AI4….
Çok değil 3 yıl önce, biri çıkıp da “Iverson Türkiye’de basketbol oynayacak.” Dese en iyi ihtimalle NBA’in Avrupa Turlarından birisine Iverson’ın katılacağını düşünürdük sanırım. Ama ne derler bilirsiniz; Hayat sürprizlerle doludur.
Iverson’ın kariyerinde yaşadığı beklenmedik düşüş, kendisini Türkiye’de seyretmemizi sağlayan en büyük faktördü. Denver Nuggets’ta oynadığı dönemde All-star performansı sergiliyordu, ta ki Billups karşılığında Detroit Pistons’a gönderilene kadar. Kendi oyun tarzına fazlası ile ters olan bir takımda geçirilen bir sezondan sonra şaşırtıcı bir şekilde kimse kendisine takip olmadı. Offseason’ın son günlerinde yedek kalma konusunda problem yaşadığı için Los Angeles Clippers ile anlaşamayıp Memphis Grizzles ile bir yıllık sözleşme yapan Iverson herkesi şaşırtmıştı.
Tabii Memphis’te geçirdiği kısa sürede saha için performansından çok koçu ile yaşadığı sorunlar ile gündeme gelen Iverson sadece 3 maç ve 67 dakika süren Grizzles macerasını kendisinden istenileni veremeden sonlandırdı. Bundan bir süre sonra bir basın açıklaması ile basketbolu bıraktığını açıkladı.
Bundan bir süre sonra 76’ers guardı Louis Williams’ın yaşadığı sakatlık ile şans Iverson’ın yüzüne bir kez daha güldü. Kendisini bugün olduğu yere taşıdığını söyleyebileceğimiz 76’ers organizasyonu tarafından bir şans daha verilen Iverson emeklilik kararını rafa kaldırarak sahalara döndü. Tabii bu dönüş ne kadar verimli oldu bu konu tartışmaya açık…
2009-10 sezonunda 25 maçta formasını giydiği 76’ers ile eski günlerinin çok uzağında bir performans sergileyen Iverson, bir süre sonra kızının hastalığı gerekçesi ile takımından izin alarak ayrıldı. Bundan bir süre sonra ise kumar ve alkol problemleri yaşadığına dair dedikodular dolaşmaya başladı. Düşene bir tekme mi denir, yoksa yazılanlar gerçeği mi yansıtır bu konuda söyleyeceğimiz hiçbir şey kesin olamayacaktır elbette. Tabii o dönem ligi dibe vurmuş ve kaybedeceği hiçbir şey olmadan geçiren Nets, Knicks, Wolwes gibi takımların da kendisi ile ilgilenmemesi akla bazı soru işaretlerini getiriyordu.
Kariyerinde Iverson gibi hızlı düşüş yaşayan Stephon Marbury’nin kendisini nasıl rezil ettiğini hatırlayanlarımız vardır. Bütün bunlara rağmen Marbury, basketbol kariyerini şu anda Çin’de sürdürüyor.
Iverson’da tıpkı Marbury gibi kariyerinin dibe vurduğu bu dönemde Çin’den oldukça iyi bir teklif aldı. Yıllığı 4 milyon dolardan 2 yıllık teklifi kabul etmemiş olması, kumar problemi yaşadığı söylenen bir adam için pek alışılan gelen bir şey değil tabii.
Bizi asıl ilgilendiren kısım ise bundan sonra başladı. Beşiktaş’ın NBA efsanesi Iverson’ı 2 yıllığına renklerine bağlamak istediği haberleri bomba gibi düştü. Kimileri bunun bir rüya olduğunu iddia etti, kimileri ise olaya daha iyimser yaklaştı. Dünyanın basketbol açısından ilk 10’da yer aldığını söyleyebileceğimiz bir ülkede yılda 2 milyon dolar kazanmak, kariyerinin noktaladığını açıklamış bir isim için çekici olabilirdi. “Gelirdi, gelmezdi, Iverson ne arasın Türkiye’de” derken Beşiktaş yöneticileri Iverson’a Amerika’da 2 yıllık anlaşmayı imzalattı.
Tabii burada bir parantez açmak lazım. Iverson’a sözleşme imzalatarak ses getiren Beşiktaş yönetimini tebrik etsek de, bu kadar büyük bir oyuncuya yaptığı imza töreni acemiceydi. Futbol maçı ile aynı saate getirilen imza törenine doğal olarak fazla ilgi olmadı, yine de bahsettiğimiz acemice imza töreni dünyada ses getirmeyi başardı.
Iverson son yıllarda yaşadıkları yüzünden, ekonomik açıdan Beşiktaş’tan daha iyi durumda olan ve daha yüksek seviyelerde mücadele eden takımların bile forum durumu ve yaşı hakkındaki soru işaretleri nedeniyle almaktan çekindiği bir oyuncu olsa da şunu gözden kaçırmamak lazım: Bu transferden önce Türkiye’nin yerini haritada bile gösteremeyecek olan binlerce kişi şimdi Türkiye’yi ve Beşiktaş’ı konuşuyor, bunun yanında Iverson’ın kariyerini Türkiye’de sürdürdüğünün bilincinde. Bütün bunların yanında 8 ay boyunca antrenman yapmamış ve basketboldan uzak kalmış bir adamın, sahaya çıkar çıkmaz basketbola bıraktığı yerden devam etmesini beklemek hayalcilik olur. Yaşlı olarak lanse edilse de bahsettiğimiz oyuncunun Iverson olduğunu ve antrenman eksiğini giderdikten sonra takımı bir üst seviyeye çıkaracağı gerçeğini gözden kaçırmamak lazım.
Türkiye’de ve Avrupa’da şu ana kadar çıktığı maçlarda beklenilenin uzağında bir performans göstermiş olsa da, bu maçlarda izlediğimiz Iverson’ın kapasitesinin %50’sini bile kullandığını söylemek bile bir tartışma konusu. Bunun yanında beklentilerin büyüklüğü yüzünden Beşiktaş koçu Burak Bıyıktay’ın hazır olmasa bile Iverson’ı sahada tuttuğu anlar var. Bunu kendi açıklamalarından da anlayabiliyoruz. “Allen Iverson çok büyük ve önemli bir oyuncu. Ancak şu anda bildiğimiz Allen Iverson değil. Hatta ortalama bir oyuncu kadar bile hazır değil. Zamana ihtiyacı var. Avrupa basketboluna da adapte olamadı henüz. Salı günü Hemofarm maçını nasıl kaybettik gördünüz. Fark 16 iken taraftar istedi diye (burada tüm sorumluluk benim, oynatmayabilirdim) oyuna aldım ve 2 değişiklikle maçı kaybettik. Elbette taraftarlar onu sahada görmek istiyor ancak işin bir de bu tarafı var. Zor bir durum tabii.” Fenerbahçe Ülker maçından sonra Spormax muhabirine yaptığı bu açıklamada da görüldüğü gibi hazır olmayan Iverson’ı sahada tutma bakısı altında olması şu ana kadarki performansı açıklayıcı olabilir. Yine de sezon ilerledikçe bunun değişeceğine eminim.
Beşiktaş taraftarının bir oyuncuya bağlandığında performansını nasıl etkilediğini Khalid El-Amin’in ilk Beşiktaş serüveninden hatırlayabiliriz. 2004-05 sezonunun finalinde Efes Pilsen’e kaybedilen o sezonda, Beşiktaş deplasmanı şüphesiz her rakip için korkutucuydu. Iverson o seyirciyi tekrar salona çekebilir mi? Buna cevap olarak Iverson ayrıldıktan sonraki 6 sezonda seyirci ortalaması olarak ligin diplerinde yer alan 76’ers’ın Iverson döndükten sonraki ilk maçının görüntülerini örnek verebiliriz.
Seyirci ortalamasında ligin diplerinde gezinen bir takımın tribünlerinin tek bir isim ile nasıl dolduğunu gördük. Aynı etkiyi Beşiktaş’ta yapabilir mi peki? Şu ana kadar izlediğimiz maçlarda Iverson’ın gelişinden sonra Akatlar’ın bambaşka bir atmosfere büründüğünü görmek pek de zor değil.
Iverson transferinin saha içindeki etkilerinin yanında en büyük etkisinin saha dışında olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Yazının başında bahsettiğim hayali arkadaş yine 3 yıl önce çıkıp “Beşiktaş – Fenerbahçe maçını NBA TV yayınlayacak.” dese, “Alay mı ediyorsun lan benimle!” ağzına kürek ile vururdum sanırım. Ama yaşanılan bu. Yıllar önce Hidayet’in maçlarını seyretmek için sabahlamamız gibi, Amerika’da da hatırı sayılır bir kitle Iverson’ın Türkiye Basketbol Ligi’ndeki ilk maçı için televizyonlarının başına geçti. Sırf bu haber bile bir transfer ile nelerin değişeceğini ve Iverson adının ne kadar büyük olduğunu göstermesi açısından önemli bence. Tabii bizim yıllar boyunca Hidayet’i seyretmek için beklediğimiz saatler sonunda temsilcimizin 5 sayı 1 ribaunt gibi performanslarını izlememizin ahı mı tuttu bilinmez ama, Iverson NBA TV’de yayınlanan ilk maçında sadece 2 sayıda kaldı.
Başlangıcının beklenildiği gibi olmaması üzerine kendisine yöneltilen
“Yaşlı, formsuz, parasını alıp yatmaya geldi, Allen Iverson zaten bitmiş bir isim” tarzındaki eleştirilere vereceği cevabı sabırsızlıkla bekliyoruz. Kendisini bugünlere getiren performansını sergilerken kazandığı “The Answer” lakabının da, kendisini eleştirenlere cevabını sahada verirken elde etmişti. Sanırım Iverson’un kendisini eleştirenlere hâla verilecek bir cevabı vardır. Arkamıza yaslanalım ve Iverson’ın cevabını izlerken tadını çıkaralım.
Gökhan Bayezit, 3SAYI
Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız