bu yazıyı Lakers açısından ele aldığım için sadece onları ilgilendirecek olan istatistiklere göz atmak istiyorum. Lakers bu takımlara karşı 6 maç yapmış ve sadece 1 ‘ini kazanabilmiştir (Spurs’e 2 kez mağlup olurken diğer 3 takıma da birer kez mağlup olup tek galibiyeti Chicago’ya karşı). Bu aralarında olan maçlara şimdi çok yüzeysel bakmış oldum ve tamamen istatistik üzerine bi başarısızlık gibi gelebilir ama burada istatistikten fazlası var. Miami’ye yenildikleri maç sezonun en önemli günlerinden birindeydi (Christmas), Boston mağlubiyeti ise geçen sezonun finalistini Los Angeles’ta normal sezonda ağırlayacakları tek maçtı. Spot ışıkları Lakers’ı dopingleyeceğine gözünü alıyor. Büyük maçlar hep hayalkırıklığıyla son buluyor..

Tüm bu anlatmaya çalıştıklarım ve istatistiklerin ötesinde Lakers adına kötü bir durum daha var. Big Five takımları ligin zirvesindeler ve bunu başarırken de Spurs yıldızlarını tüm NBA’de en çok dinlendiren, en az dakikayı veren takım olurken Chicago, Boston ve Miami de sakatlık sorunlarıyla uğraştı. Yani Lakers Andrew Bynum dışında önemli  sakatlık sorunları yaşamazken bile diğer takımlara karşı üstünlük sağlayamadı ve bu da Lakers’ı endişelendirmesi gereken bir diğer durum. Peki neden böyle oldu ?

Günah Keçisi Ron Artest mi?


Genel olarak çoğu kişi bu duruma istatistiklerden de faydalanarak Ron Artest’i sebep olarak gösteriyor ki ben buna kesinlikle katılmıyorum. Tamam bu sezon kariyerinin en düşük sayı, ribaunt ve asist ortalamalarına sahip ama aynı zamanda da kariyerinde en az top kaybı yaptığı sezon. Bu tamamen aldığı süreyle alakalı. Geçen yıllarda 34-38 dakika arası süre alan Artest bu yıl sadece 28 dakika süre alıyor. İstatistiki olarak olumlu veriler de azalıyor olumsuz olanlar da, bu sonuç kaçınılmazdır zaten. Bence Lakers’ta sorun şurda diyecek bir yer yok. Yani ne defansı çok kötü, ne ofansif oyunu, kenardan gelenler de çok iyi olmasa da göze batacak kadar kötü de değiller. Durum böyle olunca işlerin kötü gitmesine sebep olan şeyi tespit etmek daha da zorlaşıyor ve kötü değil demek bunların iyi olduğu anlamına gelmemektedir (en azından Lakers ayarında bir takım için). Bu yıl herhangi bir Lakers maçı izlediğimde olanlar şunlar : Lakers sayı atıyor, oynadığı takım sayı atıyor ve maç sonunda da daha fazla atmış olan takım kazanıyor. Hani bi oyun karakteri, domine edilmiş herhangi bir yön falan da yok. Durum böyleyken benim teşhisim tamamen motivasyon eksikliği ve buna paralel olarak kazanma arzusunun olmaması. Bu durumun değişip değişmeyeceğini de All-Star arasından sonra göreceğimize inanıyorum.

Kalan Maçlar Zor Maçlar

Sezonun yarısından biraz fazlasını geride bırakmış durumdayız ve ben bu yazıyı yazarken Lakers 34-16 ile batıda Spurs ve Dallas’ın ardından 3. durumda. 50 maçını tamamlamış olan Lakers’ın geriye 32 maçı kaldı. Ama bu 32 maç sıradan bir 32 maç değil çünkü Lakers şu an itibariyle sezonun en zor fikstürüne sahip. Kalan 32 maçın 22’si yüzde 50 galibiyet yüzdesi ve üstündeki takımlarla ve bunların da 13’ü deplasmanda.

Ben bütün yazımda Lakers’ı eleştirdim fakat demek istediğim Lakers kötüdür, şampiyon olamaz değil. Asıl demek istediğim Lakers’ta rölantide gitmenin sonu gelmelidir ve kalan maçlarda Lakers kendi kimliğine sahip olmalıdır yoksa bu kimliği bulmak için çok geç olacak. Kalan maçlar Spurs, Boston, Bulls için öylesine geçebilir ama onlar kendilerini bu sezon şimdiye kadar ki oyunlarıyla kanıtladılar, biliyoruz ki bu takımlar playoff vakti geldiğinde hazır olabilecekleri bi sisteme sahipler. Onlar için kalan maçlar formalite ama Lakers’ınkiler kanıtlama maçları olacaklar çünkü bu sezon henüz hiçbirşey kanıtlamış değiller..

Cihat Cemal Özdemir

2 DEV ADAM

Normal sezonun yarısından fazlasını geride bıraktık. Mehmet Okur’un sakatlığı nedeniyle kaçırdığı maçlar, Hidayet Türkoğlu’nun kötü Suns dönemi ve Ersan İlyasova’nın inişli çıkışlı grafiğine tanık olduk. Ligin kıdemlileri için ligin ilk yarısı pek iyi başlamadı. Peki ya yeniler. Bulls ve Celtics’in Türk çaylaklarının yarım sezonluk performansına bir göz atalım.

İki uzun oyuncumuzda, çok önemli takımların kadrosunda yer alıyorlar. Celtics’in şampiyonluğun en önemli adayı olduğunu söylememize gerek yok sanırım. Doğu konferansında ve Atlantik grubunda lider bulunuyorlar. Bulls ise Doğu konferansında dördüncü ve Merkez grubunda lider.

Semih Erden’in oynama şansının, daha az olduğu düşünülüyordu aslında. Gelmiş geçmiş en domine uzunlardan Shaquille O’Neal başta olmak üzere, Jermanie O’Neal, Kendrick Perkins, Glen Davis gibi uzunlar arasında, forma şansının oldukça az olması da normaldi. Bu yüzden de çok büyük beklentilerimiz yoktu Semih’ten. Ömer Aşık’ın önünde ise, daha çok forvet oynayan Carlos Boozer, Joakim Noah ve Kurt Thomas dışında kimse yoktu. Semih Erden’in bir adım önünde gözüküyordu sezon öncesi.

Celtics’te Perkins’in bir sezon öncesinden devam eden sakatlığı, sezon içinde J.O’Neal ve Shaq’ in sakatlanması, Semih’in beklenenden fazla süre almasına hatta ilk 5 başlamasına neden oldu. Doc Rivers ve Shaquille O’Neal’dan büyük destekler gören milli oyuncu, 34 maçın 7’sinde ilk 5 başladı ve Bobcats karşısında, 41 dakika sahada kalma başarısı gösterdi. Faul problemleri yaşaması, önemli maçlarda süre alamaması ve zaman zaman şut tehdidiyle ön plana çıkan Luke Harangody’nin arkasında kalsa da, şansını fazlasıyla iyi değerlendirdi genç oyuncu. Takımının 47 maçının 34’ünde forma giyen Semih, 14.8 dakika, %60.4 saha içi isabet, %63 serbest atış, 4.2 sayı, 3.1 ribaund, 0.6 blok ve 0.4 asist ortalamalarını tutturmuş durumda.

Bulls cephesinde ise Boozer’ın sezon başında sakatlanması ve Noah’ın sezon içinde kaçırdığı maçlarda eklenince, Ömer’in uzun dakikalar almasını bekledik. Ancak beklediğimiz pek olmadı. Tom Thibodeau’den beklenilen dakikaları alamadı Ömer.38 yaşındaki Kurt Thomas’ın ekstra süreler alması, Ömer’in aldığı dakikaları pek iyi değerlendirememesi hayal kırıklığı yarattı. Çok kötü bir performans sergilememesine rağmen, beklentiler daha yüksekti Ömer’den. Takımının 47 maçının tamamında sahaya çıkan Ömer, 11.6 dakika, %52.6 saha içi isabet, %55.6 serbest atış, 2.6 sayı, 3.3 ribaund, 0.7 blok ve 0.4 asist ortalamalarını tutturdu.

Çaylaklarımız yarım sezonu, özetle böyle geçirdi. Önlerinde ligin ikinci yarısı ve daha büyük bir sınav olan Playofflar var.

ANIL KALAY

Basketbolla Yaşam Arasında; Gülseren Gönül

Birçoğu bilmez bu ismi. Duymaz. Bazıları çok iyi bilir. Ama bugününü kim bilir?

19 Ocak Çarşamba günü TRT ekranlarına gelen bir haberden bahsetmek istiyorum. Gülseren Gönül, 1977 senesinde Avrupa’ya transfer olmuş ve Avrupa’da oynayan ilk Türk basketbolcu olma özelliğini taşıyor. Bugün romatizma yüzünden hastanede yatıyor (yazı neşredildiğinde belki hastaneden çıkmış olur).

Gülseren Gönül Avusturya’ya transfer olmuştu. Toplamda 18 sene basketbol oynadı. 17 Mart 2009’da da Zaman Gazetesinden Fatih Uraz, Gönül’ün kendi potasına basket atmasını hatırlatmış. “…Bayan basketbolunun efsane ismi Gülseren Gönül bir maçta kendi potasına sayı atmıştı. Ancak potaların taçsız kraliçesi, 2 metre 5 cm’lik dev yıldızı ağır beyin ameliyatına (belki de ameliyatlarına) maruz kalmıştı ve muhtemelen sizler-bizler onun çektiklerini çeksek değil spor yapmak, yürümekte dahi zorlanırdık…” demiş Uraz. Haksız da değil. Romatizma’dan hastanede yatıyor Gülseren Gönül. Hastalığı sebebiyle devamlı boyu uzadı, şimdi bacakları tutmuyor. “Basketbolu çok sevdim, psikolojik olarak büyük faydası dokundu ancak fiziksel olarak cezasını çekiyorum” diyor Gönül.

2007’nin tam da yazıyı yazdığım bu gününde (17 Ocak) Hürriyet’te Yaşar Sökmensüer imzasıyla yazılmış bir köşe yazısı gördüm; “Gülseren’e Borcumuz var”.  70’li yılların dev iki basketbolcusu Hüseyin Alp ve Gülseren Gönül’den bahsetmiş.  Gülseren’in o günlerde bacağı kırılmış. O da o zaman Ali Ekber Ertürk’ün haberinden öğrenmiş bunu.  Gülseren Emekli Sandığı Huzurevine başvurmuş, almamışlar. Özel Huzurevine de parası yetmemiş.

Bugün de aynı sorunlar var. Parasızlıktan dolayı Ankara dışında –ismini söylemediği- bir ilçeye taşınmış. Sağlık sorunları artınca Ankara’ya hastaneye gelmesi gerekiyormuş sık sık. Gelemiyormuş. 100-200 metre yürüyemiyor, devamlı taksiye binmesi gerekiyormuş.

60 yaşındaki emekli basketbolcu, çaresiz halde. O dönem Sökmensüer’in de belirttiği gibi Ankara’nın bu işe bir el atması gerekiyor.

Uraz, aynı haberinde “…Yaşadığından bile emin değiliz, eğer yaşıyorsa 58-59 yaşlarında olmalı; iki sene önce gazete sayfalarına çok zor durumda olduğuna dair haberler yansımıştı. Bilemiyoruz sonrasında yaralarına merhem sürüldü mü sürülmedi mi; malumunuz üzere bizler revaçta insanlarla ilgilenmeyi severiz!” yazmıştı. Buradan söyleyelim, Gönül yaşıyor sayın Uraz. Yaralarına merhem süremedi, sürülemedi ve hala zor durumda. Ayrıca yaşıyor. Bundan pek memnun mu bilinmez.

Samet Mehmet Bora, 3SAYI

Antrenör Oyuncusuna Doğru Örnek Olmalı

Altyapı takımında çalışıyorsunuz. O gün idmanınızı yaptırdınız, çantanızı aldınız ve çocukların giyinmesini bekliyorsunuz. Salondan dışarı çıktınız, kendinize bir tane çay söylediniz, kolay değil yorucu bir idmandı. Çay gelince çantanızı açtınız ve sigarınızı çıkartıp, güzelce yakıp ciğerlerinizi bayram ettirdiniz.

Siz hani saçınıza, sakalınız dikkat eden, verdiği öğütler ile sporcularına örnek olmaya çalışan bir antrenörsünüz, birkaç gün öncede idman sonunda sigaranın zararları hakkında sporcularınızı uyarmışınız.

Tam ciğerlerinizi bayram ettirdiğiniz anda oyuncunuz Ahmet salondan çıktı ve sizi gördü. Antrenörü sigara içiyordu. Basit mantıktan gidersen, antrenörüm her şeyi doğru bilir, “bize sigara içmeyin” dedi ama kendi içtiğine göre sigara zararlı değil.

İşte oyuncunun gözünde özellikle basketbola yeni başlayan sporcularda, rol-model alınan antrenörler her zaman söyledikleriyle değil yaptıklarıyla akıllarda kalırlar.

Sporcunuz evine gittiğinde, anne ve babası ‘konuyu değiştirmeyelim’ sigara hakkında olumsuz bir konuşma yaparken, çocukları kendilerine “bence zararlı değil, zararlı olsa antrenörüm içmezdi” diye konuşsa ya da siz sporcunuzu ilerleyen zamanlarda elinde sigara ile idmana gelirken ya da idman sonrası görseniz kızar mısınız? Ya da buna hakkınız olduğunu düşünür müsünüz?

Çok önemli bir sıfattır altyapı antrenörü olmak. Yediği, giydiği, içtiği, konuştuğu ve benzer davranışları ile o sporcuların hayatlarında çok önemli yer tutarlar.

Eminim bazı antrenörlerin başına gelmiştir, “ağabey sakal bırakmışsın, saçını kestirmişsin ya da benzer cümleleri duymuşsunuzdur”. Çünkü kesinlikle gözlem altındasınızdır. O çocuklar için önemlisiniz ve o yüzdende sizlerin iki dudağı arasından çıkan her bir söz ve yaptığınız her bir hareket, o çocukların hayatları üzerinde inanılmaz etkiler bırakacaktır.

Emre DAĞDELEN

TBL All Star 2010

ALL-STAR’I YAPTIK OLZTAR

Ligimizin yerli ve yabancı oyuncularını karşı karşıya getiren organizasyonu büyük bir ilgiyle izledik. Artık klişe olduğu ve mucizeler olmadıkça klişe olarak kalacak olan sonuçla yabancılar karmasının yenmesini bekliyorduk ancak ortada garip bir durum vardı. Yabancılar karması sanki sırf yenilsinler diye oluşturulmuş gibiydi. Gricek, Nachbar, Schumpert, Emir, Kinsley gibi elit oyuncular kadroda yoktu. Bu ülkenin en iyi yabancı oyuncuları Fenerbahçe Ülker forması giyiyor ama hiçbirisi sahada değildi. Sadece kaybetsin diye kurulan yabancı kadrosunda Jasaitis çok az süre aldı. Oyunun en etkili isimlerinin başında gelen Douby’nin oyunun sonunda kenara alınırkenki surat ifadesi zaten her şeyi anlatıyordu.

Yerli karmasının başındaki koçun hakkını yemeyelim. Orhun Ene’yi takımın başında ilk gördüğüm an; Bu sefer olacak demiştim zaten.

Basketbol Federasyonu organizasyon boyunca kendi kendisini tatmin etti. Kendi kendisini tatmin etmenin karşılığını sanırım hepimiz biliyoruz. All-Star etkinliğini resmen rezalete çevirdik ve olztar havasına soktuk.

3 sayı yarışmasında en fazla skor üreten 2 oyuncu (yazı ile ‘’iki’’) finale kalır.

Bu organizasyonun bütün dünyadaki kuralı zaten bu şekildedir fakat ne olduysa oluyor ve kendisini tatmin etmek için uğraşan birileri KOMİTE kararıyla 3. olan ismin yani Engin Atsür’ünde finale kalmasına karar veriliyor.

3. oyuncu yani Engin Atsür yarışmayı kazanıyor ve rezaletin ilk perdesi açılmış oluyor.

Smaç yarışmasını hepimiz merakla bekliyoruz çünkü bütün dünyada smaç yarışması bu organizasyonların en çok beklenen aktivitesidir. Smaç yarışmasında finale kalan Tofaş’ın Amerikalı oyuncusu şampiyon olmayı hak ettiğini bütün Türkiye gördü zaten smaç şampiyonu Sinan ilan edilince adam nereye itiraz edeceğini şaşırdı.

Organizasyon boyunca mikrofon uzatılan ve yorum yapan herkes atmosferin mükemmelliğinden bahsediyor ama dönen dolaplara değinen kimse yok. Böylesine danışıklı dövüşte zaten kimsenin aksini söylemesini beklemiyoruz.

Seyirci için harikaydı ifadelerini kullanıyorlar ama Kayseri’deki birçok arkadaşım;

-Kayseri basketbola değil konsere açmış yorumunu yapıyor. Devre arasındaki Manga konserinden sonra başta genç kızlar olmak üzere salonun hiçte yabana atılmayacak bir kısmının salonu terk ettiğini söylüyorlar.

Federasyon bu kıymetli Kayseri seyircisine de az kaldı kötü bir sürpriz hazırlamış ve Fatih Solak gibi Kayserili bir sporcuyu kadroya almamışlardı. Salonda en çok alkışı alan Solak, Orhun Ene’nin son dakika hamlesiyle kadroya dâhil edildi.

All Star organizasyonunun bir an önce kabuk değiştirmesi gerekiyor

All Star organizasyonunun bir an önce kabuk değiştirmesi gerekiyor. All Star maçının oyuncu seçimini konusunda değişiklikler yapılmalı.

Aslında Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Ülkemizde yapılan All Star maçlarının ilkleri Asya-Avrupa maçı olarak oynanmıştı, Fast Break dergisinde verilen oyuncu seçimlerini büyük bir iştahla doldurup yollamıştım. İlla Avrupanın diğer ülkeleri gibi yerli ve yabancı karması yapmak zorunda mıyız? Hele İtalya eskiden yerli oyuncularına milli takım forması giydiriyordu, komedi gibi, sanki milli takımları hazırlık maçı yapıyormuş gibi oluyordu.

Asya-Avrupa maçı her zaman denk gelmez oyuncular arada bir; bir yerde birikebilir diyorsanız ki malum Avrupa’dan sadece İstanbul takımları var ve o takımların sadece bir kısmı Avrupa yakasında.

O zaman size haklı olabilirsiniz derim ama yinede bu yöntemden çok daha iyi olduğunu düşünüyorum Bir diğer fikrim ise takımların Avrupa Karması ile Dünya Karması olarak adlandırılması olabilir. Her iki takımın başına da ‘’TBL’’ markamızı ekleriz olur biter. Avrupa karmasında yerli oyuncularımızla birlikte yaşlı kıtanın diğer üyeleri Avrupa Karmasında forma giyerken; Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar, Amerikalılar, Afrikalılar vs. Dünya Karmasında mücadele ederler. Maksat ilgiyi ve seyirciyi arttırmak ise bir an önce bu tercihlerden birisi yapılmalı, yoksa her ne kadar bu bir şov olsa da hep yenilmek yâda bu seneki gibi danışıklı dövüşle yenmek hoşumuza gitmiyor.

Smaç yarışmasına katılacak adaylar çok önceden seçilmeli ve hazırlanmaları istenmelidir. Smaç yarışmaları efsaneleri doğurma kapasitesine sahiptir. Marco Milic Honda CRX’in üzerinden smaç basmasa belki NBA bile olmazdı. James White’ın yaptığı smaçlar hafızamıza derin bir iz kazımıştı. Rahmetli Conrad Mc Rae topu yakmış ve alevler içerisindeki topla smaç yapmıştı. Ömer Saybir aynı anda 3 top ile smaç denemişti.

Şut yarışmasını son iki sezonda kazanan Tofaş orijinli Beşiktaş Cola Turca’lı oyuncusu Ömer Ünver 1 hafta daha sabredip takımında kalsaydı 3. kez bu ödülü kazanacaktı ama 2. lig’in yolunu tutunca bu haktan mahrum kaldı. Artık Ömer teselliyi Olin Edirne Gençlik’i şampiyon yaparsa orda bulur.

Gelelim maça, yabancı karması geçen yıllara oranla oldukça zayıftı. Türk oyuncularımız oldukça iyi mücadele ettiler ve koç farkıyla kazanmayı bildiler. Türk oyuncularımız içerisinde Lütfi Arıboğan ile birlikte Adana’dan çıkan en büyük basketbolcu olan Haluk Yıldırım’ı gözlerimiz aradı ancak ben bile ona oy kullanmadım bu sefer. Çünkü Karşıyaka’dan genç Furkan’a oy verdim ve kesinlikle pişman olmadım diyebilirim. Hakan Köseoğlu potaya dahi bakmadı hep asist yapmaya çalıştı. Açıklanan kadrolara bakınca Kerem Tunçeri’nin ve Bekir Yarangüme’nin ismini görenler çok kızdılar kim hala Kerem’e oy atıyor dediler ama bir yandan da herkes bu işlerin öyle oy atmayla olmadığını biliyordu. Eminim ki Ender Aslan sakat olmasaydı oda kadroda olacaktı.

Organizasyon da verilen ödüllerin de oldukça tatminkar ve sponsor Beko’ya yakışır olduğunu belirtmek lazım. MVP seçilen Kaya kesinlikle bu ödülü hak etti ama Furkan 1/2MVP oldu sayılır.

Tek dileğim bu organizasyonun adına yakışır bir biçimde yapılması.

İLKER KESER, 3SAYI

Bu yazı 3SAYI Basketbol dergisinin mart 2011 sayısında yayınlanmıştır.


Harun Erdenay

Basketbolumuzda İz Bırakanlar #3

Harun Erdenay,  kendisi gibi Milli basketbolcu olan babası Kemal Erdanay’ın Şekerspor’da oynadığı dönemde, 27 Mayıs 1968’de Ankara’da dünyaya gelir. Hiçbir zaman ayrılamayacağı basketbol salonlarıyla, annesinin kucağında tanışır. İTÜ ve Türk Basketbolu’nun sembol isimlerinden olan babası Kemal Erdenay’ın da etkisiyle, küçük yaşlarda basketbola başlar ve 1979 yılında babası Kemal Erdenay’ın çalıştırdığı İTÜ altyapısına girer.

1985-86 sezonunda Necati Güler, Zeki Tosun, ve Levent Topsakal gibi isimlerin yer aldığı İTÜ A Takım kadrosuna girer. İlk sezonunda bazı maçlarda kısa süreler oynayan Harun Erdenay, 1985-86 sezonuna çok hızlı başlar ve ligin ilk maçında Şekerspor’a karşı 20 sayı, 10 ribauntla oynayarak tüm basketbol camiasının dikkatini çekmeyi başarır.  Özellikle hızlı hücumlarda, sürati ve atletik yetenekleriyle durdurulması zor bir oyuncudur. Çok rahat adam geçmekte ve iyi zıplamaktadır. 1989-90 sezonunda Erman Kunter, Hüsnü Çakırgil ve Levent Topsakal gibi skorer isimleri geride bırakarak ligin “Sayı Kralı” olmayı başarır. Buna karşı pek savunma yapmaması ileride hep eleştiri konusu olacaktır.

1990 yılında iddialı bir kadro kuran Paşabahçe’ye transfer olarak İTÜ’den ayrılır. Paşabahçe’de Türkiye Kupası kazanmayı başarır fakat ertesi sezon kulüp bütçe sorunu nedeniyle kapatılınca kulüpsüz kalır. Bunun üzerine 1992-93 sezonunda para almadan İTÜ forması giyer ve takımını Play-Off’a taşırken kendisi de bir kez daha ligin “Sayı Kralı” olur.

Milli takımda da forma giymeye başlayan Harun, 1992’nin sonunda Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde yıldızlaşır ve 22.3 sayı ortalamasıyla Türkiye’yi 12 yıl aradan sonra Avrupa finallerine götürür.  1993 Avrupa Şampiyonası’nda İspanyol takımı Barcelona ve NBA’den Cleveland Cavaliers takımlarının dikkatini çeker. Cavaliers denemek için onu ABD’ye davet eder ancak Harun orada yedek kalacağını düşündüğü için sakatlığını bahane ederek teklifi reddeder.

1993-94 sezonunda, Fenerbahçe’nin kurduğu güçlü kadroya katılır. Takım şampiyonluğa ulaşamasa da iyi sonuçlar alır. Harun Erdenay, Koraç Kupası’nda 24.0 sayı ortalaması yakalarken, 15 Aralık 1993’teki Panionios maçında 44 sayı atarak unutulmaz bir performans sergiler. 1994-95 sezonunda oldukça yüksek bir meblağ karşılığında Ülker’e transfer olur. Ülker’de Orhun Ene ve Serdar Apaydın’la birlikte “3 Silahşörler” olarak anılan Harun, burada ilk lig şampiyonluğunu yaşar.

2003 yılına kadar Ülker forması giyen ve bu takımın sembol isimlerinden biri olan Harun Erdenay, Ülker’de toplam 3 lig şampiyonluğu (1995, 1998, 2001), 1 Türkiye Kupası (2003), 3 Cumhurbaşkanlığı Kupası  (1995, 2001, 2002) kazanmayı başarır. Bu dönemde birçok kez ligin ve Play-Off’ların en değerli oyuncusu seçilir ve  1997-98 sezonunda 20.8, 1998-99 sezonunda 21.1 sayı ortalamalarıyla ligin en skorer oyuncularından birisi olur. 1998-99 sezonunda oynadıkları Mydonose Kolejliler maçında attığı 49 sayıyla bir rekora daha imza atar. Sürekli çemberlerin üzerinde gezindiği için, basketbol yorumcusu İsmet Badem tarafından kendisine “Pegasus” lakabı uygun görülür ve bu isim herkes tarafından kabul edilir.

2001 yılında ülkemizde düzenlenen ve 2. olarak tarihi bir başarı yaşadığımız Avrupa Şampiyonası’nda 12 Dev Adam’ın en önemli parçalarından birisi olarak, başarının mimarları arasında yer alır. Takıma ağabeylik yapması ve kritik anlarda sorumluluk almasının yanı sıra, Orhun Ene’nin sakatlığı nedeniyle oynayamadığı maçlarda oyun kuruculuk görevini de üstlenir. 2002 yılındaki Dünya Şampiyonası’’ndan sonra milli takımı bırakan Harun Erdenay,  1999 yılında tanıştığı kendisi gibi basketbolcu olan Bulgar oyuncu Gergena Branzova ile 2003 yılında evlenir.

2002-03 sezonu sonunda 9 yıl formasını giydiği Ülker’den ayrılarak basketbola başladığı İTÜ’ye geri döner ve İTÜ’nün ligde kalmasını sağlar. İTÜ formasıyla 2003-04 sezonunda 19.4 sayı ortalaması yakalayan Harun, 2004-05 sezonunda 21.4 sayı ortalamasıyla 37 yaşında bir kez daha ligin “Sayı Kralı” olmayı başarır. 2005-06 sezonunda Mersin Büyükşehir Belediye ilginç bir şekilde hem ona hem de eşine transfer teklifi yapar. Önerilen yüksek meblağ ve eşinin istekli olması üzerine bu teklifi kabul eden Harun Erdenay, 1 sezon da Mersin temsilcisinin formasını giyer. 38 yaşında olmasına rağmen takımı Mersin’in Büyük Kolej’le oynadığı maçta attığı 37 sayıyla hala yeteneklerinden birşey kaybetmediğini gösterir, sezonu da 14.7 sayı ortalamasıyla tamamlar.

Her ne kadar bu sezonun ardından basketbolu bıraktığını açıklasa da basketboldan kopamadı. 2006-07 sezonunda eski takımı İTÜ’nin 1. lige çıkmasına yardımcı olmak amacıyla 2. Lig’de İTÜ forması giydi ve 15.3 dakikada 9.8 sayı ortalamasıyla oynadı. Aynı şekilde 2007-08 ve 2008-09 sezonlarının son haftaları ve Play-Off maçlarında İTÜ’de oynadı. 2007-08’de 20.8 dakikada 16.6 sayı, İbrahim Kutluay’la birlikte oynadığı 2008-09 sezonunda ise 16.0 dakikada 8.6 sayı ortalamalarıyla oynadı ancak bu performanslar takımını 1. lige taşımaya yetmedi. 41 yaşında olmasına rağmen hala 20 yaşında gençlerle mücadele edebilmesi takdire şayan bir olaydı. Düşünün o profesyonel olarak basketbola başladığında, o çocukların çoğu henüz doğmamıştı bile.. Harun Erdenay, A Milli Takım menajerliği görevini yürütüyor ve şu an için basketbolu bırakmış görünüyor ama sezon sonu ve Play-Off maçlarında yeniden İTÜ forması giyip giymeyeceğini kimse bilemez..

Harun Erdenay, hiç şüphesiz Türk Basketbolu’nun yetiştirdiği en büyük yeteneklerden biri, belki de en iyisi. “En iyi” kavramı görecelidir elbette ama onun canlı olarak izlediğim en yetenekli basketbolcu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, yetenekliydi hem de çok yetenekliydi ama bu yeteneklerinin karşılığı olan yerlere gelemedi bence. Eğer daha hırslı, mücadeleci bir oyuncu olsaydı, daha çok çalışıp daha iyi savunma yapıyor olsaydı, sadece Türkiye’nin değil dünya basketbolunun da yıldızı olabilirdi hiç kuşkusuz. Kim bilir belki de kendisi istemedi. Zira, NBA’den gelen teklifleri reddeden de oydu, Avrupa devlerini elinin tersiyle iten de..

Sonuç olarak o istediği herşeyi başardı, şampiyonluklar, kupalar, sayı krallıkları ve sayısız başarılar kazandı kariyeri boyunca. Yaptıkları ve yapmadıklarıyla genç basketbolcularımıza örnek oldu daima. Şiir gibi basketbolu, en yükseklerden potaya bıraktığı toplar, okullarda ders olarak okutulması gereken mükemmel şut stili ve daha fazlası. Evet Harun Erdenay tüm bu yeteneklere ve daha fazlasına sahipti ama aynı zamanda hep mütevaziydi, hiçbir zaman rakiplerini küçümsemedi. Rakiplerine saygı duyduğu için saygı gördü, karakteri ile takdir topladı. O basketbolu tamamen bıraksa bile Türk basketbolunun Pegasus’u olarak, basketbolseverlerin kalbinde hep ayrı bir yere sahip olacak.

Hazırlayan: Çetin KUZU, 3SAYI

Bu yazı Mart 2010 sayımızda yayınlanmıştır

Cüneyt Erden Röportajı

‘‘Atletik olan oyuncularla daha rahat ve keyif alarak oynuyorum’’

Türkiye’nin en iyi şutörlerinden biri olan ve aynı zamanda en iyi  “point guard”larından diyebileceğimiz Cüneyt Erden, Bursaspor ve Tofaş’tan gelen tekliflerin ardından spor kariyerine Tofaş ile basketbola devam etmeye karar almış.

Kariyeri’nde Türk Telekom, Pınar Karşıyaka, Galatasaray, Efes Pilsen ve Ülkerspor gibi önemli takımlar bulunan başarılı guard sene başında anlaştığı Kepez Belediyesi’nde yaşadığı sıkıntılardan sonra Bornova Belediyesi ile anlaştı.

Kendisi ile basketbola nasıl başladığını ve neden basketbolu seçtiğini, Bornova Belediyesi’ni ve oynadığı takımları, Kepez Belediyesi’nde yaşanan maddi sıkıntıları konuştuk.

3SAYI: Basketbola nasıl başladığından bahseder misin?

Cüneyt Erden: Benim iki tane abim var; en büyük abim voleybolcuydu, benden bir büyük olan abim de basketbolcuydu. Tofaş’da guarddı. Ailenin içinde profesyonel olarak spor yapan iki kişi olunca ve bunlarda abimler olunca onlara özenerek spora başladım. Futbol ve basketbol oynuyordum ama seçim yapmam gereken bir zaman gelmişti. Çünkü iki taraftanda teklifler geliyordu. Hem Bursaspor’dan hem de Tofaş’tan yöneticiler konuşmaya gelmişti. Benim seçim yaptığım dönemde Okan diye soyadını hatırlayamadığım bir futbolcu vardı Galatasaray’da. Onun çok kötü bir sakatlığı olmuştu. Bunu gördükten sonra basketbolu seçtim ben de.

3SAYI: Kariyerine baktığımız zaman Tofaş’dan itibaren çok önemli takımlarda yer aldığını görüyoruz. Benim için dönüş noktası oldu dediğin bir takım ya da antrenör var mı?

C.E: Mete Babaoğlu. O zamanlar Karşıyaka’nın antrenörüydü 2001-2002 sezonu bittiğinde ben Karşıyaka’ya transfer olmuştum Telekom’dan, pek rahat değildim açıkçası, kimseye de söyleyemiyordum bunu, o ara Mete Babaoğlu gelip o dönemde Darüşşafaka’da oynayan Hakan Köseoğlu ile beni takas etmek istemişlerdi bende hemen kabul ettim o günden beri de zaten kendisini her yaz arar. Buradan kendisine tekrar teşekkür ederim. Darüşşafaka’ya gelmem ve antrenör olarak da Mete Babaoğlu’nun  dönüm noktam olduğunu söyleyebilirim.

3SAYI: Genç oyunculara baktığımız zaman genç oyuncuların çok fazla öğrenmesi gereken şey var kendi tecrübelerinden yola çıkarak onlarla aran nasıl?

C.E: Zaten takımda da genç oyuncular var . Hepsi henüz çok küçük çocuklar 17-18 yaşındalar. Ben onlara her zaman aynı şeyi söylüyorum. Tamam şimdi halter yapıyolar antreman yapıyolar ama bize bakıp antreman yapmamalarını söylüyorum. Çünkü çok genç oldukları için kendilerini geliştirmeleri için hep tempolarının yüksek olması gerekiyor her zaman onlara söylüyorum ağırlık yaparken. Basketbol oynarken, topla dribbling yaparken, şut atarken, antreman yaparken hep kendilerini geliştirme yönünde onlarla konuşuyorum ve hep bu yönde ilerliyor zaten. Ileride zaten kafamda genç oyuncularla çalışmak gibi bir düşünce var. Altyapı antrenörü olarak çalışmayı gençlerle de konuşmayı ilgilenmeyi çok seviyorum onun için de her zaman diyaloğumuz oluyo gençlerle oyunda..

3SAYI: Biraz eskiye dönersek eğer Ülker’de oynadığın senelerde Haislip ile beraber cok guzel pick’n’roll’lar, asistler izliyorduk. Ikinizi beraber izlemek ayrı bir zevkti bizim için.

C.E: Marcus zaten çok yetenekli bir oyuncu. Ben pick’n’roll gibi ikili oyunları oynamayı çok seven bir oyuncuyum. Atletik olan oyuncularda daha rahat ve keyif alarak oynuyorum. Pota üzerinde gezen arkadaşlarla çok samimi olabiliyorum yani onları topla samimi edebiliyorum.   zaten benim oynadığım tüm takımlarda buna Bornova’da bu konuda zaten çok potansiyeli olan oyuncular var bulunduruyordu bünyesinde. Şu anda Josh Shipp ve Kedrick Brown bu özelliklere sahip. Onlarla da şimdiden zaten bu konuda paslaşmaya başladık zaten seyirciler de bizim bu tarz oyunumuzdan zevk alıyorlar.

3SAYI: Kepez ile sıkıntılı bir dönem yaşadınız. O dönemden biraz bahseder misin?

C.E: Orada çok amatör bir yapılanma vardı. Biz doğal olarak bunu bilmiyoduk. Açıkçası benim oraya gidiş sebebim oraya imza atan oyunculardı Ersin, Fatih gibi kaliteli oyuncular ile anlaşılmıştı. Bunun yanında Halil Abi’nin de etkisi var. Ama öncelikle Halil Abi’nin takımdan ayrılması ve sonra da dört ay boyunca paralarımız yatmaması çok kötü bir düşüş yaşanmasına sebep oldu. Ama en kötüsü muhattap insanları bulamamamızdı. Bunun kopmada çok büyük etkileri oldu. Ama hayatta bu tarz olaylar olabilir. Profesyonel spor hayatımızdahergün yaşanan olaylar sayesinde yeni tecrübeler kazanmış oluyoruz. Hayatımız devam ediyor ve Bornonava’da şu anda çok mutluyum. Gerek Muharrem Abi’ gerek Aclan abi bana çok yardımcı oldular. Şu aşamada herşey çok daha iyi.

3SAYI:  Hazır Bornova’da herşeyin yerinde gittiğinden konuşmuşken hedeflerinizden bahsetsek?

C.E: Daha ne söyliyim işte, burada herşey gerçekten çok güzel. Benim transferimden sonra kadromuza yeni oyuncularda katıldı ve yeni bir system içerisine girdik. Bu geçiş dönenimi de iyi geçirdiğimizi düşünüyorum. Karşıyaka ve Galatasaray galibiyetlerinden sonra play-off için önemli bir adım atmış olduk ve daha da iyiye gidecğine inanıyorum. Türkiye Kupası bizim için çok verimli geçti. Ilerleyen zamanlarda çok daha iyi olacağımıza inanıyorum. Tek söyleyebileceğim Bornova serüvenim çok iyi ve jeyifli geçiyor .

3SAYI: Bide son olarak hani az önce alt yapıya değindin ama bi hani basketbolu bıraktıktan sonra

C.E.: Daha zamanım var dört beş sene daha oynamayı düşünüyorum yani vücudum elverdiği sürece ondan sonra da dediğim gibi altyapı antrenörlüğü olsun menejerlik düşünmüyorum çünkü çok yıpratıcı onun için altyapı daha yıpratıcı orayı tercih ediyim dedim.Gençlerle ilgilenmeyi dediğm gibi daha önce de çok seviyorum çocuklarla onlara bakıp oyuncu olup olmayacağını filan tespit edebiliyorum daha çok öyle sezgilerim olduğu için onu kullanmak istiyorum altyapıda onlarla ilgilenip Türk basketboluna yeni Cüneyt Erdenler demiyecem tabiki sporcular yetiştirmek istiyorum.

Röportaj: Gizem Kumbasar, 3SAYI

Bu röportaj Mart 2010 sayımızda yayınlanmıştır.


Orhun Ene Röportajı

TÜRK, ÖGÜN, ÇALIŞ, GÜVEN

Uzun yıllar Türk basketbolunun en önemli oyun kurucularından biriydi. Galatasaray Lisesi mezunu olan fakat basketboldan dolayı sonralarında ekonomi eğitimi bırakmak zorunda olan başarılı oyun kurucu için hala günümüzde “Onun gibileri yetişmedi” ya da “İleriki yılların Orhun’u  olma potansiyeli var” gibi cümleleri çok işitiyoruz. Basketbolun içinde olan herkese sorsak, gelmiş geçmiş en iyi Türk oyun kurucular arasında kesinlikle Orhun Ene’yi örnek gösterecektir bize.

Ortaköy, Eczacıbaşı, Paşabahçe, Fenerbahçe gibi takımlarda başarılı seneler geçeren Orhun Ene 1993 yılında Ülker’e transfer olduktan sonra 4 sezon boyunca Avrupa Ligi’nde önemli dakikalar oynadı. 2000 yılında basketbolu bıraktığını açıkladıktan sonra 2001 yılında İTÜ ile anlaşan başarılı oyun kurucu 2003 yılına kadar İTÜ’de kariyerine devam ettikten sonra, kesin olarak kariyerini noktaladı. 202 kez Milli Takım’da forma giyen Ene, A Milli Takım’da asistan, Ümit Milli Takım’da head coach olarak antrenörlüğe devam ediyor. Aynı zamanda 2009-2010 yılı için Banvit ile büyük başarılar elde eden Ene ile antrenörlük kariyerinden, Türk Basketbolunun genç oyuncularından, A Milli Takım’dan ve Banvit’in hedeflerinden konuştuk.

Banvit’te göreve geldikten sonra Türk oyun kurucularla çalışacağını açıklayan ve onlara sonsuz güvenen Orhun Ene, takımının aldığı başarılı sonuçlar sonunda herkesin övgüsünü kazanmayı başardı.

3SAYI: Türkiye’nin en iyi antrenörlerinden birisiniz. Öncelikle antrenörlük kariyerinizden bize biraz bahsedebilir misiniz?

Orhun Ene: Türkiye’nin en iyi antrenörlerinden biri olmak çok iddialı bi kelime olur ama yinede teşekkür ederim. Esasında antrenörlük yaşı genç olan bir antrenörüm. İlk antrenörlüğe oyunculuğu bıraktıktan sonra basketbol okullarında başladım. Basketbolu bırakmadan önceki son dönemlerimde zaten basketbol okulunda antrenörlük yapıyordum bıraktıktan sonra da yıldız takım ve genç takımda antrenörlük yaptım. İstanbul Tofaş kulübünde bununla beraber milli takımlar düzeyinde Yıldız Milli Takım antrenörlüğü başladım. Daha sonar ise Milli Takımlar alt yapısında Genç Milli Takım ve Ümit Milli Takım antrenörlükleri yaptım, bunlara ek olarak B milli takım antrenörlüğü ve A milli takımda da yardımcı antrenörlük yaptım. Profesyonel olarak da kulüp çapında Işık Spor’da 1.5 sezon çalıştım 2. ligde,Antalya Belediyesi’nde 1.5 sene ve bu sene de bildiğiniz üzere Banvit’de çalışıyorum.

3SAYI: Başarılı bir oyunculuk kariyerinizden sonra, özellikle Banvit ile bu sene kurduğunuz organizasyon ile beraber çok verimli bir dönem geçiriyorsunuz. Peki antrenör olarak ne tarz oyuncularla beraber çalışmayı seviyosunuz?

O.E.: Açıkcası basketbolu bıraktığım zaman böyle bir farklı bakış açım vardı oyuncuları yeteneklerine göre sınıflandırıyodum, şu anda baktığımda ise bu bakış açısının doğru olmadığını, hatalı olduğunu görüyorum. Genelde oyunculuk yapan, Türkiye’de oynayan bütün oyuncuların bu anlamda farklı bir bakış açısı olur ama  antrenörlüğe geçtikten sonra her oyuncuyla çalışmam gerektiğini, her oyuncuya basketbol öğretebilmenin önemli olduğunu öğrendim. Antrenörlüğün bu tarafının da olduğunu gördüm sadece iyi oyuncuları seçip onlarla çalışmak değil bazen kapasitesi düşük veya başarısı olmayan ismi olmayan oyuncularla çalışıp onlara da iyi basketbol öğretmenin de antrenörlükte önemli bir vasıf olduğuna tanık oldum. Şu anda oyuncuları kategorize etmiyorum. Benim için; en önemli vasıf bir grupta olduğunu bilen, o grubun değerlerine sahip olan, o grupta aile olmaya önem veren, etrafına pozitif elektrik verip iyi gününde de kötü gününde de çizgisini bozmayan, çalışmayı seven, öğrenmeye açık insanlarla beraber olmaktan mutluluk duyuyorum ve bu özelliklere sahip olan oyuncularla çalışmaktan ve onların gelişimine yardımcı olmaktan çok hoşlanıyorum.

3SAYI: Geçen seneki Banvit ile bu senekini kıyasladığımızda değişen çok fazla şey var. Bu seneki Banvit’in oyun tarzı daha farklı. Kurduğunuz kadroya baktığımızda ise çok az antrenörün yaptığını yapıp Türk bir oyuncuya güvenerek Barış Ermiş’i 1.oyun kurucu olarak kadroya kattınız. Sizin takımda olmanız ile beraber kurulan organizasyondan ve oyun tarzından bahseder misiniz?

O.E: Barış Özcan, ben basketbolu bırakırken de çok beğendiğim çok yetenekli bir oyuncuydu, çok saygı duyduğum bir oyuncuydu. Barış Ermiş ile Milli Takımda çalışma fırsatı buldum ama nedense kendi kulübünde ve oynadığı diğer kulüplerde basketbol yeteneğinin karşılığındaki süreyi ve saygıyı görmemiş bir oyuncu olduğunu gördüm. Ama kendisinin hep bulunduğu seviyenin çok daha üstüne çıkabileceğine inandığım bir oyuncuydu. Oyun kurucuları değerlendirirken ben de oyun kuruculuktan geldiğim için bu benim için de bir avantaj oldu. Barış Ermiş şu an da böyle bir sıçrama yaptı ama ben onun hala çok daha iyi oynayacağını ve genç bir oyuncu olarak çalışıp daha eksiklerini de giderebileceğini ve bu seviyenin de çok üzerine çıkacağına inanıyorum. Burda ümit milli takımlarda çalıştığım Erolcan gibi İbrahim gibi İzzet gibi iki tane üç tane de kendi yaş gruplarında çok yetenekli oyuncuların da olmasıylai Yunus gibi de daha kadroda geçen seneden kalan oyuncuların bulunması ve Barış Hersek’i de ekleyerek bu kadroyla böyle bir ekip oluşturduk. Buraya da çok kaliteli, Türkiye 1. liginde oynamış yabancı oyuncuları ekleyip güzel bir kadro kurduk. Bence bizim kadromuzun devamlılığı çok önemli. Bu sene yeni bir araya geldik ama bu kadro bir arada devam ederse ileride daha da iyi bir basketbol oynayacağını ve bu sene ilk dört için yaptığımız bu çıkışın daha da kalıcı olup önümüzdeki senelerde daha da yukarılara çıkabileceğini düşünüyorum.Ama böyle bir kadronun bir araya gelip hemen bozulması değil devamlılığı bence en önemli ayrıntı burada.

3SAYI: Banvit şu an ligde 3.sıradasınız, bu sene için Banvit’in hedefleri neler?

O.E: Ben bunu sezon başında da söylemiştim; bizim için en büyük hedef bence her maçı kazanmak olmalı. Bir yerlere kendimi koymayı çok doğru bulmuyorum, kazandığınız maçlarla zaten sıralama da bir noktaya geliyosunuz ama önemli olan her maçta gösterdiğiniz maçı kazanma arzusu ve oynanan kaliteli basketbol.Yani şu anda da ligde kesinleşmiş bir şey yok, şu ana kadar kazanabileceğimiz maçları kazandık ama çok büyük sürprizler de yapmadık bence. O sürprizleri de yaparsak o zaman daha ilerisi için kesin şeyler söyleyebilirim.

3SAYI:Ümit Milli Takımda o jenerasyonun Türkiye’nin en başarılı oyuncularıyla çalışan bir antrenör olarak geleceğimizi, genç oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

O.E: Öncelikle genç oyunculara çok güveniyorum, güvenim onların yapacağı şeylere ama şunu da biliyorum o yeteneklerini saha da göstermeleri de Türkiye 1. liginde çok önemli. Burada onların şöyle bir sıkıntısı var, yeterli süreyi bulamayan bir sürü genç oyuncu var. Tabiki süre almak kolay bişey değil ama süreyi almak için de çok büyük bir özgüven ve çok büyük bir çalışma arzusu gerekiyor. Genç oyuncularımız hep kendilerini tutan, arkalarından iten, kendilerine destek olan, arkalarında hep bir antrenör bekliyorlar ama tabiki bunu beklemeleri normal ama doğrusunı söylemek gerekirse, genç oyunculara süre vermek onlara destek olmak  çok önemli fakat bunun olmadığı durumlarda da bu bir mücadele. Hemde çok acımasız bir mücadele, bu hakkı almak için de bunu çok isteyen,yeteneği olan,bunun için de mücadele edip herşeyi göze alan oyuncu yıldız oyuncu veya süreyi alan 1. ligde milli takım düzeyine gelebilecek oyuncu oluyor. Bunları yapmadan sadece antrenörden bişey beklemek de gerçekçi bişey değil. Bu tip oyuncularla oynama fırsatım oldu ama bunların ne kadar çok destekle motivasyonlarının ne kadar arttığını aksi takdirde ise kendileri bişey yapmadığında, birşey vermedikleri zaman da süreyi  alamadıklarında motivasyonlarının ne kadar kaybolduğunu da yakından gördüm. Burda genç oyuncu her zaman her şekilde hazır olucak. Her şekilde ne olursa olsun çalışmayı, mücadele etmeyi kafasına koymuş ve motive olmuş olucak ve çok istekli olucak. Böyle bir şey yok yani burda da herkes birbirine her zaman sonsuz destek olamıyor ama onların da o desteği göstermesi lazım. Türkiye’de de malesef bunu belirtmeden geçemeyeceğim, genç oyuncu olmak çok zor bişey. Genç oyuncuların Türkiye liginde birçok yabancının olduğu işte artık yabancıların da Türk yapıldığı bir ligde tabiki süre almaları çok zor ama geniş düşünmeleri lazım, dünyaya daha büyük bir pencereden bakmaları lazım, sadece dünyayı Türkiye olarak görmemeleri lazım. Her ligde oynayabilirler. Ben kendi oyunculuğumda düşünüyorum bizim bir NBA’de oynamamız, bizim Avrupa’da oynamamız çok zordu çünkü o zaman yabancı sınırlaması vardı, Türkiye’nin öyle bir vizyonu yoktu, o tarz o anlamda düşünen oyuncu menejerleri,antrenörler yoktu. Bugün yurt dışında oyuncularımız da var antrenörlerimiz de var. Onların işinin o taraflarda da daha kolay olduğunu düşünüyorum ama kendilerinin bu hedefi koymaları çok önemli.

3SAYI: NCAA’de temsilcimiz bulunmakta ve orası kendi yaşıtlarının çok daha atletik özelliklere sahip olduğu bir lig aslında ve gayet de başarılı gidiyorlar. Onlar için neler söyleyebilirsiniz?

O.E: Deniz , Doğuş gibi önemli temsilcilerimiz var. NCAA’de tabi iyi bir okulda iyi bir basketbol programında oynuyorsanız bunun oyuncuya faydası olacağını düşünüyorum ama Enes ise Findlay College Prep’de mücadele ediyor ama orda da o dünyanın içinde olmaları bir genç olarak çok güzel bir şey hem okullarıyla beraber eğitimlerini ve basketbol yeteneklerini tamamliyorlar. Ben milli takımlarda da başarılı olan bu oyuncuların orda bir tek basketbol programına iyi bir programa dahillerse onlara faydalı olacağını düşünüyorum.  Ama aynı zamanda da kafamda tabi onlar için soru işaretleri olan yerler de var, eğer kötü bir programa da dahil oldularsa Avrupa’daki basketbolda, Türkiye’deki kulüplerdeki basketbolda o seviyede onlara göre çok daha fazla maç yapma şansını bulan, çok daha fazla tecrübe kazanma şansını bulan onlarla yarışan oyuncularla dolu. Bunun ayrımını iyi yapmalılar ama özellikle iki üç tane oyuncumuz bizi de gururlandırıyor, bizi çok iyi temsil ediyorlar.

3SAYI: Banvit’in pilot takım diyebileceğimiz bir takımı var. Bunun örneğini Genç Telekom, Efes gibi birkaç takım daha yapıyor. Bu sizce 1. Lige çıkmadan önce oyuncuların orda oynaması onlara tecrübe anlamında gerekli mi ya da nasıl bir fayda sağlıyor?

O.E: Çok büyük bir fayda sağlıyor. Orada bir kere süre alıyorlar, sorumluluk alıyorlar,kişilik buluyorlar. Şimdi birinci ligde oynamak artık bir çok tecrübeli oyuncu için bile çok zor Türk oyuncu için süre alamama gibi bir sıkıntı doğdu. Böyle bir kadroda onların çok  tecrübe kazandığını düşünüyorum. Bizim kadromuzda özellikle İzzet, İbrahim ve Erolcan  gibi oyuncularımız orda çok tecrübe kazandılar. Ben Türk basketboluna çok faydalı olduğunu düşünüyorum.

3SAYI: Yine sizin taktiksel anlamda değişimlerinize bakınca sahada çok fazla taktiksel değişim yapıyorsunuz bir anda rakibin kafasını karıştırabilecek bir duruma geliyosunuz. Oyun tarzınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

O.E: Biz iyi savunma yapmaya gayret ediyoruz ama bu savunmayı son haftalarda biraz savunmamız kötüye gitti yani ilk başladığımız gibi değiliz şu anda. İyi savunma yapmak istiyoruz ve biz takım olarak süreyi de, topu da, sorumluluğu da paylaşan bir mentaliteye getirmeye gayret ediyoruz çünkü üst düzeyde bir basketbol oynayıp iyi takımlarla rekabet etmek istiyorsak takımca iyi basketbol oynamamız lazım. Sadece bir oyuncunun, iki oyuncunun üzerine kurulmuş düzenler, sistemler durdurulması en kolay sistemlerdir. O yüzden her maçta beş altı tane oyuncu çift haneli rakamlara skor anlamında ulaşıyor. Savunmada savunma yapamaz denen oyuncularımız bu sene çok büyük savunma gayreti gösteriyor. En önemlisi de böyle bir isteğimiz ve arzumuz var bunu şu anda sürekli bir standartta tutamayız bu da yeni olmanın getirmiş olduğu bir şey. Eğer bu standartı tutturursak önümüzdeki dönemlerde kafamızdaki basketbolu oynayıp çok daha iyi oynayıp sahaya yansıtıcaz ama dediğim gibi herşeyi paylaşıyoruz, bu çok önemli bir şey. İyi bir ekip ve aile olduğumuzu düşünüyorum. Kulübümüz de kaliteli yöneticilerden kurulu bir kulüp. Onlar da çok büyük bir çabayla bu ekibi bir araya getirme gayreti gösterdiler. Esasında başarının büyük bir payı da onlara ait ama işte daha ortasındayız. Bunun başarı olabilmesi için devam etmemiz lazım. Türkiye ligi de kolay bir lig değil.İnşallah şans da yanımızda olur.

3SAYI: İnşallah.Sizin yeni bir takvim projeniz oldu ve bu aslında çok örnek bir çalışma. Onunla ilgili biraz bilgi verir misiniz?

O.E: Bu esasında üzerinde durulması gereken bir konu. Ben Türk basketbolunun içindeyim senelerden beri. Türk basketbolunda oyuncuların da kulüplerin de bu konularda ne kadar proje üretmekte veya bu projelerde ne kadar yardımcı olmakta zorlandığını, gönülsüz olduğunu bilen bir insanım. Zor gelir oyunculara çünkü oyunculara bizim öyle bir eğitimimiz yok, öyle bir projenin parçası olarak insanlara faydalı olmak, bir yere gelmiş kariyere, bir maddi güce erişmiş oyuncuların aslında büyük bir şansıdır. Malesef bunu oyuncularımız senelerce külfet olarak gördüler. Burada anlatılmadı, bunun eğitimi de verilmedi. Mesela NBA’ de Amerika’da çok güzel oyunculara bu fikri veren ve gönüllü olan oyuncular var. Fakat bu proje ilk defa benim gördüğüm o gün yedi saatlik bir çalışmayla yapıldı ve oyuncularımın buna gönüllü olduğunu görmek çok güzel bir duyguydu ve bu yüzden ben de çalışmanın tamamlanması için antremanı iptal ettim. Oyuncuların burada gönüllü olması, yabancı oyuncularımız da bunun içinde beni çok mutlu etti. Bu kadar spordan bir şeyler alan insanların bunu vermesi çok başarılı bir çalışma oldu. Çok iyi kulüplerimiz de oldu, büyük, köklü kulüplerimiz de oldu ama kimsenin böyle bir projede, böyle gönüllü çalışarak böyle bir şey yaptığına şahit olmadım. Onun da bir ilk olarak yaptığımız için bence sportif anlamda kazanılan başarılar kadar önemli bir şeydir. Kamuoyunun da bunun farkına varması ve bunu görmesi çok mutluluk verici bir şey. O yüzden inşallah diğer kulüplerimize de örnek olur diyorum.

3SAYI: Son olarak bu sene artık milli takımın hedefi olan dünya şampiyonası yaklaşıyor ve çok da güzel bir saha avantajımız olacak. Özellikle yapılan seçimlerin son birkaç sene de çok fazla eleştirmesi üzerine, 12 Dev Adam için neler söyleyebilirsiniz?

O.E: Eleştirinin olması güzel bir şey seçimlerde, demek ki çok oyuncumuz var artık bu düzeye gelmiş bir konumdayız.Eskiden hiç eleştiri olmazdı çünkü o kadar alternatif yoktu, ama şu anda insanlar “O’nun yerine bu oyuncuyu kadroya almalıydı” diyebiliyor. Ama benim dönemimde Milli Takım mecburen belli isimlerden kurulurdu. Tabi ki eleştiri olacak ama orda bu işi yapmak isteyen bu işe görev verilmiş bir teknik adam var. Dünyanın her yerinde de bu insanın düşüncelerine saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum ben. Sonuçta başarısız olunduğu zaman bunun sorumlusu olan insanlar bunun hesabını vereceklerdir ama bütün bunları bırakıp daha pozitif düşünmek gerek. Bugün direkt olarak bir tanıtımında bile Dünya Şampiyonası’nın maskotundan tutun birçok şeye kadar herşey oturtuldu. Yapıcı olmak yerine yıkıcı olmanbasketboluna hiçbir katkı sağlamayacak, önemli olmayan, bizi yükseltmeyecek işler. Ama beni kimse yanlış anlamasın, tabi ki insanların eleştirme hakkı var, ben bunlara saygı duyuyorum. Bu eleştirilerinde birçok şeyinde faydalı olduğunu da görüyorum ama gereksiz anlamda bu gündemde hiç olmadık konularda birbirimizi şu anda böyle bir atmosfere sokmanın da anlamı yok. Gönül birliği yapıp bu şampiyonada herkesin belli oranda destek olması lazım. Eleştirilerin de yapılıp daha pozitif, daha olumlu olarak ortaya koyulması lazım. Başarılı olma ihtimalimiz var yani tabi ki çok zor bir şampiyona ama herkes kadar bizim de şampiyon olma, başarılı olma ihtimalimiz var çünkü biz daha öncesinde kendi ülkemizde oynanan bir turnuvayı çok iyi oynayan bir ülkeyiz. İnşallah bu başarıya yakın bir başarıyı tekrarlarız.

3SAYI: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum.

O.E: Ben teşekkür ediyorum

Röportaj: Gizem Kumbasar,3SAYI

Mart 2010 sayımızda yayınlanan röportajımızdır.



NBA 2010-2011 Sezon Değerlendirmesi

NBA Sezon Değerlendirmesi

Atlanta Hawks

Gelenler: Josh Powell , Etan Thomas , Jordan Crawford , Pape Sy

Gidenler: Randolph Morris , Joe Smith , Mario West

2010 Playoffları’nda Orlando Magic’e 4–0 ile elenen Hawks en yakın geçen maçları(2. ve 4.) 14 er sayıyla kaybederek Magic karşısında ezildi. Howard karşısında pota altında çaresiz bir görüntü sergilediler. Al Horford oyun zekası yüksek, savunmada gayretli ve başarılı, yetenekli bir oyuncu olsa da ligdeki diğer üst düzey pivotların arkasında durmak için gerekli fiziğe sahip değil. Marvin Williams lige girdiğinden bu yana bekleneni vermekten çok uzak. Yetenek konusunda pek bir eksiği olmasa da saha içinde gerekli yırtıcılığı gösteremiyor. Josh Smith neleri iyi yapıp yapamadığını kabullenmiş gibi gözüküyor. Daha olgun bir oyun ortaya koyan Smith bu takımın bağlayıcı gücü. Yaşlanan Mike Bibby savunma zaafları yüzünden takıma yarardan çok zarar veriyor. Mike Woodson tarafından ilk yılında süre tanınmayan Jeff Teague potansiyelli bir oyuncu olduğunu gösterdi. Oyununu bir üst seviyeye taşımalı ve oyun kurucu pozisyonunu Bibby’den almalı. Jamal Crawford kendisi için en makul rol olan benchden gelip skora direkt katkı yapma işinde son derece başarılı oldu. Johnson takımın temel direği ve hücumu sürükleyen isim. Aldığı 6 yıl 119 milyon dolarlık kontratın son senesinde 35 yaşında olacak Johnson 25 milyon dolar gibi bir meblağ alacak. Atlanta Johnson’ı kaybetme korkusuyla bana göre yanlış bir hamle yaptı ve gelecek yıllarını ipotek altına aldı. Marvin Williams büyük bir patlama yapmadıkça veya Al Horford pota altında dominant bir güce dönüşmedikçe Atlanta’nın limiti belli.Orlando , Boston , Miami gibi takımları playoffda geçmeleri oldukça zor.

Boston Celtics
Gelenler: Shaquille O’neal, Jermaine O’neal, Delonte West, Von Wafer, Avery Bradley, Semih Erden, Luke Harangody
Gidenler: Tony Allen, Michael Finley, Brian Scalabrine, Rasheed Wallace, Shelden Williams

2010 finallerinin 7 maçına Kendrick Perkins’den yoksun bir şekilde çıkıp, 13 sayıya kadar açtıkları farkı koruyamayarak, Ron Artest’in sürpriz performansı ve ribauntlarda Lakers’ın ezici üstünlüğü sonucu dramatik bir şekilde şampiyonluğu kaybeden Celtics yazı pota altı takviyeleriyle geçirdi. Perkins Şubat ayına kadar dönemeyecek. Hem sezon başındaki bu açığı kapatmak adına hem de olası Lakers final serisinde fizik ve ribaunt dezavantajlarını kapatmak için Shaq, Jermaine ve Semih Erden ile sözleşme imzalandı. Doc Rivers gibi insanlarla iyi iletişim kurabilen ve yıldızların dilinden anlayıp onları bir arada tutabilen bir koça sahip olması, kadro yapısına baktığımızda Celtics için çok büyük avantaj. Shaq kenardan gelmeyi sorun etmeyeceğini açıkladı ve Rivers koca oğlanı memnun edebilecektir. Delonte West kısa rotasyonuna iyi bir eklenti ancak saha dışı sorunları ve yaşadığı son sakatlık kafalarda soru işaretleri bırakıyor. Jermaine sağlıklı kalabildiği takdirde takıma ribaund ve savunma anlamında yararlar sağlayabilecek olsa bile sakatlıklar hızı ve çabukluğundan çok şey götürdü. Rajon Rondo bir yıldız gibi oynuyor, takıma liderlik edip hücumları yönlendiriyor ve gerektiğinde savunma direncini başlatan isim olabiliyor. Ray Allen şiir gibi şut atmaya devam ediyor ve savunmada aksamıyor. Paul Pierce skor anlamında sıkıştığında takımın kurtarıcısı rolünü üstleniyor, hem içeri penetreleriyle hem de şutlarıyla rakip savunmalara zor anlar yaşatıyor. Kevin Garnett savunmada her açığı kapatmaya çalışıyor. Hücumda eskisi kadar korkutucu bir güç olarak görünmese de enerjisi ile takımın itici gücü. Kendrick Perkins pota altında itiş kakışı çok seven ve zaman zaman pis oynasa da sertliğiyle rakipleri sindiren bir uzun. Glenn Davis ve Nate Robinson benchden gelip skora direkt katkı yapabilecek isimler. Celtics’in bu sezonu şampiyon olarak bitireceğini düşünüyorum.

Charlotte Bobcats

Gelenler: Kwame Brown, Matt Carroll, Sharron Collins, Shaun Livingston, Dominic Mcguire, Eduardo Najera
Gidenler: Alexis Ajinca, Tyson Chandler, Erick Dampier, Raymond Felton, Stephen Graham, Theo Ratliff

Geçen yıl tarihinde ilk kez playoffa kalma başarısı gösteren Charlotte Bobcats’in aynı başarıyı bu yıl tekrarlaması zor gözüküyor. Tyrus Thomas’ın potansiyeli tartışılmaz ancak 4 yıldır bunu yansıtamamış bir oyuncuya verilen 5 yıl 40 milyon dolarlık kontratı bir hata olarak görüyorum. Raymond Felton ile sözleşme imzalamayarak gitmesine göz yumdular ve 1 numara pozisyonunu DJ Agustin’e teslim ettiler. Superstar potansiyeli, peynire dönen dizleri yüzünden yerle bir olan Shaun Livingston ile Agustin’i yedekleme düşüncesine gittiler. Stephen Jackson takımın skor anlamında güvenebileceği tek isim ve dış şut tehdidi. Gerald Wallace içeri driveları, savunmadaki muazzam etkinliği ve ribauntlarıyla takımın bağlayıcı oyuncusu ve temel direği. Boris Diaw çok yönlü oyunuyla iyi bir rol oyuncusu. Genel olarak Bobcats geçen yıl olduğu gibi maçlarını ağır bir tempoda oynayıp yaptığı sert savunma ile kolay basketler bulmaya çalışacak. Stephen Jackson’ın hücumda ne kadar verimliği olacağı onlar için kilit bir etmen.

Chicago Bulls
Gelenler: Carlos Boozer, Ronnie Brewer, Keith Bogans, Kyle Korver, Ömer Aşık, Brian Scalabrine, Kurt Thomas, CJ Watson
Gidenler: Kirk Hinrich, Acie Law, Hakim Warrick, Brad Miller

Doğunun yükselen değerlerinden Bulls bekledikleri gibi olmasa da iyi bir yaz geçirdiler. Serbest oyuncu piyasası için yer açmak adına Kirk Hinrich gibi değerli bir parçayı feda ettiler. Yazın büyük balıklarından sadece Carlos Boozer ile çıkabildiler. Boozer, Elton Brand’den bu yana kaybolan pota altı skoreri ihtiyacına çözüm olacaktır. Derrick Rose Chicago’ya hayat getiren oyuncu. Olgun bir kişiliği var ve tavırlarıyla takım arkadaşlarının saygısını şimdiden kazandı. İçeri penetre konusunda ligin en iyilerinden ve oyun kurucu yetenekleri üst düzeyde. Dış şutunu geliştirdiğinde daha da korkutucu bir skorere dönüşecektir. Takım arkadaşlarını oynatmayı sevmesi ve onlara güvenmesi hem saha içi oyun hem de saha dışı ilişkiler adına son derece olumlu. Joakim Noah pozisyonuna göre kilo olarak zayıf bir oyuncu. Ancak ligin en yürekli oyuncularından birisi… Onun enerjisi bütün takım için büyük bir itici güç. Ribauntlara katkısı ve savunmaya verdiği önem Chicago için çok kilit. Luol Deng komple bir oyuncu ve iyi bir takım arkadaşı. Ancak aldığı kontratın büyüklüğü omuzlarında yük oluşturuyor. Ronnie Brewer, Kyle Korver, Keith Bogans gibi önemli playoff tecrübesi olan veteran oyunculara sahipler. Carlos Boozer’ın kafa yapısı Bulls için önemli faktör olacaktır. Rakip hücum ederken pota altında piknik yapmaya devam ederse playofflarda Bulls için konferans yarıfinalinden ötesi zor olacaktır.

Cleveland Cavaliers
Gelenler: Ramon Sessions, Ryan Hollins, Christian Eyenga, Joey Graham, Manny Haris, Samardo Samuels
Gidenler: LeBron James, Shaquille O’neal, Zydrunas Ilgauskas, Sebastian Telfair, Delonte West, Daniel Gren.

Bu yazın en zararlı takımı Cavs. Ele avuca sığdıramadıkları biricik sevgilileri kendilerini terk etti. Ohio yerlisi olan LeBron James kendi eyaletinin takımını, son derece çirkin bir görüntü veren ‘Karar’ adlı programda terk ettiğini açıkladı. LeBron gitti ama ellerinde hala iyi parçalar var. Ancak sürükleyici bir yıldızları olmaması playoff şanslarını zora sokuyor. Mo Williams son derece istikrarsız, sadece atmayı bilen ve iyi şut tercihleri yapamayan bir oyuncu. Varejao takıma savunma sertliğinde ve ribauntlarda önemli fayda sağlıyor. Oyununu gittikçe geliştiren JJ Hickson bu yıl daha fazla rol üstlenecek. Antawn Jamison’ın takımın skor yükünü çekmesi bekleniyordu ancak bu yazı yazıldığında sezonda birkaç maç oynandı ve Jamison benchden gelip yedek kadro sahadayken skor sıkıntısını çözmeye çalışıyor. Ramon Sessions delici bir oyuncu ve 1 numara pozisyonunu yedeklemek için iyi bir seçim. Anthony Parker iyi bir dış atıcı ancak tamamlayıcı parça olarak takımda bulunduğunda performansı yükselen bir oyuncu. Byron Scott gibi kaliteli bir koçları var.Cleveland bir arada oynamaya ve kazanmaya alışmış bir takım. Yenilgileri kolay kabullenmeyeceklerdir ve maçlarda savaşacaklardır. Sezon boyunca playoff için umut besleyip sonlara doğru havlu atacaklarını ve 38-42 galibiyet civarında sezonu tamamlayacaklarını düşünüyorum.

Dallas Mavericks
Gelenler: Brian Cardinal, Tyson Chandler, Dominique Jones, Ian Mahinmi, Steve Novak
Gidenler: Matt Carrol, Erick Dampier, Eduardo Najera

Dallas yıllarca tepeye oynayan ama şampiyonluk adayı olarak görülmeyen bir takım. Bu yıl da çok fazla şey değişmemiş gibi gözüküyor. Takımı oynatabilecek, ribauntlara katkı sağlayacak ve yüksek yüzdeyle şut atabilecek bir guardı Jason Kidd var. Zamanında ligin en iyi bi kaç guard savunmacısından birisi olan Kidd şu anda bu işi de hızı ve çabukluğu kendisine izin verdikçe yerine getirebiliyor. Artık bir yaşayan efsane olan Nowitzki hala ligin en iyi skorerlerinden ve en iyi oyuncularından birisi. Caron Butler takım için kilit bir rol üstleniyor. Onun dışarıdan Nowitzkiye yardımcı olması Mavericksin başarısı için şart. Ancak bu yardımı dış şuttan ziyade içeri penetreleriyle gerçekleştirmesi gerekiyor. İyi şutörlere sahip olan Mavericksin delici oyunculara ihtiyacı var. Aynı zamanda iyi bir ribauntçu ve savunmacı olan Butler’ın oyunun bu bölümlerine de önem vermesi gerekiyor. Tyson Chandler, Brendan Haywood pivot ikilisi pota altında son derece sert ve savunmacı oyuncular.Ancak bu iki oyuncunun hücumunun kısıtlı olması ve Nowitzki’nin pota altından oynamaması Dallas’ın iç dış uyumunu bozuyor. Shawn Marion eski günlerinin gölgesinde gözüküyor. 4-5 yıl önceki Marion ve istikrarlı skor üreten Butler Mavericksi şampiyonluğun en kuvvetli adaylarından birisine dönüştürür. Marion bu sezon silkinip eski formuna yaklaşabilecek mi göreceğiz. Jason Terry ligin en iyi bench oyuncularından birisi ve direkt skore katkı yapma kapasitesine sahip ancak savunmaya hiç bulaşmıyor ve bu alanda takımına zarar veriyor. Rodrigue Beaubois ve Jose Juan Barea da kenardan oyuna girip maça direkt etki edebilecek oyuncular. Beaubois’ya özellik dikkat. Yüksek bir potansiyeli var. Dallas’ın en iyi ihtimalle konferans finali yapacağını , konferans yarı finalinde eleneceğini düşünüyorum. Ancak bu takımın limitli daha yüksek…

Denver Nuggets
Gelenler: Gary Forbes, Al Harrington, Shelden Williams
Gidenler: Malik Allen, Brian Butch, Coby Karl

Bu yazın son bölümünü çalkantılı bir şekilde geçiren Nuggets geleceği en belirsiz takımlardan. Carmelo’nun takımdan ayrılacağına kesin gözüyle bakılıyor ve her an takas edilebilir. Sezon sonunda Melo’yu hiç uğruna kaybetmemek için takas dönemi bitmeden Melo’yu yeni bir takımda görebiliriz. Nuggets yönetimi Melo’nun kalmaya karar vereceğini hala umut etse de bence buna kendileri de inanmıyorlar ve en iyi teklif gelene kadar beklerken oyuncunun takas değerini kaybetmemesi için bu açıklamaları yapıyorlar. Melo’nun takımdan ayrılmaya karar vermesindeki etkenler takımının bu yaz serbest oyuncu piyasasında pasif davranması ve Miami’de gerçekleşen koalisyondan etkilenerek daha iyi oyuncularla yan yana oynamak istemesidir. Ayrıca yeni evlendiği eşi Lala Vazquez’in MTV’de program sunuculuğu yapması dolayısıyla Carmelo’ya New York’a yakın bir yere gitmesi için baskı yapması, Brooklyn’de büyüyen Carmelo’nun New York’un yerlisi olması ve ayrıca Amar’e ile birlikte oynama, Chris Paul’un yanlarına katılacağı yönünde söylentiler ve New York’un büyük bir Pazar olup Melo’ya daha çok para kazandırabileceğini nedenler arasında sayabiliriz. Bütün bu söylentiler sonucunda sizde Melo’nun takımdan ayrılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünüyorsunuzdur. Yazın Al Harrington’a 5 yıl 34 milyon dolarlık bir kontrat verdiler ve bu yaz ki oyuncu piyasasından bana göre kötü bir şekilde çıktılar. Chauncey Billups bir adım yavaşlamış olsada hala mükemmel bir faul atıcısı, iyi bir şutör, ligdeki en iyi liderlerden birisi ve iyi bir savunmacı. JR Smith kötü şut seçimi ve istikrarsızlığın NBA’deki karşılığı. Arron Afflalo iyi bir savunmacı ve şutör. Kenyon Martin ligin birebirde en iyi pota altı sırtı dönük savunmacısı ancak sağlık sorunları yüzünden yıllardır istikrarlı bir katkı yapamadı ve sezonun ilk yarısında takımdan ayrı kalacak. Nene pota altında sert bir oyuncu ve hücumda sayı üretebiliyor. Ty Lawson ligin en hızlı oyuncularından ve iyi bir atlet. Billups gibi bir guardla oynaması onun yararına. Billups takımdayken ondan öğrenebileceği her şeyi öğrenmesi lazım 1 numara pozisyonu ileride onun olacak. Anthony belirsizliği takımın nereye kadar gidebileceğini güçleştiriyor ve takımın yıldızının ayrılmak istediğini söylemesi diğer oyuncular üzerinde negatif bir etki yaratacaktır.

Detroit Pistons
Gelenler: Greg Monroe, Tracy McGrady, Terrico White.
Gidenler: Kwame Brown.

Detroit’den bu yaz sadece bir oyuncu ayrıldı. Çünkü kimse onların oyuncularını istemiyor. Artarda yapılan hatalı hamleler Detroit takımını yerle bir etti. Akla sığmayacak bir şekilde Billups karşılığında Allen Iverson’ı almaları sonun başlangıcı oldu. Iverson’ın biten kontratının ardından doğan boşluk ile Ben Gordon ve Charlie Villanueva ile sözleşme imzalayarak berbat iki hamle daha yaptılar. Disiplini, sert ve takım oyunuyla tanıdığımız Detroit bu günlerde darmadağın, savunmaya hiç bulaşmayan toplama takım görüntüsü veriyor. Hamilton hala iyi bir skorer. Tayshaun Prince iyi bir rol oyuncusu. Ancak takımda Charlie-V gibi oyuncular olduktan sonra bir yerlere gelmek oldukça zor. Stuckey iyi bir skorer pozisyonuna göre güçlü bir fiziği ancak oyun kurucu yeteneklerinden yoksun. Ben Gordon lige girdiği günden beri atmaktan başka bir şey yapmıyor. İyi de atıyor aslında ama Detroit’de geçen yıl onu da gösteremedi. Jason Maxiell, gelişme göstermesi beklenirken yıllar geçtikçe geriye doğru gitti. Ben Wallace hala pota altında savaşabiliyor. Yetenekli pivot Greg Monroe ilerisi için umut veriyor. Playoff dışında kalmaları kesin gözüküyor.

Golden State Warriors
Gelenler: David Lee, Dorrel Wright, Dan Gadzuric, Charlie Bell, Jeff Adrien, Louis Almundson, Rodney Carney, Jeremy Lin, James Mays

Gidenler: Kelenna Azubuike, Corey Maggette, Anthony Morrow, Anthony Randolph, Anthony Tolliver, Ronny Turiaf, CJ Watson
Golden State bu sezona daha umutlu giriyor çünkü Don Nelson takımdan elini çekti. Stephen Curry ligin en iyi şutörlerinden ve oyun kurucu yeteneklerini geliştiriyor. Takımın geleceği için önemli bir parça. Monta Ellis üst düzey bir skorer ancak Curry ile birlikte arka alanda fizik olarak zayıf kalıyor ve iki oyuncuda topu elinde tutmayı seviyor. Ellis’i büyük ihtimalle değerinin en yüksek olduğu dönemde takas edeceklerdir. Dorrel Wright savunmaya hiç bulaşmayan takıma iyi savunmacı sıfatıyla geldi. Aynı zamanda etkili bir dış şutu var ve atlet bir oyuncu. David Lee hamlesi başarılı ancak serbest kalmış bir oyuncuyu almak için karşılığında çok fazla oyuncu verdiler. Lee sahada mücadele eden özveriyle oynayan bir oyuncu… Andris Biedrins pota altını kapatabilecek iyi bir ribauntçu. Loıis Almundson kendini yerden yere atan, her topun peşinden koşan bir oyuncu ve Golden State’in bu tarz oyunculara ihtiyacı var. Ellis ve Curry’nin uyumu bu takımın çıkabileceği noktayı belirleyecek. Ve tabiî ki Ellis’in takas edilmesi durumunda alınacak parçalar. Her şeye rağmen playoff uzak bir hayal gibi gözüküyor.

Houston Rockets
Gelenler: Courtney Lee, Brad Miller, Patrick Patterson, Ishmael Smith
Gidenler: David Andersen, Trevor Ariza

Geçen yıl 42 galibiyetle beklentileri aşan Houston Rockets’ın bu başarısındaki temel etmen koç Rick Adelman. Ligin en iyi koçlarından birisine sahip olmak Rockets için büyük bir avantaj. Yao Ming bu sezon dönecek ancak maç başına 24 dakika kısıtlaması getirildi. Uzun süredir Yao ile oynamayan oyuncuların, onun sahada bulunduğu kısıtlı sürede kendisinden faydalanmayı başarması gerekiyor. Luis Scola ligin üst düzey pota altı oyuncularından birisine dönüştü. Sınırlı atletik yetenekleri onun ligdeki en iyi oyunculardan birisi olmasını engelliyor. Shane Battier her takımın kadrosunda görmek isteyeceği tipte bir oyuncu. Sayı atabiliyor, savunma yapabiliyor, ribaunt alabiliyor, sorun çıkartmadan sessizce işini yapıp gerektiğinde takıma liderlik ediyor. Kevin Martin ve Aaron Brooks guard ikilisini oluşturuyor. İkiside atmayı seven bu oyuncuların birbiriyle uyum içinde oynamaları çok önemli. Brooks bu sezon şutundan önce takımı oynatmayı düşünmeli. Ligdeki en hızlı oyunculardan birisi ve içeri iyi penetre edebiliyor ancak zayıf olan fiziği bu penetreleri bitirmesini zorlaştırıyor. Corutney Lee, Kyle Lowry, Chase Budinger, Brad Miller, Chuck Hayes ve Jordan Hill gibi son derece üst düzey bir benche sahipler. Brad Miller sorunlu olan pota altına iyi bir takviye ancak savunma zaafları yaşı ilerledikçe artıyor. Chase Budinger inanılmaz bir sıçrama yeteneğine sahip ve bu ligde bir şeyler başarabileceğini ilk sezonunda gösterdi. Güçlü batıda bu sezonki playoff şanslarını Yao’nun katkısı belirleyecek. Ancak Houston takas senaryolarında oldukça hareketli ve ellerinde takımların ilgisini çekecek parçalar bulunuyor.

Indiana Pacers
Gelenler: Darren Collison, Paul George, James Posey, Lance Stephenson
Gidenler: Luther Head, Troy Murphy, Earl Watson

Bu sezon gelişme göstermesini beklediğim takımlardan birisi de Pacers. Darren Collison hamlesi son derece başarılı. Geçen yıl Chris Paul’ün sakatlığında New Orleans’da beklentilerin çok üzerine çıkan Collison, Pacers’ın yıllardır büyük sıkıntı çektiği 1 numara pozisyonuna çözüm oldu. Dış şutu istenen düzeyde olmasa da kötü değil. Topla çok çabuk ve içeri penetreleri etkili. Gelecek için önemli bir parça. Danny Granger takımın bir numaralı oyuncusu. İstatistik kağıdının blok ve top çalma dahil her bölümünü dolduruyor. Son dönemde çok fazla şut atmaya başladı. Granger’ın içeri daha fazla penetre etmesi gerekiyor. Roy Hibbert ligin en sıkı çalışan oyuncularından birisi. 2.20 ye varan boyuyla pota altında caydırıcı bir güç ve yumuşak bir bileği var. Aynı zamanda basketbol zekası iyi düzeyde. Pacers’ın geleceğe umutla bakmasını sağlayan 3 temel parçadan birisi. Mike Dunleavy iyi bir skorer ve üçlükçü ancak son dönemde sakatlık sorunları yaşadı ve savunmaya pek bulaşmıyor. Tyler Hansbrough geçen yıl sakatlıklarla boğuştu ancak sağlıklı olduğu takdir de bu ligde iyi işler yapabilecek bir oyuncu. Dahntay Jones. AJ Price . Brandon Rush. James Posey, Jeff Foster bench derinliğini oluşturuyor. Foster soyunma odasında bulunmasını isteyeceğiniz türden bir oyuncu ayrıca sahada büyük özveriyle oynuyor ve ligin en iyi ribauntçularından birisi. TJ Ford ise bu takımın çıbanı. Pacers bu sezon playoffu zorlayacaktır ve doğunun son 3 sırasından birisini kapmaya aday takımlardan.

Los Angeles Clippers
Gelenler: Randy Foye, Ryan Gomes, Al-Farouq Aminu, Eric Bledsoe, Jarron Collins, Brian Cook, Willie Warren
Gidenler: Steve Blake, Mardy Collins, Drew Gooden, Steve Novak, Travis Outlaw, Brian Skinner

NBA’in lanetli takımı geçen yıl Blake Griffin’i daha sezon başlamadan kaybetti. İnanılmaz atletik yeteneklere ve çok sağlam bir vücuda sahip olan Griffin, Clippers organizasyonunun yeni yüzü olacaktır. Baron Davis’in yıllardır aklı basketbolda değil gibi. Onun performansı Clippers için kilit bir etmen. Ligin en iyi bi kaç guardından birisi ancak basketbol onun beyninde ilk sırada değil. Eric Gordon iyi bir şutör ve atlet. Güçlü bir oyuncu ancak 1.93 olan boyuyla 2 numara pozisyonu için o kadar da güçlü değil. Milli takımla geçirdiği yaz oyununa olumlu katkılar yapacaktır. Chris Kaman pota altında sayı üretmesini bilen ve ribauntları toplayan bir uzun. Oyunun savunma tarafına pek bulaşmıyor. Bu yıl draft edilen çaylakları Eric Blodsoe ve Aminu gelecek için ışık vaat eden oyuncular. Bench derinliğini Randy Foye, Ryan Gomes, Rasual Butler, DeAndre Jordan gibi oyuncularla sağlıyorlar. Bu yıl Clippers’ın alacağı galibiyet sayısını Davis’in kafa yapısı belirleyecek. Ellerinde Griffin gibi bir cevher var. Oyununu geliştirmeye hevesli ve çok çok çalışkan bir oyuncu. Griffin’e kötü örnek olabilecek Baron Davis, Chris Kaman gibi oyunculardan Clippers’ın kurtulması lazım. Bu oyuncular karşılığında eksiklerini kapatacak iyi parçalar veya biten kontratlar alabildikleri takdirde ilerisi için umut gözüküyor. Ancak Baron Davis’i o kontratı ve şu anki haliyle kim ister o bilinmez.

Los Angeles Lakers
Gelenler: Steve Blake, Matt Barnes, Theo Ratliff, David Ebanks, Derrick Caracter
Gidenler: Jordan Farmar, DJ Mbenga, Adam Morrison, Josh Powell

Son şampiyon bu sezona güçlenerek başladı. Steve Blake bu yazın en başarılı hamlelerinden birisi. Aksayan 1 numara pozisyonuna üçgen hücuma uyum sağlayabilecek iyi bir guard eklentisi. Matt Barnes şampiyon takımların kadrolarında görmek isteyeceği türden boş şut sokabilen, rakibin skorerini oyundan yıldıran ve pis işleri yapabilen bir oyuncu. Bynum’un kronikleşen sakatlıklarına önlem olarak zamanının blok kralı veteran pivot Theo Ratliff kadroya katıldı. Çaylaklar David Ebanks ve Derrick Caracter sezon öncesinde iyi izlenimler bıraktılar ancak sezon içinde bu kadroda süre almaları zor. Takımdaki 2. yılına giren Ron Artest’in sisteme alıştıkça hücumdaki verimliliğinin artmasını bekleyebiliriz. Gasol, Bynum, Odom üçlüsü korkutucu bir pota altı oluşturuyor. Ligin en yönlü oyuncularından olan Odom benchden gelerek takıma ihtiyaç duyulan pozisyonda yardımcı oluyor. Zaman zaman topu getiren oyuncu görevini bile üstleniyor. Derek Fisher normal sezonu kaldırabilecek düzeyde değil ve savunmada hızlı oyunculara karşı ciddi zaafı bulunuyor. Ancak onun tecrübesinde bir oyuncu bulmak çok zor ve kritik anlarda eli titremeden şutları sokabiliyor. Shannon Brown her geçen yıl oyununu geliştirdi ve bu sezon 3 sayı çizgisinin gerisinden de ciddi bir tehdit haline geldi. Ve Kobe Bryant… Onca sakatlığa rağmen geçen yıl gösterdiği özveri birçok oyuncuya örnek olmalıdır. Kendisini geliştirmeye çalışmaktan asla vazgeçmeyen ve ligde geldiği noktayı hak eden bir oyuncu. Oyunu üzerinde çok sıkı çalışıyor ve imkânsız şutları sayıya çevirebilme yetisine sahip. Ancak ben her şeye rağmen Lakers’ı Celtics’in gerisinde görüyorum. Bu yıl normal sezonu daha fazla dinlenerek geçirecektir Celtics ve playofflara daha diri girecektir. Geçen yıl 7. maçta Boston’lı oyuncuların ayaklarının neredeyse zor gittiğini gördük. 1 yıl daha yaşlandılar ancak kadroları daha derin.

Memphis Grizzlies
Gelenler: Tony Allen, Acie Law, Greivis Vazquez, Xavier Henry
Gidenler: Ronnie Brewer, Lester Hudson, Jamaal Tinsley, Steven Hunter, Marcus Williams

Genç ve yetenekli bir çekirdeğe sahip olan Grizzlies geçen yıl Zach Randolph’u kadrosuna kattığına eleştiriye uğramıştı. Ancak Randolph takımdaki potansiyeli görmüş ve kaybetmekten sıkılmış olacak ki sahada ciddi bir basketbol oynadı ve bu takıma büyük yararlar sağladı. Mike Conley ligin üst düzey guardlarından birisi olabilir ve Grizzlies sabırla bu patlamayı bekliyor. OJ Mayo büyük ihtimalle takımdan gönderilecek. Conley ve Gay’e verilen kontratlardan sonra bu daha da kesinleşti diyebiliriz. Mayo olgun, soğukkanlı ve sayı üretme konusunda oldukça yetenekli bir guard. Marc Gasol ligin iyi pivotlarından birisine dönüştü. Yüksek basketbol zekası ve abisine göre daha sert olan oyunuyla ligde bir çok takımda ilk beş başlayabilecek bir oyuncu. Takımın benchi derin değil. Boston’dan alınan Tony Allen üst düzey bir savunmacı ve atlet bir oyuncu. Geçen yıl beklentileri aşarak uzun süre playoff yarışında kalan Memphis ligin sonuna doğru düşüşe geçmişti. Bu sezon hedefler daha yukarı çekildi ve şehir takımdan playoff bekliyor. Ancak önce Mayo sorununu çözmeleri lazım.

Miami Heat
Gelenler: Chris Bosh, Eddie House, Juwan Howard, Zydrunas Ilgauskas, LeBron James, Mike Miller, Jerry Stackhouse, Dexter Pittman
Gidenler: Michael Beasley, Daequan Cook, Yakhouba Diawara, Jermaine O’neal, Quentin Richardson, Dorell Wright

Bu yazın en çok konuşulan takımı şüphesiz Heat. Ligin en verimli çağlarındaki süper yıldızlardan 3’ü Miami’de buluştu. İmzalar atıldıktan sonra özellikle Chris Bosh’un ağzından kaçan bazı cümleler bunu çok önceden kararlaştırdıklarını kanıtlıyor ve bu NBA kurallarını çiğnedikleri anlamına geliyor. Daha sonra yalanlamalar oldu tabiî ki ve NBA yönetimi bu olayın üstüne fazla düşmedi. Mike Miller takımın eksik yönü olarak gözüken üç sayı tehdidini oluşturmak için kadroya alındı ancak sakatlığı nedeniyle sezonun ilk bölümünü kaçıracak. Udonis Halsem pis işleri yapan ve orta mesafeden boş şutları cezalandırabilen bir oyuncu. Miller ile ikisi büyük miktarda paradan feragat ederek bu takımın bir parçası oldular. Eddie House, Ilgauskas, Juwan Howard şampiyonluk adayı takımların ihtiyaç duydukları parçalar. Her şeye rağmen ben Miami Heat’in zorlanacağını düşünüyordum. Bu yazı yazıldığında ligde birkaç maç oynandı ve Miami beklediğimden daha fazla zorluk çekiyor. Bu 3 yıldız da eski takımlarında tek başlarına hücum eden ve skor yükünü çeken oyunculardı. Miami’de de aynı şekilde hücum etmeleri çok ilginç Biri topu eline alınca diğer ikisi sadece izliyor ve bu 3’lüyü bir araya getirmenin manası kayboluyor. Her şeye rağmen bu takım yıl ortasına kadar toparlanacaktır ancak ben Boston’u geçebileceklerini düşünmüyorum.

Milwaukee Bucks
Gelenler: Corey Maggette, Earl Boykins, Jon Brockman, Keyon Dooling, Chris Douglas-Roberts, Drew Gooden, Larry Sanders, Darington Hobson
Gidenler: Primoz Brezec, Luke Ridnour, Royal Ivey, Charlie Bell, Darnell Jackson, Dan Gadzuric, Jerry Stackhouse, Kurt Thomas

Geçen yıl beklentileri aşarak playoff yapan Bucks’da, oyuncularından verim almayı iyi bilen koç Scott Skiles övgüyü hak ediyor. Bir yıl daha olgulaşan Jennigs ve Corey Magette takviyeleriyle beklentiler bu sezon artmış durumda. Magette içeri penetre konusunda ligin en iyilerinden birisi. Sıklıkla faul çizgisine gidip kolay sayılar buluyor. İyi bir savunmacı olacak özelliklere sahip ve oyunun bu yönüne kendisini vermediği takdirde Scott Skiles’dan çok fazla süre alamayacaktır. Jennings zaman zaman topu çok fazla elinde tutup pozisyonları zorluyor. Bir point guard için oldukça düşük bir yüzdeye sahip. John Salmons gibi bir skorerin yanına Magette’nin de katılmasıyla Jennings’in atmayı kafasında ikinci plana alması lazım. Andrew Bogut geçen yıl beklenen gelişimi gösterdi ve maçları artık kazanmak için oynuyor ve çabalıyor. Onun pota altında savunmada büyük bir güce dönüşmesi Bucks’ın geçen yılki çıkışının asıl nedeniydi. Yılın sonunda yaşadığı sakatlıktan döndü ancak bileğinin düzelmesi biraz daha zaman alacaktır. Ersan benchin önemli bir parçası. Savunmada gayretli, ribaunlara katkı yapıyor ve ceza şutlarını kesiyor. John Salmons savunma da dahil her şeyi yapabiliyor ancak hiçbir şeyde mükemmel değil. Kobe Bryant’ın bir alt modeli gibi. Eski kasa… Luc Mbah a Moute oyunun savunma tarafında etkili ve iyi bir ribauntçu. Drew Gooden rol oyuncusu olmayı sonunda kabul etmiş gözüküyor. Bucks’a ribaunt ve pota altı sayılarında yararlı olacaktır. Carlos Delfino geçen yıl Bucks’ın başarısında büyük rol oynadı ve bu sezonda takımdaki yerini aldı. Earl Boykins, Chris Douglas-Roberts ve çaylak Larry Sanders bench derinliğini oluşturan diğer isimler. Doğuda ilk 5’in içine girmeleri oldukça zor gözüküyor. Yaptıkları kötü başlangıç şanslarını azalttı. Ancak takım toparlanıp alt sıralardan playoffa girecektir.

Minnesota TimberWolves
Gelenler: Michael Beasley, Anthony Tolliver, Luke Ridnour, Martell Webster, Kosta Koufos, Sebastian Telfair, Wesley Johnson, Lazar Hayward
Gidenler: Ryan Gomes, Ryan Hollins, Nathan Jawai, Al Jefferson, Oleksi Pacherov, Ramon Sessions

Geçen yılın en kötü takımlarından birisi olan Minnesota’nın bu yıl da ligin dibinde gezeceklerini düşünüyorum. Ancak 15 galibiyetten daha fazlasını alacaklardır. Al Jefferson’ın ayrılmasıyla 4 numara pozisyonun hakimi Kevin Love oldu. Çok iyi bir ribauntçu ve geniş bir hücum repertuarı var. Dış şutları da etkili… Uzun süre All-Star olabilecek bir oyuncu. Michael Beasley sezonu çoğunlukla 3 numara pozisyonunda geçirecek. Wolves’un hücumda kısıtlı kadrosunda daha çok şut kullanıp sayı ortalamasını yukarıya çekecektir ancak onun sorunu kafasının içinde. Jonny Flynn yetenekli bir guard ve gelişmeye açık. Luke Ridnour onu yedeklemek için iyi bir seçim ve tecrübeleriyle Flynn’in gelişmesine yardımcı olacaktır. Çaylak Wesley Johnson iyi bir atlet ve ortalama bir şutör. Fiziği boyuna göre zayıf. Vücuduna biraz daha kilo eklemesi lazım yoksa çok itilip kakılır. Atletik yetenekleri çok üstün olan Corey Brewer iyi bir savunmacı ve geçen sene oyununun hücum bölümünü oldukça geçirdi. Bu sezon kalabalıklaşan 2-3 numara rotasyonu nedeniyle dakika alması için daha çok çalışması gerekiyor. Darko Milicic’in geçen yılın sonunda oynadığı oyun Wolves yönetimi etkilenmiş olacak ki ona yıllık 5 milyon dolar civarında bir kontrat verdiler. 25 yaş sahip olduğu potansiyeli göstermeye başlaması için geç değil En azından ortayı kapatıp bloklarıyla kolay basketlere izin vermeyecektir.

New Jersey Nets
Gelenler: Jordan Farmar, Anthony Morrow, Troy Murphy, Travis Outlaw, Derrick Favors, Johan Petro, Quentin Ross, Damion Jones, Joe Smith, Ben Uzoh
Gidenler: Tony Battie, Ike Diogu, Chris Douglas-Roberts, Keyon Dooling, Courtney Lee, Sean Marks, Sean May, Y Jianlian

Geçen yıl lig tarihinin en kötü derecesini yapmaktan ucuz kurtulan Nets, bu yazın serbest oyuncu piyasasından kayda değer kimseyi alamadan çıktı. Travis Outlaw, Anthony Morrow gibi oyuncular değerli parçalar ancak yanlarında yıldız oyuncular olduğunda değerleri artanlardan. Ancak seneye serbest oyuncularla kontrat imzalayabilecek boşlukları olacak bütün çaba henüz boşa gitmiş değil. Brook Lopez ligin üst düzey pivotlarından birisi ve şu anda oyuncu bulması en zor olan bölgede iyi bir parça. Devin Harris geçen sene All-Star görüntüsünden oldukça uzaktı. Onun tekrar toparlanması şart. Troy Murphy ribauntlarda çok etkili ve ligin en iyi şutör uzunlarından birisi. Ayrıca biten büyük kontratı nedeniyle ayrı bir değer taşıyor. Derrick Favors atletik yetenekleri çok üst düzey bir çaylak. Son derece çalışkan olması gelecekte iyi bir yerlere geleceğinin sinyallerini veriyor. Jordan Farmar, Stephen Graham, Kris Humphries kadro derinliğini oluşturan oyuncular. New Jersey kesinlikle geçen yıldan daha iyi bir takım. Ancak henüz playoff yapmak için yeterli değiller. Tabii Carmelo takası gerçekleşmezse.

New Orleans Hornets
Gelenler: Trevor Ariza, Jerryd Bayless, Marco Belinelli, Willie Green, DJ Mbenga, Jason Smith, Pops Mensah-Bonsu, Quincy Pondexter
Gidenler: Darren Collins, Craig Brackins, Ike Diogu, Sean Marks, Morris Peterson, James Posey, Darius Songalia, Julian Wright

Chris Paul’un ayrılık mesajları göndermesinden hemen sonra Hornets yönetimi takıma eklemeler yaptı. Trevor Ariza 2-3 numarada savunma yapabilen ve skor kapasitesi olan bir oyuncu olarak Hornets’e fayda sağlayacaktır. Hornets’in en sıkıntılı olduğu 2 numara pozisyonuna Belinelli son derece başarılı bir hamle. Çok iyi bir şutör olan Belinelli aynı zamanda içeri drive edebilen bir oyuncu. Chris Paul savunmada ve hücumda ligin en iyi oyuncularından birisi. David West öldürücü bir orta mesafe şuta sahip ve uzunu dışarı çekerek pota altını boşaltabiliyor. Okafor sakatlıklar yüzünden kapasitesine ulaşamasa da iyi bir ribauntçu ve savunmacı. Aynı zamanda ligin ilk bölümünde hücumda daha aktif olduğunu gördük. Güçlü batıda playoff yapmak kolay değil ancak Phoenix’deki düşüş ve Denver’daki Anthony belirsizliği başka takımların playoff potasına girmesine olanak sağlıyor. Paul sağlıklı olduğu sürece New Orleans son sıralardan da olsa playoffa kalacaktır.

New York Knicks
Gidenler: Kelenna Azubuike, Raymond Felton, Landry Fields, Roger Mason, Timofey Mozgov, Anthony Randolph, Amar’e Stoudemire, Ronny Turiaf, Andy Rautins, Shawne Williams
Gidenler: David Lee, Eddie House, Sergio Rodriguez, Tracy McGrady, Al Harrington, Chris Duhon, JR Gideens, Jonathan Bender, Earl Barron

Yıllardır hayalini kurdukları LeBron’a kavuşamasa da New York iyi bir yaz geçirdi. Amar’e ile istikrarlı bir skorerleri ve ikili sıkıştırmalarla takım arkadaşlarına boş pozisyon yaratabilecek bir oyuncuları var. En azından yıllar sonra New York’un bir yıldızı var. Raymond Felton D’Antoni’nin sistemi için iyi bir guard aynı zamanda söylenenden daha iyi bir şutör. Danilo Gallinari ligin en iyi şutörlerinden birisi ve iyi bir ribauntçu. Wilson Chandler iyi savunma yapabilen ve aynı zamanda iyi bir skorer. Amar’e nin katılışından sonra takımda düşünülmeyen David Lee karşılığında Anthony Randolph, Kellenna Azubuike ve Ronny Turiaf’ı almaları son derece başarılı bir hamle. Randolph patlama yapması beklenen ve D’Antoni’nin koş koş sisteminde iş yapabilecek bir uzun. Turiaf yüreğiyle oynayan ve takımlara istatistik kağıdında görünmeyen katkılar yapabilen bir oyuncu. Aynı zamanda iyi bir blokçu ve savunmacı… Çaylak Landry Fields sezonun ilk bölümünde çok iyi ışık verdi. 2. yılına giren Toney Douglas ilerisi için iyi ışık veriyor. Doğuda son 3 sıranın muhtemel adaylarından birisi. Gerçekleşme ihtimali olan bir Carmelo takası her şeyi çok değiştirebilir tabiki.

Oklahoma City Thunder
Gelenler: Moris Peterson, Royal Ivey, Daequan Cook, Cole Aldrich
Gidenler: Kevin Ollie, Etan Thomas, Mustafa Shakur, Kyle Weaver

Thunder ligin geleceği en parlak takımı. Ancak şu anda da güçlüler. Kevin Durant lig tarihinin gördüğü en büyük skorerlerden birisi olmaya doğru ilerliyor. Ribauntlara katkı yapıyor ancak savunmada fazla konsantre değil. Russell Westbrook ligin elit guardlarından birisine dönüştü. Takımı oynatmakta artık daha başarılı ve üst düzey bir skorer. Thabo Sefolosha ligin en iyi dış şutörlerinden birisi ve ceza şutlarını sokuyor. Thunder için önemli bir tamamlayıcı parça. Jeff Green gösterdiği çabanın karşılığında gerekli övgüyü alamıyor. 3-4 numara arasında sıkışmış bir oyuncu izlenimi veren Green ribauntlara ve skor üretimine katkı yapıyor.Nenad Krstic pivot pozisyonu için yetersiz bir oyuncu. Serge Ibaka geçen yılın başından itibaren sürekli bir gelişim içerisinde. Çok iyi bir atlet, sert bir oyuncu iyi bir blokçu ve savunmacı. Aynı zamanda ben Ibaka’nın skor potansiyelinin de iyi olduğunu düşünüyorum ve yıllar ilerledikçe bu alanda kendisini gösterecektir. James Harden çok yönlü ve olgun bir oyuncu. Biraz daha agresif olması çünkü bir çok şeyi yapabilecek bir düzeyde. Eric Maynor 1 numara pozisyonu için iyi bir yedek ve aynı zamanda gelişmeye açık bir genç.Cole Aldrich ve BJ Mullens Thunder’ın sıkıntılı olduğu pota altında başka gelecek yatırımları.Koç Scott Brooks takımın başında olduğu dönemde son derece iyi işler yaptı. Bu genç kadroyu, antrenmanların büyük bir bölümünde savunma setleri üzerinde çalıştırıyor ve onlara kazanmak için neyin gerekli olduğunu vurguluyor. Thunder batıda playoffa kalacaktır ve üst turlara ilerlemeleri beni çok şaşırtmaz.

Orlando Magic
Gelenler: Chris Duhon, Quentin Richardson, Malik Allen, Daniel Orton
Gidenler: Anthony Johnson, Matt Barnes, Adonal Foyle

Dwight Howard etrafında kurulan bu takım her ne kadar şampiyonluk adayı olarak anılsa da kimse onların şampiyon olacağına inanmıyor. Bunda en büyük etmen kadrodaki bazı eksiklerle birlikte Howard’ın hücumu domine edememesi. Bu yazın bir bölümünü, pota altı hareketlerinin ustası, muhteşem fakeleriyle rakiplerini oyundan düşüren efsanevi pivot Hakem Olajuwon ile çalışarak geçirdi ve bunun etkilerini sezonun ilk bölümünde gördük. Dwight Howard’ın deyimiyle ‘yarı emekli’ Vince Carter Orlando’ya geçen yıl beklenen katkıyı yapamadı. Hidayet’in takımı oynatma kabiliyetini oldukça aradılar. Jameer Nelson üst düzey bir şutör ancak takımı oynatma konusunda çok başarılı değil ve hızlı guardların karşısında durmakta zorluk çekiyor. Rashard Lewis kontratı yüzünden çokça eleştiriliyor ancak bu onun suçu değil ve dış şutuyla Magic’in sisteminde önemli yeri var. Ancak içeri iyi penetre edebilecekken bu silahını neredeyse hiç kullanmaması kabul edilebilir gibi değil. Kendini savunan oyuncuların ondan daha yavaş olduğunu düşündükçe Lewis’e kızmamak elde değil. Quentin Richardson iyi bir şutör ve son yıllarda savunmasını oldukça geliştirdi. Chris Duhon bir numara için çok iyi bir yedek. Mickael Pietrus özellikle savunmada son derece yetenekli bir oyuncu ve skor potansiyeline de sahip ancak Magic ondan beklediği katkıyı henüz alabilmiş değil. Marcin Gortat başka takımlarda daha fazla süre alabilecek iyi bir pivot yedeğil. Ryan Anderson Orlando sistemine uyan bir uzun ancak geçen yıl ondan bekledikleri katkıyı alamadılar. Kolej basketbolunda bir efsane olan JJ Reddick geçen yıl oyunun diğer bölümlerini de geliştirdi ve artık takımda bir rolü var. Brandon Bass Dallas’da başarılı bir yedekti ancak Orlando’da pek fazla şans bulabilmiş değil. Magic normal sezonu en yüksek galibiyet sayısıyla bitirebilir ancak playofflarda durum daha farklı. Miami’yi zorlayabilirler çünkü Heat’in Howard’ı yavaşlatabilecek uzunları yok ancak Boston karşısında şansları olduğunu düşünmüyorum. Her iki takımı da elemeleri uzak bir ihtimal.

Philadelphia 76ers
Gelenler: Tony Battie, Andres Nocioni, Spencer Hawes, Craig Brackins, Evan Turner, Darius Sognalia,
Gidenler: Rodney Carney, Samuel Dalembert, Willie Green, Jason Smith, Francisco Elson

Philly’den bu sezon bir çıkış beklemek pek mümkün değil. Özellikle Iguodala takasını isteyip maçlarda çabalamayı bıraktın sonra. Elton Brand bu takıma geldiğinden beri tam bir hayal kırıklığı. Eğer o eski Brand gibi oynasaydı bu takım şu anda başka yerlerde olabilirdi. Jrue Holiday potansiyelli bir guard. Ayrıca iyi bir savunmacı olabilecek özelliklere de sahip. Evan Turner hem kendi şutunu yaratabilen hem de takım arkadaşlarına pozisyon hazırlayabilen bir oyuncu. Çok üst düzey bir atlet değil ve daha çok fundamentalıyla sonuca gidiyor. Thaddeus Young iyi bir atlet ve ilk iki yılında oyununda gelişme gösterdi ancak geçen yıla kadar. Philly’nin alabileceği her katkıya ihtiyacı var onun gelişimi takımın geleceği açısından önemli. Louis Williams benchden gelip skora etki edebilecek bir oyuncu. Jason Kapono ligin en kötü 3 sayı atan takımlardan biri için önemli bir parça ancak oyunundaki diğer zaafları sahada kaldığı süreyi kısıtlıyor. Spencer Hawes şutör uzunlardan ve skorer bir oyuncu ancak serlikten yoksun ve savunma zaafları var. Philly sezon boyunca ligde iddialı olacaktır. Toronto ile birlikte lig sonunculuğu için.

Phoenix Suns
Gelenler: Josh Childress, Hidayet Türkoğlu, Hakim Warrick, Matt Janning, Gani Lawal
Gidenler: Louis Almundson, Leandro Barbosa, Jarron Collins, Taylor Griffin, Amar’e Stoudemire

Amar’e gidişi Suns’ı batı finali için iddalı takımlar arasından çıkardı. Steve Nash yaşlandıkça daha iyi istatistikler ortaya koyuyor. Takas edilmesi gündemde çünkü bu en mantıklı hamle olur. Takımın bu şekilde bir yere varması güçken ve Goran Dragic özgüvenle 1 numara pozisyonunda iyi işler yaparken Nash karşılığında takımın ihtiyaçlarını karşılayacak parçalar almak akılcı olabilir. Nash gibi bir oyuncuyu takas etme düşüncesi bile güç ancak takımı oynatabilecek Hidayet’de bulunurken bunu yapmak için doğru zaman olabilir. Jason Richardson geçen yıl playofflarda oyununu bir üst kademeye çıkartarak Suns’ın batı finaline çıkmasında önemli pay sahibi oldu. Robin Lopez takımın pota altında güvenebileceği tek isim ancak hücumu çok kısıtlı. Savunmacı ve sert bir uzun… Josh Childress Suns’ın sıkıntısı savunma konusunda yardımcı olabilecek, açık alanda etkili iyi bir görev oyuncusu. Grant Hill sakat geçirdiği yılların acısını çıkarırcasına 38 yaşında hala etkili. Channing Frye, Jared Dudley ve Goran Dragic ile birlikte Suns ligin en kaliteli benchlerinden birisine sahip. Herhangi bir takas olmazsa Suns sezon boyunca playoff yarışının içinde kalacaktır.

Portland Trail Blazers

Gelenler: Wesley Matthews, Fabricio Oberto, Luke Babbit, Eliot Williams, Armon Johnson
Gidenler: Jerryd Bayless, Juwan Howard, Martell Webster

Greg Oden tekrar sakatlanıp sezonu kapattı. Gerçekten çok üzücü bir gelişme ve Blazers’ın planlarını bozan bir olay. Brandon Roy çok yönlü bir oyuncu ve iyi bir skorer ancak sık sık sakatlanıyor. LaMarcus Aldridge sahada gösterdiklerinden çok daha fazla şeyler yapabilecek bir oyuncu. 18 sayı 8 ribaunt bu potansiyelde bir oyuncu için hiç yeterli değil. Marcus Camby ortayı kapatan sert bir uzun ve üst düzey bir savunmacı. Nicolas Batum hem savunma hem de hücumda yetenekli bir oyuncu. Zayıf olan fiziğine bir kaç kilo daha eklemesi lazım. Andre Miller iyi bir lider ancak üç sayı tehdidi hiç yok. Yine de skor üretme kapasitesine hala sahip. Wesley Matthews’a verdikleri kontrat son derece ilginç. Hücumda ve savunma da bazı şeyler yapabileceğini gösterdi ancak aldığı kontratı hak etmesi için geçen yıl yaptıklarını ilerletmesi gerekiyor. Yazın ülkesine dönmek istediğini söylemesine rağmen gitmesine izin verilmeyen Rudy Fernandez bench derinliğini oluşturan oyunculardan. Sakatlıklar onların bu yılki kaderini belirleyecek. Takımlarda sakatlıkları kronikleşmiş çok sayıda oyuncu bulunuyor. Son ana kadar playoff yarışı içinde kalacaklardır.

Sacramento Kings

Gelenler: DeMarcus Cousins, Samuel Dalembert, Luther Head, Darnell Jackson, Pooh Jater, Marcus Landry, Hassan Whiteside, Antoine Wright
Gidenler: Spencer Hawes, Andres Nocioni, Jon Brockman, Sean May, Dominic McGuire, Ime Udoka

Tyreke Evans ligin yeni superstar adaylarından. Zaman zaman topu elinde çok fazla tutsa da, kendi şutunu yaratabilen, takım arkadaşlarına pozisyon hazırlayabilen ve içeri driveları oldukça etkili bir oyuncu. Son derece güçlü fiziği ve uzun kolları hem pota altında bitirmesini hem de yüksek bir savunma potansiyeline sahip olmasını sağlıyor. Philly’den alınan Dalembert pota altına savunma sertliği getirecek ve ribauntlara katkı sağlayacaktır. Çaylak DeMarcus Cousins ligin en iyi 2-3 pivotundan biri olabilecek potansiyele sahip olsa da kişiliği nedeniyle bu ligde tutunmasının zor olduğu izlenimi verdi. Henüz 19 yaşında ve erken olgunlaşması onun yararına. Carl Landry ribauntlarda fena değil ve etkili bir skorer. Jason Thompson fizikli ve içerden ve dışarıdan oynayabilen bir 4 numara. Omri Casspi fiziksel mücadeleden kaçınmayan sert bir oyuncu. Aynı zamanda bir beyaza göre üst düzey bir atlet. Dış şutları etkili ve mücadeleci bir oyuncu… Oyunu gelişmeye çok açık. Beno Udrih 1 numara pozisyonunda ilk 5 de görmek istemeyeceğiniz bir oyuncu ancak işini elinden geldiğince iyi yapıyor. Ben Sacramento’nun bu yıl gelişme göstermesini bekliyordum. Ancak sezonun şu ana kadarki bölümünde Cousins hakkında duyduklarım onların bu senede ligin en kötü takımlarından biri olacaklarını düşünmeme yol açtı.

San Antonio Spurs

Gelenler: Bobby Simmons, Tiago Splittler, Gary Neal, James Anderson
Gidenler: Keith Bogans, Roger Mason, Ian Mahinmi

2 kere MVP seçilmiş, basketbol tarihinin en büyük oyuncularından birisi olan Tim Duncan’ın yaşlandıkça çabukluğunu kaybetmesi San Antonio’yu şampiyonluk adayı bir takım olmaktan uzaklaştırdı. Bu yıl normal sezonda Duncan’ı kısıtlı sürede kullanmak isteyen Spurs teknik kadrosu, Onu playofflara daha diri bir şekilde hazırlamaya çalışıyor. 4 şampiyonluk yüzüğü bulunan Duncan hala ligin en savunmacılarından ve ribauntçularından. Richard Jefferson takviyesiyle geçen yıl Spurs umutlarını arttırmıştı ancak Jefferson çok kötü bir yıl geçirdi. Yazın Popovich ile sistemini daha iyi anlamak için özel çalışan Jefferson’la birlikte antrenman yapanlar, 95 yazındaki Michael Jordan kadar sıkı çalıştığını söylüyorlar. Jefferson iyi bir savunmacı ve içeri penetre etme ve dış şut sokma yetisine sahip. Tony Parker ligin en iyi delicilerinden ve boyalı alandan en çok sayı bulan oyuncularından. Hala iyi bir oyun kurucu değil. Takımı oynatmayı daha çok düşünmesi lazım… Manu Ginobili komple bir oyuncu. Sahada birçok şeyi yapabilen ve gerektiğinde takımını sırtlayabilen bir isim. Dejuan Blair kısa boyu ve geçirdiği diz sakatlıkları yüzünden 2. tura sarktı ve Spurs’e geçen yıl güzel bir sürpriz oldu. McDyess çok yaşlandı ve katkısı azaldı. Blair uzun rotasyonunda daha çok şans bulacaktır. Popovich’in favori oyuncularından George Hill benchden direkt skora etki edebilen bir oyuncu. Tiago Splitter hamlesi Spurs’ü bu yıl daha da çok umutlandıran bir hamle oldu. Avrupa’nın en dominant uzunu olan Splitter, Duncan’la birlikte pota altında skor üretebilen, sert ve savunmacı bir ikili oluşturuyor. Spurs sezona sağlıklı giriyor ve bu yıl geçen yıldan daha iyi bir görüntü sergiliyor. Tim Duncan playofflarda eski formuna yaklaşabilirse şampiyon bile olabilirler. En az konferans yarı finali yapacaklarını düşünüyorum ve Duncan’ın etkinliği gidebilecekleri maksimum noktayı belirleyecek.

Toronto Raptors

Gelenler: Leandro Barbosa, Linas Kleiza, Ronald Dupree, David Andersen, Julian Wright, Ed Davis
Gidenler: Hidayet Türkoğlu, Chris Bosh, Marco Belinelli, Antoine Wright, Dwayne Jones

Chris Bosh’un ayrılmasından sonra Torontoyu çok sıkıntılı günler bekliyor. Kadrolarında tek elle tutulur parça maç başına 5 ribaund ortalamasıyla oynayan pivot Bargnani. Ligin en iyi şutörlerinden olan oyuncu, oyunun diğer bölümleri yokmuş gibi davranmaya devam ettikçe yıldız statüsüne kavuşamayacaktır. Jose Calderon hücumda son derece etkili bir guard. Ancak beni bile savunabileceğinden şüpheliyim. DeMar DeRozan son derece atletik bir oyuncu. Aynı zaman çalışkan kişiliğiyle adını duyurdu. Kariyerinde ilerleme olacaktır. Leandro Barbosa ve Linas Kleiza takım derinliğini sağlıyor ancak üst tabaka olmadan derinliğin pek bir anlamı yok. Raptors ligin son sıralarında gezinecektir ve Draft çalışmalarına şimdiden başlamaları lazım. Perry Jones veya Ense Kanter Raptors’ın pota altına çözüm olabilir.

Utah Jazz

Gelenler: Raja Bell, Francisco Elson, Al Jefferson, Jeremy Evans, Gordon Hayward, Demetris Nichols, Earl Watson
Gidenler: Carlos Boozer, Kyle Korver, Wesley Matthews, Kosa Koufos

Ligin en iyi guardlarından birisine sahip olmak takım kurmak için çok iyi bir başlangıç. Derron Williams çok etkili bir dış şutör ve potaya yüklenme konusunda oldukça başarılı. İyi bir lider ve saha görüşü muazzam… Pota altında iyi bitirmesini sağlayan güçlü bir fiziği var. Aynı zamanda savunmada başarılı olabilecekken oyunun bu yönüne kendisini pek fazla vermiyor. Utah Boozer’ı kaybetti ancak Jefferson’ı alarak gücünden pek fazla şey kaybetmedi. Boozer’ın takımda sevilmediğini ve takım kimyasını bozduğunu düşünürsek bu hamle Utah açısından yararlı oldu. Mehmet Okur çok şansız bir şekilde playoffun ilk maçının ilk dakikalarında sakatlık ve ağır bir ameliyat geçirdi. Döndüğünde ritim bulması zaman alacaktır. Utah hücumunda kilit bir rolü var Memo’nun. Bu ayak sakatlığı ile dinlenerek geçirdiği dönemin en azından bel ağrılarına iyi gelmesini umuyorum. Boozer yüzünden Memo savunmada hakkettiği övgüyü alamıyordu. Çabuk oyunculara karşı zorlansa da iyi bir savunmacı… Al Jefferson tabii ki Boozer kadar felaket olmasa da kötü bir savunmacı. Andrei Kirilenko bu takımı bir üst seviyeye çıkarabilecek bir oyuncu ancak uzun yıllardır maçlarda konsantre değil. Yinede bu takım için değerli bir parça. Paul Milsap bir çok takımda ilk beş başlayacak bir oyuncu ve sezona fırtına gibi girdi. Utah benchinin önemli oyuncularından. Çaylak Gordon Hayward Sloan’ın sevdiği tarzda bir oyuncu. Raja Bell ligin iyi guard savunmacılarından ve takıma başka alanlarda da yarar sağlayabilecek veteran bir figür. CJ Miles, Earl Watson ve Ronnie Price takımın benchini oluşturan diğer isimler. Utah’ın etkili bir kadrosu var batıda 2. sırayı almak için uğraşacaklardır. Memo döndüğünde iyi performanslar ortaya koyarsa beklenenden ileri gidebilirler. Uzun yıllardır kendilerini batıda Lakers’a en büyük rakip olarak görüyordum ve Anti-Kobe Raja Bell’i kadrolarına kattılar. Al Jefferson’ın performansı playofflarda onlar için belirleyici olacak. En azından konferans yarı finali yapacaklardır.

Washington Wizards

Gelenler: Kirk Hinrich, John Wall, Yi Jianlian, Trevor Booker, Hilton Armstrong, Lester Hudson, Kevin Seraphin
Gidenler: Earl Boykins, Javaris Crittenton, Randy Foye, Mike Miller, Shaun Livingston, Cedric Jackson, Quinton Ross

Geçen yılki silah faciasından sonra yeniden yapılanmaya giden Wizards yönetimi son derece şanslı bir şekilde draftda 1. sırayı kaptı. John Wall bir superstar adayı ve 3 yıl içinde o mevkiye ulaşacaktır. Dış şutu etkisiz, çoğu çaylakta olduğu gibi… İnanılmaz bir hızı var, sahayı boydan boya göz açıp kapayıncaya kadar geçebiliyor. Takım arkadaşlarını oynatmayı seven gerçek bir guard. Chris Paul ve Derron Williams’dan daha iyi olabilir. Gilbert Arenas’ın ne şekilde döneceği merak konusu. Nasıl bir kafa yapısında olacak. Sezon öncesi hazırlık maçları oynanırken bir maçtan önce, sakatım diyerek oynamak istemedi ve maçtan sonra Nick Young’ın şans bulup kendisini göstermesini için yalan söylediğini açıkladı. Kısaca Arenas kaş yapayım derken göz çıkarmaya devam ediyor. Andre Blatche son derece yetenekli bir uzun. İçeriden ve dışarıdan sayı bulabilen aynı zamanda savunmacısını dribblingiyle geçebilen bir oyuncu. Ancak umursamaz kişiliği güvenilir bir isim olmasını engelliyor. JaVale McGee geçen yıl büyük bir gelişim gösterdi ve pivot pozisyonunda iyi işler çıkartabilecek bir oyuncu. Fiziki yapısına oranla muazzam bir atletikliği var. İyi bir ribauntçu ve blokçu. Kirk Hinrich John Wall’ın gelişimine yardımcı olabilecek bir isim. Soyunma odasında takımı iyi yönde etkileyebilecek, iyi bir savunmacı ve üçlükçü. Yi Jianlian son derece yetenekli bir oyuncu ancak kendisini geliştirmek için çabalamayan isim. Al Thornton ve Josh Howard 3 numara pozisyonunda ki isimler. Howard uzun yıllardır maçları gazozuna oynuyor. Thornton ise takım oyuncusu olmayı başaramadı. Wizards sezon boyunca doğuda playoffu kovalayabilecek bir ekip. Arenas’ın performansı belirleyici olacak. Kafasını oyuna verse dahi geçirdiği sakatlıklardan sonra ondan 30 sayı ortalamalık oyuncu olmasını beklemek güç. Ayrıca Wall’un sezon başında ardı ardına yaşadığı sakatlıklar ve alınan mağlubiyetler playoff şanslarını zora sokuyor.

Sinan Cem Civili, 3SAYI


Adios King James

ADİOS KİNG JAMES..

NBA’in akışını değiştirecek  bir düğüm nihayet  bu yaz çözüldü.. Birçok takım sahibinin, koçun, taraftarın hayallerini süsleyen Lebron James tercihini yaptı ve Miami Heat’i seçti. Sancılı geçen bu tercih sürecinde Lakers’ın şampiyonluğu, NBA draftı gibi yazın hit konuları  hep 2. planda kaldı. Hatta biraz daha geç karar verseydi Dünya Basketbol Şampiyonası’nı bile gölgede bırakacaktı belki.

Neydi peki bu konuyu devlet meselesi haline getiren ?? Nba’in en iyi 3 oyuncusundan birinin takımını bırakması mı ? Lige girdiği ilk yıldan beri en büyük rakiplerinden olan Wade’in yanına gitmesi mi  ? Yoksa kararını Tv programında açıklaması mı ?  Bana kalırsa hepsi hatta burada yazmadığım daha nice sebep..

Tabi bu sansasyonel tercih sürecinin bir de sonucu olmalıydı. Bu sonuca katlanacak olan da Lebron James’ten başkası değildi. ‘Wade’in yanına sığındı’ ,’ Jordan olamayacağını anladı’ , ‘Takımını sattı’ nidaları Lebron James kelimesinin geçtiği her yerde yükselmeye başladı.. Madalyonun diğer yüzünde  Lebron fanları ve çaresiz Cleveland taraftarı vardı.. 7 yıldır adeta ilah haline getirdikleri sembol oyuncuları artık takımdan ayrılmıştı, dahası  gelecekteki en büyük rakibi olarak gösterilen Wade’in yanına gitmişti.

Madalyonun bu karanlık yüzünde bir de Cleveland yönetimi vardı. Yıllarca hayal bile edemedikleri başarılara onları ulaştıran, şampiyonluk getireceği düşünülen süper starları takımdan ayrılmıştı.

Bu ayrılığın ardından Bron’a ilk tepki takım sahibi Dan Gilbert’ten geldi.. James’e ithafen yazdığı mektup ve kullandığı 2 yüzlü hain kelimesi hala akıllarda.. NBA efsanelerinden Barkley’in ‘Asla Jordan olamayacak’ , Jordan’ın ise ‘Ben asla Bird ve Magic’i arayıp gelin beraber oyanayalım demezdim’ sözleri James’e karşı oluşan tepkinin pick yapmasını sağladı.

Tabi nadiren ona destek çıkanlar da oldu.Tıpkı Oscar Robertson’ın ‘Lebron M.J.’den büyük olacak ‘ demesi gibi..Fakat burada Oscar’ın Jordan’a karşı bir kuyruk acısı olduğunu da unutmamak gerek..

James’e gelen olumlu veya olumsuz eleştirilerin belki de en mantıksızı takım sahibi Dan Gilbert’inkiydi..Yıllarca takımını sırtlayan,Cleveland’a milyonlarca taraftar kazandıran bu efsaneye teşekkür etmek yerine zehir zemberek sözler sarfetti. Önce Snow’larla,Marshallar’la,Big Z’lerle sonra Varejao’larla , Daniel Gibson’larla , Mo Williams’larla şapkadan tavşan çıkarmasını bekledi. 2010 yazında sözleşmesinin biteceğini bile bile  takımını başarıya ulaştıracak ,James’i takımda tutacak hamleleri yapamadı.(Kimse bana 35’lik Shaq’ın , savunma özürlü Jamison’ın , huzur arayan A.Parker’ın iyi hamleler olduğunu iddaa edemez)  Zeytinyağı gibi üste çıkmaktaki becerisini takımı için kullansaydı belki de şu ana farklı senaryolar yaşıyorduk..

Olayların odağındaki isme gelirsek Kral tercihini yaparken bu tür eleştirilerin geleceğinin farkındaydı. Fakat onun da kendine göre çok haklı sebepleri vardı. Belki de bunların en önemlisi şampiyonluk  arzusuydu. O da çok iyi biliyor ki eğer şampiyonluklar kazanamazsa adı Jordan’larla,Magic’lerle,Kobe’lerle değil Iverson’larla,T-Mac’lerle,Carter’larla anılacaktı.. Bu oyuncuları küçümsediğimi sanmayın fakat şampiyonluklar gelmeden NBA’in gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biri olarak gösterilmek mümkün değil.

Peki Lebron şampiyonluk istiyorsa neden Knicks, Bulls gibi takımlarda tartışmasız 1.oyuncu olup şansını denemedi ?  (LeBron bu 2 takımdan birine gidince de şampiyonluğun en büyük adaylarından olacaktı ..) Bu sorunun cevabı açık ve net ;Wade faktörü..Önce Chris Bosh’u Heat’e gelmeye ikna ederek ne kadar iddalı olduklarını ispatladı.. Ardından sıra yakın arkadaşı James’e geldi..Tam olarak ne dedi de James’i razı etti bilemeyiz ancak ikna yeteneğine hayran olmalıyız.. NBA’in en dominant oyuncusunu kendi takımına getirmek kolay iş değil. Muhtemelen ona Miami’nin en çabuk yüzük kanabileceği takım olduğunu hatırlattı.Tabi önümüzdeki 6-7 yılın da açık ara şampiyonluk adayı olacakları da cabası..

Her ne olmuşsa olmuş, bu saatten sonra giden gitmiştir kalan sağlar bizimdir..Kariyer James’in kariyeri ve kararı veren de  ondan başkası değil.. M.J.  olabilir mi olamaz mı orası tartışılır fakat olamaz diye bir şey de yok. Bahsettiğimiz adam Lebron James..Kazanacağı 5-6 yüzükle ,birkaç MVP’likle çok düşük de olsa bu seviyeye çıkma ihtimali var.. Hiçbir şey için geç kalınmış değil unutmayın Jordan bile ilk şampiyonluğunu 7. yılında kazandı..

Artık gerisini zaman gösterir..Bizlere düşen Avrupa’daki gibi oyuncu-takım fanatizmi yapmak değil , NBA kültürünü yaşayabilmektir..Yolun açık olsun Kral James..

Mehmet Akif Karabulut, 3SAYI

Derek Fisher – Tony Parker

DEREK FISHER – TONY PARKER KIYASLAMASI..

Basketbolda her takım guardı kadar büyüktür derler. NBA tarihinin en başarılı takımlarında Los Angeles Lakers’ ın formasını 9 sene giyerek, 5 kez Şampiyonluk sevinci yaşayan, oynadığı pozisyondaki en güçlü ve savunma yönü en gelişmiş oyunculardan olan biri olan Derek Fisher ile son 10 sezonda sürekli şampiyonluğa oynayan istikrar abidesi San Antonio Spurs’ un, en parlak döneminde büyük emeği bulunan NBA’ in en çabuk ve yetenekli guardlarından biri olan Tony Parker’ ın kariyerlerini, sizler için mercek altına aldık.

1 – MİLLİYET, YAŞ, BOY, KİLO

2 –POZİSYON

3 – KARİYERİNDEKİ  BAŞARILARI

4 – UNUTULMAZ PERFORMANSLARI

5 – GEÇTİĞİMİZ SEZONKİ İSTATİSTİKLERİ

6 – ÖZELLİKLERİ

7 – ARTILARI

8 – EKSİLERİ

9 – EKÜRİLERİ

10 – HEDEFLERİ

DEREK FISHER

1 – ABD, 9 Ağustos 1974, 1.88 m, 95 kg

2 – Oyun kurucu

3 – 1996 – Devam ediyor, Los Angeles Lakers(1996-2004) (2007-Devam), Golden State Warriors(2004-2006), Utah Jazz(2006-2007)* 5 x NBA Şampiyonluğu(2000, 2001, 2002, 2009, 2010)

4 – *2000-2001 normal sezonunda maç başına 35.5, play-offlarda ise 36 dakika kalarak müthiş bir devamlılık gösterdi. *2000-2001 sezonunda maç başına 3.0 ribaunt alarak kısa boyuna ve mevkisine rağmen önemli bir başarı gösterdi. *Aynı sezonda maç başına 4.4 asist yaparak hem kariyer rekorunu kırdı, hem de takımına büyük katkı sağladı. *Golden State formasını giydiği 2005-2006 sezonunda maç başına 13.3 gibi başarılı bir sayı ortalaması tutturdu. *Utah formasını giydiği 2006-2007 sezonunda % 93.3 gibi inanılmaz bir serbest atış oranı yakalamayı başardı.

5 – Normal Sezon: 7.1 Sayı, 2.1 Ribaunt, 2.7 Asist,  Play-Off: 10.3 sayı, 2.5 Ribaunt, 2.8 asist

6 – * Liderlik vasıflarına sahip, takımı için her zaman terinin son damlasına kadar savaşan bir oyuncudur. Mücadele etmeden pes ettiği tek bir maç bile yoktur. * Hücum gücünde takımını iyi yönlendirirken, rakibin etkili gardlarını durdurmak için her zaman en iyi seçenektir. * Belki istatistikleri çok üst seviyelerde değildir ama mücadele gücü ve istikrarını her zaman korumayı başarır.

7 – *Skora katkısı asistleriyle beraber 15-20 sayıların altına pek düşmez. * Kariyeri boyunca bir sezonda 70 civarında maçta takımında yer alacak kadar büyük bir devamlılığa sahiptir. *Maçların tamamına yakınında 30-35 dakika sahada kalabilecek kadar fizik-kondisyonu üst seviyededir. *Oynadığı tüm sezonlarda istikrarlı bir çizgisi vardır. Kolay kolay maç kaçırmaz ve rakip takımların gardlarını caydırmada üstüne yoktur. *İnsiyatif kullanmaktan çekinmez, zor zamanlarda elini taşın altına sokar. *Winnerdır. Lakers’ ta oynadığı 9 sezonda 5 kez yüzük takma şerefine erişmiştir. * Takımının oyundan düştüğü anlarda gösterdiği üst düzey mücadeleyle, hem oyuncuları hem seyircileri havaya sokar.

8 – *Takımını tek başına sırtlayacak kadar üst düzey bir yeteneğe sahip değildir. * Kendisinden genç ve hızlı gardlarla karşılaştığında hücuma katkısı düşer. * Dış şutlarda etkili olsa da, birebirlerde çok iyi bir seviyede değildir.

9 – *Lakers’ ta oynadığı tüm sezonlarda gerek değişmeli oynadığı Tyron Lue, gerekse Kobe Bryant ile uyumlu performanslar çizmesinin yanısıra, öldürücü asistleriyle Shaquille O’ Neal ve Pau Gasol’ un oyunlarına önemli katkılar sağlamıştır.

10 – Lakers’la üst üste 3., toplamda 6. Şampiyonluğunu yakalamak.

TONY PARKER

1 – Fransa, 17 Mayıs 1982, 1.88 m, 82 kg

2 – Oyun kurucu

3 – *1999 – Devam ediyor, San Antonio Spurs 2001-2010. * 3 x NBA Şampiyonluğu(2003, 2005, 2007), 1 x NBA Finalleri MVP(2007), 3 x NBA All-Star(2006, 2007, 2009), 1 x All NBA 3. Takımı(2009), 1 x All NBA Çaylaklar 1. Takımı(2002), 1 x Euroscar Avrupalı Yılın oyuncusu(2007)

4 – *30 Kasım 2001 tarihinde L. A. Clippers karşısında oyuna girdiğinde Tarıq Abdul-Wahad ve Jerome Moiso’ dan sonra bir NBA maçına çıkan 3. Farnsız oyuncu oldu. * 2002-2003’ te yani ikinci sezonunda 15.5 sayı, 2.3 ribaunt, 5.6 asist gibi başarılı ortalamalar tutturdu. * 2002-2003 sezonunda tam 49 maçta takımın en çok asist yapan oyuncusu oldu. * 2004–05 sezonunda, normal sezonda 16.6 sayı, 6.1 asist ve 3.7 ribaunt ile kariyer rekoru kırdı. *2005-2006 normal sezonunda 18.9 sayı ve % 54.8 ortalamaları tutturarak kariyer rekoru kırdı. * 2007 NBA Finallerinde Cleveland serisinde % 56.8 saha içi, % 57.1 üçlük yüzdesi ve 24.5 sayı ortalamalarıyla müthüş bir istatistik yakaladı.

5 – Normal Sezon:  16.5 Sayı, 5.7 Asist, 2.4 Ribaunt,  Play-Off: 17.3 Sayı, 5.4 Asist, 3.8 Ribaunt

6 – *Oyun kurucu mevkisinde NBA’ in en hızlılarından biridir. *Oynadığı her maçta takımı için faydalı şeyler yapan özverili bir oyuncudur. *Sezonda yaklaşık 75 maç oynayacak kadar devamlılığı üst düzeyde olan bir oyuncudur. *Hem saha içi hem de üçlük yüzdeleri genellikle üst seviyededir.

7 – *Ayakları çok çabuk olduğu için durdurulması çok zordur. * Gösterişi sevmez. Potaya giden en kısa ve sade yolları tercih eder. *Tam bir takım oyuncusudur. Sayı attığı kadar, uzunları topla doğru noktalarda buluşturmayı çok iyi becerir. * Tam bir winnerdır. Gerektiğinde takımını sürükler. *Sorumluluk almaktan hiçbir zaman çekinmez, zor zamanların adamıdır. *Liderlik özellikleri üst seviyededir. * Oynadığı tüm sezonlarda takım arkadaşlarıyla son derece uyumlu bir görüntü çizmiştir.

8 – *Çok hızlı olmasına rağmen pek güçlü değildir. Karşısında sert savunmalar gördüğünde zaman zaman oyundan düşer. * Fazla hırslı olduğu söylenemez. Zor zamanlarda bazen ortalıktan kaybolur. *Savunma yönü hücum yönü kadar gelişmemiştir.

9 – İlk geldiği seneden itibaren gerek Robinson’ la gerek Duncan’ la uyumlu performanslar sergilemiştir. Ayrıca Ginobili ile de birbirlerini iyi tamamladıkları söylenebilir.

10 – Takımı ile 4. Şampiyonluğunu kucaklamak ve San Antonio Spurs’ ün unutulmaz oyuncuları arasına girmek. Gelecek sezonlarda MVP olarak, her yıl All-Star takımına seçilebilmek.

DEĞERLENDİRME

NBA’ in en istikrarlı gardları arasında bulunan Derek Fisher ve Tony Parker, takımlarına yaptıkları katkılarıyla dikkat çekiyorlar. Kariyerinin sonuna gelen Derek Fisher’ ın aksine Tony Parker’ ın hem San Antonio Spurs’ te hem de Fransa Milli Takımı’ nda yapacak daha çok işi var gibi görünüyor. Önümüzdeki seneler ne gösterecek bilinmez ancak, her iki oyuncu da şimdiden takımlarının unutulmaz oyuncuları arasına girmeyi başarmış görünüyorlar. Pekçok büyük yıldızın kazanamadığı şampiyonluk yüzüklerini parmaklarına takmayı başarmış olan bu iki önemli oyun kurucuyu takip etmeye devam edin. İyi seyirler…

Okan ÇARGA, 3SAYI