Etiket arşivi: Jay Williams

Draft’ın Son 10 Yılı

Draft’ın Son 10 Yılı

En iyi 2. tur seçimleri

1. Gilbert Arenas (2001 Draftı 31.)
Geçtiğimiz günlerde yaşanan olaya ve son 2 sezonu sakatlıklar nedeniyle kaçırmasına rağmen Gilbert Arenas 3 sezon önce ritim bulduğunda durdurulamaz bir skorerdi.

2.Monta Ellis (2005 Draftı 40.)
Aldığı büyük kontrat sonrası yaşadığı sakatlık ve nasıl sakatlandığı hakkında söylediği yalan yüzünden büyük eleştirilere maruz kalan Monta Ellis bu yazı çok iyi geçirip tamamen sağlığına kavuştuğunu kanıtladı. Ligdeki en çabuk oyunculardan birisi ve çok iyi bir orta mesafe şutu var.

3.Carlos Boozer (2002 Draftı 34.)
2. tura nasıl kaldığına hala anlam veremediğim Carlos Boozer, ligin en iyi pota altı skorerlerinden biri olması,vücudunu çemberin altında çok iyi kullanması ve Cleveland’a attığı kazıkla biliniyor.

4.Micheal Redd (2000 Draftı 43.)
Ligin en iyi 3 sayı atıcılarından olan Redd sakatlık dönüşü eski görüntüsünden uzaktı. Geçtiğimiz günlerde tekrar sakatlanıp sezonu kapattı ve büyük bir ihtimalle O eski Michael Redd’i bir daha izleyemeyeceğiz.

5.Luis Scola (2002 Draftı 55.)
San Antonio ile uzun süre flört ettikten sonra kendisini, Avrupa’nın en iyi pota altı oyuncusu ünvanıyla Houston’da bulan Scola lige alıştıkça ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Çok çabuk ayakları olmasına karşın zıplama yeteneği ve gücünün sınırlı olması Onun gerçek bir süperstar olmasını engelliyor.

6.Mehmet Okur (2001 Draftı 38.)
Bu yıl vidaları gevşetmiş gibi gözükse de Memo All-Star mertebesine ulaşmış az sayıdaki 2. tur oyuncusundan biri. Yaklaşık 1 yıl önce 12 Ocak 2009 da attığı 43 sayı ile Tony Parker (55) , Dirk Nowtitzki (53), Manu Ginobili (48) ve Drazen Petrovic (44) den sonra bir maçta en çok sayı atan 5. Avrupalı oyuncu. Yıllar ilerledikçe bir Donyell Marshall olma yolunda ilerliyor. Hep dışardan atmak yerine alçak post oyununu biraz daha kullanması lazım. Kevin Garnett’i sırtına alıp etrafında döndükten sonra dribblingiyle geçip ters smaçla bitirdiği pozisyonu hatırlayanınız var mı? Ya da şöyle sormak daha doğru olur. Görüp de unutabilen var mı?

7.Mo Williams (2003 Draftı 47.)
Oyuncu kurucu yetenekleri sınırlı olan ve ligin iyi atıcılarından biri olan Mo Williams için, oyunu genelde LeBron’un kurduğu Cleveland biçilmiş kaftan.

8.Marc Gasol (2007 Draftı 48.)
Sakallı kardeşlerin ikincisi de lige adımını attı ve her geçen gün adından biraz daha söz ettiriyor. Çoğu Avrupalı oyuncu gibi bilinçli basketbol oynayan Marc Gasol, gün geçtikçe takım olma yolunda iyi adımlar atan Memphis’de sistem oturdukça potansiyelini daha iyi yansıtacaktır.
9.Paul Milsap (2006 Draftı 47.)
Geçen yıl Boozer’ın sakatlığında daha çok sorumluluk aldı ve çok iyi bir şekilde altından kalktı. Utah geçtiğimiz yaz onu elinde tutmak için çok uğraştı ve takımdan gitmesine kesin gözüyle bakılan Boozer’ın yerine seneye ilk 5 e yerleşecektir.

10.Carl Landry (2007 Draftı 31.)
En iyi 6. adam ödülünü yarışında şu ana kadar Jamal Crawford ile birlikte açık ara favoriler. Ribaundlara katkısı az olsa da kenardan gelip skora direkt etki eden ve son çeyrekte sorumluluk alan bir oyuncu. İyi atamadıkları günlerde bile sahaya koydukları mücadeleyle bir şekilde maçın içinde kalmayı başarabilen Houston’da Landry’nin kritik anlardaki performansı onlara bu yıl birçok maç kazandırdı.

Udonis Haslem (2002) , Kyle Korver-Marquis Daniels (2003) , Chris Duhon-Anderson Varejao-Andres Nocioni-Trevor Ariza (2004) , Ryan Gomes-Kelenna Azubieke ve Louis Williams (2005) adı anılması gereken diğer oyuncular. Özellike Louis Williams ile Kelenna Azubieke ilerleyen yıllarda kariyerlerinde gelişme göstermesini beklediğim oyuncular.Son olarak 2008 yılında draft edilen Chris Douglas-Roberts’ın , çenesini tutup çalışmaya devam ederse başarılı bir NBA kariyeri olabilir.

En kötü Draft Seçimleri
2000 lerin başında lige giren genç yetenekler oldukça sınırlıydı. Bana göre tüm zamanların en zayıf draftı olan 2000 draftında seçildiği sıranın hakkını veremeyen oyuncular saymakla bitmez. Günümüzde NBA’de aktif olarak oynayanlar arasında Micheal Redd, Hidayet Türkoğlu , Jamal Crawford ve Kenyon Martin’den başka takımlarına iyi katkı yapabilen oyuncu yok.

1. Darko Milicic (2003 Draftı 2.)
Daha şimdiden 2 sayı kralı, bir normal sezon MVPsi, bir NBA Finallerinin MVPsi, bir En İyi 6. Adam ödülü sahibi, 7 All-Star, 4 ligi sürükleyen Superstar ve sayısız, takımlarına iyi katkı yapan rol oyuncusu çıkartan 2003 Draft’ında Detroit Pistons’ın yaptığı seçim uzun yıllar dillerden düşmedi ve düşmeyecek. Joe Dumars’ın, takımın başına gençlerle oynamayı çok sevmeyen, tecrübeli ve olgun oyuncuları tercih eden Larry Brown’ı getirmesi yaptığı Draft seçimiyle tezat kaçıyor. NBA’e adım atmadan önce sadece 2. ligde basketbol oynamış bir oyuncuyu gençleri kullanmayı tercih etmemesiyle ünlü bir koça teslim etmesinin Dumars’ın asıl yanlışı olduğunu düşünüyorum. Milicic’in lige çok erken adım atması ve ona takım tarafından hiç süre verilmeyerek özgüveninin yerle bir edilmesi büyük bir yeteneğin heba olmasına yol açtı. Evet bence Darko Milicic çok büyük bir yetenek ama NBA kariyerinde iyi bir blokçu olmaktan öteye gidemedi. Arkasından seçilen oyuncuların kalitesine bakınca bu listede 1. sıra kaçınılmaz olarak Milicic’in.

2. 2001 Draftı Liselileri ( Kwame Brown 1. , Tyson Chandler 2. Eddy Curry 4. Desagana Diop 8.)
Fizikleri çok üstün olmasına karşın yontulmamış bu 4 oyuncudan, Tyson Chandler iyi bir ribaundcu ve savunmacı olarak kendini kabul ettirdi. Eddy Curry bu oyuncular arasında geçtiğimiz yıllardaki performansıyla en çok ön plana çıkan isim ancak onun da önce kalbindeki sorun ve sonrasında yaşadığı diz sakatlıklarıyla kariyeri bitme noktasına geldi. Desagana Diop Avery Jhonson’ın Dallas’ında savunmasıyla ön plana çıkarken tekrar ortadan kayboldu. Bi de Kwame Brown vardı di mi?

3.Nikoloz Tskitishvili (2002 Draftı 5.)
Kariyerine Yunanistan’ın Panionios takımında devam eden Tskitishvili NBA hiç bir varlık gösteremeyerek 3 sayı 1.8 ribaund ortalamaları ile NBA kariyerini tamamladı. Yorumcu ve spikerlerin uzun yıllarca o ismi telaffuz etmemek için kariyerini sabote ettikleri iddiası ortaya atılsa da henüz kanıtlanamadı. Charles Barkley’in olayda büyük parmağı olduğu söyleniyor.

4.Eddie Griffin (2001 Draftı 7.)
2000-2001 sezonu devam ederken gelecek draftda ilk sıradan seçilmesi beklenen Eddie Griffin olumsuz tavırları nedeniyle 7. sıraya kadar sarktı. Çaylak yılındaki istatistikleri çok kötü olmasa da potansiyeli sahada gösterdiğinden çok daha fazlaydı. Alkol problemleri yaşayan Griffin 2003-2004 sezonunu rehabilitasyon merkezinde geçirdi ve hiç maça çıkmadı. 2006 yılında, kendi kullandığı arabasıyla hareket halinde pornografik video izleyip masturbasyon yaparken park halindeki bir araca çarptı.17 Ağustos 2007 günü sabaha karşı aracıyla ilerlerken, uyarılara aldırmayıp hemzemin geçitten geçmeye çalışınca trenle çarpışan arabası alev aldı. Vücudu tanınmayacak hale gelen Eddie Griffin’in kimliği otopsi raporu sonucu ortaya çıkarıldı ve vücudunda yüksek miktarda alkol olduğu tespit edildi.Lenny Bias , Jason Collier ve Malik Sealy’nin ardından trajik bir şekilde hayata gözlerini yuman bir başka basketbolcuydu.

5. Jay Williams (2002 Draftı 2.)
Çaylak yılında ortaya fena olmayan istatistikler koyup gelecek için iyi bir ışık veren Jay Williams burada olmayı ne kadar hak ediyor tartışılır. İlk yılının sonunda motosikletiyle giderken yaptığı kaza sonucu kariyeri sona erdi. Önceleri uzun bir süre yürümekte zorlansa da sonrasında basketbola dönmeye çalıştı ama tutunamayıp vazgeçti. Profesyonel bir sporcu sorumluluk sahibi olmalı. Motosiklet kullanması yasak olmasına rağmen bir yarış motosikleti üzerinde hız yapması kendi sonunu getirdi ve o yüzden bu listede. Kontratındaki madde nedeniyle hiç para ödemeden fesh etme hakkına sahip olan Bulls bir büyüklük yaparak Williams’ın kontratını 3 milyon Dolarlık bir meblağ ile satın aldı.

6.Shaun Livingston (2004 Draftı 4.)
Sadece potansiyellerini yansıtamayan oyuncuları değil başka nedenlerle hayal kırıklığı yaratanları da eklemek istedim. Yeni Magic Johnson denilen Livingston bu yüzden bu listede.Liseden direk olarak lige katılan ve daha ilk yılında iyi katkı vermesi beklenilen oyuncu daha lig başlamadan yaşadığı sakatlıklar sonucu NBA’de herhangi bir varlık gösteremedi.

7.Rafael Araujo (2004 Draftı 8.)
Arkasında Andre Iguodala’nın seçildiği ve daha alt sıralarda Andris Biedrins, Al Jefferson, Josh Smith , JR Smith gibi oyucuların bulunduğu draftdan çıkan Araujo 2.8 sayı 2.8 ribaundluk kariyer ortalamalarıyla 3 yıllık NBA kariyerini tamamladı.Kariyerine Brezilya Liginde bir yıldız olarak devam ediyor.

8.Shelden Williams (2006 Draftı 5.)
Başarılı bir kolej kariyerinin ardından pota altındaki mücadelesi ve bloklarıyla NBA takımlarının ilgisini çeken Shelden Williams NBA de beklenen performansı bir türlü sergileyemedi.

9.Adam Morrison (2006 Draftı 3.)
2006-2007 sezonu öncesi yılın çaylağı ödülü için favori oyuncum Morrison’dı ancak savunmadaki zaafları ve düşük yüzdeyle hücum etmesi aldığı dakikaların kısıtlanmasına neden oldu. Aynı yılın yazında geçirdiği ağır sakatlıktan sonra asla beklenen noktaya ulaşamayacak gibi gözüküyor.

10.Tyrus Thomas (2006 Draftı 4.)
Sağlam fiziki yapısı ve muazzam atletik yeteneklere sahip olan Tyrus Thomas NBA’e girdiğinden beri oyununda hiç bir gelişme gösteremedi. Draft öncesi zaman zaman maçlardan kopuyor herşeyini sahaya yansıtmıyor şeklinde eleştiriler alıyordu. Bunların doğru olduğunun 4 yıllık NBA kariyerinde kanıtlandığını düşünüyorum.

En iyi Draft seçimleri

2. turdan seçilen bir oyuncu ile 1. turdan seçilen bir oyuncunun gördüğü saygı farklı. 2. tur oyuncularının genelde katkı yapması çok da beklenmez ve aldıkları kontratlar daha kısadır, kendilerini kanıtlamak için daha kısıtlı bir süreye sahipler.Bu yüzden ilk turda arka sıralardan seçilen oyuncuları kendi içlerinde ve 2. turdan seçilen oyuncuları kendi içlerinde sıraladım.

1. Joe Johnson (2001 Draftı 10.)
Joe Johnson’ın üstünde seçilen 3 oyuncu Rodney White, Desagana Diop ve Eddie Griffin. Atletik yeteneklerinin sınırlı olması ve draftdaki potansiyelli liseliler onun aşağılara düşmesinde önemli etkenlerden. Boston tarafından draft edilen Johnson ilk yılında çok etkili olamayınca uzun yıllar sonra playoff yarışına katılan Celtics onu, kadrosuna veteran oyuncular katmak adına sezon ortasında, kadrosunda Stephon Marbury’i bulunduran Phoenix’e gönderdi. Marbury her zamanki gibi topu kimseyle paylaşmayınca burada çok etkili olamadı ancak 2003-2004 sezonun ortasında O takımdan ayrılınca Johnson kendini kanıtlamak için bir fırsat buldu ve bunu çok iyi kullandı.Bir sonraki sezon kontratı bittiğinde kısıtlı serbest oyuncu (Restricted FA) olarak serbest kaldı.Phoenix’in ilk tekliflerini beğenmeyen ve daha büyük bir rol almak isteyen Johnson Atlanta ile 70 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı ve Suns yönetiminin kendini bırakmasını istedi. İstikrarlı bir duş şutu var , top hakimiyeti üst düzeyde ve iyi bir saha görüşü var. Zaman zaman PG de oynayabilen Johnson ligde gözardı edilen yıldızlar arasında. İyi bir lider ve kritik anları oynamaktan korkmuyor.Atlanta organizasyonun attığı akıllı hamleler (Shelden Williams hariç) sonucu etrafındaki kaliteli kadroyla JJ önderliğinde yıllar sonra contender bir takımlar.

2.Amar’e Stoudemire (2002 Draftı 9.)
Hiç savunma yapmamasına, kendisinin ve takımın bu kadar etkili olmasını sağlayan sistemde pivot oynamak zorunda olduğu için mızmızlanmasına ve verdiği demeçlerle takımda huzursuzluk çıkarmasına rağmen Amar’e ligin en etkili skorerlerinden birisi. Mükemmel atletik yeteneklerinin yanına iyi bir orta mesafe şutu da ekleyen Amar’e saha dışındaki negatif yönlerine rağmen çok çalışkan bir oyuncu. Saha içinde ise hücumda aynı şekilde özveriyle oynamasına karşın savunmaya hiç bulaşmıyor ve onu takas etmek isteyen Phoenix’in alıcılarının tereddüt etmesine neden oluyor. Geçirdiği ağır sakatlık sonrası çok iyi çalışıp eskisi gibi dönmesini takdir etmek lazım. Draftda Amar’e yerine tercih edilen oyuncular arasında Dejuan Wagner, Tsikitishvili , Chris Wilcox bulunuyor. Oyunun tek yönünü oynaması ve liderlik vasıflarından yoksun olması nedeniyle Amar’e 2. sırada.

3.Tony Parker (2001 Draftı 28.)
28. sıraya düştüğü için hayal kırıklığına uğradığını söyleyen Parker aslında seçildiğini için şanslı bile sayılabilir. Draft öncesi Spurs ile workouta çağırılan ancak savunmada fiziki zaafları nedeniyle ezilen Parker’ı Popovich anında geri gönderdi. Daha sonra Fransadaki yıllarından kasetleri izleyen Popovich ona 2. bir şans daha verdi ve bu sefer Parker’ın daha iyi bir izlenim bırakması sonucu draft edildi. İlk yıllarında çok istikrarsız bir görüntü çizen Parker bazı maçlarda tamamen sahadan siliniyor ve özgüveni yerle bir olmuş bir oyuncu izlenimi veriyordu. Bir sonraki maç ise 30 sayı atabiliyordu. İlerleyen yıllarda hem saha içindeki oyunuyla hem de saha dışındaki başarılarıyla (Eva Longoria ile evlenmesi ;)  ) özgüvenini kazandığını görebiliriz.En büyük özelliği çabukluğu ve pota altındaki bitiriciliği olan Parker’ın oyunun temeli potaya yaptığı saldırılar ve kendine güvenin yerine oturması onun daha korkusuzca içeri dalması anlamına geliyor. NBA’de uzunlar ve diğer tüm oyuncular dahil son yıllarda boyalı alandan en çok sayı bulan isimlerden birisi.2007 yılında finallerde tutturduğu 25 sayı ortalaması ile NBA tarihinde finallerin MVP’si seçilen ilk Avrupalı oyuncu unvanına sahip. Oyun kurucu yetenekleri sınırlı olsa da ligdeki çabuk oyunculardan birisi ve ilerlettiği dış şutu onun skor potansiyelini arttırıyor.

4.Zach Randolph (2001 Draftı 19.)
NBA’deki ilk iki yılında potansiyelli bir oyuncu olarak bilinen ancak sahaya pek fazla bir şey koyamayan Randolph , 2003-2004 yılında beklenen gelişimi gösterdi ve o yıldan beri ligin elit pota altı skorerleri arasında. Kariyeri boyunca Memphis’e gelene kadar ligdeki ‘kara delik’lerden biri olan Randolph her aldığı topu potaya atıp, bir pota altı oyuncusu için düşük yüzdeyle oynayıp bolca top kaybı yapıyordu. Bu yıl Memphis’de gösterdiği performans ile bu listede 4. sırada olan Randolph’un top kaybı ve saha içi yüzde istatistikleri kariyerinin en iyisi.Diğer istatistiklerinde belirgin bir atış olmamasına rağmen Memphis maçlarını izleyenler ondaki değişimi görebilirler.Bu yıl yeteneklerinin yanına mücadelesini de koyan Randolph savunmada gayret gösteriyor ve her ribaundu kovalıyor.

5.Richard Jefferson (2001 Draftı 13.)
Atletik yetenekleri çok üst düzeyde bir oyuncu olan Jefferson kariyeri boyunca zıplamaktan başka şeyler yapabildiğini de gösterdi.Bolca top kayıpları da buna dahil.Ortalama üstünde bir savunmacı, istikrarlı olmasa da iyi sayılabilecek düzeyde bir dış şutu var.Bu yıl San Antonio gösterdiği performans beklenenin çok altında.Popovich’in sistemine alışma sürecinde olduğu ve zaman ilerledikçe istatistiklerini yukarı çekeceği düşünülürken 70 maçı geride bıraktığımız sezonda Jefferson’dan bir hareketlenme göremedik.Onu performansı yaşlanan San Antonio’nun şampiyonluk umutları için çok önemli çünkü, ne kadar bunu söylemek beni üzse de, 25 Nisanda 34 yaşına basacak olan, Duncan eskisi gibi değil.

6.Danny Granger (2005 Draftı 17.)
4 yıllık kolej kariyerinin ardından Indiana Pacers tarafından draft edilen Granger, geçtiğimiz yıla kadar her yıl sayı ortalamasını 6 arttırıp ligin etkili hücum silahlarından birisi haline geldi. Maçta istatistik kağıdını top çalma ve blok dahil her alanda doldurabilen Granger bu yıl sakatlık dönüşü yüzdelerinde büyük bir düşüş yaşadı.Etrafında takım kurulabilecek bir yıldız olduğunu düşünmüyorum ancak ligin en iyi şutörlerinden birisi ve komple bir oyuncu.Bende hep şutu daha iyi ama atletik yetenekleri biraz daha kısıtlı olan bir Scottie Pippen havası yaratıyor.

7.David West (2003 Draftı 18.)
2003 draftının bir başka ürünü olan West, Chris Paul ile birlikte oynamanın getirdiği avantajla birlikte ligin iyi pota skorerlerinden birisi olarak adını duyurdu. Daha çok sayılarını yüksek yüzdeyle attığı orta mesafe şutundan bulsa da pota altı oyununu biraz daha geliştirmiş gözüküyor.

8.Kevin Martin (2004 Draftı 26.)
Pozisyonuna göre çok zayıf ( 83 kg) ve çok kötü şut stili olan bir oyuncu Kevin Martin. Aynı zamanda %40 la üçlük atabilen iyi bir savunmacı. Bu tezatlar içerisinde ligdeki 6. yılını geçiren Martin kaliteli bir skorer olarak kendini kabul ettirmiş durumda.Bu yıl Tyreke Evans’ın katılımı ve topu çok domine etmesi hem Martin’in istatistiklerinde düşüşe neden oldu hem de katkı verme çabası içinde olan Martin’in top eline geçtiğinde zorlaması sonucu yüzdelerinde de bir düşüşe neden oldu. Yeni takımı Houstonda daha yüzdeli bir performans sergileyen Kevin sayı ortalamasını da yükseltmeyi başardı.

9.David Lee (2005 Draftı 30.)
Lige girdiği ilk yıldan itibaren mücadelesi ile bir çoklarının favori oyuncuları arasına giren David Lee yıllar ilerledikçe her sezon oyununa birşeyler katmayı başardı. 2. yılında benchden gelerek double-double ortalamalar tutturdu ve NBA tarihinde Kevin McHale’den başka bunu başarabilen 3. bir isim olduğundan şüpheliyim. Araştırmalarım sonucu kesin bir bilgi edinemedim. Mike D’Antoni’nin sisteminde takımlarının her maç daha fazla şut kullanması Lee’nin artan istatistiklerinde bir etken olsa da kendisine iyi bir orta mesafe şut ve bir kaç pota altı hareketi eklemiş durumda.

10.Rajon Rondo (2006 Draftı 21.)
Son 2 yılda Rondo , 2007 NBA finallerindeki tedirgin görüntüsünden çok uzak.Çok kaliteli bir atlet , iyi bir savunmacı olmak için her özelliğe sahip ve savunmada gösterdiği gayretin sonucunda bana göre ligdeki en iyi savunmacı PG.İçeri driveları çok etkili ve hücumda doğru adamı bulma becerisi üst düzeyde.Dış şutunun neredeyse sıfır olması rakip savunmaların onu riske etmesine ve kendisini bir adım geriden savunup drivelarını daha iyi savunmasına yol açıyor.Oyun stili ve fiziki yapısı gibi bilekleri de çok sert ve ne kadar çalışırsa çalışsın iyi bir şutor olacağını düşünmüyorum.Ancak her şeye rağmen dış şut tehditinin hiç olmaması kabul edilebilir gibi değil.Şut sokabildiği takdirde skor potansiyeli çok fazla artacak ve bence şutör bir Rondo bu ligde gerçek bir süperstar olur.

Hidayet Türkoğlu (2000), Gerald Wallace-Samual Dalembert (2001),Caron Butler (2002), Josh Howard-Leandrinho Barbosa-Boris Diaw-Kendrink Perkins (2003),Josh Smith-JR Smith (2004), Rodney Stuckey-Aaron Brooks (2007) bu listede bahsedilmesi gereken diğer oyuncular.

Son olarak geçtiğimiz yılın draftına bakarsak
AJ Price,Chase Budinger,Marcus Thornton,Jonas Jerebko,Dejuan Blair,Sam Young 2. turdan lige katılıp ses getiren oyuncular. Bunların arasında Jerebko ileriki yıllarda büyük gelişme göstermesini beklediğim komple bir oyuncu. Kolej kariyerinde geçirdiği ağır sakatlık ve pozisyonu için kısa olan boyu sonucu 2. tura düşen Dejuan Blair de çok kaliteli maçlar çıkardı ve 13 Ocak’da Oklohama’ya karşı 28 sayı 21 ribaund’lık bir performans ortaya koyarak 20-20 yapan bir kaç çaylakdan birisi oldu. Chase Budinger atletik bir beyaz ve iyi bir şutör. Başarılı bir kolej kariyerinin artından lige katıldı ve sakatlanana kadar Houston’a iyi bir katkı veriyordu.Son dönemde çaylakların ve Avrupalı oyuncuların alışık olmadığı yoğun maç temposu namı diğer çaylak duvarından nasibini almış gibi gözüküyor.Son olarak Marcus Thornton 2 numara pozisyonu için fiziğinin yetersiz olmasına karşın son dönemde çok iyi maçlar çıkardı.Dışarıdan iyi bir isabet oranıyla oynuyor ve Hornets’ın en sıkıntılı bölgesi olan shooting guard pozisyonunda iyi maçlar çıkartıyor.

Bu draftın ilk 10 sıranın altından seçilen en kaliteli oyuncusu seçmek istersek de benim oyun Omri Casspi’ye.İyi bir şutör ve çok mücadeleci bir oyuncu.Sert bir oyun stili var.Atletik bir Nocioni izlenimi veriyor.

Hasheem Thabeet’i ise 2009 Draftının en büyük hayal kırıklığı olarak adlandırabiliriz. İzlediğim maçlarında boyuna ve kilosuna göre hareketli bir oyuncu gibi gözükse de maçlarda çok basit hatalar yapıyor.Maç başına 11 dakika süre alıp yaptığı 1.2 blok etkileyici ancak 11 dakikada ortalama 2 faul yapması daha da etkileyici.Her şeye rağmen ileriki yıllarda ligin en iyi pota altı savunmacısı olmasını beklediğim Thabeet’in pota altında Randolph ve Marc Gasol’u bulunduran bir takım tarafından draft edilmesi bu seçimi daha kötü kılıyor.

Sinan Cem Civili


NBA’in Şanssız İsimleri

İnsan Şansı Kendi Yaratır; Ya Şanssızlığı?

Yaklaşık 10 yıldır sürekli basketbolla yaşayan, ilk başlarda o zamanın tek basketbol yayını sandığım Fanatik Basket’ten takip eden; daha ilk basketbol dergisini (Pivot) bundan 6 yıl önce harçlıklarını zor bela biriktirdikten sonra alıp birkaç gün züğürt gezmeyi göze alan biri olarak birçok hikâye aktı geçti gözümün önünden. Özellikle de çok yetenekli, ümit vadeden birçok adamın bir şekilde basketboldan koptuğunu, cismen parkede olsa da aslında orada olmadığını görmek zorunda kaldım maalesef…

Hep aklımı meşgul eden bir konuyken bu,  geçenlerde NBA Stüdyo anketlerine bakarken böyle bir yazı yazmaya karar verdim. Kariyerleri çeşitli sebeplerle ama özellikle sakatlıklarla sekteye uğramış oyuncuların, hangisinin yeniden doğma ihtimalinin olduğuyla ilgili bir soru vardı… Şıklar da gayet şıktı; İki yıldır doğru düzgün maç oynamamış Tracy McGrady, Yine lige geleli 3 yıl olmasına rağmen sadece 88 kez parkeye çıkabilen Greg Oden, Thunder’a takası sakatlığı sebebiyle yatan, sonra Bobcats’e giden cam adam Tyson Chandler, 2 yıllık sakatlık döneminden sonra eskisi gibi olmasa da o seviyeye yakın oynamaya başlamış ama malum silah muhabbeti sonrası sezon sonuna kadar NBA Yönetimi tarafından “kadro dışı” bırakılan Gilbert Arenas… Aslında bir de Finley vardı listede ama onu zaten anlayamamıştım, gereksizdi bence zira 37 yaşındaki bir oyuncunun kariyerini tekrar canlandırabilmesi için adının Jason Kidd olması gerek kanımca…

Tabii bu popüler isimler hep göz önünde oldukları için herkes her şeylerini biliyor. Bense bu uzun girişten sonra, kariyerleri büyük sakatlık ve şanssızlıklarla sekteye uğramış iki oyuncudan bahsetmek istiyorum…

Şöyle bir arkaya baktığımda aklıma ilk gelen isim Shaun Livingston. 2004 yılında liseyi bitirdiğinde Duke’un burs teklifini kabul etti ama daha sonra vazgeçti ve NCAA’de oynamadan NBA draftlerine adını yazdırdı. Livingston’daki potasiyele birçok takım hayran olmuştu ki Clippers bunu 4. sırada onu seçerek gösterdi. Livingston 2004-05 yılında Sam Cassell gibi bir ustayla guard rotasyonunu paylaştı. 2.01 boy, 2.11 kanat genişliği onun iki numara da oynamasına imkan veriyordu ki bu fizikten ötürü yeni Magic yakıştırmaları çoktan başlamıştı. Ama işte sakatlıklar daha ilk sezonundan başına bela oldu ve Shaun ilk iki sezonunda tam 73 maç kaçırdı. Fizyoterapistle geçen iki yıl sonunda 2006-07 sezonuna çok iyi bir giriş yapan Livingston en yüksek ortalamalarını elde etmişti (9.3 sayı 5.1 asist 3.4 ribaund). Sezon gayet iyi devam ederken 26 şubat gecesi o malum sakatlık oldu, fastbreakte çok ters basan Shaun, acılar içinde bağırırken, kariyeri de “gelecek vadeden gençten”, “müzmin sakata” doğru yol almaktaydı… Livingston 2007-08 sezonunun tamamını da kaçırdı ve 2008 sezon başında Miami formasıyla parkelere döndü ama o eski umut vadeden gençten eser yoktu, zaten doğru düzgün süre de bulamadı. O guardsız Miami de bile üçüncü guard durumundaydı. Daha sonra Thunder’a gitti ama orada da aradığını bulamadı. Son takaslar sonucunda kendini sahipsiz Wizards’ta buldu bir ay önce. Ve düzenli süre ve top kullanma şansı bulunca biraz kıpırdanmaya başladı, hele Orlando maçında 31 dk 8/11 18 sayı 8 asist 3 ribaund 1 blok gibi bir istatistik yaptı ki, hala o kumaşa sahip olduğunu gösterdi. İnşallah elindeki bu şansı çok iyi kullanabilir…

Maalesef herkes Shaun Livingston gibi şanslı değil! Ne şans mı?? Dediğinizi duyar gibiyim ama o en azından bir şekilde basketbola geri dönebildi. Ya dönemeyenler;

Mesela Jay Williams… Jay Williams, lise ve Duke’de muhteşem sezonlar geçirmişti. New Jersey’ de yılın lise oyuncusu seçilmiş, aynı zamanda All-American takımına çağırılmıştı. Aynı zamanda dersleri de çok iyi olan Jay, geleceğin basketbol yıldızı olarak yavaş yavaş profesyonel hayata doğru ilerliyordu. Liseden sonra Duke’e kaydoldu(gene Duke). Duke’te geçirdiği 3 sezonda 2001 yılında bir şampiyonluk, USA milli takımına karşı oluşturulan kolej takımında oynama onuru, tüm Amerika’da yılın freshmani, 2001 Yılın Oyuncusu gibi birçok başarı yanında 49 yıldır kırılamayan okulun en çok sayı atma rekorunu ele geçirdi. Ve NBA draftına adını yazdırdı. Bu arada Jay’in erken profesyonel olmadığını, okuduğu 4 yıllık Sosyoloji bölümünü 3 yılda bitirdiğini belirtelim…

Böyle başarılı bir kariyer sonrası Chicago Bulls onu Yao Ming’in peşinden, Amar’e Stoudemire, Caron Butler gibi oyuncuların önünde ikinci sıradan seçti Williams’ı. Bu beklenilen bir şeydi hatta Houston’ın Jay’i seçme ihtimali bile ortada dolaşmaktaydı, fakat Rockets Yao’nun gelememe riskine rağmen dev Çinliyi seçti ve Jay Bulls’a kalmış oldu. Sezona “ılık” bir giriş yapan Jay, bir süre sonra istikrarsız performanslar göstermeye başladı. Ama yine de kötü sayılmazdı ki zaten memleketinin takımı New Jersey’e karşı yaptığı triple-double da bunu gösteriyordu…

Ama işte kötü kader Jay’i 19 Haziran 2003 günü yakaladı. Motosikletiyle Illinois’de bir kavşakta düştüğünde, başında kaskı olmadığı, dahası Illinois’de motor kullanmak için gerekli sürücü ehliyetine de sahip olmadığı ortaya çıktı ki Yamaha YZF-R6 kullanarak ayrıca Bulls ile yaptığı sözleşmeye aykırı davranıyordu! Bu kaza sonrası Williams’ın kalça kemiği kırıldı artı bacağındaki ana sinirlerden birini çok ağır zedelendi ve sol dizinde 3 bağ koptu… Hemen ameliyat olan Williams fizik tedaviye başladı. Ama asıl kötü haber Bulls’un kazadan bir hafta sonra guard Kirk Hinrich’i draft etmesiyle geliyordu. Bu seçim Bulls’un ondan vazgeçtiğinin habercisiydi… Zaten daha sonra Bulls kontratını tek taraflı olarak feshetti. Ufak bir güzellik de olmadı değil burada, Bulls aslında hiç tazminat ödemeden sözleşmeyi iptal etme hakkına sahipken genç guarda 3 milyon dolarlık bir ödeme yaptı…

O günlerde Williams basketbola geri dönüp dönemeyeceğini tam olarak kestiremiyordu ve daha sonra bir kez daha şansını denemeye karar verdi. 2008 sonbaharında memleketinin takımı Nets ile garanti olmayan kontrat imzaladı ama daha sonra işler “yine” istenen gibi gitmedi ve bir ay sonra takımdan kesildi Jay… Aynı yılın aralık ayında bu sefer D-League takımı Austin Toros’a imza attı. Ama orda da sakatlandı ve serbest bırakıldı…

Bu Jay’in son kurşunuydu artık ve basketbolu bıraktığını açıkladı. Şuan da ESPN’de kolej basketbolu basketbol analisti olarak görev yapmakta ve Tanrı’ya en azından bir işi olduğu, basketbolun içinde olduğu için şükretmekte…

Evet NBA’de büyük geri dönüşler, büyük şansa sahip elemanlar mevcut ama aynı zamanda bizim Türk tabiriyle “kadersiz” oyuncular da… Bu yazıda şanssızlardan bahsettik, inşallah bir dahakinde “ballılardan”…

Mehmet Buğra ÇİÇEK