PAS ÜZERİNE..
Pas kavramı basketbol oyununun belki en kolay ama en beceri gerektiren bir parçasıdır. Sezgiler, hisler, drıbble da olduğu gibi pastada parmak ucu hassasiyeti, görebilme ve hedefe pası ulaştırabilme iyi bir konsantrasyonla ve çok ama doğru çalışıp mental olarak hazır hale gelerek olacak bir durumdur. Genel anlamda pas kendi potamızdan hücum ettiğimiz potaya en kısa sürede gitmemizi sağlayacak en kestirme yoldur. Pas rakibin üzerine doğru diklemesine yapılırsa rakipte baskı yaratır. Özellikle hızlı hücum ve varyasyonlarında bunu uygulamak çok etkili ve rakip için direnç kıran bir öğe olacaktır.
Pasör kavramı tavladaki şah-mata benzer..Oyunun içinde rakibe mağlubiyeti kabul ettirebilecek en önemli hamlelerdendir.İsabetli ve sonuca götüren pas yüzdeleri bizi motivasyonel anlamda dirençli kılacağı gibi,rakibinde mental olarak çökmesini etken olacak başlıca bir unsurdur.
İyi pas, şutun yarısıdır… Bu söz ise isabetli bir sayı bulmak için bir önceki hamle olan pasın nedenli skora etken olacağının bir göstergesidir.
Pas seçimi..
Pasör ne zaman hangi pası vereceğini bilmelidir. Pas çeşitlerini, savunmanın konumuna göre ya da takım arkadaşının bireysel özelliklerine göre ortaya koymalı ve değerlendirmelidir. İyi bir pasör herkese aynı pası atmaz, atmamalıdır.. Takım arkadaşlarına ‘pası nereye istiyorsun’ diye sorabilmelidir. Örneğin bir oyuncu şut için topu tam göğsüne isterken, bir diğer topu bir başka noktadan alıp daha iyi şut attığına ya da drıbble ile penetre ettiğine inanır. Dolayısıyla pasör, takım arkadaşlarının hangi pas çeşidi ve yönüyle daha isabetli ofensif sonuçlara ulaşacağını bilmelidir.
İlk pasın önemi…
Özellikle hücum varyasyonuna başlayacağınız zaman hücuma attığınız ilk adımın pas olma olasılığı çok daha yüksektir.Özellikle pota altı oyuncuların ribaunddan sonra (maalesef ki fundamental yetersizliğinden dolayı) kısa oyuncuyu araması ve pas vermesi sonucu ilk pasın önemi daha da ön plana çıkmaktadır.Biliyorsunuz ki bir takımda çok fazla asist yapan oyuncu sayısına ulaşılamıyor.Dolayısıyla pas verme ve takım arkadaşına sayıya götürebilme olasılığının çok çalışmaktan daha ziyade sezgisel gücün kuvvetiyle olacağına inandığımıda belirtmek isterim.
Bu sporun her dalında böyle.. Futbol, basketbol, voleybol..Pasörlük bir yerde yetenek işi gibi gözüküyor.. Bir Jason Kidd ya da Steve Nash çok iyi izlenip analiz edilmeli. Özellikle bu oyuncular pas verdiklerin ayakları genelde hep yerde… Buraya dikkat!!! Sıçrayarak pas vermek tehlikeli ya havadayken pas atacağın adama baskı gelmişse,havadayken vakit dar maksimum 2 saniye havadasın ya top elinden çıkmazsa,ya sadece pasa konsantre olup sıçradıysan ve şut ihtimalin yoksa.. Ya bu havada kaldığın süre içerisinde istediğini gerçekleştiremediysen yere iki ayağınla düştüğünde ne olacak? Turnover.. Daha da ötesi basit top kaybı.. Oysa stop yapsaydın en kötü hand off tekniğini kullanarak gelip birisi alabilirdi topu.. Top senin kontrolünde olurdu.. Daha da ötesi havadayken 2 saniyen varken yerde 5 saniyeye sahipsin. En kötü ihtimal +3 avantajlısın. Topu elinde tutup 5 saniye beklemekte negatif bir durum. Ama sıçrayarak hedefine ulaşamayan bir pas karşısında kötünün iyisi gibi gözüküyor.. Yani en azından ayakların stop yapıp pas atacakken yapman gereken seçenekler çoğalıyor. Bu da avantaj 2..
Bu detaylar alt yapıya inmeli. Bu da dikkat 2..
Kemal Başaran