Etiket arşivi: Ersan İlyasova

Eurobasket 2011’de 2. Tura Kötü Başladık

A Milli Basketbol Takımımız Fransa’ya şansız bir şekilde kaybederek 2. tura kötü bir başlangıç yaptı. Maçı 64-68 kazanan Fransa Çeyrek Finali garantiledi. A Milli takımızın ise kalan 2 maçı kazanması durumunda çeyrek final için önü açılacak.

Maça hızlı başlayan millilerimiz 8 sayılık fark yakalasa da hızlı Fransa oyuncuları farkı hemen kapatıp öne geçtiler ve bir daha onları geçmemize izin vermediler. Maçın kopma noktası 3. periyot sonunda yediğimiz 2 üçlükle 13 sayıya çıkması olsada her zamanki gibi geri dönmeyi başardık. Farkı 2 sayıya kadar indirmeyi başardık hücum sırası bizde iken Kerem Tunçeri boş üçlüğü kaçırdı. Elimze gelen fırsatı tepmişken 6 saniye kala maçı uzatma sanşını topu oyuna sokamayarak kaybettik. İki büyük hatanın sonucunda Fransa’yı çeyrek finale uğurlarken biz yine kendimizi zora soktuk.

Maçın sonunda yapmış olduğu ribaunt, blok ve basket faullerinden dolayı Ersan İlyasova’yı kutluyoruz. Maçın İstatistikleri ise şu şekilde oluştu.

TÜRKİYE: 64 – FRANSA: 68
Salon: Siemens
Hakemler: Fabio Facchini (İtalya), Seffi Shemmesh (İsrail), Sergey Mikhaylov (Rusya)
Türkiye: Ender Arslan 2, Ömer Onan 8, Hidayet Türkoğlu 13, Ersan İlyasova 10, Ömer Aşık 10, Kerem Tunçeri, Oğuz Savaş 6, Emir Preldzic 11, Sinan Güler, Enes Kanter 4
Fransa: Tony Parker 20, Batum 13, Gelabele 3, Diaw 3, Noah 7, Seraphin 2, Kahudi 8, Traore 8, Pietrus 4, Nando de Colo
1. Periyot: 14-12
Devre: 27-31
3. Periyot: 44-57

 

 

 

12 Dev Adam Kadro Belli, Hedef Belli

A Milli Basketbol Takımımızın Avrupa Basketbol Şampiyonası Eurobasket 2011’de mücadele edeceği 12 kişilik oyuncu kadrosu belli oldu.

31 Ağustos 18 Eylül tarihleri arasında Litvanya’da gerçekleşecek olan Avrupa Şampiyonasında hedef olimpiyat oyunlarına gitmek ve madalya almak. Umarım Madalya’nın rengi bu kez altın olur. Bu potansiyele sahip olsakta işimiz hiç kolay değil. Rakiplerimizde en az bizim kadar güçlü ama iyi konsantre olup bunların arasından sıyrılmamız gerekmekte.

 

İşte kadroda bulunan 12 dev adam:

Cenk Akyol, Ender Arslan, Kerem Tunçeri, Sinan Güler, Emir Preldzic, Oğuz Savaş, Ömer Onan, Ömer Aşık, Ersan İlyasova, Hidayet Türkoğlu, Enes Kanter, İzzet Türkyılmaz.

 

Muhtemel İlk 5

Kerem Tunçeri : Milli takımızın 1 numaralı oyun kurucu. Onun iyi oynaması kazanmamız anlamına geliyor.

Ömer Onan: Kendini geliştirmenin yaşı yoktur buna en güzel örnek Ömer Onan. Kilit savunmacı ve en önemli dış skorerimiz.

Hidayet Türkoğlu: Artık basketbolu olgunluğuyla oynuyor , şut yüzdesi bizim turnuva sıralamızı belirler. Kaptanımıza güvenimiz sonsuz. Takımı en iyi şekilde yöneteceğine ve elinden geleni yapacağına eminim. Böyle kariyere bir de olimpiyat madalyası eklemesi gerekiyor.

Ersan İlyasova: İyi oyununa her zaman ihtiyacımız olan oyuncumuz. Skorer kimliğine ihtiyacımız olacak.

Ömer Aşık: Artık kendine daha çok güveniyor ve pozisyonları tek el smaçla da bitiriyor. Ancak oyuncumuza ikili oyun hazırlamak ve onu sürekli hatırlamak gerekiyor. Faul yüzdesi de gelişti. Umarım %65 üzeri atabilir. Bloklarla da pota altını kararması lazım.

 

Benç

Ender Arslan: Her ne olursa olsun oyuna bir enerji getirdiği kesin. Süpriz skor bulan oyuncumuz olabilir. Uzunlara da ikili oyun hazırlayabilir.

Sinan Güler: İşte gerçek enerji veren isim. Gerek savunması gerekse korkusuz içeri dalışlarıyla etkili olabilecek bir oyuncumuz.

Emir Preldzic: 3. oyun kurucumuz,  iki ve üç numaralı pozisyonlarda ihtiyaç duyulacak isim. 4 kısaya dönersek 4 numarada oynar. Ondan kritik sayılar ve savunma katkısı bekliyorum.

Cenk Akyol: Ondan bolca 3 sayı bekliyoruz. İsabetli her şutu oynama süresini arttıracaktır, savunmada adam kaçırmaması şartıyla.

Enes Kanter : Kendisini göstermesi için bundan daha iyi bir platform olamazdı. Tüm gücünü vererek NBA Draftının 3. numarası olduğunu göstermeli. Alacağı hucum ribauntları sonucu basket faullerini bekliyoruz.

Oğuz Savaş: Oğuz’a bu yıl çok iş düşecek. Çünkü artık 2. uzunumuz konumunda. Oyuna girdiğinde skor katkısı bekliyoruz.

İzzet Türkyılmaz: Kadrodaki uzun oyuncu sıkıntısından dolayı kendisine yer edinmiş genç pivot oyuncumuz. Pek forma şansı bulamayabilir ama kazanabileceği tecrübe ile kendini geliştirip önümüzdeki yıllar milli takımımıza hizmet edebileceğini göstermeli.

Koç Orhun Ene: Maçın başından sonuna kadar oyun disiplininden kopmadan takımımızı yönetmesi gerekiyor ve tabiki maç sayısı fazlasından dolayı rotasyonu iyi kullanmalı. Oyuncu seçimi konusunda sadece Furkan Aldemir / İzzet Türkyılmaz seçimi tartışılsa da ben Ona ve seçimlerine saygı duyuyorum. Değerli hocama ve milli takıma başarılar diliyorum.

 

12 Dev Adam’ın bizi yine gurulandırarak madalya almasını istiyoruz. Bu kez kolay olmayacak ama başarmak zorundayız. Grubumuz ve çapraz grubumuz çok zorlu buradan sıyrılırsak finale kadar önümüz açık. Ama önce bir şu grubu atlatalım..

 

A Milli Takım’ın A Grubu maç programı şöyle:

31 Ağustos Çarşamba: 17.45 Türkiye-Portekiz
1 Eylül Perşembe: 17.45 Türkiye-Büyük Britanya
2 Eylül Cuma: 21.00 Türkiye-Litvanya
4 Eylül Pazar: 17.45 Türkiye-Polonya
5 Eylül Pazartesi: 17.45 Türkiye-İspanya

 

Bekir Sıddık KOÇ


 

2010 Yılının En İyi Avrupalı Basketbolcuları Açıklandı

FIBA üyesi 49 Avrupa ülkesinin basketbol federasyonunu biraraya getiren FIBA Avrupa, halkın ve uzmanların oylamasının ardından Sırp Milos Teodosic’i Avrupa’da 2010’un basketbolcusu seçti. Sıralamada, Hidayet Türkoğlu 6, Ersan İlyasova ise 7. sırada kendisine yer buldu.

Eurolig’de geçen yıl en iyi oyuncu seçilen Olympiakos’un oyun kurucusu Teodosic, 2008 ve 2009’un en iyi oyuncusu İspanyol Pau Gasol gibi bir başka NBA oyuncusu Alman Dirk Nowitzki’nin önünde yer aldı.

FIBA Avrupa’nın listesine Hidayet Türkoğlu 6, Ersan İlyasova da 7. sıradan girdi.

Oylamada, 2010 yılının en iyi kadın basketbolucu olarak Çek Hana Horakova, Fransız Sandrine Gruda ve İspanyol Amaya Valdemoro’nun önünde yer aldı.

FIBA Avrupa’nın 2010’un en iyi basketbolcusu sıralaması şöyle:
1. Milos Teodosic (Sırbistan)
2. Pau Gasol (İspanya)
3. Dirk Nowitzki (Almanya)
4. Linas Kleiza (Litvanya)
5. Juan Carlos Navarro (İspanya)
6. HİDAYET TÜRKOĞLU (TÜRKİYE)
7. ERSAN İLYASOVA (TÜRKİYE)
8. Dimitris Diamantidis (Yunanistan)
9. Luol Deng (İngiltere)
10. Andrea Bargnani (İtalya)
11. Goran Dragic (Slovenya)
12. Omri Casspi (İsrail)
13. Nicolas Batum (Fransa)
14. Timofey Mozgov (Rusya)
15. Nikola Pekovic (Makedonya)

Ersan’ın 23 Sayı 13 Ribaundu Galibiyete Yetmedi

Golden State ile Temsilcimiz Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks’ın karşı karşıya geldiği maçta, gülen taraf ev 100-94’lük skorla sahibi ekip Golden State oldu.

Bogut’un sakatlığı sebebiyle oynamadığı maçta Milwaukee üst üste 3. galibiyetini alırken takımının en skorer ismi olan Ersan İlyasova’nın çabaları yetmedi. Kaşılaşmada 23 sayı 13 ribaunt 2 asist 1 blok ile oynayan Ersan İlyasova Gecenin uluslararası oyuncu oldu.

Milwaukee’de ayrıca Maggette 21 sayılık katkı sağlarken, Delfino ise 20 sayı 8 ribauntluk katkı sağladı. Jennings ise sadece 2 sayı da kaldı.

Golden State’de ise Monta Ellis 24 sayı 6 asistlik performansı ile takımını galibiyete taşımayı başardı.

5 Temsilcimiz de Sahadaydı

Ömer Aşık‘ın 4 dakika 41 saniye aldığı maçta, Ömer Aşık 1 ribaunt ile oynarken takımı Chicago Bulls, Charlotte Bobcats’e 96-91 yenildi.

Semih Erden 33 dakika süre alarak takımının sahada en çok kalan oyuncusu olmayı başardı.Semih’in 10 sayı 9 ribaunt ile oynadığı karşılaşmada Boston Celtics, Sacramento Kings’i 119-95 yendi.

Ersan İlyasova ilk 5 başladığı karşılaşmada 34 dakika alıp 11 sayı 10 ribaunt ile double duble yapmayı başardı ancak takımı Milwaukee Bucks’ın San Antonio Spurs’e 84-91 yenilmesine engel olamadı.

Mehmet Okur 12 dakida süre aldığı karşılaşmayı 10 sayı 2 ribaunt ile tamamlarken Utah Jazz New York Knicks’i 131-125 yenmeyi başardı.

Hidayet Türkoğlu‘nun 34 dakika forma giydiği ve Hidayet’in 3lüğü ile uzatmaya giden maçta Orlando’nun 9 maçlık galibiyet serisi son buldu. New Orleans Hornest- Orlando Magic’i 92-89 yenerken Hidayet, 8 sayı 4 asist, 3 ribaunt ile oynadı.

Gecenin Uluslararası Oyuncusu Ersan

Milwaukee Bucks deplasmanda New Jersey Nets’i 115-92 yenerken Ersan İlyasova göstermiş olduğu performans ile nba tv tarafından gecenin uluslararası oyuncusu seçilmeyi başardı.

Maçta 40 dakika süre alan Ersan, 22 sayı – 13 ribaunt- 4 asist – 3 top çalma – 1 blok istatistikleriyle maçı tamamladı.

Geçtiğimiz maçlarda yine ilk 5 başlamasına rağmen az süre alan Ersan bu  karşılaşmada almış olduğu süreyi çok iyi değerlendirdi, 14 de 10 saha içi, 3 de 2 serbest atış isabeti ile toplam 22 sayı üretmeyi başaran Ersan takımının en önemli parçalarından birisi olduğunu gösterdi.

Hidayet, Ersan’ı da Geçti

Orlando Magic evinde konuk ettiği Milwaukee Bucks’ı 97-87 mağlup ederken iki temsilcimiz Hidayet Türkoğlu ve Ersan İlyasova karşı karşıya geldi.

Üstüste 7. galibiyetini alan Orlando Magic’te Hido 34 dakika sahada kalırken, 13 sayı- 4 ribaund- 3 asistle oynadı. Maça ilk 5’te başlayan Ersan ise 17 dakika süre aldı ve 5 sayı,7 ribaund ile oynadı.

Gecenin Uluslararası Oyuncusu Ersan

NBA’de bu sabaha karşı oynanan Milwaukee Bucks-Dallas Mavericks maçında gülen taraf 99-87’lik sonuçla Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks oldu.

Maça ilk 5 başlayan ve 36 dakika süre alan temsicimiz karşılaşmada etkili bir oyun sergileyerek gecenin uluslararası oyuncusu seçilmeyi başardı. 16 sayı 17 ribaund ile maçı tamamlayan Ersan, almış olduğu 17 ribaund ile kariyer rekorunu kırmış oldu.

NBA’deki Temsilcilerimiz

Şuan itibariyle 64. sezonunu yaşadığımız NBA’de ilk sezondan itibaren (1946/47), bu oyunu bulan Amerikalı ağabeylerimizin yanında, eski kıtalardan gelen yabancı oyuncular boy gösterdi hep. Yeni kıtanın yeni sahiplerinin icat ettiği bu sepet oyununa katılan ilk yabancı cengâver olan Henry Biasatti’den sonra 2010/11 sezonunda tam 84 uluslararası basketbolcu ter dökmekte basketbolun zirvesi NBA’de.

Basketbolun Türkiye’de de geldiği noktayı düşündüğümüzde NBA seviyesinde oyuncularımızın olması tabii ki tesadüf değil. Semih ve Ömer’in de katılmasıyla 2010/11 sezonunda NBA’de mücadele edecek sporcularımızın sayısı 5’e yükseldi ve bu, şuanda toplam sporcu sayısı bakımından 11 tane oyuncuyla temsil edilen Fransa’nın arkasından ikinci sırada olduğumuzu gösteriyor ki bu da bizleri gururlandıran en önemli tablolardan birisi olmuş durumda. Şimdi bizleri temsil eden bu 5 oyuncumuzun performanslarına bir göz atalım.

Hidayet Türkoğlu
Hedo draftta seçilen ilk Türkiye doğumlu oyuncu olarak NBA’e adım attığında binlerce mil uzakta bir millet, bu sefer şansımızın tutmasını, bu ümit vadeden gencin ligde kalıcı olmasını diliyordu. Beklentiler sadece bu kadardı zira bir önceki oyuncumuz sadece 1 sene kaldığı NBA’de iki takımda toplam 19 maç oynayabilmişti. Küçük düşünmek için yeterli bir sebep sanki… Bandı biraz ileri sarıp 2010 yılı Aralık ayına geldiğimizde Hidayet Türkoğlu’nu 5 yıl 53 milyon $ bir kontrata sahip, 2008/09 sezonunda liderliğini yaptığı (özellikle son periyotlarda) takımı (Orlando Magic) NBA Finaline taşımış, aynı sezon MIP ödülüne layık görülmüş bir veteran olarak karşımızda… Final oynadıktan sonra Magic yönetiminin katakullisine karşılık Toronto’ya imza atan Hedo, Raptors’da Magic’deki rolünü bulamayıp sabit şutör gibi kullanılınca kötü bir sezon geçirdi ve Suns’a takas oldu bu sezon başında. Burada da kendinden farklı işler istendi, 4 numaraları savunmak zorunda kaldı ve sonunda beklenen oldu ve ilk 5’teki yerini atletik forvet Hakiim Warrick’e kaybetti. Herşey kötü giderken işler tersine döndü ve yapılan takas sonucunda Hido kendini tekrardan Orlando’da buldu ve artık ilk 5 başlıyor takımına önemli katkıda bulunuyor.

Mehmet Okur
Hidayet’in ilk sezonundaki gösterdiği ışıltı (çaylak ikinci beşine seçilmek gibi) gözlerin Türkiye semalarına dönmesini sağlamıştı. Takip eden NBA Draftında (2001) yine Efes Pilsen için (Hedo gibi) oynayan uzun zayıf çocuk 38. sıradan Pistons tarafından seçiliyordu. Herkes bunun büyük bir başarı olduğunu, Mehmet’in bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini söylüyordu. Ancak Mehmet herkesin şaşkın bakışları arasında doğru olanı yaptı ve Efes Pilsen’le bir yıllık yeni bir sözleşmeye imza attı ve Suproleague’de edineceği tecrübe sonrası NBA’in kapısına dayanmayı tercih etti. Sezon sonunda soluğu karların şehri Detroit’te alan Memo Pistons’la iki yıllık anlaşma yaptı ve anlaşma bittiğinde Memo elinde bir şampiyonluk yüzüğüyle Salt Lake City macerasına başlıyordu, kafasında yeni bir hedefle; All-Star olmak! Şimdi 2010 Aralık ayından geriye baktığımızda Memo bir şampiyonluk yüzüğü ve 2007 NBA All-Star takımına seçilme onuruyla, takımın ilk 5 pivotu ve haliyle ligin de elit Pivotlarından biri olarak sakatlıktan dönmeyi beklemekte. Maalesef geçtiğimiz sezon yaşadığı aşil tendonu sakatlığı onun 7 aydan fazla parkelerden uzak kalmasına neden oldu. Ama şimdilerde yeniden parkelere adım atan Memo şimdilik bençten gelse de bi kaç maç sonra ilk 5deki yerini alacaktır.

Ersan İlyasova:
“Kırım’lı bir çocuk varmış, Türk yapmışlar çok yetenekliymiş…” Onunla ilgili ilk duyduklarımız bunlardı. Ülker altyapısında parlayan bu genç adam için ileride NBA’e ilk turda hatta ilk sırada seçileceği konuşuluyordu. Ancak o menajerine uydu, acele etti. Daha Ülker A takımıyla bir sezon oynamış ve çok parlak istatistiklere imza atmamışken ve daha sonra kötü bir sakatlık geçirmiş olmasına rağmen 2005 NBA draftına girdi ve Bucks tarafından 36. sıradan seçildi. 2005/06 sezonunu D-League’de geçiren Ersan ikinci sezonunda da aradığını bulamadı ve Avrupa’ya dönüp Barcelona’yla imzaladı. Barcelona’da geçen iki müthiş sezonun ardından 2009’da Bucks ile 3 yıl 7 minyon $’luk bir anlaşma imzaladı ve ait olduğu yere geri döndü. Şu anki durumuna bakacak olursak Bucks gibi kararsız (en hafif tabir bu maalesef) bir takımda (Ersan varken Gooden’a dünyanın parasını yatırmalarına daha ağır şeyler söylenir ya aslında neyse) kenardan gelerek katkı yapmakta ve şutör-ribaundcu bir forvet olarak ligde saygı görmekte. Ancak şu istikrar sorununa da bir çare bulması durumunda eminim ki çok daha iyi yerlere gelecek. Ama bunun için birkaç yıl ve daha mantıklı bir takım gerek sanırım…

Semih Erden:
Eminim Semih Erden deyince herkes sevgili Murat Murathanoğlu’nun sesini hatırlıyordur; “se se semih erden semi semih erden…” Semih Erden NBA’e ihraç ettiğimiz yeni oyuncularımızdan biri. 2009/10 sezonunda Fenerbahçe Ülker ile çok başarılı bir sezon geçirip ardından Dünya Basketbol Şampiyonası’ndaki tarihi başarıda büyük pay sahibi olan Semih, 2008 draftı 60. sıradan kendisini seçen takım Celtics’e bu yaz imza attı. Perkins ve Shaq’in sakatlıkları, Jermaine O’Neal’ın da oynayacak durumda olmaması dolayısıyla takımda süre bulmaya başladı ve Shaq’in yokluğunda da ilk 5 başladı. NBA’de şampiyonluktan başka bir şey düşünmeyen, böyle veteran bir takımda bir çaylak olarak 19. maçında ilk 5’e yerleşip ikinci maçında 40 dakikada 10 sayı 7 ribaund 4 blokla oynaması takdire şayan bir durumdur. Tabii ki sakatlar iyileştiğinde Semih tekrar benche döndü ancak o çok büyük bir adım attı ve kenardan gelerek takıma verdiği enerji çok değerli…

Ömer Aşık:
Semih’le hemen hemen aynı kadere sahip bir genç Ömer Aşık. O da özellikle geçen yıl Fenerbahçe Ülker’de oynadığı dönemde (sözleşmesini yenilemediği için kadro dışı kalmıştı sezonun ikinci yarısı) dikkatleri üzerine çekmişti. O da 2008 draftında ama 36. sıradan Portland tarafından seçildi. Ama sonra hakları Bulls’a gönderildi. O da 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda savunmasıyla rakip takımları çıldırtan Türk Milli Takımı’nın bir parçasıydı. Semih’in aksine daha çok savunma yönü ağır basan bir oyuncu olan Ömer’i çoğumuz sokamadığı serbest atışlarıyla hatırlamaktayız. Hücumdaki dezavantajlarına rağmen savunma uzmanı Tom Thibodeau’nun Bulls coachu olması, O’nun sezon başından beri düzenli olarak kenardan takıma katkı yapmasının en büyük sebebi olsa gerek… Serbest atışları da yükseliş göstermekte hem; bu sezon %50 civarı atmakta..

Mehmet Buğra Çiçek



Engin Atsür Röportajı

“Amerika’ya küçük bir çocuk olarak gittim, büyük bir adam olarak döndüm”

Engin Atsür

Basketbola Geleceğin Yıldızları Spor Okulları’nda, 8 yaşında başlayan Engin Atsür, 2 yıl sonra Efes Pilsen Spor Kulübü’ne geçti. Pertevniyal ile geçirdiği bir sezonun sonunda burs alarak eğitiminine Kuzey Karolina Eyalet Üniversitesi’nde devam ederek, 4 yıl boyunca North Carolina Üniversitesi’nin önemli oyun kurucularından oldu. Son senesinde 11.3 sayı, 2.9 ribaund ve 4.2 asist ortalamaları ile mezun olan Atsür, 2007-2008 sezonunda Benetton Treviso takımında forma giydi. 10 ULEB CUP maçında forma giyen Engin Atsür ULEB CUP’ı, 2.1 sayı, 1.2 ribaund ve 1.3 asist ortalamaları ile tamamlarken, 31 lig maçını 4.4 sayı, 1.1 ribaund ve 1.1 asist ortalamaları ile tamamladı. 2008-2009 sezonunda Efes Pilsen forması giyen Milli oyuncu, 6 maçta oynarak 2.5 sayı ortalaması ile sezonu tamamlarken, Teknosa Türkiye Kupası ve Beko Basketbol Ligi Şampiyonluğu yaşadı. Milli Takım formasını 111 kere giyen Engin Atsür, 2006 yılında Japonya’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda 7.9 sayı, 1.6 ribaund ve 1.6 asist ortalamaları ile oynarken, Polonya’da gerçekleştirilen Avrupa Şampiyonası’nda maç başına 3.3 sayı ortalaması ile forma giydi.

Basketbola babasının teşviği ile başlayan Engin Atsür, o dönemde basketbolun hayatında bu kadar büyük bir önemi olacağını düşünmediğini ama şu an geriye dönüp baktığında  “İyi ki babam bizi oraya yazdırmış ve basketbola başlamışım” dedi.

Eğitimin insan hayatında çok önemli olduğunu belirten genç oyuncu, yanlış kararlar alınmaması gerektiğini ve eğitime devam edilmesinin çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.

3SAYI: Çoğu basketbolcunun aksine sen liseden sonra eğitimine devam ettin. Bu kararı almanda neler etkili oldu?

E.A: Eğitimime Amerika’da devam etme kararı almamda en büyük etken ailemdi. Küçüklüğümden beri ailemin böyle bir düşüncesi vardı, abime ve bana bu düşüncelerini aşıladılar ve biz de zamanla bu düşünceyi benimsedik. Abim benden 3 sene önce burs alarak Amerika’ya gitti. Ben de onun yolunu izleyerek eğitimime Amerika’da devam ettim. Tamamen ailemin teşviği ile oldu.

3SAYI: Pertevniyal deneyiminden sonra NCAA’de North Carolina Üniversitesi ile çok başarılı 4 yıl geçirdin, oradaki deneyimlerin ve bu deneyimlerin sana kazandırdıkları nelerdi?

E.A: Şu anda geriye dönüp baktığımda orada çok fazla deneyim kazandığımı görüyorum, NCAA’de ki deneyimlerimin bana kesinlikle çok pozitif etkileri oldu. Ben oraya küçük bir çocuk olarak gittim ve büyük bir adam olarak döndüm. 4 sene boyunca yalnız yaşadım ve hayatın birçok zorluğu ile tek başıma mücadele ettim. Yalnız olmak çok zordu ama bunun beni olgunlaştırdığını düşünüyorum. Üniversitede aldığım diplomanın öneminden bahsetmeme gerek yok aslında ama ne kadar basketbolcu olsamda, ben hala üniversite eğitimini tamamlamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Orada işletme okudum ve işletme diplomam var. Ama orada bulunmamın en büyük etkisi Amerika gibi önemli bir ülkenin hayat tarzını, oranın kültürünü almış olmam. Bu durum benim dünya görüşümü çok fazla değiştirdi.

3SAYI: Roy Williams senin için “Türkiye’de yeni bir Engin olduğu zaman hemen haber verin” demişti, bu senin onlar adına ne kadar önemli bir oyuncu olduğunun kanıtıydı. Roy Williams için neler söyleyebilirsin?

E.A: Roy Williams Amerika’da çok önemli bir coach. Şu anda aktif olarak coachluğa devam etmesine rağmen aynı zamanda “Hall of Fame” dedikleri efsaneleşen yapının içinde. 2004’te Amerika Milli Takımı Türkiye’ye geldiğinde orada yardımcı antrenördü. Dediğim gibi kendisi çok önemli bir antrenör, benim için böyle güzel şeyler düşünmesi ve söylemesi çok gurur verici.

“Sporun okullara girmesi çok önemli”

3SAYI: NCAA’de oyunculara hem eğitim hayatlarını hem de basketbol hayatlarını aynı anda devam ettirebilmeleri için çok büyük bir şans tanınıyor ama maalesef ülkemiz şartlarında bu pek uygun değil. Bu konuda neler söyleyebilirsin?

E.A: Bu sistem sadece Amerika’da var ve uyguladıkları mantık; sporun okullara girmesi. Bizde ise altyapı kulüpleri bulunuyor, çünkü sportif aktivitelerde bulunmayan çok fazla okul var ve spor yapmak isteyen gençleri altyapı kulüpleri destekliyor. Bu aslında çok yorucu bir durum. Hele İstanbul gibi büyük bir şehri düşündüğümüz zaman, o yaştaki bir çoçuğun o yorgunlukla okul-antrenman-ev üçlüsü arasında gidip gelmesi saatlerini alacaktır. Çocuklar spora yönelince okulu ikinci plana atıyorlar, halbu ki ailelerin daha büyük bakmaları lazım bu olaylara. Aileler gençleri yanlış yönlendiriyor, çünkü başarılı olup, sporcu olur ve iyi bir maddi geliri olur diye düşünüyorlar. Ama maalesef böyle olmuyor bu işler, belki 100 çocuktan 2 tanesi üst seviyede bir oyuncu olabiliyor. Diğerleri ise eğitimlerini de geri plana ittiklerinden daha geride kalıyorlar. Burada önemli olan sporun okullara entegre olması ve burs olanağı sağlayarak öğrencileri spora teşvik ederken, eğitimlerini de tamamlamalarına fırsat tanımaları. Sonra ileride bir seçim yapabilme şansı tanınmalı, iş hayatına eğitimi ile devam edebilir ya da profesyonel oyuncu seviyesinde oynayabilir. Bu fırsatlar maalesef bizde bu kadar rahat bir şekilde tanınmıyor.

3SAYI: Bazı genç oyuncularımız için ABD’de lise ya da NCAA de oynama fırsatı doğuyor. Sence bu şanşı nasıl değerlendirmeliler? Gitmeleri onlara neler kazandıracaktır?

E.A: Bu karar insanın hayattan ne istediğine bağlı. Amerika’da eğitim ve spor hayatlarını beraber devam ettirebilmeleri gibi bir şansları varken bence bunu, fırsatı olan genç oyuncular değerlendirmeliler. Gitmeleri hem hayat görüşlerine hem de eğitimlerine çok şey katacaktır. Orada basketbola üniversite seviyesinde amatör olarak devam etseler bile ileride bu onlara artı olarak geri dönecektir. Sabırlı olmaları gerekiyor. Türkiye’de oynayıp para kazanmaya odaklanmaları yerine, uzun vadede bu eğitimin onlara neler katacağını düşünmeleri lazım. Sonuçta o yaşlarda kazanılan para hayatlarını kurtaracak bir para olmayacak, o yüzden eğitim alarak kendilerini geliştirmeleri daha doğru geliyor bana.

“Yaşadığım sakatlık olmasaydı, belki NBA’i denerdim”

3SAYI: NCAA’de oynarken NBA’de oynayacağına kesin gözüyle bakılıyordu fakat  bu olmadı. Sence NBA’in gerçekleşememe nedenleri nelerdi?

E.A: NBA’de oynamayı çok isterdim, ama girmenin ve ayakta kalmanın zor olduğu bir lig orası. Ayrıca daha atletik bir yapıya sahip olmak lazım. Avrupa ile kıyasladığımız zaman daha farklı bir oyun sistemine sahipler. Son senemde yaşadığım sakatlık beni çok etkiledi, sezonun yarısından fazlasında forma giyemedim. Bu sakatlığım olmasaydı belki şansım olabilirdi ama bu beni o kadar da üzmüyor. Çünkü NBA tarzı bir oyuncu olduğumu düşünmüyorum, NBA’de atletiklik çok önemli. Avrupa’daki oyun sisteminde daha değerli olduğumu düşünüyorum. O yüzden şu anda olduğum yerden memnunum.

3SAYI: Üniversiteden mezun olduktan sonra profesyonel hayatına İtalya Ligi ile başlayıp Efes Pilsen’e transfer olduktan sonra şu anda Beşiktaş Cola Turka ile devam ediyorsun. Profesyonel hayatında aldığın kararlar, yaşadıkların sende neler değiştirdi?

E.A: Hayatımızda farklı etkenlerin bir araya gelmesiyle kariyerimizi o yönde değişiklikler yaparak oluşturuyoruz. Benetton benim için çok iyi bir başlangıç oldu. Aslında 2 senem daha olmasına rağmen gelişen şartlardan çok memnun olmamaya başlamıştım ve bu yüzden Türkiye’ye geri dönme kararı aldım. Yine yaşadığım talihsiz bir sakatlık oldu, onunla boğuşarak geçti senem, ameliyat olmak zorunda kaldım ama çok şükür sakatlığımdan kurtuldum. Şu anda Beşiktaş ile hem bireysel anlamda hem de takım olarak başarılı bir sezon geçirdiğimi düşünüyorum.

3SAYI: Bize sakatlığından ve toparlanma sürecinden bahsedebilir misin?

E.A: Ameliyatımı Amerika’da oldum. Çok ciddi bir ameliyattı ama çok başarılı geçti. Rehabilitasyon sürecini de North Carolina Üniversitesi’nde tamamladım, orada iyi baktılar bana. Sorunsuz bir şekilde atlattım, 3 ay içerisinde de toparlandım.

“Yaşanan olumsuzluklara rağmen, sezon sonuna doğru daha iyi bir performans yakalamak istiyoruz”

3SAYI: Beşiktaş Cola Turka bu sezon hem kadro hem de performans olarak en iyi senesini yaşıyor ve şampiyon olunucaksa bu takım; o sene, bu sene olarak değerlendiriliyor. Yaşanan ters olaylara rağmen basketbolunuzla adınızdan söz ettiriyorsunuz. Bu sezonu nasıl değerlendiriyorsun?

E.A: Bu sene kadro anlamında gerçekten çok güçlüyüz, ama şanssız bir sene geçiriyoruz. Herşey ardarda geldi, bir türlü tam takım olamadık, tam kadro sahada bulunamadık. Takım içi sorunlar, alınan cezalar ve yaşanan sakatlıklardan dolayı yakaladığımız ritim hep bir bozulmaya uğradı. Ama bu saatten sonra sezon sonuna doğru iyi bir form yakalamamız ve elimizden gelenin en iyisini yapıp sezonu mümkün olan en üst seviyede tamamlamamız lazım. Play-off’larda daha yukarıları hedefliyoruz. Önemli olanın sene sonundaki formumuz olduğunu düşünüyorum. Bence çok iyi bir sezon geçiriyoruz.

“Chatman bizim için önemli bir oyuncuydu”

3SAYI: Chatman Beşiktaş’ın kadrosunda ki en etkili oyunculardan biriydi ve aldığı cezadan dolayı bir süre kadroda olamayacak. Sence bu takımın gidişatını nasıl etkileyecek?

E.A: Chatman gerçekten çok başarılı ve bizim için de çok önemli bir oyuncu. Geçen seneden beri takımda ve Beşiktaş’ı çok iyi tanıyor. Yaşadığı olay bizim için çok ani ve beklenmedik oldu. Açıkçası çok da iyi olmadı ama yerine yapılan transferin de adaptasyon sürecini çabuk atlatacağını düşünüyorum. Chatman’ın boşluğunu en iyi şekilde dolduracağına inanıyorum.

3SAYI: Baktığımız zaman Beşiktaş’ta hücumda da sorumluluk alıyorsun ve oldukça başarılı maçlar çıkarıyorsun. Ama Milli Takım ve Efes Pilsen’de hücumda fazla sorumluluk almadığını görüyoruz.  Bu oyun tarzı antrenörün seçimimi yoksa sen mi böyle oynamak istiyorsun?

E.A: Her takımda alınan görevler ve roller farklı oluyor. Hangi takımda olduğun önemli değil, defans her zaman çok önemlidir. Ama bu takımda ofansif yönümü kullanma fırsatım oldu ve bu benim için çok önemli. Çünkü ofansif yönü kuvvetli olan bir oyuncuyum.

3SAYI: Beşiktaş taraftarı hakkında neler söylemek istersin?

E.A: Beşiktaş taraftarı çok özel bir seyirci. Her maça gelen aşıklar grubumuz var, tüm maşlarda köşede oturan. Sağolsunlar onlar bizi hiçbir zaman yalnız bırakmıyorlar. Aynı zamanda her maça gelen ayrı bir kitlemiz var. Onlara maç ayırt etmeden geldikleri ve bizi yalnız bırakmadıkları için ayrıca teşekkür ediyorum. Büyük ve önemli maçlara gelen taraftarlar sayesinde salon doluyor ve çok güzel bir atmosfer oluşuyor. Keşke her maç salonu doldursalar. Ama salonumuz dolmasa da basketbolu bilen bir seyirci kitlesine sahibiz. Bu da gerçekten bizim için büyük bir avantaj oluyor. Salon dolmasa bile gelen seyircilerle beraber güzel bir ritim yakalıyoruz.

3SAYI: Kendi özeleştirini yaptığın zaman en çok hangi alanda çalışman gerektiğini düşünüyorsun?

E.A: Daha istikrarlı bir seviyeye gelip, her maçı aynı seviyede oynamam lazım. Her maçta aynı defans ve ofansı göstermek çok önemli.

“Çift guardlı oyun sisteminin, takım açısından daha faydalı olduğuna inanıyorum”

3SAYI: İki oyun kuruculu sistemde daha başarılı olduğunu görüyoruz. 1 numara mı yoksa 2 numara mı oynamak daha verimli senin için?

E.A: Milli Takım’da genelde 1 numarada oynuyorum. Beşiktaş’da 2 numara olduğum zamanlar da oluyor. Çift guardlı sistemde pozisyonun çok fark etmiyor. İki guardın olmasının takım açısından da iyi olduğunu düşünüyorum, çünkü guard takımı oynatırken aynı zamanda kendi skorer özelliği var ise bunu da kullanabiliyor. Bence Beşiktaş’da bu sistem yerine oturmuş durumda ve iyi çalışıyor.

“Yaşadığım sakatlığa rağmen Tanjevic’in bana güvenmesi çok önemliydi”

3SAYI: Milli Takım kariyerinde 2002 yılında Avrupa Genç Milli Takım Şampiyonası senin için çok önemli bir dönemdi, şampiyonayı 22,3 sayı ortalaması ile tamamladın. O dönemdeki Genç Milli Takım ve performansın, şampiyona ile ilgili yaşadıkların neler?

E.A: Benim için çok özel bir şampiyonaydı çünkü amatörlükten profesyonelliğe bir geçiş dönemiydi. Altyapıda oynarken, kendinizi Avrupa’da ki diğer oyuncularla kıyaslama şansınız olmuyor. Ama Milli Takım’da olduğunuz zaman bu şansı elde ediyorsunuz, o yüzden benim için çok önemliydi. Bulunduğum seviyeyi anlamam ve kendimi geliştirmem açısından edindiğim ilk fırsatlardan biriydi. Bu yüzden benim için çok özeldi.

3SAYI: Yaşadığın sakatlığa rağmen Tanjevic’in sana ne kadar güvendiğini seni kadroya dahil etmesi ile görmüş olduk.

E.A: Tanjevic geçen sene yaşadığım sakatlığa rağmen bana güvenip beni kadroya aldı ve ona bu güveni için çok minnettarım. Zaten sakatlık sürecini atlatmıştım ve oynamaya hazırdım. İtalya’da ki Akdeniz Oyunları’nda ki turnuvada forma giydim ve orada iyi bir performans gösterdiğim için hazır olduğuma inandı ve kadroya dahil etti.

“Dünya Şampiyonası’nda seyircimizi de arkamıza alarak, şampiyonayı en iyi seviyede bitirmek istiyoruz”

3SAYI: Önümüzde A Milli Takım’ın hedefi olan 2010 Dünya Şampiyonası var. Dünya Şampiyonası ile ilgili görüşlerini alabilir miyiz?

E.A: Türkiye’de Dünya Şampiyonası gibi büyük bir organizasyonun yapılması hem ülkenin basketbolu hem de tanıtımı açısından çok büyük bir adım. Bu organizasyonun önemini tam anlayamamış durumdayız ama bunu elde etmek çok büyük bir başarı. Oyuncular açısından ise kendi evimizde böyle bir organizasyonda yer alıcak olmak çok heyecan verici. Oluşabilecek atmosferi gerçekten hayalimde canlandıramıyorum. Çok büyük bir ilgi olduğunu şimdiden görebiliyorum. Takımda kim olursa olsun 12 kişi elinden gelenin en iyisini yapcaktır.

3SAYI: Sence 2010 da 2006 da yakaladığımız takım ruhunu yakalayıp kendi evimizde de oynamanın verdiği avantajla final oynama şansımızı görüyor musun?

E.A.:Bana bir hedef belirlemek yanlış geliyor açıkcası. Burada önemli olan başarılı bir turnuva geçirmek. Belli bir basketbol ekolüne sahip olmak ve bulunduğumuz seviyeyi koruyup hatta daha da üstüne çıkmak hedefimiz olmalı. İstikrarlı olmak çok önemli. Final oynamamız çok büyük bir başarı olur ama bunun devamlılığı olmazsa eğer bu başarının hiç bir önemi kalmaz. Evimizdeki şampiyonayı seyircimizi de arkamıza alarak en iyi seviyede tamamlamak istiyoruz.

3SAYI: Hem Avrupa deneyimi hem de NCAA deneyimi olan bir oyuncu olarak Beko Basketbol Ligi hakkında bir değerlendirme yapmanı istesek neler söyleyebilirsin?

E.A: Bütçe olarak Avrupa ile kıyasladığımızda iyi bir seviyede olduğumuza inanıyorum. Bütün Avrupa’yı etkileyen bir ekonomik kriz var ortada ve bu kulüpleri de doğal olarak etkilemiş durumda. Bazı seneler her ligde olduğu gibi bütçelerde artış ve düşüş oluyor. Bütçe olarak iniş-çıkışın olması çok normal. Onun dışında ligin kalitesine baktığımızda ise, çok önemli oyuncular barındırıyoruz. Yabancı oyuncuları ve Milli Takım’da ki oyuncuları değerlendirirsek, kaliteli oyuncular bulunuyor. İyi bir ligimiz var ama daha da iyi olması gerekiyor. Türkiye’nin hakettiği seviyede olmadığına inanıyorum. Zamanla ligin daha da sertleşeceğini ve kalitesinin daha da artacağını düşünüyorum. Tabi bunu da Avrupa’da edinilen başarılarla karşılaştırarak anlayabiliriz. Şu anda açıkçası ULEB CUP ve Euroleague’de çok başarılı bir sezon geçirmedik. İleriki senelerde daha doğru stratejiler ile daha yukarılarda olacağımıza inanıyorum.

3SAYI: Beko All-Star’a değinirsek biraz ülkemizde bu tür eğlence amaçlı etkinlikler henüz çok yeni. Hem All-Star hem de 3SAYI şampiyonluğun ile ilgili neler söyleyebilirsin?

E.A: Bu sene ilk defa All-Star’a katıldım ve gerçekten çok keyif aldım. Ayrıca Kayseri’de yapılan salon çok güzel olmuş ve Kayseri halkının gösterdiği ilgi organizasyonun daha keyifli geçmesini sağladı. 3SAYI şampiyonluğuna gelirsek, o kadar iyi şutörün arasında birinci olmam organizasyondan had safada keyif almamı sağladı. Türk takımının Yabancı karmasını yenmesi ise ayrıca mutluluk veren bir olay.

“NBA’de mücadele eden takım arkadaşlarımı elimden geldiğince takip ediyorum”

3SAYI: Engin Atsür’ün NBA’ de en beğendiği oyuncuları ve favori NBA takımını öğrenebilir miyiz?

E.A: NBA’de Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur ve Ersan İlyasova’yı takip ediyorum ve kendileri ile de iletişim halindeyim. Takım olarak ise Phoenix Suns’a karşı sempatim var, Steve Nash’i çok beğeniyorum, onun basketbol tarzı çok hoşuma gidiyor. Ama Milli Takım arkadaşlarımı destekliyorum ve özellikle onların maçlarını takip ediyorum.

3SAYI: Biraz basketbol dışına çıkarsak, Engin Atsür sosyal hayatında basketbol dışında neler yapar, neler yapmaktan hoşlanır?

E.A: Vakit açısından çok geniş bir zaman dilimim olmuyor ve bu yüzden boş vakitlerimde genelde dinlenmeye çalışıyorum. Sporcu olduğum için özel hayatıma dikkat etmem gerekiyor sonuç olarak. Elimden geldiğince aileme ve arkadaşlarıma vakit ayırmaya çalışıyorum. İstanbul gibi muhteşem bir şehirde yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum ve sevdiklerimle güzel ve rahat bir şekilde zaman geçirmek için elimden geleni yapıyorum. Onun dışında doğa ile iç içe olmayı çok seviyorum.

“Yemek yemeği çok seviyorum”

3SAYI: Duyduğumuza göre yemeklerle aran çok iyiymiş

E.A: Evet, yemek yemeği gerçekten seviyorum. Özellikle daha önce tatmadığım tatları denemeye çalışıyorum. Elimden geldiği kadar yemek yapmaya çalışıyorum ama maçtan veya idmandan çıktıktan sonra o yorgunlukla yemek yapmak, onları toparlamak, bulaşık derken zorlanıyorum. Boş vaktim olduğunda yemek yapmaya çalışıyorum yine de. Ama en iyisi annemin yemeklerini yemek tabi ki, eğer şanslıysam haftada bir bu fırsat elime geçiyor.

3SAYI: Eğer basketbolcu olmasaydın, hangi mesleği seçerdin?

E.A: Söylediğim gibi basketbola 8 yaşında başladığım için bunu pek düşünme fırsatım olmadı. Bu kararları alabileceğim yaşa geldiğim dönemde karşımda başka seçenek yokmuş gibi geldi ve aklımda sadece basketbol olduğunu gördüm. Eğitimime de bu yönde devam ettim. Sporla iç içe olmaktan gerçekten çok mutluyum. Bir ofiste oturmak yerine sporun içinde olmak, çocukların eğitimiyle ilgilenmek bana daha ideal geliyor.

“Sporda yaptığım işlerle gündeme gelmek istiyorum”

3SAYI: Boxer Dergisi’nde katıldığın çekimlerle aslında basketbol dışında da modellik olarak başarışlı olabileceğini kanıtladın, bu konu ile ilgili neler söyleyebilirsin?

E.A: Aslında ben orada hiçbir şey yapmadım, nasıl durmam gerektiğini söylediler ve kıyafetleri seçtiler, bana yapacak birşey kalmadı. Benlik bir olay yoktu aslında orada. Ama model olmak gibi bir düşüncem yok şu an.

3SAYI: Hürriyet tarafından “Yılın En Seksi Sporcusu” seçildin, bununla ilgili neler düşünüyorsun?

E.A: Biraz şaşırdım böyle olmasına ama güzel birşey tabi bu. Ama ben sporcuyum sonuçta, sporda yaptığım işlerle gündeme gelmek daha çok hoşuma gidiyor. Böyle bir ünvana layık görmüşler, böyle düşündükleri için memnun oldum ben de. Gülümsetti beni.

3SAYI: Bayan basketbolseverler tarafından en çok takip edilen oyunculardan birisin. Bu yoğun ilgiyi nasıl karşılıyorsun?

E.A: Gösterilen ilgiden rahatsız olmuyorum, sonuçta bayanların ilgi göstermesi hoşuma gidiyor. Sevilmek güzel birşey. Beşiktaş gibi büyük bir camiada ve Milli Takım oyuncusu olunca ilgi de artıyor doğal olarak. Bu ilginin normal olduğunu düşünüyorum ve bu ilgi beni memnun ediyor. Elimden geldiğince tüm hayranlarımla konuşmaya çalışıyorum.

“İleride bende Sinan Güler gibi bir web sitesi açabilirim”

3SAYI: Sinan Güler ile tavla turnuvalarınızı duyuyoruz zaman zaman

E.A: Evet, Sinan ile Milli Takım’da boş vaktimiz olduğunda tavla oynuyorduk. Tabi Sinan’ın kendi web sitesi var, Twitter kullanıyor, oralarda yazmayı seviyor. Sinanla böyle tavla savaşlarımız oldu evet.

3SAYI: Peki Sinan Güler gibi hayranlarınla interaktif bir ortamda görüşebilmeni sağlayacak bir site yapmayı düşünmedin mi?

E.A: Açıkcası bunu düşündüm ben de, ama bu göründüğü kadar kolay değil. Siteyi açıp öylece bırakmamak lazım. Güncellemek, iletişimde olmak gerekiyor ve bu zaman alan bir süreç. Sinan bunu çok güzel bir şekilde uyguluyor ve doğru yapıyor. Hayranları ile iletişimde, güncel olaylar ile ilgili konuşuyor. Ama açıkcası bu onun çok zamanını alıyor. Böyle bir düşüncem var, fakat zaman belirtemem. Ne kadar zamanımı alacağını göz önünde bulundurarak, o vakti ayırabileceğim zaman açmayı düşünüyorum.

“Basketbol kariyerim sona erdiğinde spor hayatının içinde olmak istiyorum”

3SAYI: Kariyer hedeflerini öğrenebilir miyiz?

E.A: İleride hatırlanmak için bir şeyleri başarmış olmak gerekiyor. Avrupa, Türkiye ya da Milli Takım seviyesinde başarı olabilir. Önemli olan bu başarıları kazanmak. Kapasitemi maksimuma yakın kullanmam gerekiyor. Takımıma faydalı olarak, sevdiğim basketbolu oynayarak kendimden söz ettirmek istiyorum. Sonuçta çok zevk alarak oynuyorum basketbolu. Benim için en büyük hedef, zevk aldığım ve faydalı olabildiğim sürece en iyi performansımı sergileyerek forma giymek.

3SAYI: Son olarak henüz senin için çok erken olsa bile basketbol yaşantından sonra ne yapmak istiyorsun, bu camianin içinde olma niyetin var mı?

E.A: Şu anda açıkçası tam bilemiyorum, bu kararı vermek için henüz erken. Ama spor hayatından uzaklaşabileceğimi çok düşünmüyorum. İleride çocuklara yönelik bir organizasyonun içinde yer almayı istiyorum. Ama şu anda spesifik birşey belirtmek için çok erken.

3SAYI: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.

E.A: Röportaj için ben size teşekkür ediyorum.

Röportaj: Damla Işık, 3SAYI Basketbol Dergisi


Ersan’dan Lakers’a Christmas Sürprizi

Dün gece NBA sezonuna 6 maçla devam edildi. Temsilcimiz Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks  sürpriz bir galibiyet alarak deplasmanda Los Angeles Lakers’ı 98-79 mağlup etmeyi başardı. Ersan İlyasova hem hücumda hem savunmada Lamar Odom’a üstünlük kurarken, maçı da 17 sayı 11 ribaunt ile tamamladı ve takımının galibiyetine önemli katkıda bulundu. Brandon Jennings ve Corey Maggette gibi önemli oyuncularından yoksun oynayan Milwaukee’de Ersan ile birlikte 4 oyuncu 15 sayı üzerinde skor üretti. Earl Boykins 22 sayı, John Salmons 20 sayı ve Andrew Bogut 15 sayı atarken, Lakers’ta ise maçın sonuna doğru iki teknik faul alarak oyundan atılan Kobe Bryant 21 sayı, Pau Gasol 15 sayı 11 ribaunt ile oynadı. Bu sezon ki 11. galibiyetini alan Milwaukee böylece Lakers’ın 5 maçlık galibiyet serisine son vermiş oldu.

Diğer bir temsilcimiz Ömer Aşık’ın forma giydiği Chicago Bulls ise sahasında baştan sona üstün götürdüğü maçta Philladelphia 66’ers’ı 121-76’lık farklı bir skorla mağlup etti. Özellikle maç koptuktan sonra aldığı dakikaları olumlu kullanan Ömer Aşık, oyunda kaldığı 20 dakika boyunca 8 sayı 6 ribaunt ve 2 blok yaptı. Chicago’da Derrick Rose’un 22 sayı 12 asist, Luol Deng’in 22 sayı ve Carlos Boozer’ın 16 sayı 11 ribauntluk performansları kolay galibiyetin gelmesini sağlarken, Sixers’ta Andre Igoudala’nın 17 ve Thaddeus Young’ın 12 sayısı farkı kapatmaya yetmedi. Chicago bu galibiyetle son 9 maçtaki 8. galibiyetini almış oldu. Philadelphia ise son 4 maçta 3. kez sahadan boynu bükük ayrıldı.

DİĞER SONUÇLAR

– Oklahama City Thunder: 99 – Charlotte Bobcats: 81 (Kevin Durant: 32 sayı 7 ribaunt) (Stephen Jackson: 20 sayı)

– Orlando Magic: 99 – Dallas Maveriks: 105 (Caron Butler 20 sayı 4 ribaunt) (Dwight Howard 26 sayı 23 ribaunt 2 blok)

New Jersey Nets: 101 – Memphis Grizzlies: 94 (Brook Lopez: 26 sayı 6 ribaunt) (Marc Gasol: 19 sayı 4 ribaunt 2 blok)

Golden State Warriors: 117 – Sacramento Kings: 109 (Monta Ellis: 36 sayı 7 asist 4 ribaunt 4 top çalma) (Beno Udrih: 34 sayı 7 ribaunt – Tyreke Evans: 15 sayı 10 ribaunt 7 asist 3 top çalma)

Mehmet Kodak, 3SAYI

2010 Normal Sezon Ödülleri

2010 Normal Sezon Ödülleri Değerlendirmesi

En Değerli Oyuncu:

LeBron James (29.7 sayı 7.3 ribaund 8.6 assist 1.6 top çalma 1 blok)

LeBron’u bir cümle ile tanımlamak gerekirse ; ‘Tek kişilik ordu’ son derece yerinde olur. İstatik kâğıdına koydukları çok çarpıcı, sahaya çıktığında ise korkunç görünüyor LeBron. Neredeyse üçlükten başladığı turnikeleri, orta sahadan attığı bilek şutları, tüm sahayı ceylan gibi seke seke geçerek bitirdiği hızlı hücumları, konsantre olduğunda savunmadaki muazzam etkinliği ile basketbol severlere daha önce hiç görmedikleri bir gösteri sergiliyor. Ne zaman saldıracağını ve duracağını daha iyi bilen LeBron, maç içinde gerektiğinde vites yükseltip tek çeyrekte maç istatistiği yapıyor ve maçın geri kalanını dinlenerek geçiriyor.

Oylamayı 2. sırada bitiren Kevin Durant bir başka üstünde durulması gereken isim. Herkes LeBron açık ara favori diyordu ancak Thunder ligi 8. değilde 2. bitirseydi işler çok daha farklı olabilirdi. Batıda 2-8 arası takımlar son birkaç maçta belirlendi ve Thunder 2 hafta kala ligi 3. sırada götürüyordu. Durant’in Oklohoma’daki oyunu, gösterdiği liderlik ve takımı taşıdığı nokta gerçek bir MVP performansı. Ligi sayı kralı olarak bitirmesi için topu domine etmesi gerekmiyor. Takım arkadaşlarının oynamasına izin verip set hücumunda bitirici rolü çok iyi oynuyor. Aynı zamanda kendi şutunu yaratabilmesi ve etkili içeri driveları ile durdurulamaz bir sayı makinesi. MVP ödülünde oy toplayan bir başka isim ise Dwight Howard. Belki hücumda beklenen noktaya hiç ulaşamayacak olsa bile sahadaki varlığı bir takımın çehresini değiştirmesi için yeterli.

En iyi Savunmacı:

Dwight Howard (13.2 ribaund 2.9  blok 0.9 top çalma)

Bu ödülün galibi sezon başından belliydi. İki sezon üst üste hem ribaund hem de blok kategorilerinde lig lideri olan ilk oyuncu olan Howard tarihe geçti. Bu ödülü 2 sezon arka arkaya kazanan 7. oyuncu oldu ve sakatlık vb. herhangi bir aksilik olmazsa 3. kez alıp bunu başaran ilk oyuncu olmaya çok yakın.

Josh Smith ve Gerald Wallace 2. ve 3. sırayı aldılar. 4 numara pozisyonunda da oynayabilen bu iki kanat oyuncusu sezonun büyük bölümünü 3-4 numara arasında geçirdi .Takımlarında benzer roller üstlenen Smith ve Wallace’ın ribaundlara büyük katkısı(8.7 – 10) , çaldıkları toplar (1.8 – 1.5) , yaptıkları bloklar (2.1 – 1.1 ) ve birebir savunmadaki etkinlikleriyle takımlarının savunma dirençlerinin temel taşı oldular.

En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu:

Aaron Brooks (19.6 sayı 2.6 ribaund 5.3 assist)

Yao Ming’in sakatlığı ve Ron Artest , Tracy McGrady , Rafeer Alston gibi oyuncuların ayrılmasının ardından takımdaki rolü artan Aaron Brooks , bu çağrıya geçen yıla oranla sayı ortalamasını 8.4 arttırarak cevap verdi. Dış şutları çok etkili ve son derece hızlı bir oyuncu olan Brooks fiziki zafiyetleri yüzünden sıkıntı çekse de skor potansiyeli sınırlı olan Houston takımına son derece değerli 20 sayılık bir katkı yaptı.Takıma geçen yıl katılan Kevin Martin ve sakatlıktan dönmesi beklenen Yao Ming takviyeleriyle birlikte , topu zaman zaman çok fazla domine eden Brooks’un biraz daha takımı oynatmayı düşünmesi Houston’ın yararına olacaktır.

2.liği 3 oyuncu paylaştı; Kevin Durant , Marc Gasol ve George Hill. Bana göre bu ödülü hak eden oyuncu Kevin Durant’dir. Brooks’un maç başına aldığı süre 10.5 dakika artarken Durant’inki yalnızca 0.5 oranında arttı ve sayı ortalamasını 25.3’den 30.1’e çekti ki bunun 10 ortalamadan 15’e çıkarmaya oranla çok çok çok daha zor olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

En İyi 6. Adam:

Jamal Crawford (18.5 sayı 2.5 ribaund 3.0 assist)

Kariyeri boyunca başarısız takımlarda oynamış ve playoff yüzü görememiş bir oyuncu olan Crawford, Atlanta’ya giderken insanların kafasında bazı soru işaretleri vardı. Kariyeri boyunca şut seçimleri çok eleştirilmiş, hep ilk 5 başlamış ve maç kaybetmesi beklenen ve kazanmak için sahaya çıkmayan takımlardaydı. Bu ortamlardan, Atlanta gibi büyük hedefleri olan bir takımın benchine nasıl uyum sağlayacağı merak konusuydu. Jamal Crawford kendisine biçilen rolü ilk günden kabullendi. Medyaya tanıtıldığı gün ‘Bu ayarda takımlara gelirken egonuzu kapının önünde bırakmanız gerekir’ sözleri kafa olarak hazır olduğunu gösteriyor. Sezon boyunca Crawford kenardan çok değerli 18 sayılık bir katkı yaptı ve en önemlisi şutlarını seçerken dikkatli davrandı. Bir düzenin içine geldiğini ve kimsenin ayağının üstüne basmak istemediğini söyleyen Crawford en yüksek yüzdeyle oynadığı sezonunu geçirdi ve top kayıplarını bir hayli azalttı. 1 numara pozisyonunda da oynayabilmesi ile takımına esneklik kazandırdı. Genelde maçı bitiren beşin içindeydi ve kritik anlarda sorumluluk almaktan çekinmemesiyle maç kazandıran basketlere ve maçların son bölümlerinde etkili oyunlara imza attı.

Crawford açık ara 1. olurken geçen yılın ödül sahibi, bir başka yedek sayı makinesi Jason Terry 2. ve savunması, ribauntlara katkısı ve gösterdiği çabayla Cleveland’a itici güç olan Anderson Varejao 3. oldu.

Yılın Koçu:

Scott Brooks ( Oklahoma City Thunder 50-32)

Thunder 2008–2009 sezonuna 3–29 gibi felaket bir derece ile başladı.1–12’ ile sezona giren Oklahoma PJ Carlesimo’yu kovarak Scott Brooks ile yolda devam etti. 3-29’lük periyodun ardından Brooks yönetiminde Thunder kalan 50 maçının 20 sini kazanarak iyi sinyaller vermeye başlamıştı. Geçtiğimiz yıl, 08–09 sezonundan 27 galibiyet daha fazla alan Thunder NBA tarihindeki en büyük 6. sıçramayı gerçekleştirerek playofflara kalmayı başardı. İlk turda 6 maç sonunda Lakers’a boyun eğen Oklahoma 6. maçın son saniyesinde savunma ribaundunu alamamaları sonucu seriyi 7. maça uzatma şanslarını kaybettiler.

Takımın başına getirildikten sonra Brooks’un yaptığı ilk hamle Kevin Durant’i 3 numaraya çekmek oldu. Böylece verimliliği artan Durant’den daha çok yararlanmak için kullandığı, yüksek postta kısanın perdelemesinden çıkarak faul çizgisi üstünde Durant’e boş şut pozisyonu yaratan setinden oldukça faydalandı. Oyuncularla iyi ilişkiler kurabilmesi ve savunmaya verdiği önemi antrenmanlarda saatlerce savunma setleri üzerinde çalışarak oyunculara vurgulaması Thunder’a başarıyı getiren etmenlerden oldu.

Oylamada Milwakuee Bucks ile beklentilerin çok üstüne çıkan Scott Skiles 2. , tüm sakatlıklara rağmen Portland’ı playoff potasında tutup 50 galibiyet aldıran Nate McMillan 3. sırayı aldılar.

Yılın Çaylağı:

Tyreke Evans ( 20.1 sayı 5.3 ribaunt 5.8 asist 1.5 top çalma)

Sezona, Brandon Jennings’in 55 sayılık performansının gölgesinde başlayan çaylaklar arasında Tyreke Evans’ın adı ilk 1-2 hafta yılın çaylağı ödülü adayları arasında pek fazla zikredilmiyordu. Herkes Brandon Jennings’in buna benzer maçlar çıkartıp çıkartamayacağını ve hazırlık döneminde mükemmel bir izlenim bırakan Blake Griffin’in döndükten sonra göstereceği performansı merak ediyordu. Jennings sezon boyunca o maçın ağırlığı altında ezilerek %37 ile şut attı ve sakatlığı nükseden Griffin’in dönüş planları suya düştü. Tyreke Evans ise sezon boyunca bir çaylaktan beklenmeyecek kadar istikrarlı bir performans sergiledi. İlk birkaç maçtaki tutuk görüntüsünü üzerinden atan Evans Sacramento şehrine yeni bir hava getirip, kulübün yüzü ve etrafında takım kurulacak bir superstar adayı olarak taraftarları heyecanlandırmayı başardı.

Oscar Robertson, Michael Jordan ve LeBron James ile birlikte çaylak yılında 20-5-5 istatistiklerini tutturan 4. oyuncu oldu. Boyuna oranla fiziki yapısı çok üst düzeyde güçlü bir oyuncu. Uzun kolları ona büyük avantaj sağlıyor. İçeri driveları çok etkili. Çok üst seviye olmasa bile iyi bir atlet ve vücut fakeleriyle potaya giderken kendisine rahatça yer açabiliyor. Dış şutlarını istikrarlı bir şekilde sokamaması ve zaman topla çok oynayarak hücumun akışını bozmasını eksikleri arasında sayabiliriz. Top kayıplarına da Evans’ın daha fazla dikkat etmesi gerekiyor.

Sezona yavaş giren Stephen Curry’nin şubat ayından itibaren 21,9 sayı 5,1 ribaunt 7,5 asistle oynadığı son 3 ay ona ödülü getirmeye yetmedi ve 17,5 sayı 4,5 ribaunt 5,9 asist 1,9 top çalma sezon ortalamaları ile 2. sırayı aldı. 3. sıra ise Milwakue’nin çaylağı Brandon Jennings’in oldu.

Yılın Genel Menajeri:

John Hammond (Milwakue Bucks)

Ligin en iyi yöneticisine verilen bu ödülün haklı galibi John Hammond. Draftda 10. sıradan Brandon Jennings’i alan Hammond sezon boyunca takıma kenardan önemli katkı yapan Ersan İlyasova ile sözleşme imzaladı. Richard Jefferson’ın büyük kontratından kurtulmak amacıyla San Antonio’ya gönderirken karşılığında, takımın soyunma odasında ihtiyaç duyduğu veteran figür eklemek adına Kurt Thomas’ı aldı. Pota altını güçlendirmek adına Hakim Warrick ile sözleşme imzalayıp , sezon içinde takıma büyük katkı veren Carlos Delfino’yu kadroya kattı. Michael Redd’in sakatlığı sonucu ve Ersan’ın oyunundan aldığı güvenle sezon ortasında yeni transfer Hakim Warrick’le yolları ayırıp John Salmons’ı takıma katması Bucks’ı daha kaliteli bir takım yaptı.

Hazırlayan: Sinan Cem Civili