Amar’e Stoudemire’ın ikinci yarıda sayı üretemediği maçta, Dallas rakibini 113-97 malup etti.
Amar’e Stoudemire’ın ikinci yarıda sayı üretemediği maçta, Dallas rakibini 113-97 malup etti.
Onun Hala Bir Umudu Var; Şampiyonluk için
Çok klişe bir başlangıç yapmak istiyorum:Her 10 yılda bir NBA’de iz bırakan oyun kurucular çıkar. Seçici baktığımız zaman, bu dönemler o oyun kurucular ile hatırlanabilir. İşte 80’lerin Magic ve İsiah Thomas ile, 60’ların Oscar Robertson ile, 50’lerin Bob Cousy ile hatırlanabileceği gibi. Ya da 90’ların Gary Payton ve John Stockton ile. Bizim neslin NBA ile içli dışlı olduğu 90’ların sonu ve 2000’ler içinse bu oyunculardan biri -belki de en önemlisi- Jason Kidd’dir. İlerde birer “adam” veya “kadın” olarak hayatımıza devam edeceğimiz dönemde, bizden küçüklere, yeğenlerimize, veyahut çocuklarımıza ballandıra ballandıra anlatacağımız basketbolculardan biridir Jason Kidd. O zaman da varolduğunu düşünürsek, Youtube’dan deli asistlerini izletip “vay be!” çektirebileceğimiz efsanelerdendir. Anlatmaktan bıkmayacağınız oyunculardan biridir.
NBA özelinde, büyük bir oyuncunun daha fazla akıllarda yer etmesi için, ilk şart, yüzük sahibi olmasıdır. Yani şampiyonluk kazanmış olması. Sırf bu şerefe nail olmak için “bayrak adam” denebilecek oyuncular bile takım değiştirmişlerdir. Eğer John Stockton, Reggie Miller, Charles Barkley, Karl Malone gibi “efsane” denebilecek oyuncular, şampiyonluk kazanmış olabilselerdi, emin olun daha çok saygı göreceklerdi. Bu isimlere engel olan kişiyi hepimiz tanıyoruz. Jason Kidd’e de bu yolda bazı büyük oyuncular “köstek oldular” açıkçası. Önce 3 sezonluk serilerinin son sezonunda Lakers tarafından süpürüldüler, ertesi sezon da Spurs’e 4-2 ile elendiler. O 2 sezondan sonra -ki bu 2 final de çok beklenilir, umulur finaller değildi- bir daha oraları göremedi Kidd. Peki hak ediyor mu bunu? Kesinlikle. Ama şunu da unutmamalıyız ki, az önce de değindiğimiz gibi, her büyük oyuncunun kariyeri mükemmel olmayabiliyor. Mesela Steve Nash’in final görmüşlüğü bile yok. Bu değerini azaltır mı, hayır, ama kariyeri için büyük eksiklik olur.
Kidd’in 2009 yazı başında Dallas’la 3 yıllık yeni bir anlaşma yaptığını ve, Dirk Nowitzki’nin de halen gayet formda zamanlar geçirdiğini, ilaveten Mavs’in ligin saygın takımları arasında sayılmaya devam ettiğini hesaba katarsak, yüzük şansı devam ediyor “tecrübeli oyun kurucu”nun. Çoğu kez sevdiğimiz oyuncular ve takımlar için başarı dileriz ama, bazı oyuncular bu konuda özel bir kontenjana sahip.
Çok büyük ihtimalle, Kidd’i kariyerinden yıllar sonra bile hatırlamamıza sebep olacak özelliği, kendisinin bir triple-double makinesi olmasıdır. Kidd, aynen Magic gibi, standart bir oyun kurucudan daha uzun olan boyunun ve sağlam fiziğinin avantajıyla kariyeri boyunca 100’den fazla triple-double’a imza attı, ve de onu sevenlerin delirmesine sebep olacak şekilde 70 kez kadar da triple-double’ı ufak farklarla kaçırdı. Burada mühim bir nokta var tabii. Bu lig, triple-double yapmak için pota dibinde kendi şutunu kaçıran adamlar görmüşken (isim vermeye gerek bile yok), yine bu ligin gördüğü en iyi oyun kuruculardan biri olan bu adamın, defalarca bir sayı veya ribaundla (ki genelde sayıyla oluyor) sayısız triple-double kaçırmasını nereye koyabiliriz, nasıl tanımlayabiliriz? Eğer rakamlarla uğraşan bir adam olsaydı Kidd, şu an pek ala Big O’nun rekorunu kırmış olabilirdi. Ama onun bu işlerle pek alakası yok.
Bu geride bıraktığımız 10 yılın en büyük 2 oyun kurucusu olan Kidd ve Nash’in kariyerlerinin başı denebilecek bir dönemde aynı takımda birlikte yer alması, belki de bir işaretti. İlk 2.5 sezonunu Mavericks’te geçiren Kidd, 96 yılında Phoenix’in yolunu tuttu. Ve burada 97-98 sezonunun sonuna kadar hem Nash, hem de başka bir büyük oyun kurucu Kevin Johnson ile birlikte oynadı. Bu 3 büyük oyuncunun kısa da olsa, bir dönem aynı formayı paylaşması için, NBA tarihinin ilginç olaylarından birisi diyebiliriz sanırım. Bu zaman dilimi, Nash’in Dallas’a gitmesiyle son buluyor.
Ve bu ikilinin kariyeri -yine ilginçtir- genellikle Dallas Mavericks-Phoenix Suns ekseninde geçiyor. Büyük ihtimalle ikisi de takım değiştirmeden kariyerlerini bu takımlarda bitirecekler ve, oyunculuk yıllarının büyük bir kısmı bu takımlarda geçmiş olacak. Muhtemelen ikisinin forması da emekli edilecektir.
Yine Nash üzerinden devam edelim. Bu 2 oyun kurucunun da, takımlarını çok yükseklere taşıdığı dönemler var, bildiğiniz gibi. Ve bu dönemlerde doğal olarak, bu oyuncuların isimleri MVP tartışmalarında geçti çokça. Nash, Suns’ın ligde çılgın attığı ilk yıllarda 2 kez bu ödülü kazandı. Ki bunlardan bir tanesi, yani 05-06 sezonunda olanı, çokça tartışmalı bir karardır. O sezon ligde maç başına 35 sayı atan bir tanımlanamayan varlık vardı çünkü. Kendisine bir sezon geç verildi hak ettiği ödül.
İkincisi ekstra sayılabilir. Sonuçta bir kere bu ödüle layık görüldü Nash. Fakat Kidd, Nets’i finale çıkardığı dönemde, 2 sezon boyu MVP için en büyük favorilerden biriyken, o 2 sezon da Tim Duncan’a gitti ödül. Kişisel bakacak olursak; Tim Duncan benim en sevdiğim oyuncudur fakat, o 2 sezondan birinde ödülü Kidd’e verebilirlerdi. Kidd’in çok umurunda olacağını sanmıyorum ama, hakediyordu. Önemli olan bu. O takıma kattıkları, o takımı alıp finale taşıması, kesinlikle bu ödülü getirmeliydi kendisine.
Şimdi Dirk Nowitzki ile birlikte, lige ilk adım attığı takımda Kidd. Favorilerden olmasalar da, yüzük için iddialı takımlardan biri Dallas. Lig sonundaki duruma göre, kolayca Batı finaline de çıkabilirler. Eğer formda ve konsantre olurlarsa, NBA finalini de görebilirler. Bunları yapabilecek kadroya ve, en önemlisi de onları sürükleyebilecek ve yönetebilecek lidere sahipler. Eğer olmazsa da, 1 sezon daha o burada.
Cem Tokatlıoğlu