Etiket arşivi: Blake Griffin

Blake Griffin

-Bir yıldız mı doğuyor?

-Griffin’in NBA’de yükselişi!

-Blake Griffin nasıl bir yıldız oyuncuya dönüştü?

 

 

Yeni Bir Yıldız mı doğuyor?

Blake Griffin henüz 22 yaşında olan genç forvet bu formunu devam ettirip kendini NBA’e daha adapte edebilir ve geliştirirse ilerde NBA’in en iyileri arasına girebilir. Şuanda Los Angeles şehrinin Clippers takımında oynayan 2.08 boyunda 114 kilo olan Blake Griffin çok başarılı bir de lise geçmişine sahip zaten. Sizlere konuyu anlatmaya buradan başlayacağım çünkü bu vahşi smaçlarıyla bizi heyecana sokan adam birçok ortalama NBA oyuncusunun kariyerine göre çok daha başarılı geçen çaylak sezonunu henüz bitirdi.

Oklahoma Christian School lisesinde babasının koçluğunda oynayan Blake Griffin, lise kariyerinin 4 senesinde de eyalet şampiyonlukları kazanmıştır.

Oklahoma Sooners Üniversitesinde oynadığı 2 yılda birçok ödül almış ve başarılarla dolu iki yılın ardından NBA 2009 Draftlarında Üniversiteyi bırakıp NBA seçmelerine katılmıştır. Clippers, Blake Griffini 2009 NBA Draftında ilk sıradan seçmiştir bu Ona olan güvenin sonsuz olduğunu göstermiştir.

Ancak ne yazık ki Griffin’in NBA serüveninin başlamasına kısa bir süre kala NBA sezon öncesi maçlarında sol diz kapağı kırılarak sakatlanır ve sezon başlamadan sezonu kapatır. Los Angeles Clippers takımı için büyük bir düş kırıklığı olmuştur. Çünkü bu denli önemli bir sakatlıktan sonra Griffin’in tekrar parkelere nasıl geleceği bilinmiyordu. Onun sakatlığı çok ciddi bir diz kapağı parçalanması idi.

2009-2010 sezonunda maç oynayamadığı için 2010-2011 sezonunda Çaylak sezonunu geçiren Blake Griffin Çaylak sezonunda özellikle alley-oop’ları ile tüm basketbol severleri büyüledi. Hiç beklenmedik bir anda o iri cüssesiyle yaptığı atletik ve sert alley-opp smaçları onun oyunun o görsel güzelliğini arttırdı ve herkesin dikkatini çekti. NBA’deki çaylak sezonu olmasına rağmen NBA ALL-STAR haftasonunun 3 gecesinde de forma giydi. 2011 NBA All-Starınında Los Angeles’ta düzenleniyor olması taraftarlar ve basın tarafından da büyük ilgi görmesine katkı sağladı. Çaylaklar maçında oynadı ve John Wall ile çok güzel bir oyun sonucu çaylaklar maçını kazandı. Cumartesi Günü Slam Dunk yarışmasında arabanın üzerinden atlaması ile ilk yılında smaç şampiyonu oldu ve ilk oynadığı ALL-Star maçında Kobe’nin büyük çabaları ile bu haftasonundan tamamen yüzü gülerek ayrıldı.

Çocukluk Yılları

1989 yılında Oklahoma kentinde doğdu. O sıralarda babası Oklahoma Üniversitesinde bir çeşit yardımcı basketbol antrenörlüğü yapıyordu. Abisi Taylor ve Blake Griffin 1. Sınıftan 8. Sınıfa kadar okula gitmedi. Ülkemizde bu sistem yasak ama Amerika’da serbest olan ev-okulluluk modeli ile evde gerek annesi tarafından gerekse özel hocalar ile lise eğitimim sistemine kadar verilmesi gereken bilgiler çocuklara ailesi tarafından verildi. Bir okula gitmediği için ilk başlarda fazla arkadaş sahibi olamamıştı ancak bu sıralarda gittiği basketbol okullarında iyi arkadaşlıklar kurdu. Griffin’in babasının basketbol ve spor koçluğu gibi işlerle içli dışlı olması onu ver kardeşini basketbolun dışında birçok spora itti. Basketbol dışında çocukluğunda bir dönem beysbol ve Amerikan futbolu da oynamıştır.

Lise Yılları

Blake ve Taylor kardeşler Oklahoma Christian Lisesinde babalarının basketbol baş antrenörlüğü altında okudular. Griffin kardeşler 2003-2004 ve 2004-2005 sezonlarında 2 kez liseler arası eyalet şampiyonluğuna ulaştılar. Lisedeki ilk yılında abisi ile sezonu 29-0 gibi kusursuz bir galibiyet oranıyla noktalayan B. Griffin, gelecek yılda eyalet şampiyonasında 24-2 gibi rekor bir dereceye ulaşmışlardır. Abisi ile oynadığı son lise yılında maç başına 13.6 sayı ortalaması tutturmuştur. Bu dönemde Little All-City All-State takımına seçilmiş abisi de Oklohoma’da yılın oyuncusu seçilmiştir. Sezon sonunda abisi  Üniversite için takımdan ayrılıp Oklahoma Üniversitesi’nin yolunu tutarken;  Blake Griffin’de 2005 yazında Kevin Durant ve Ty Lawson’a karşı  mücadelelerde ter akıtmıştır.

Bir sonraki yılda 21.7  sayı, 12.5 ribaund ve 4.9 asist ile oynayıp Final maçında da Washington lisesini yenerek şampiyonluğa ulaşmış ve MVP ödülünü kazanmıştır. Bu dönemde Oklahoma’da yılın oyuncusu seçilip, Tulsa World Boys All-State First team kadrosuna da seçilmiştir. Oklahoma lisesinin antrenörü onu ilk gördüğü anda gücü fiziği ve yaptığı atletik hareketlerin kombinasyonundan çok etkilendiğini belirtmiştir. Yeni antrenörü onun oyun süresini arttırmış ve gelişimi için ülkenin dört bir yanındaki  basketbol programlarına göndermiştir.

Griffin abisiyle de aynı takımda oynama şanşı için lisedeki son sezonu başlamadan önce abisinin de gittiği  Oklahoma Üniversitesine gitmeye karar vermiştir. Griffin lisedeki son sezonunda ise en iyi sezonunu geçirmiş ve tekrar MVP ödülünü kazanmıştır. Tekrar’dan Oklahoma ve Tulsa yılın oyuncusu, Oklahoma boys all-state first team, Ea Sports all- american second team ve Parade third team all-american listelerine girip hoopscoop’a göre en iyi 13. Lise oyuncusu seçilmiştir.  Ayrıca yine HoopScoop’a göre ülkesinin en iyi  3. Dört numara oyuncusu seçilmiştir. Ek olarak Gatorade Oklahoma oyunculuğu, McDonald’s all-American ve Jordan Brand all-america takımları kadrolarına seçilmiş, Powerade Jam Fest slam dunk yarışmasını kazanmıştır.

Üniversite Kariyeri

Abisi ile aynı takımda oynamak ve doğduğu şehrin takımında oynamak için Griffin Duke ve Kansas gibi ulusal düzeyde çok ciddi basketbol kapasitesi olan üniversitelerin burslarını red etti ve Oklahoma üniversitesinin yolunu tuttu. Blake Griffin çaylak sezonunda Big 12 liginde sayı krallığında 9. Sırada bulunmuş ve 28 dakika süre alarak takımın bel kemiği haline gelmiştir. Ancak aslında ilk yılı birçok talihsizlikle sonuçlanmıştı. Çıktığı bir maçın 5.dakikasında Sol ayak dizinden sakatlanır. Bu sakatlıktan sadece 2 ay sonra yine bir maçta sağ ayak dizinden sakatlanır daha sonra Mart 2008’de kıkırdak ameliyatına girer. Fakat sadece bir hafta sonra parkelere geri döner ve muhteşem performansıyla Big 12 liginde maçlar oynamaya devam eden Blake Griffin o yıl Big 12 Çaylaklar takımına ve Big 12 first-team takımına seçilmiştir. Blake Griffin Üniversitesi Oklahoma’yı NCAA şampiyonu yapmak ve fiziksel olarak daha iyi hale gelmek için 2008 NBA Draftlarına katılmamıştır. Böylece Griffinin üniversite son yıl kariyeri başlamış olur.

Üniversitedeki ikinci yılına yüksek sayı ve ribaund ortalamaları ile başlayan Blake Griffin yine Big 12 liginde birçok ödül kazanmış ve bazı rekorlara imza atmıştır. Özellikle evlerinde Texas Tech Red Raiders takımına karşı attığı 40 sayı 23 ribaund’lık performansı ile Oklahoma Üniversitesinin tarihine adını yazdırmıştır. İkinci sezonundaki ilk 12 maçında üst üste galip gelen Oklahoma parlak bir sezon geçirmektedir. NCAA play-off’larında elenmelerine rağmen Blake Griffin sergilediği güzel oyunla birçok eleştirmen tarafından 2009 Draftlarında ilk sıradan seçileceği konuşulmaya başlamıştır. Bu sezonda toplam 504 ribaund ile bi rekor kırmış ve normal sezonda 30 kez double-doubles yaparak yine NBA gözlemcilerinin dikkatini çekmiştir.

Değerli bir ödül olan Oscar Robertson Trophy ve Üniversite basın dernekleri yılın basketbol oyuncusu ödülünü 71  oyun 66’sını alarak kazanmıştır. Naismith yılın üniversite oyuncusu ödülü kazanmıştır ve yine bu günlerde John Wooden ödülünü almıştır. Bu ödülü Oklahoma Üniversitesinde ilk alan kişi olarak yine Üniversitesinin gururu haline gelmiştir.  Ayrıca birçok haber kanalı tarafından Big 12’nin en iyi oyuncuları arasında gösterilmiştir.

Üniversite İstatistikleri

 

College Year GP GS MIN PPG RPG APG SPG BPG FG% FT% 3P%
Oklahoma 2007–08 33 33 28.4 14.7 9.1 1.8 1.0 .85 .568 .589 .0
Oklahoma 2008–09 35 35 33.3 22.7 14.4 2.3 1.1 1.2 .646 .590 .375
Career 68 68 31.4 18.8 11.8 2.1 1.0 1.05 .618 .589 .300

ve NBA kariyeri

Gençlik yıllarında eline bu topu alan her gencin belki de ortak hayalidir bu; Bir gün NBA’de oynamak ancak bunu yapmak için sadece çok yetenekli olup bir gün oynamaya karar vermek yetmez. Çok sıkı bir disiplinde çalışıp saf, ham yeteneğimizi harmanlamamız gerekmektedir. Bu noktada Blake Griffin gerek lisede gerekse üniversitede aldığı başarılı sonuçlar ve onlarca ödülle 2009 NBA Draftlarının en dikkat çekici oyunları arasına girmiştir.

İlk sıradan Los Angeles Clippers’e draft olduktan sonra Clippers’in yaz ligi takımında oynamış ve MVP seçilmiştir. Onun en büyük özelliği çok yüksekten büyük bir enerji patlamasıyla sert smaçlar yapabilmesi olmuştu.  Ancak, sezon öncesi son maçlarında sert bir smaç sonrası sol diz kapağından sakatlanır ve diz kapağı parçalanır tüm bir sezonu sakatlığı ile çok talihsiz bir şekilde kaçırır 1 numaralı draft. San Francisco’da tedavi gören Blake Griffin gelecek sezonu çaylak sezonu olarak kabul edildi ve NBA’deki ilk basketi de yine bir Alley-oop smaçı olmuştur bu bir nevi sapa sağlam buradayım ayakta mıyım demekti acaba? Bunu takip eden aylarda Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarında ayın çaylağı ödülünü aldı. Onun için en onur verici olay Dwyanne Wade ve Kobe Bryant gibi saygı değer all-star oyuncular tarafından çaylak kampında “olağanüstü” olarak nitelendirilmesi olmuştu. Ayrıca LeBron James’te Blake Griffin için “O ligin en patlayıcı oyuncusu demiştir.”  Bu sezon Martin Luther King gününde 47 sayı atarak kendi sayı rekorunu kırmıştır. Ayrıca bu sezon ard arda 27 kez double-doubles yaptı. Birçok maçta Clippers’i sırtladı. Oyununun estetik yani ve sert smaçları ile sıradan bir maçı bile biz NBA severlere izlenir yaptı. Onun bir özelliği de hiç akıl almadık yerden beklenmedik bir zamanda alley-oop yapabilmesiydi. Bu yazıyı yazdığımız sıralarda NBA normal sezon ödülleri henüz açıklanmadı ancak en büyük çaylak oyuncu adayıdır şuanda kendisi. Ancak bu sezon takımı Clippers’ta işler yerinde gitmedi ve sezonu iyi bir yerde kapatmadılar. Gelecek sezon bu yılın draftından da gelecek iyi bir isimle gelecek yıllarda büyük bir çıkış yapması bekleniyor Clippers’ın.

Burada sadece bu oyuncunun kötü geçen bir Clippers sezonundaki başarılarını sizlerle paylaştık; bakalım gelecek yıllarda bizi neler bekliyor “kötü  bir sakatlık daha mı?, başarılarla dolu bir yaşam mı?”

Enteresan bir bilgi: Blake Griffin göründüğü aksine bir beyaz NBA basketbolcusu değildir. NBA smaç şampiyonasında kazanan ilk beyazda değildir çünkü bir yanı Afrikalıdır. Yani Afrikan-Amerikan bir melezmiş. İlk zamanlarda bende çok şaşırmış bir beyazın bu denli oyun oynamasına çok şaşırmıştım ama kan çekiyormuş demek illa siyah olmaya gerek yokmuş:)

Burakhan Varol

Uzun Zaman Sonra Yeniden : Slam Dunk Contest

All Star hafta sonunun en popüler ve beklenen anı hiç kuşkusuz smaç yarışması. Hepimiz yeni birşeyler izlemeyi, harika şovlar görmeyi bekliyoruz. Peki beklediklerimizi bulabiliyor muyuz ? Hayır ! Zaten birkaç yıldır Nate Robinson ve Dwight Howard görmekten bıkmıştık.Nate Robinson’ın kısa olduğu için kolay smaçlarının abartılması. Dwight Howard’ın vuramadığı smaçla kazandığı yarışma. İki oyuncunun popülerliği yüzünden, arada kaynayan diğer isimler. Her geçen sene kan kaybeden yarışma, bu yıl eski parlak günlerine geri döndü.Hem de gelmiş geçmiş en iyi yarışma olarak. Spot ışıklarının en çok parladığı yerde, Los Angelas’ta sıradan bir yarışma yakışmazdı zaten.

Blake Griffin, JaVale McGee, DeMar DeRozan ve Serge Ibaka. Smaç yarışmasını tekrar ayağa kaldıran isimler. Zaten Blake Griffin ve JaVale McGee’den, geçen 5-6 yıldakinden daha iyi performanslar yapmaları bekleniyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, geçen 5-6 yıldan iyi bir performans sergilemeyi başaramadılar.
Çünkü işi abartıp, tüm zamanların en iyi performanslarına imza attılar. Sadece bu iki isim değil tabii. DeRozan ve Ibaka’da çok harika işler çıkardılar.

Michael Jordan’ın serbest atış çizgisinden uçarak yaptığı smacı hatırlamayanınız yoktur sanırım. Majesteleri tam saha koşar, serbest atış çizgisinin üzerine basar ve zıplayıp smaçını vurur. Smaç yarışması tarihinin efsanelerinden biridirr bu smaç. Daha önce bir adım gerisinden yapmayı deneyip, bir adım önünden yapan Jamario Moon fiyaskosunu da unutmadık. Bir de Dwight Howard’ın deneyip, turnike ve savurma karışımıyla kazandığı yarışma var ki hatırlamak bile istemiyorum. Ibaka’da sahanın diğer ucuna gittiğinde, benzer bir başarısızlık bekliyor olmam(ız) gayet normaldi. Kim beklerdi ki Majestelerinin smacından bile iyisini yapacağını.
Geçtiğimiz yıllarda yarışıp, bu smacı yapsaydı açık ara şampiyon olabilirdi. İkinci smacında ki tiyatral olay zaten hepimizin eğlenmesi için bile yetti. Çocuğun sahaya girmesi, all star sunucusu Cheryl Miller tarafndan (Eski bir WNBA oyuncusu ve Reggie Miller’ın ablası.) durdurulması, Ibaka’dan istenen yardım, hepsi çok iyiydi. İlk denemede smacı kaçırıp oluncağı alması ve
tekrar asılması büyüyü biraz bozdu ama eğlenceli dakikalardı. Oyuncağını alan çocuğu güvenlik tanafından kucaklanıp götürülmesi di es geçilmemeli. Geçtiğimiz yıllarda, bu performansla şampiyonluğu kazanması muhtemel olan Ibaka, ancak son sırayı alabildi. Bu bile, ne kadar iyi bir yarışma izlediğimizin kanıtı adeta.

Son sırayı alan Ibaka’nın performansının, geçtiğimiz yıllarde şampiyonluk kazanmak için yeterli olduğunu söylemiştim. Aynı şey DeRozan ve McGee için de geçerli.

Yarışmanın 3. sırası ise DeRozan’ın oldu. Sakat olan Brandon Jennings’in yerine katıldı DeRozan yarışmaya. Toronto maçlarını pek izlemeyen biri olarak, en çok merak ettiğim isimdi. İlk hakkında oldukca zor bir smaç yaptı. Panyanın tutacağından gelen topu havada alıp, bacak arası smaçla tamamladı. Bu smaçı yapabilecek
oyuncu sayısı 2 elin parmaklarını geçmez. Sonraki hakkında ise yerden sektirdiği topla yaptığı ters değirmen smaç harikaydı. Zaten juriden de 50 tam puan almayı başardı.İşin içine gösteri, eğlence katmayan tek isim oldu DeRozan.

Beklenen isimlerden ilki McGee ise efsaneler arasına girebilecek smaçlarla parkedeydi. İşin eğlence kısmını da çok iyi kurgulamışlar. Dwight Howard’ın normal potadan biraz daha yüksek bir potaya yaptığı smaca atıfta bulurması iyice merak uyandındı.Yanyana iki pota, JaVale McGee ve iki elindiki toplarla, yaratıcılık harikası bir smaç izletti. İki potaya aynı anda vuracağı smaç bile hepimizi etkilemeye yetecekken, kolaya kaçmarı ve toplardan birini panyadan sektirerek, sadece yaratıcı değil aynı zamanda oldukça zor bir iş yaptığını da gösterdi. İkinci smacının öncesinde yaptıkları “3 top neden olmasın ?” açıklaması, JaVale McGee’nin annesi ve eski WNBA oyuncusu Pam McGee’nin ilginç selamı eşliğinde getirdiği “3. top”, jüriye öpücük dağıtarak verdiği rüşvet. DR. J’nin fırsatı kaçırmaması güzel dakikalar yaşattı. Bu bir gösteri gecesi ve bu şovlar işi daha etkileyici kılıyor. İlk smacı kadar etkileyici olmasa da, havada asılı kalıp, el çabukluğuyla 3 topu da smaçlaması güzel ve yaratıcı bir düşünceydi. Bu iş için en çok düşünüp kafa patlatan McGee olmuş. Final turunda potanın altından ters eliyle yaptığı ters smaç kusursuzdu. Yaptığı sıralama hatası Griffn’le baş etmesini engelledi. Her turda bir öncekinden daha kolay smaçlar yapan McGee, ikincilikle yetindi. Ama önümüzdeki yıllarda yaratıcılığı ve becerisiyle, hayran bırakmaya devam edeceği bir gerçek.

Ve en çok merak edilen isim Griffin. Yarışmaya katılacağı kesinleştikten beri, herkes Hellboy’un neler yapıcağını bekliyor. Hatta arabanın üzerinden yapacağı smaçın dedikoduları dolaşıyordu. Büyük geceye Griffin sade ama mükemmel bir çift el, 360 smaçla başladı. Sade dememin nedeni basit bir smaç olması değil tabi ki. Diğer smaçlar gibi şovlarla süslenmemiş olması. Yaptığı smaçın oldukça zor olduğu bir gerçek ama Vince Carter’ın bu smaçları maç içinde yaptığını da unutmadık. Hellboy’un ikinci smacı biraz doğaçlama oldu. DeRozan’ın bacak arası smacını yapacak olan Griffin, aynı olmaması için parke üzerinde fikir değiştirdi. Baron Davis’in panya kenarına çarptırarak attığı pası, değirmenle tamamladı. McGee’ile tamamen ters strateji uygulayan Griffin, zorları sona sakladı. Finaldeki ilk hakkında tanıdık bir smaç vardı.Vince Carter’ın dirsek smacını herkes bilir.
Griffin, Carter hayranı olouğunu (Benim tahminim) bu smacında da gösterdi. Klasik dirsek smaçı yerine, topu panyadan sektirerek yaparak işi biraz daha zorlaştırdı. Son smaçın da ise işi ne kadar ciddiye aldığını gösterdi. Basında yazıldığı gibi salona getiriyen araba, salonun ortasına gelen koro hapsi harikaydı. Gerçi beklentileri karşılayan bi smaç izlemedik.Herkes, Griffin’in tavanın üzerinden yapıcağı smaçı bekliyordu. Griffin’in tercihi ise, çatı penceresinden pası atan Baron Davis’in topunu, motor kapağından geçerek tamamladı. En basit smaçlardan biri de olsa, Hellboy şovlarla bu işin üstesinden geldi. Tabi ki asıl şovu önümüzdeki yıllara saklamış olması da olası.

Önümüzdeki yıllarda McGee ve Griffin çekişmesini daha çok görecek gibiyiz. Önümüzdeki yıllarda da Ibaka ve DeRozan gibi iyi işler çıkartan isimler olduğu sürece, keyifle izlenesi smaç yarışmaları geri gelecektir. Şimdiden Orlando’daki yarışmayı iple çektiğimi söylesem yeridir.

Anıl Kalay

 

NBA All Star 2011 Smaç Sampiyonu Blake Griffin

NBA All Star 2011’in merakla beklenen Smaç Yarışmasının Şampiyonu Blake Griffin oldu.  Final Smacını Arabanın üzerinden yapan Griffin tüm izleyicileri büyülemeyi başardı. Final sonuçlarını halk oylamasının belirlediği yarışmada oyların %68’ini alan Griffin rakibi Javale McGee’i geride bıraktı.

Staples Centre’da düzenlenen smaç yarışmasında Toronto Raptors’tan DeMar DeRozan, Oklahoma City’den Serge Ibaka, Washington Wizards’tan Javale McGee ve Los Angeles Clippers’tan Blake Griffin katıldı. Yarışma boyunca adeta uçuşa geçen NBA yıldızları, beklentileri boşa çıkartmayarak harika smaçlara imza attı. Ancak aralarından biri vardı ki hem sunumu, hem havada kalış süresi, hem de tarzıyla herkesi büyüledi ve 2011 All-Star hafta sonunca smaç yarışmasının galibi oldu:. İşte o adam Blake Griffin.

GRIFFIN FİNALDE McGEE İLE YARIŞTI
Toronto Raptors’tan DeMar DeRozan, Oklahoma City’den Serge Ibaka’nın elendiği yarışmada Washington Wizards’tan Javale McGee ile Blake Griffin son ikiye kalan isimler oldu.

Yarışmada oynanan iki raund sonucunda Washington Wizards’tan Javale McGee 99 puan alarak birinci, Los Angeles Clippers’tan Blake Griffin 95 puan ile ikinci, Toronto Raptors’tan DeMar DeRozan 94 puan ile üçüncü ve Oklahoma City Thunder’dan Serge Ibaka 90 puan ile dördüncü oldu.

Smaç yarışmasında son ikiye kalan Javale McGee ve Blake Griffin kuşkusuz geceye damgasını vuran isimlerdi. Wizards adına yarışmaya katılan McGee, salona getirilen iki potaya iki topla aynı anda smaç yaptı! Bu sayede ilk raundta 50 tam puan aldı. McGee ikinci şansında 3 top ile smaç yaptı. İki topu kendi taşıyan McGee, üçüncü topu havadan gelen pasla smaçladı. Bu smacıyla 49 puan alan McGee toplamda 99 puan ile ilk turda birinci oldu.

Bu sezon yaptığı smaçlarla adından sıkça söz ettiren ve bir çoklarının gecedeki favorisi olan Blake Griffin ise ilk turda havada 360 derece dönüp attığı smaçla alkış topladı. Finalde kıyasıya bir mücadeleye giren Griffin ile McGee şampiyonu belirleyen turda herkesi kendilerine hayran bırakmayı başardı.

TEHLİKELİ VE SANSASYONEL GRIFFIN SMACI
Blake Griffin salona getirilen ve potanın altına yerleştirilen arabanın üstünden atlayarak yaptığı bastığı smaç ile herkesi büyülerken, Griffin, smaçta topu arabanın içerisinde bulunan arkadaşından aldı! Javale McGree bu turda Griffin ile boy ölçüşemezken Los Angeles Clippers’ın yıldızı Blake Griffin 2011 All-Star smaç yarışmasının şampiyonu oldu.

İşte Blake Griffin’in Araba Üzerinden Smacı

[flv]http://video.l3.fbcdn.net/cfs-l3-ash4/79532/299/10150094620764315_9490.mp4[/flv]

İzlemek için tıklayınız

NBA ALL-STAR SMAÇ ŞAMPİYONLARI

2011 (Los Angeles) – Blake Griffin, Los Angeles Clippers
2010 (Dallas) – Nate Robinson, New York Knicks
2009 (Phoenix) – Nate Robinson, New York Knicks
2008 (New Orleans) – Dwight Howard, Orlando Magic
2007 (Las Vegas) – Gerald Green, Boston Celtics
2006 (Houston) – Nate Robinson, New York Knicks
2005 (Denver) – Josh Smith, Atlanta Hawks
2004 (Los Angeles) – Fred Jones, Indiana Pacers
2003 (Atlanta) – Jason Richardson, Golden State Warriors
2002 (Philadelphia) – Jason Richardson, Golden State Warriors
2001 (Washington, D.C.) – Desmond Mason, Seattle SuperSonics
2000 (Oakland) – Vince Carter, Toronto Raptors
1999 (Philadelphia) – Lockout – Düzenlenmedi
1998 (New York City) – Düzenlenmedi
1997 (Cleveland) – Kobe Bryant, Los Angeles Lakers
1996 (San Antonio) – Brent Barry, Los Angeles Clippers
1995 (Phoenix) – Harold Miner, Miami Heat
1994 (Minneapolis) – Isaiah Rider, Minnesota Timberwolves
1993 (Salt Lake City) – Harold Miner, Miami Heat
1992 (Orlando) – Cedric Ceballos, Phoenix Suns
1991 (Charlotte) – Dee Brown, Boston Celtics
1990 (Miami) – Dominique Wilkins, Atlanta Hawks
1989 (Houston) – Kenny Walker, New York Knicks
1988 (Chicago) – Michael Jordan, Chicago Bulls
1987 (Seattle) – Michael Jordan, Chicago Bulls
1986 (Dallas) – Spud Webb, Atlanta Hawks
1985 (Indianapolis) – Dominique Wilkins, Atlanta Hawks
1984 (Denver) – Larry Nance, Phoenix Suns


NBA’de Çıkış Yapanlar

Blake ‘The Great’ Griffin

Gün geçmiyorki Griffin ağzımızı açık bırakan bir hareket ya da maç performansı yapmasın. Indiana karşısında %80 ile atıp 47 sayı 14 ribaund ve 3 asistlik bir performans sergileyerek, Allen Iverson’dan bu yana bir sezonda 2 maçta 40 sayıyı geçen ilk çaylak oldu. Griffin’in ne kadar mükemmel bir oyuncu olacağını görmek için bu 47 sayılık performansın özetini izlemenizi tavsiye ederim. Golden State maçında 30 sayı 18 ribaund 8 assistle ile triple-double’ı kaçıran Griffin bu ayı 25.7 sayı 14 ribaund ve 4.3 assist ile geçirdi. Çaylak Griffin lig genelinde efektiflik puanında 4. sırada. Bana göre basketbolda modern zamanın (80 ve sonrası) Michael Jordan (28.2 sayı 6.5 ribaund 5.9 assist 2.4 top çalma %51 şut) ve Shaquille O’neal (23.4 sayı 13.9 ribaund 1.9 assist 3.5 blok %56 şut) ile birlikte gördüğü en etkili çaylak.

 

LeBron James&Dwayne Wade

Wade ve Heat’in lige kötü başlaması Miami’nin başarısız olmasını umanları oldukça mutlu etmişti. Wade’in hazırlık kampına ve sezon öncesi hazırlık maçlarına çıkamamasının etkileri sahada oldukça net bir şekilde gözüküyordu. Savunmada istediklerine geçilmez olan bu takım hücumda çok dağınık bir görüntü sergiliyordu. Bir yıldız topu eline alınca diğer yıldızlar sadece onu seyrediyordu. Zamanla her şeyin düzeleceğini düşünüyorduk nitekim öyle oldu. Dwayne Wade geçtiğimiz ayı 27 sayıyla geçirdi ve hücumda son derece verimliydi.

LeBron James ise Ocak ayını %49 ile 32 sayı 9.2 ribaund 6.8 assist 1.8 top çalma istatistikleri ile geçirdi ve Cleveland günlerindeki gibi sahada adeta tek kişilik takım gibi oynadı.

Miami de sular durulmuş gözüküyor. Koçun takımdan ayrılacağı ile ilgili haberlere artık pek rastlayamıyoruz ve takım kazandığı müddetçe -ne kadar Spoelstra’nın yetersiz olduğunu düşünenler çoğunluktaysa da- playofflar da takımın başında olacak gibi gözüküyor. Ancak ben sezon başında da söylediğim gibi tüm takımlar sağlıklı bir şekilde playoffa girerse Boston Celtics’in karşısında hiçbir takımın durabileceğini düşünmüyorum.

 

Nick Young:

Wizards’ın 2 numarası Nick Young 17 sayı ortalaması ile bu yılın en çok gelişme kaydeden oyuncu ödülünün kuvvetli adaylarından birisi. Pas vermek onun kitabında kesinlikle yazmıyor. Top kaybı oldukça az çünkü top elinden çıktığında %85 ihtimalle potaya gidiyor. Ancak Nick Young son derece etkili bir skorer. Birebirde etkili kendi şutunu yaratabiliyor. Ayak hareketleri efektif, kendisine alan yaratmasını sağlıyor. Jordan tarzı fadeaway şutlarını ise son derece iyi bir şekilde sokuyor, üzerinde çok çalışmış olmalı. Ocak ayında ilk 5 başlaması ile birlikte sayı ortalamasını 21.5 e çekti ve yüzdeli şutlar atıyor. 3 sayı çizgisinin gerisinden %40 ile atan Nick Young yıldız olabilmek için bu oyunun 5’e 5 oynandığını öğrenmeli. Şampiyonluk adayı takımlar için son derece etkili bir bench skorer oyuncusu olabilir ancak Nick Young’ın savunmaya hiç bulaşmaması bu ihtimali oldukça zayıflatıyor. Topu paylaşmayı ve savunma yapmayı öğrendiği takdirde bu lig yeni bir yıldız kazanabilir.

 

LaMarcus Aldridge:

Lige girdiğinden bu yana takip ettiğim Aldridge’in çok daha üst seviyelere çıkmasını bekliyordum. 3 sezon boyunca 18 sayı 8 ribaund ortalamaları ile oynadı ancak ben Aldridge’in bu sezonlarda potansiyeline kesinlikle yaklaşamadığını düşünüyorum.

2.11 boyunda, basketbola son derece uygun bir vücut yapısına sahip olan Aldridge aynı zamanda hareketli bir uzun. Ligdeki 4 numaraların bir çoğundan daha çabuk ve bilekleri son derece yumuşak. Dışarıdan bu kadar etkili atabilen, uzun ve güçlü bir fiziğe sahip olan, yeteneği sahada koşarken bile belli olan bir oyuncudan çok daha yüksek bir performans beklemekte haklıyım sanırım.

Bu sezona kadar idare eden Aldridge, her yıl olduğu gibi Portland’ın sakatlar kervanına dönüşmesi sonucu öne çıktı ve önemli parçaların yokluğunda takıma yaptığı katkıyı arttırdı. Bu ayı 25.5 sayı 10 ribaund ve 2.7 assistle oynadı ve Portland’ın playoff potasında kalmasını sağlayan oyuncu oldu. Bu ayki istatistikleri Aldridge’in lige girdiğinde bi kaç yıl sonra ulaşmasını beklediğim rakamlar.

 

Zach Randolph:

Memphis’in takas etmeye çalıştığı ve sözleşmesini yenilemediği Zach Randolph, geçen yıl olduğu gibi bu yılda takımın en iyi oyucusu. Kötü başlangıcın ardından Memphis’in toparlanıp playoff u kovalamasını sağlayan oyuncu oldu. Ocak ayında 23 sayı 14.3 ribaund ile oynayan Randolph pota altında sayı bulma konusunda bu ligin en iyilerinden.

Mike Conley’e anlamsız bir kontrat verdiler. Çocuk yetenekli ama yıllardır sergileyememiş ve karşılığında 45 milyon dolar ile ödüllendirildi. Marc Gasol’u takımda tutmak zorundalar ve öyle yapacaklar. Bu durumda Randolph’un ücretini karşılayamayacak olan Grizzlies yönetimi takımda şampiyonluk ışığı olmadıkça –ki yok- bu masrafın altına girmeyecektir. Randolph sezon bitmeden takımdan ayrılabilir. Sezon sonuna kadar takımda kalırsa yeni sezonda çok yüksek bir ihtimalle onu Grizzlies formasıyla göremeyeceğiz.

Makro Jaric’in biten kontratının yanına, All Star potansiyeli olan ancak takımla yıldızının bir türlü barışmadığı Mayo’yu koyup, Mike Conley ile güzelce paketleyip göndererek bu takımı çok daha üst seviyelere çıkarabilirlerdi. Gay ve Randolph gibi iki skorer, Gasol ve Tony Allen gibi son derece kaliteli 2 rol oyuncusunun yanına takas karşılığında alınacak bi PG ve bench katkısı verebilecek bir isim bu takımı çok daha üst sıralara çıkartabilirdi. Biten toplam 13 milyon dolarlık kontrat ve biri her yıl All Star olabilecek kalitede 2 genç oyuncunun dahil edildiği takastan kaliteli parçalarla çıkabilirdi Memphis.

 

DJ Augustin&Ray Allen

Her zaman olduğu gibi Larry Brown takımın başından ayrıldı ve takımdaki genç oyuncuların performansı arttı. Son derece yetenekli bir oyuncu olan Agustin ve ilk yılında fena bir performans göstermemişti ancak oyun kuruculuğu istenilen düzeyde değildi. 2. yılında büyük düşüş yaşadı ve mental olarak çok kötü günler geçirdiğini tahmin edebiliyorum. Ancak Agustin düştüğü yerden kalkmasını bildi ve bu sezona etkili bir şekilde girdi ve Felton’ın gidişiyle ilk 5’e yerleşti. Sezonun ilk bölümünden sonra tekrar bocalayan Agustin’in Brown’ın gidişiyle yükselişe geçti ve Ocak ayını 17.6 sayı 7.2 assist ortalamalarıyla geçirdi. Maç başına sadece 1.6 top kaybı yapan ve %92 ile faul %40 ile etkili bir şekilde üçlük atan Agustin’in 2 yıl içerisinde son derece kaliteli bir guarda dönüşmesini bekliyorum.

 

Yaşlı kurt Ray Allen’ı izlemek gerçekten son derece keyifli. Bu ay 18.5 sayı ortalaması ile oynayıp %55 ile saha içinden ve %53 ile üç sayı çizgisinin gerisinden atıp 13 maçta attığı 66 üç sayılık atışın 35 tanesini sayıya çevirdi. 36 yaşındaki oyuncu bu sezon 17.3 sayı 3.7 ribaund 3.1 assist ortalamaları ile oynuyor.

Blake-Griffin

NBA All Star 2011 Smaç Yarışması

NBA All Star 2011 bu yıl Los Angeles’ta 19 Şubat tarihinde gerçekleştirilecek. Organizasyonun smaç yarışmasına katılacak isimler açıklandı.

NBA All Star 2010’da Smaç yarışmasına katılacak isimler şöyle:

DeMar DeRozan
JaVale McGee
Serge Ibaka
Blake Griffin

Blake Griffin’in açık ara birinci olacağı tahmin edilen yarışmada 2.nin kim olacağı tartışılıyor..

Şampiyon Blake Griffin Oldu. Konuya ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayınız

http://www.3sayi.com/nba-all-star-2011-smac-sampiyonu-blake-griffin.html

NBA’e Hızlı Girenler ve Hayal Kırıklıkları

Sezona Hızlı Girenler ve Hayal Kırıklıkları

Blake Griffin

Geçen yılın tamamını kaçıran Blake Griffin bu sezona çok iyi girdi. İlk bi kaç maçtan sonra ufak bir düşüşe geçse de ay sonuna doğru performansını arttıran Griffin ligde 20 sayı 10 ribaunt ortalamalarıyla oynayan 3 oyuncudan birisi. Ligin en çalışkan bi kaç oyuncusundan birisi ve gelecekte bu ligi domine etmesini bekliyorum.

Griffin inanılmaz bir sıçrama yetisine sahip. Havada bir daha zıplıyor izlenimi veriyor. Şimdiden bi kaç pota altı hareketi var. Pota altındaki itiş kakıştan kaçmayan mücadeleci bir oyuncu. 20.2 sayı ortalamasıyla oynuyor ve faul çizgisinden %58 gibi berbat bir yüzdeyle atarak. Komple bir tehdide dönüşmek istiyorsa dış şutunu geliştirmek zorunda… Ligin ilk bölümünde savunmaya pek bulaşmıyor izlenimi verse de Clippers gibi dağını bir takımda doğal karşılanabilir. New York maçında Amare karşısında 44 sayı 15 ribaunt 7 asistlik muazzam bir oyun ortaya koydu. John Wall ve Blake Griffin ikilisi, Carmelo ve LeBron’un çekiştiği gibi 7 yıldır görmediğimiz çok üst düzey bir yılın çaylağı çekişmesine girdiler.

Kevin Love & Michael Beasley

Minnesota’nın forvet ikilisi Love ve Beasley şu ana kadar etkileyici performanslar gösterdi. Beasley Miami’de bir türlü istikrar yakalayamamış ve beklentileri karşılamaktan çok uzaktı. Şu anda Timberwolves ile 3 numara pozisyonunda başlayıp 22.3 sayı 5.3 ribaunt ortalamaları ile oynuyor. %50 ile saha içinden ve %52 ile üçlük gerisinden oynadığı düşünülürse Beasley’nin bu sayı katkısını ne kadar koruyabileceği merak konusu. Pota altından sayı bulma konusunda ligin en iyilerinden birisi olabilecekken bu silahını hiç kullanmaması oyununu kısıtlıyor. Bana göre Beasley çok sıcak olduğu bir dönem geçiriyor ve bu performansı koruması zor.

Kevin Love da ise durum farklı. Kendisine yeterli şans verilmediğini defalarca söyleyen oyuncu bu konuda haksız sayılmaz. Bu sezon 18.9 sayı 14.3 ribaunt(lig lideri) ortalamalarıyla oynuyor. New York karşısında 31 sayı 31 ribaunt 5 asist ile oynayarak büyük ses getirdi. 1982 yılında Mosses Malone’dan sonra bir maçta 30 sayı 30 ribaunt rakamlarının üstüne çıkan ilk oyuncu oldu. Güçlü fiziği ve iyi zamanlaması ile tam bir ribaunt canavarı Kevin Love. Etkili dış şutu ve sırtı dönük oyunu iyi olan Love’ın hücum potansiyeli de yüksek.

Paul Milsap:

Mehmet Okur’un yokluğunda bu sezon ilk beş başlayıp 38 dakika süre alan Milsap, 21.5 sayı 9.5 ribaunt 2.9 asist ve %58 lik saha içi isabetiyle Utah’ın galibiyetlerinde büyük rol oynadı. Miami maçının son anlarında attığı 2 üçlüğün ardından Oklahoma maçının son bölümünde de bir üçlük isabeti bularak, kritik anlarda devleşti. Pis işleri yapmaktan çekinmeyen, sahada büyük bir gayret gösteren, takımının eksiklerini kapatmaya çalışan Milsap, her yıl geliştirdiği oyunu ve Deron Williams gibi bir guardla oymanın getirdiği avantaj ile sahada büyük işler yapıyor.

John Wall:

Kentucky çıkışlı çaylak sezona mükemmel bir giriş yaptı. Hızı ve çabukluğu mükemmel düzeyde, fiziği ise pozisyonuna göre büyük. Rakip guardlar karşısında durmakta oldukça zorlanıyor. Üst düzey basketbol bilgisi var ve oyunu iyi okuyabiliyor. Bu sezgileri sayesinde bolca top çalıp ligin bu konuda 1 numarası oldu ve takım arkadaşlarını oynatmayı sevmesi ile yüksek asist rakamına erişti. 4.4 top kaybı ile ligde en çok top kaybı yapan oyuncu ve bu konuda daha dikkatli olması lazım. 18.1 sayı 9.8 asist 4.0 ribaund ve 3.2 top çalma istatistikleri ile All-Star olmayı hak eden bir oyun ortaya koyuyor. Yorucu NBA maratonunda formunu ne kadar devam ettirebileceği merak konusu.

Pau Gasol:

Sezonun şu ana kadarki bölümünden MVP seçecek olsak ödül tartışmasız olarak Pau Gasol’a giderdi. Pota dibinden sırtı dönük veya yüzü dönük , orta mesafeden şutuyla yada rakibini dribblingle geçerek sayı bulma kapasitesine sahip olan Gasol aynı zamanda yüksek basketbol bilgisine sahip.Etkili paslarıyla kapanan savunmaları açabiliyor ve hücumu devamlılığını aksatmıyor. Bu sezona fırtına gibi girdi 23 sayı 12 ribaunt 4 asist ortalamalarıyla oynayıp %58 ile şut atıyor. Şu anda ligin en iyi uzun oyuncusu. Geliştirmesi gereken yönü olarak , karşısında sert bir takım olduğunda geri adım atmayıp daha da agresif şekilde saldırması gerektiğini söyleyebiliriz.

Rajon Rondo:

Çok değil 2.5 yıl önce 2008 NBA finallerinde gördüğümüz o silik guarddan eser kalmadı. Kimse ona efsanelerle dolu Boston takımının liderliğini vermedi o kendisi aldı. Geçen yıl takım kötü giderken söylemleriyle ve saha içinde gösterdiği eforla takım arkadaşlarından büyük övgü aldı ve Kevin Garnett , Paul Pierce gibi yıldızlar onun nasıl kontrolü ele aldığından övgüyle bahsettiler.

Bu yıl ise Rajon Rondo John Stockton’dan beri görülmemiş asist rakamlarıyla oynuyor. Her ne kadar NBA tarihinde toplam sayıda 5.(Shaq) 22.(Garnett) 28.(Ray Allen) 35.(Pierce) sıradaki oyuncularla beraber oynama lüksüne sahip olsa da Rondo’ya hak ettiği övgüyü vermeliyiz. Rakipler kendisini 2 adım geriden savunuyor ama yinede etkili bir şekilde içeri drive edebiliyor. Top çalma konusunda ligin en iyilerinden. Birebir savunmada NBA’in en iyi guardı olabilecekken yeterli eforu göstermiyor. Yine de ligdeki en iyi dış savunmacılarından. Dış şutunda bu yılda da bir gelişme yok. Her zaman söylüyorum şut sokabilen bir Rondo ligin en iyi 5 oyuncusundan birisi olur. Ray Allen gibi üçlükler atmasına gerek yok. 3 sayı çizgisinin bir adım içerisinden istikrarlı bir şutu olursa gerçek bir superstar olur.

Russel Westbrook:

Ligin yükselen yıldızlarından Russel Westbrook bu yıl sayı ortalamasını bir hayli yukarıya çekti. Lakers serisinde oynadığı basketbolla herkesin saygısını kazandı. Onu durduramayan Lakers çareyi üstüne Kobeyi salmakta buldu. Her geçen yıl şut yüzdesini yükseltti ve faul çizgisinden şu ana kadar maç başına 10’a yakın deneme yapıp %90 gibi muazzam bir yüzdeyle atıyor. Atletiklik konusunda ligde kendisiyle az sayıda oyuncu boy ölçüşebilir. Aynı zamanda güçlü fiziği ve uzun kolları hem içeri penetreleri bitirmesinde hem de savunmada kendisine büyük avantaj sağlıyor. 1 ile 2 numara arasında sıkışmış gözüken, şutu zayıf olan ve zıp zıp zıplayan guardların NBA geçişinde zorlandıklarını geçmiş yıllarda çok gördük. Derrick Rose ile birlikte bu geçişi en iyi şekilden başaran oyunculardan birisi Westbrook. Bolca yaptığı top kayıpları takıma zarar verse de Oklahoma’nın gelecek planları arasında çok çok önemli bir yere sahip. Westbrook’un yapması gereken öncelikli şeylerden birisi şut atmak. Bulduğu boş zamanları şut çalışarak değerlendirmeli , bu yönünü geliştirmeli ve şampiyonluklarla dolu efsanevi bir kariyer yaşama şansını riske atmayıp daha da fazla arttırmalıdır. Büyük yıldızların şampiyonluk için neleri feda ettiklerini görüyoruz.

Sezonun Hayal Kırıklıkları

Greg Oden:

Daha draft edilmeden hakkında bolca gürültü patırtı çıkan, eski tarz pivotların yeni varisi olarak adlandırılan Greg Oden NBA kariyerinde umulan noktaya asla ulaşamayacak. Ondan 20-10-3 tarzı istatistikler beklemek hayalcilik olur. Henüz ilk lig maçına başlamadan 2007 Eylülünde sağ dizinden ağır bir ameliyat geçiren Oden ilk sezonun tamamını kaçırdı. Microfracture olarak bilinen bu ameliyat diz kapağındaki kıkırdağın zedelenmesini tedavi etmek için kullanılıyor ve Penny Hardaway , Tracy McGrady , Jamal Mashburn gibi oyuncuların kariyerlerine mal oldu. Doktorlar Oden’ın döndüğünde eskisi gibi oynayabileceğini söylüyordu.

2. yılında savunmada korkutucu bir güç olan Oden hücumda bekleneni vermekten uzaktı ve toplamda 1.5 ay oynamasını engelleyen orta derece sakatlık yaşadı. Geçen yıla daha iyi giren Oden savunmadaki etkinliğini iyice arttırmıştı ve efektiflik puanı ligdeki birçok oyuncudan daha fazlaydı. Ancak o sezonda 21 maçta oynayabildi ve sol diz kapağındaki kırılma sonucu sezonun tamamını kaçırdı. Bu yıl bi kaç hafta sonra dönmesi beklenen Oden’ın bu seferde sol dizinde kıkırdak zedelenmesi olduğu tespit edildi. Kariyer bitirici olarak adı çıkan Microfracture ameliyatını sağ dizinin ardından sol dizinden de oldu.

Sakatlıklar Oden’dan birçok şeyi götürmüş olabilir ancak fiziği ve boyu hala aynı. Döndükten sonra ne kadar hareketli olabileceği kariyerinde gelebileceği noktayı belirleyecek. her şeye rağmen Oden’ın bu ligde en azından kenardan gelerek de olsa bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Andre Iguodala:

Iggy sezonun şu ana kadarki bölümünün en büyük hayal kırıklığı. Sonunda isyan bayrağını çekti ve takasını istedi. Vücut dili son derece kötü ve kendini maçlara hiç vermiyor. Philly için en kötü nokta bu olsa gerek. Iguodala bu şekilde oynarken ve gitmek istediğini bu şekilde belli ederken karşılığında iyi bir şeyler almaları oldukça güç.

DeMarcus Cousins:

Kentucky çıkışlı çaylak iyi bir hazırlık dönemi geçirip sezona fena girmemişti. Şu anki istatistikleri 11 sayı 7 ribaunt fena sayılmaz ancak Cousins ile sorun farklı ve hem de çok büyük. Kişiliği nedeniyle endişeler olduğu için 2. sıradan seçilmesi beklenirken 5. sıraya sarkan Cousins’in söylentileri haklı çıkardığına dair haberler düştü. Daha 10 maçın yeni geçildiği sezonda takımla tartışmalar yaşayan Cousins en son kondisyoneri ile tartıştığına dair söylentiler var. Kontrol edemediği siniri daha başına çok bela açabilir ki henüz sezonun başındayız. Sacramento’nun takas ihtimallerini araştırdığı da söylentiler arasında.

Yetenek konusunda ise hiçbir eksiği olmayan bir oyuncu… Güçlü fiziğinin yanı sıra ayakları çabuk ve hareketli bir uzun… Dış şutu da başarılı ve top sürme yeteneği rakiplerini geçebilecek düzeyde. NBA’in en iyi pivotlarından birisi olması içten bile değil eğer ki kendisini işine verirse.

Sinan Cem Civili,

Bu yazı 3SAYI Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır. 26. sayımız


2010 Normal Sezon Ödülleri

2010 Normal Sezon Ödülleri Değerlendirmesi

En Değerli Oyuncu:

LeBron James (29.7 sayı 7.3 ribaund 8.6 assist 1.6 top çalma 1 blok)

LeBron’u bir cümle ile tanımlamak gerekirse ; ‘Tek kişilik ordu’ son derece yerinde olur. İstatik kâğıdına koydukları çok çarpıcı, sahaya çıktığında ise korkunç görünüyor LeBron. Neredeyse üçlükten başladığı turnikeleri, orta sahadan attığı bilek şutları, tüm sahayı ceylan gibi seke seke geçerek bitirdiği hızlı hücumları, konsantre olduğunda savunmadaki muazzam etkinliği ile basketbol severlere daha önce hiç görmedikleri bir gösteri sergiliyor. Ne zaman saldıracağını ve duracağını daha iyi bilen LeBron, maç içinde gerektiğinde vites yükseltip tek çeyrekte maç istatistiği yapıyor ve maçın geri kalanını dinlenerek geçiriyor.

Oylamayı 2. sırada bitiren Kevin Durant bir başka üstünde durulması gereken isim. Herkes LeBron açık ara favori diyordu ancak Thunder ligi 8. değilde 2. bitirseydi işler çok daha farklı olabilirdi. Batıda 2-8 arası takımlar son birkaç maçta belirlendi ve Thunder 2 hafta kala ligi 3. sırada götürüyordu. Durant’in Oklohoma’daki oyunu, gösterdiği liderlik ve takımı taşıdığı nokta gerçek bir MVP performansı. Ligi sayı kralı olarak bitirmesi için topu domine etmesi gerekmiyor. Takım arkadaşlarının oynamasına izin verip set hücumunda bitirici rolü çok iyi oynuyor. Aynı zamanda kendi şutunu yaratabilmesi ve etkili içeri driveları ile durdurulamaz bir sayı makinesi. MVP ödülünde oy toplayan bir başka isim ise Dwight Howard. Belki hücumda beklenen noktaya hiç ulaşamayacak olsa bile sahadaki varlığı bir takımın çehresini değiştirmesi için yeterli.

En iyi Savunmacı:

Dwight Howard (13.2 ribaund 2.9  blok 0.9 top çalma)

Bu ödülün galibi sezon başından belliydi. İki sezon üst üste hem ribaund hem de blok kategorilerinde lig lideri olan ilk oyuncu olan Howard tarihe geçti. Bu ödülü 2 sezon arka arkaya kazanan 7. oyuncu oldu ve sakatlık vb. herhangi bir aksilik olmazsa 3. kez alıp bunu başaran ilk oyuncu olmaya çok yakın.

Josh Smith ve Gerald Wallace 2. ve 3. sırayı aldılar. 4 numara pozisyonunda da oynayabilen bu iki kanat oyuncusu sezonun büyük bölümünü 3-4 numara arasında geçirdi .Takımlarında benzer roller üstlenen Smith ve Wallace’ın ribaundlara büyük katkısı(8.7 – 10) , çaldıkları toplar (1.8 – 1.5) , yaptıkları bloklar (2.1 – 1.1 ) ve birebir savunmadaki etkinlikleriyle takımlarının savunma dirençlerinin temel taşı oldular.

En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu:

Aaron Brooks (19.6 sayı 2.6 ribaund 5.3 assist)

Yao Ming’in sakatlığı ve Ron Artest , Tracy McGrady , Rafeer Alston gibi oyuncuların ayrılmasının ardından takımdaki rolü artan Aaron Brooks , bu çağrıya geçen yıla oranla sayı ortalamasını 8.4 arttırarak cevap verdi. Dış şutları çok etkili ve son derece hızlı bir oyuncu olan Brooks fiziki zafiyetleri yüzünden sıkıntı çekse de skor potansiyeli sınırlı olan Houston takımına son derece değerli 20 sayılık bir katkı yaptı.Takıma geçen yıl katılan Kevin Martin ve sakatlıktan dönmesi beklenen Yao Ming takviyeleriyle birlikte , topu zaman zaman çok fazla domine eden Brooks’un biraz daha takımı oynatmayı düşünmesi Houston’ın yararına olacaktır.

2.liği 3 oyuncu paylaştı; Kevin Durant , Marc Gasol ve George Hill. Bana göre bu ödülü hak eden oyuncu Kevin Durant’dir. Brooks’un maç başına aldığı süre 10.5 dakika artarken Durant’inki yalnızca 0.5 oranında arttı ve sayı ortalamasını 25.3’den 30.1’e çekti ki bunun 10 ortalamadan 15’e çıkarmaya oranla çok çok çok daha zor olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

En İyi 6. Adam:

Jamal Crawford (18.5 sayı 2.5 ribaund 3.0 assist)

Kariyeri boyunca başarısız takımlarda oynamış ve playoff yüzü görememiş bir oyuncu olan Crawford, Atlanta’ya giderken insanların kafasında bazı soru işaretleri vardı. Kariyeri boyunca şut seçimleri çok eleştirilmiş, hep ilk 5 başlamış ve maç kaybetmesi beklenen ve kazanmak için sahaya çıkmayan takımlardaydı. Bu ortamlardan, Atlanta gibi büyük hedefleri olan bir takımın benchine nasıl uyum sağlayacağı merak konusuydu. Jamal Crawford kendisine biçilen rolü ilk günden kabullendi. Medyaya tanıtıldığı gün ‘Bu ayarda takımlara gelirken egonuzu kapının önünde bırakmanız gerekir’ sözleri kafa olarak hazır olduğunu gösteriyor. Sezon boyunca Crawford kenardan çok değerli 18 sayılık bir katkı yaptı ve en önemlisi şutlarını seçerken dikkatli davrandı. Bir düzenin içine geldiğini ve kimsenin ayağının üstüne basmak istemediğini söyleyen Crawford en yüksek yüzdeyle oynadığı sezonunu geçirdi ve top kayıplarını bir hayli azalttı. 1 numara pozisyonunda da oynayabilmesi ile takımına esneklik kazandırdı. Genelde maçı bitiren beşin içindeydi ve kritik anlarda sorumluluk almaktan çekinmemesiyle maç kazandıran basketlere ve maçların son bölümlerinde etkili oyunlara imza attı.

Crawford açık ara 1. olurken geçen yılın ödül sahibi, bir başka yedek sayı makinesi Jason Terry 2. ve savunması, ribauntlara katkısı ve gösterdiği çabayla Cleveland’a itici güç olan Anderson Varejao 3. oldu.

Yılın Koçu:

Scott Brooks ( Oklahoma City Thunder 50-32)

Thunder 2008–2009 sezonuna 3–29 gibi felaket bir derece ile başladı.1–12’ ile sezona giren Oklahoma PJ Carlesimo’yu kovarak Scott Brooks ile yolda devam etti. 3-29’lük periyodun ardından Brooks yönetiminde Thunder kalan 50 maçının 20 sini kazanarak iyi sinyaller vermeye başlamıştı. Geçtiğimiz yıl, 08–09 sezonundan 27 galibiyet daha fazla alan Thunder NBA tarihindeki en büyük 6. sıçramayı gerçekleştirerek playofflara kalmayı başardı. İlk turda 6 maç sonunda Lakers’a boyun eğen Oklahoma 6. maçın son saniyesinde savunma ribaundunu alamamaları sonucu seriyi 7. maça uzatma şanslarını kaybettiler.

Takımın başına getirildikten sonra Brooks’un yaptığı ilk hamle Kevin Durant’i 3 numaraya çekmek oldu. Böylece verimliliği artan Durant’den daha çok yararlanmak için kullandığı, yüksek postta kısanın perdelemesinden çıkarak faul çizgisi üstünde Durant’e boş şut pozisyonu yaratan setinden oldukça faydalandı. Oyuncularla iyi ilişkiler kurabilmesi ve savunmaya verdiği önemi antrenmanlarda saatlerce savunma setleri üzerinde çalışarak oyunculara vurgulaması Thunder’a başarıyı getiren etmenlerden oldu.

Oylamada Milwakuee Bucks ile beklentilerin çok üstüne çıkan Scott Skiles 2. , tüm sakatlıklara rağmen Portland’ı playoff potasında tutup 50 galibiyet aldıran Nate McMillan 3. sırayı aldılar.

Yılın Çaylağı:

Tyreke Evans ( 20.1 sayı 5.3 ribaunt 5.8 asist 1.5 top çalma)

Sezona, Brandon Jennings’in 55 sayılık performansının gölgesinde başlayan çaylaklar arasında Tyreke Evans’ın adı ilk 1-2 hafta yılın çaylağı ödülü adayları arasında pek fazla zikredilmiyordu. Herkes Brandon Jennings’in buna benzer maçlar çıkartıp çıkartamayacağını ve hazırlık döneminde mükemmel bir izlenim bırakan Blake Griffin’in döndükten sonra göstereceği performansı merak ediyordu. Jennings sezon boyunca o maçın ağırlığı altında ezilerek %37 ile şut attı ve sakatlığı nükseden Griffin’in dönüş planları suya düştü. Tyreke Evans ise sezon boyunca bir çaylaktan beklenmeyecek kadar istikrarlı bir performans sergiledi. İlk birkaç maçtaki tutuk görüntüsünü üzerinden atan Evans Sacramento şehrine yeni bir hava getirip, kulübün yüzü ve etrafında takım kurulacak bir superstar adayı olarak taraftarları heyecanlandırmayı başardı.

Oscar Robertson, Michael Jordan ve LeBron James ile birlikte çaylak yılında 20-5-5 istatistiklerini tutturan 4. oyuncu oldu. Boyuna oranla fiziki yapısı çok üst düzeyde güçlü bir oyuncu. Uzun kolları ona büyük avantaj sağlıyor. İçeri driveları çok etkili. Çok üst seviye olmasa bile iyi bir atlet ve vücut fakeleriyle potaya giderken kendisine rahatça yer açabiliyor. Dış şutlarını istikrarlı bir şekilde sokamaması ve zaman topla çok oynayarak hücumun akışını bozmasını eksikleri arasında sayabiliriz. Top kayıplarına da Evans’ın daha fazla dikkat etmesi gerekiyor.

Sezona yavaş giren Stephen Curry’nin şubat ayından itibaren 21,9 sayı 5,1 ribaunt 7,5 asistle oynadığı son 3 ay ona ödülü getirmeye yetmedi ve 17,5 sayı 4,5 ribaunt 5,9 asist 1,9 top çalma sezon ortalamaları ile 2. sırayı aldı. 3. sıra ise Milwakue’nin çaylağı Brandon Jennings’in oldu.

Yılın Genel Menajeri:

John Hammond (Milwakue Bucks)

Ligin en iyi yöneticisine verilen bu ödülün haklı galibi John Hammond. Draftda 10. sıradan Brandon Jennings’i alan Hammond sezon boyunca takıma kenardan önemli katkı yapan Ersan İlyasova ile sözleşme imzaladı. Richard Jefferson’ın büyük kontratından kurtulmak amacıyla San Antonio’ya gönderirken karşılığında, takımın soyunma odasında ihtiyaç duyduğu veteran figür eklemek adına Kurt Thomas’ı aldı. Pota altını güçlendirmek adına Hakim Warrick ile sözleşme imzalayıp , sezon içinde takıma büyük katkı veren Carlos Delfino’yu kadroya kattı. Michael Redd’in sakatlığı sonucu ve Ersan’ın oyunundan aldığı güvenle sezon ortasında yeni transfer Hakim Warrick’le yolları ayırıp John Salmons’ı takıma katması Bucks’ı daha kaliteli bir takım yaptı.

Hazırlayan: Sinan Cem Civili