NBA’de Ayın En Önemli Gelişmeleri

Bu yazımızda NBA’deki en önemli gelişmeleri; takaslar, sakatlıklar, en iyi performanslar, önemli haberler, ilginç istatistikler ve gündemdeki dedikodular hakkındaki yorumları bulabilirsiniz. Öncelikle takaslardan başlayalım.

NBA’de bu ay takas piyasası olarak çok hareketli geçti diyebiliriz.3’lü olarak 2 takas yapıldı.  Öncelikle daha önemsiz gibi görülen ince ayarların yapıldığı ama ileride daha büyük bir takasa yol açabilecek takasa bakalım.

Nets-Rockets-Lakers Takası,İnce Ayarlar…

Bu takasla birlikte Nets veteran forvet  Joe Smith’i Lakers’a,sorunlu çocuk Terrence Williams’ı da Rockets’a yolladı.Karşılığında ise Lakers’tan Sloven guard Sasha Vujacic’le birlikte Houston ve Lakers’tan 1.tur draft haklarını aldı.Peki bu takasın amacı neydi.Nelere yol açabilir.Takımsal olarak inceliyelim.

Önce Houston açısından bakarsak yetenekli forvet Terrence Williams’ı kattılar kadrolarına.Williams bu sene Nets’le çok sorunlar yaşadı.Antremanlara katılmadı,sorun yarattı ve hatta D-League’e bile yollandı.Gerçekten çok yetenekli bir oyuncu.Ama kendinden bekleneni bir türlü veremedi ve bunun üstüne de yarattığı sorunlar eklenince Nets onu gözden çıkardı.Houston eğer Williams kendini basketbola verirse Houston’a çok şey katabilir.Yao’nun sakatlığından sonra zaten sezona da pek istediği gibi başlayamayan Rockets için bu sezon ölü sezon gibi düşünebiliriz ve bu da kendisini göstermesi için Terrence Williams’a bir şans olacaktır.Üzerinde baskı olmaması da cabası.Ama bahsettiğim gibi basketbolunun yanında saha dışındaki davranışlarıyla da çok gündeme geldi Williams ve şu an bu önündeki en büyük handikap.

Lakers açısından bakacak olursak onlar da veteran forvet Joe Smith’i alarak ince bir ayar çektiler kadrolarına.Bynum’un sakatlığında uzun rotasyonu daralmıştı zaten son şampiyonun.Üstüne de bir başka veteran oyuncu olarak kadrolarına bu sezon kattıkları Theo Ratliff’te uzun süreli olarak sakatlanınca uzun rotasyonunda biri çaylak Derrick Caracter olmak üzere 3kişi kaldılar.Bu da özellikle Gasol’u çok yordu.Genel olarak 40 dk civarı oynayan Gasol’un performansı da yorgunluk dolayısıyla düştü.İlerleyen dönemde de Theo Ratliff’e özellikle bu sakatlıktan sonra güvenemeyecekleri dolayısıyla bu hamle doğru bir hamle olarak gözüküyor.Ekonomik açıdan bakarsak ta Sasha Vujacic’in 5 küsür milyon dolarlık kontratını erken yolladılar böylece bu kontrat için ödedikleri lüks vergisi de iptal oldu Lakers’ın.

Takasın son tarafını inceleyecek olursak Nets ince ayarlar çekiyor.Tabi bu ince ayarlar oturmuş kadronun eksiklerine yönelik değil tabiki.Carmelo Anthony’i takıma kazandırabilmek için…Melo’nun takas dedikoduları Brezilya dizisini geçti.İlerleyen kısımda buna değiniceğim zaten.Nets Sasha’nın biten kontratını ve draft haklarını bu takasta kullanılabilecek bir koz olarak aldı.Süper yıldızını takas etmek zorunda kalan takımlar için de biten kontratlar ve draft hakları ilgi çekicidir çünkü rebuilding açısından önemli şeylerdir bunlar.Yani dediğim gibi basit bir takas gibi görünebilir ama bir kelebeğin kanat çırpışlarının fırtınaya dönüşmesi gibi bu da büyük sonuçlar doğurabilir Nets’in kozlarını nasıl oynayacağına bağlı olarak.

Orlando-Suns-Wizards Takası,Evine Hoşgeldin Hido…

NBA’de bu ay gerçekleşen tek takas bu değildi.Bizi çok yakından ilgilendiren bir takasla 3 takımlı 7 oyuncuyu kapsayan büyük bir takas gerçekleşti.Bizi neden ilgilendirdiği kısmına gelirsek milli oyuncumuz Hidayet Türkoğlu bu takasla Jason Richardson ve Gilbert Arenas’la birlikte eski takımı Orlando Magic’in yolunu tuttu.Vince Carter,Mikael Pietrus ve Marcin Gortat Phoenix’e giderken Rashard Lewis’te başkent ekibinin yolunu tuttu.

Bizi en çok ilgilendiren kısım yani Hidayet ve Orlando kısmından başlayalım bu takası değerlendirmeye.Öncelikle Hido için Toronto ve Phoenix günleri çok kötüydü.Topun elinde olmasıyla verimli olamadı.Hidayet’i sadece ceza şutörü olarak kullandıklarından dolayı bu dikiş tutmadı.Seyircisiyle de arası bozulan Hido mutsuz olduğunu açıkladı,takasını istedi.Daha sonra Phoenix’e gitti Hido.İlk başta yeni bir kent,yeni bir takımın Hido’nun eski haline dönmesini sağlar diye düşünüldü ancak daha sonra detaylı olarak incelediğimizde Nash’in komutasında ve yine toptan uzak bir oyun bekliyordu Hido’yu.Zaten o da yine başarılı olamadı.Önce dakikaları azaldı sonra ilk beşteki yerini kaybetti.Ve daha sonra Hido için olabilecek en güzel şeylerden biri oldu ve eski takımı Orlando Magic’e takas oldu.Tabi yanında çok iyi bir sezon geçiren Jason Ricahrdson ve sorunlu yıldız Gilbert Arenas’la birlikte.Bu takas Orlando’ya ve Hidayet’e çok şey kazandırdı bence.Orlando sene başından beri hücumda bir organizasyon sıkıntıs çekiyordu.Üstüne Rashard Lewis’in de formsuzluğu eklenince Magic’in hücumu özellikle çok teklemeye başladı.Onlar da eski bir dosttan yardım bulmayı umdular ve Hido’yu aldılar.Hido zaten bu sisteme alışık ve bu sistemde çok ta başarılı oldu.Ondan iyisini zor bulurlardı.Hidayet’in gelişi Howard’ı da çok etkiledi.Birlikte oynadıkları zaman Dwight’ta çok verimli oluyor.Hidayet te top elinde olduğu için gerçek performansını gösterebilecek.Bu da son zamanlarda kendisi için yapılan “Kontratı aldı yatıyor” eleştrilerine de cevap verebilecek.Takasın diğer parçalarına gelicek olursak Jason Richardson bu sene çok formda ve çok iyi bir sezon geçiriyor.Ayrıca Orlando’nun şuta dayalı sistemine de uyuyor.Bu açıdan onun da başarılı olucağını düşünüyorum.Ancak bazen savunmada problem yaratabilir.Özellikle karşılığında giden Pietrus’un takımın en iyi dış savunmacısı olduğu düşünülünce bu problem daha çok göze batabilir.Richardson’un bir başka avantajı Orlando adına sezon sonunda bitecek olan kontratı.Yani olası bir dikiş tutmama durumunda biten büyük kontratından dolayı iyi bir oyuncuyla anlaşabilirler.Son olarak ta Arenas’a gelelim.Arenas’ın yetenekleri tartışılmaz ama kafası hep başka yerlerde.Oyuna konsantre olduğu dönemlerde başarılı performanslar sergiledi Arenas ama son dönemde saha içinden çok saha dışındaki olaylarla gündeme geldi.Orlando’ya gelişi guard rotasyonunu iyice zenginleştirdi.Ayrıca Orlando’nun bundan önceki problemlerinden biri de oyun sıkışınca onlar da sıkışıyor bazen.Hido’yla birlikte Arenas’ın da katılması bu açıdan takıma zenginlik katıcak.Ama Arenas’ın basketbola kafasını verememesi de Orlando’ya bir o kadar da zarar verebilir.Bu yüzden burada kritik nokta Arenas’ın basketbola kendini ne kadar verip veremeyeceği…

Takasın diğer uçlarına değinecek olursak Suns için Vince Carter’ın gelişi her ne kadar eski formunda olmasa da bir heyecan yarattı diyebiliriz.Taraftarlar son demlerinde Nash’le Carter’ın aley-oop’larını görebilecekler.Tabi zaten yeterince fazla olan kısa rotasyonu iyice doldu Carter’la birlikte Pietrus’un da gelişiyle.Carter’dan Suns’ın da pek büyük bir beklentisi yok tahminimce çünkü zaten Suns için ciddi bir yeniden yapılanma gerekiyor.Nash’in de son dediğim gibi son demlerini yaşıyor olması ve takımın o eski günlerinden hayli uzak olması nedeniyle Carter’dan beklentileri pek fazla değil.Takasın diğer parçaları Pietrus ve Gortat’ın katkısı bence çok olucak Suns’a.Pietrus Suns’ın hızlı oyun sisteminde kendine yer bulabilir ve ayrıca takımın olmayan savunmasına biraz olsun hareketlilik getirebilir.Keza Gortat ta yine son derece zayıf olan uzun rotasyonuna güzel bir takviye oldu.Gortat ortayı kapatabilen bir uzun.Ayrıca kadrosunda pivot olarak sadece Robin Lopez’i bulunduran Suns adına sağlam katkı alabilirler.

Son olarak Wizards’ın penceresinden bakalım.Onlar da Rashard Lewis’i alarak zengin 3 numara rotasyonlarına güzel bir derinlik(!) kattılar.Lewis bu sezon çok formsuzdu gerçekten.Eskisi gibi değildi.Wizards ondan bir patlama bekliyor demekki.Bana göre asıl amaçları John Wall’un önünü açmaktı.Arenas’ın da bu konuda büyük bir engel olduklarını düşündüklerinden dolayı böyle bir takasa yöneldiler.Takımın geleceği olarak gördükleri Wall’un gelişimi açısından çok olumlu bir hamle oldu.Lewis’in gelişiyle Thornton’u veya Lewis’i 4 numaraya kaydırıp kısa beşle hızlı bir tempo basketbolu oynayabilir Lewis.Ya da Josh Howard’ı gözden çıkartıp gelecek adına kurmayı planladıkları takım adına güzel bir ekleme yapabilirler.
Larry Brown’la Bobcats’in Yolları Ayrıldı
Tabi bu ay sadece takaslardan ibaret geçmedi.Charlotte Bobcats tecrübeli koçu Larry Brown’la yollarını ayırdı.Takımın büyük hissedarı Jordan değişim için bu yolu seçtiklerini söyledi.Bobcats gerçekten hiç iyi yolda değil açıkçası.Giderek sınırlanan bir kadroları var.Larry Brown geçen sene play-off yaptı ve bu takımın bir düzen içinde tutulduğunda kazanabileceği maksimum başarılardan birini elde etti.Zaten son maçlarda Larry Brown’la Bobcats’in birlikteliğinin süresinin dolduğu görülüyordu.Düzenden de kopmaya başlamışlardı.Dolayısıyla Larry Brown kendisi ve sağlığı açısından çok güzel bir karar oldu diyebiliriz. Brown’un yerine Jordan’ın yakın arkadaşlarından Charles Oakley’in geçebileceği konuşuluyor. Jordan’ın oyunculuğuna söylenecek hiçbir laf yok. Ama bir yönetici olarak hiç iyi işler yapmıyor.Önce Wizards’ta daha sonra Bobcats’te yanlış hamleler yapıyor.Takaslar,serbest oyuncu ve draft tercihleri bakımından sıkça sorgulanıyor Jordan.Bu son olaydan sonra da Bobcats’te değişimin biteceğini düşünmüyorum.Kadronun çok takviyeye ihtiyacı var ama bunun için acele ve yanlış bir hamle de yapabileceklerini düşünmüyor da değilim.

Yao Ming Sezonu Kapattı
Houston’un dev pivotu Yao Ming’te bir kez daha sezonu kapattı. Yao sakatlıktan sonra zaten kısıtlı süreler alıyordu ama yine de bir kez daha sakatlık geçirdi.Bunun Yao’nun basketbol kariyerinin bitmesine yol açabilir büyük ihtimal.Bacakları bu dev cüsseyi taşıyacak kadar değil ne yazıkki ve Yao yeteneklerine rağmen sağlıklı kalamıyor.Yao’nun kariyerinin devam edip etmeyeceği şu an için bilinmiyor ama ben bırakması taraftarıyım.İleride kendisi açısından daha büyük bir sorun olabilir.Nitekim doktorlarının açıklamaları da bu yöndeymiş.

Tabi bu ay yaşanan sakatlıklar bununla sınırlı değil.Chicago’nun pivotu Joakim Noah ta geçirdiği sakatlıktan dolayı 2 ay gibi bir süre takımdaki yerini alamayacak.Bu Bulls adına kötü olsa da Ömer Aşık adına çok iyi oldu diyebiliriz.Cihago adına kötü oldu çünkü Boozer’ın da dönüşüyle iyice ivme yakalayan ve kadrosu yavaş yavaş oturan Bulls için savunma müdürü ve takımı ateşleyen oyuncu Joakim Noah’ın sakatlığı kötü oldu.Ömer için iyi oldu çünkü Boozer’ın dönüşüyle süreleri iyiden iyiye azalmıştı.Noah’ın sakatlığından sonra Bulls kadrosunda pivot olarak Ömer Aşık ve Kurt Thomas kaldı.Thomas’ın ilerleyen yaşı,yavaşlayan ayakları ve artık yıpranan vücudu göz önüne alındığında bu Ömer için büyük bir şans.Burada kendini gösterebilirse Ömer rotasyonda yerini iyice sağlamlaştırabilir.Aksi taktirde Ömer’in dakikaları iyiden iyiye azalacaktır.

Milwakuee guardı Brandon Jennings’te sakatlığa kurban gidenlerden. O da yaklaşık 1 ay kadar sahalardan uzak kalacak.Bucks zaten çok dağınık bir görüntüde.Sahada Ersan ve Bogut dışında doğru basketbol oynayan çok az oyuncu var.Bu yüzden takımın ilk beş guardının her ne kadar daha çok atmaya dayalı oynasa da sakatlığa gitmesi onlar adına kötü oldu.

NBA’de bu ay gerçekleşen ilginç olaylardan biri de Wizards’ın uzunlarının bir gece kulübünde küfürleşerek kavga ettiği iddiasıydı. Blatche ve Mcgee’den söz ediyorum.2 oyuncunun ciddi bir kavga ettikleri iddialar arasında.Laf arasında yalanlandı ama yine de bu 2 oyuncu takım tarafından cezalandırıldı ve Spurs maçında oynamadılar.Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye boşuna dememişler.Tabi bu olay bizlere Wizards’ın eski uzunları Etan Thomas ve Brendon Haywood’un olayını hatırlattı.

Yılın Basketbolcusu Kevin Durant
Yılın Basketbolcusu ödülü de sahibini buldu bu ay. Ödüle hem Oklahoma’da hem de Amerika Milli Takımı’nda süper bir sezon geçiren lig tarihinin en genç sayı kralı Kevin Durant layık görüldü.Zaten hakkediyordu da.Hem Thunder’da hem de Dünya Şampiyonası’nda takımlarını sırtladı.Dünya Şampiyonası’nda Mvp ödülünü de kazandı ve taraflı tarafsız herkesin takdirini kazandı Durant.Hem oyunuyla hem de kişiliğiyle ligin çok sevilen oyuncularından biri.

Takas Dedikoduları
Tabi bu ay da Carmelo Anthony’nin takas dedikoduları konuşulup durdu ancak şu ana kadar gerçekleşen bir şey yok.Melo Knicks’e gitmek istediğini söylüyor her fırsatta ama Knicks’te kimi önerecek olsa o adam patlama yapıyor. Chandler,Fields gibi isimler süper bir sezon geçiriyorlar.Nets te Melo’nun çok büyük taliplilerinden.Vujacic takasıyla da dediğim gibi ufak ayarlar çekiyorlar kadrolarına bu takas için. Ama Melo ayak diretiyor oraya gitmemek için. Carmelo’nun bu dedikoduları en çok takımı Denver Nuggets’a zarar veriyor. Onlar da bir türlü hedef belirliyemiyorlar,plan yapamıyorlar ve beklenilenden kötü bir sezon geçiriyorlar.Melo’daki bu belirsizlik dediğim gibi en çok Denver’ı etkiliyor. Son zamanlarda Nets ve Knicks için 3 takımlı takas dedikoduları atılıyor ortaya. Melo’yu almak için başka takımları katalizör olarak kullanıyorlar tabi ki bu dedikodulara göre.Nuggets ta ne istediğine karar veremiyor açıkçası.Draft hakkımı yoksa biten kontrat mı istiyorlar belli değil.

Takas dedikoduları da bununla sınırlı değil tabiki.Portland’ın da takımda gençleşmeye gitmek istediği ve tecrübeli oyuncuları Marcus Camby ve Andre Miller’ı gözden çıkardıkları gelen haberler arasında.Bu ilginç bir karar.Hem Camby hem de Miller gerek tecrübeleriyle gerek iş ahlaklarıyla gerek te oyunlarıyla bu takıma ve takımdaki genç oyunculara çok şey katıyorlar.Böyle oyuncu arayan çok takım olduğundan havada kapacaklardır bu 2 oyuncuyu o yüzden Blazers’ın iyi düşünmesi lazım bence.Bu takas için Bobcats’in devrede olduğu ve Gerald Wallace ve Dj Agustin’i gözden çıkardığı yine konuşulan dedikodulardan.Ancak Camby’nin gidişiyle tek pivot olarak Pyrzibilla’nın kalacağı düşünüldüğünde Blazers’ın bu takası bir pivot olmadan yapması zor gözüküyor.

Ard Arda Maça Çıkma Rekoru
Andre Miller demişken Portland Trail Blazers forması giyen deneyimli oyun kurucu Andre Miller 2002 – 2003 sezonundan bu yana, tam 632 maçta üst üste forma giydi.  Ancak Miller’ın üst üste sahada yer alma serisi, Phoenix Suns karşısında son buldu.  Takımının,  Los Angeles Clippers ile oynadığı maçta,  çaylak Blake Griffin’e sert bir faul yaptığı için 1 maç ceza alan Miller, Phoenix karşılaşmasında takımını yalnız bıraktı. Miller’in 632 maçlık serisinin bozulması ile bu alanda NBA liderliği, son 444 maçın tamamına çıkan Los Angeles Lakers’ın oyun kurucusu Derek Fisher’ın eline geçti.  NBA tarihinin üst üste en fazla maç oynama rekorunu ise Lakers’ın bir diğer unutulmaz oyuncusu A.C. Green elinde tutuyor.  Green,  1986 ile 2001 yılları arasında tam 15 sezon, hiç kaçırmadan 1192 maça çıkmıştı.

Oyuncu Arayanlar
Konuşulan dedikodular arasında Knicks’in bir yedek point guard aradığı söylentileri de var. Felton’a çok yükleniyor diyebiliriz Knicks için. Zaten koç D’Antoni’de böyle giderse sezon sonunu çıkaramazlar diyerek bu konuda bir formül aradığını ima etti.Toney Douglas’ın da tam bir point guard değil de daha çok shooting guard pozisyonuna uyması nedeniyle Felton’un olmadığı dönemde Knicks bir düzen sıkıntısı çekiyor.Bu bölge için konuşulan en ciddi adaysa Sebastian Telfair.O da  bu hızlı tempoda başarılı olabilir bence.Çok yetenekli ama kuzeni Stephon Marbury gibi kafasını basketbola vermede hiç başarılı değil.Şayet gelirse Knicks’e güzel katkı verebilir hem de Douglas 2 numara pozisyonunda daha başarılı olur.

Bir başka senaryo da son takas sonucu uzun rotasyonunda problem yaşayabilecek olan Orlando Magic’in buraya takviye yapmak istediği…Gortat’ın gidişinden sonra yedek pivot konusunda sorun yaşayabilirler.Ayrıca 4 numara pozisyonunda da sıkıntı yaşıyorlar.Bu bölgeler için Turiaf veya Tyrus Thomas’ın alınabileceği konuşuluyor ki eğer bunu gerçekleşirse Magic çok daha komple bir takım olur.Zaten kısa rotasyonu son derece geniş.Oradan Q-Rich başta olmak üzere birkaç oyuncuyla birlikte güzel bir takviye yapabilirler.

Kobe, THY’nin Tanıtım Elçisi
NBA’le değil de bizle daha çok ilgili olan bir gelişme de Kobe Bryant’ın THY’nin tanıtım elçiliği görevine getirilmesi oldu. Kobe gibi adını NBA tarihine yazdırmış tüm dünya tarafından bilinen bir oyuncunun bu görevi alması hem Thy’nin hem de ülkemizin reklamı açısından müthiş bir gelişme.Kobe’nin yazın çekilecek reklam filmlerinde oynayacağı hatta Türkiye’ye bile gelebileceği belirtiliyor.

Haberlere devam edecek olursak ekonomik sorunlar yaşayan New Orleans Hornets’ın yeni sahibi NBA oldu.Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan NBA Başkanı David Stern, takım sahipleri George Shinn ve Gary Chouest’in New Oreans kentindeki ekonomik durumların belirsizliği nedeniyle yola devam etmeme kararı verdiklerini belirtti.New Orleans takımının ekonomik açıdan sağlam bir şekilde desteklenmesi için NBA’in kulübü satın aldığını vurguladı.

Ayın Performansları
Tabi bu ay adını tarihe yazdıran isimleri de geçmeden olmaz NBA’de.Knicks’in süper yıldızı Amar’e Stoudamire takımının bu sezon yakaladığı 8 maçlık galibiyet serisinin tümünde 30 ve üstü sayı atarak adını takım tarihine yazdırdı.Utah’ın tecrübeli koçu Jerry Sloan’da takımının Cleveland’ı yendiği maçta kariyerinde bir kilometre taşını daha geride bıraktı. 1210. galibiyetini elde eden deneyimli antrenör, NBA tarihinin en çok maç kazanan 3. koçu konumundaki Pat Riley’i yakaladı.

Ayın göze çarpan performanslarına da değinelim son olarak.Bucks pivotu Andrew Bogut Rockets karşısında 24 sayı 22 ribaundla galibiyette baş rol oynadı.Her ne kadar eleştiriyor olsak ta Melo kendi gibi oynadığı zaman büyük silah nitekim Orlando karşısında 35 sayı 11 ribaundla oynayarak Magic’i geçerken Nuggets’ı sırtlayan isim oldu.Amar’e’den bahsetmişken bir peformansını da belirtelim.Boston karşısında 39 sayı 11 ribaundla oynadı Amar’e.Boston’a bu kadar sayı atmak gerçekten büyük iş.Son saniyede attığı üçlüğü de süre bitmeden atmış olsa gerçekten eksiksiz olcaktı ama kaybettiler bu maçı.Minnesota adına bu sezon belki de uzun yıllar sonra ilk defa ilerisi için umut veren cinsten.Beasley ve Love dikkat çeken performanslar sergiliyor özellikle Love.Açık ara ribaund kralı olan Love süper istatistiklerle oynayarak hem taraftarların hem de fantasy basketbol oynayanların gözdesi konumunda.Bu ay da Nuggets karşısında 43 sayı 17 ribaund gibi süper bir performansla oynadı ama galibiyete yeterli olmadı bu.

NBA’de bu sezon Spurs fırtınası esiyor.Harika bir başlangıç yaptılar ve bu fırtına bu ay da devam etti.Spurs’ün 3 silahşörleri Parker-Manu-Duncan’da bu sezon çok formda ve sakatlık yaşamadılar henüz.Her maç ön plana çıkan performanslar görebiliyoruz bu üçlüden.Bu ay da Memphis’i yendikleri maçta Parker 37 sayı 9 asistle galibiyetin baş mimarı oldu.Spurs demişken onların galibiyet serilerine Orlando Magic bu ay son verdi.Tabi bunda en büyük pay 26 sayı 23 ribaunt gibi etkili bir performans sergileyip pota altını domine eden Dwight Howard’ın ve bunun o kadar etkili performans sergilemesini sağlayan Hido’nun.

Oklahoma Thunder’ın süper guardı Russell Westbrook bu sezon çok formda gerçekten. Kevin Durant’in olmadığı dönemde takımını sırtladı Westbrook ve fırtına gibi esiyor.Takımının çok çekişmeli geçen ve 3 uzatmaya giden New Jersey’i yendiği maçta 38 sayı, 15 ribaund, 9 asist gibi kusursuz bir performans sergileyerek triple double’ın kapısından döndü Westbrook.Formda guardlardan devam edecek olursak Derrick Rose da bu senenin formda oyuncularından. Şutunu da geliştirdikten sonra hepten durdurulamaz bir oyuncu oldu Rose. Bu sezon da göz kamaştırıcı peformanslar görüyoruz kendisinden.Rose bu ay Clippers’a kaybettikleri maçta 34 sayı 6 ribaund ve 8 asistle çok yönlü bir performans sergiledi.Bulls demişken Carlos Boozer’a değinmeden olmaz.Sakatlıktan döndükten sonra gerçekten süper katkı veriyor Boozer Bulls’a.Pota altından çok iyi katkı veriyor ve Rose’la birlikte takımını sırtlıyor Boozer.Genelde 30-10 lu performanslar sergiliyor.Bir performansını vermek gerekirse Wizards deplasmanında 30 sayı 10 ribaund ve 7 asistle takımının galibiyetinin baş mimarıydı.

Büyük takas dediğimiz Suns-Magic-Wizards takası beklenmedik bir isme daha yaradı ve sene başında süre bulmakta zorlanan Suns guardı Jared Dudley ilk beşte buldu kendini. O da bu güveni boşa çıkarmayacak cinsten oynuyor diyebiliriz şu ana kadar.Özellikle Miami’ye kaybettikleri maçta 33 sayı 12 ribaundla harika bir performans ortaya koydu Dudley.Bakalım Carter döndükten sonra süreleri nasıl olacak Dudley’in.Etkileyici performanslardan bahsetmeye Warriors’un süper guardı Monta Ellis’le devam ediyoruz.Ellis bu ligin elit skorerleri arasına kendini yazdırdı diyebiliriz.Müthiş bir deliciliği var ve inanılmaz süratli o da bunları çok iyi kullanıyor.Houston’a yenildikleri maçta tam 44 sayı attı Ellis ve 7asist te ekledi bu etkileyici skor performansının yanına.Gerçekten göz kamaştırıcı.44 sayı demişken Kevin Durant te kötü başladığı bir sezonda yavaş yavaş ritmini bulmaya başladı.Buna rağmen ligin sayı kralı olan Durant Noel akşamı Oklahoma’nın Denver Nuggets’ı yendiği maçta 44 sayıyla bu sezonun en yüksek rakamına ulaştı kendi adına ve bunun yanına 7ribaund 4 asist te ekledi Durant.Onun da ritmini bulmasından sonra Thunder çıkışa geçti ve bu çıkışa devam ediyor.Noel akşamı demişken herkesin merakla beklediği Los Angeles Lakers-Miami Heat randevusunu Lebron James önderliğinde Miami beklenenden çok kolay bir şekilde kazandı.Maçı baştan sona ciddiye alarak üstün olarak götüren Heat’te Lebron 27 sayı 11 ribaunt ve 10 asistle maçı noktaladı ve takımını galibiyete taşıdı.Ayrıca Lebron için bu maçta en dikkat çeken nokta attığı 5-6 üçlük oldu.Her zaman kötü şutör eleştirilerine maruz kalan James bu maçta süper şut attı.

Evet bu aylık olan önemli gelişmeleri,haberleri,dedikoduları ve önemli performansları elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Gelecek ay görüşmek üzere.

Buğra Uzar, 3SAYI Basketbol Dergisi


27. Sayı

3SAYI basketbol dergisinin 27. sayısı online yayında. 16 konudan oluşan dergi 134 sayfa. Derginin bu ay kapak konusu Derrick Rose olurken dergimzide ayrıca Hidayet Türkoğlu’nun yanı sıra bir çok özel hazırlanmış incelemeleri bulabileceksiniz. Ücretsiz olan e-dergiyi okumak için tıklayınız.

3SAYI Basketbol Dergisi tamamen ücretsizdir. İstediğiniz her yerde yayınlayabilirsiniz.

3SAYI OCAK 2011

Genel Koordinatör

Bekir Sıddık KOÇ

Kapak Tasarımı

Fırat Çimenli

Dergi Tasarımı

Fırat Çimenli

3SAYI Yazım Ekibi

Bekir Sıddık Koç

Cem Tokatlıoğlu

Çetin Kuzu

Emre Dağdelen

Fırat Çimenli

İlker Keser

Gizem Kumbasar

Gökhan Bayezit

Mehmet Buğra Çiçek

Mehmet Samet Bora

Okan Çarga

Önder Akcollu

Salih Cengiz

Sinan Cem Civili

3SAYI Ocak 2011 Konu ve Yazarları

08 Ayın Öne Çıkan Oyuncuları- Sinan Cem Civili

16 Son Saniyelerin Adamı: Manu Ginobili – Sinan Cem Civili

20 Sihrin Gerçek Sahibi: Hidayet Türkoğlu – Gökhan Bayezit

26 Muhteşem Poohdini: Derrick Rose – Sinan Cem Civili

36 NBA Takımı Tutmak – Cem Tokatlıoğlu

42 Sercan Topcu Röportajı – Emre Dağdelen

50 Ahmet Çakı Röportajı – Gizem Kumbasar

62 Turkish Airlines Euroleague Top 16 – Önder Akcollu

70 Gençlik Kulüplerinde Antrenör Olmak – Emre Dağdelen

76 Basketbolumuzda İz Bırakanlar #5: İbrahim Kutluay – Çetin Kuzu

84 Bayan Basketbolunda Hedefler Buraya Kadar mı? – Mehmet Samet Bora

90 Bruce Bowen & Ron Artest – Okan Çarga

100 NBA Smaç Efsaneleri – En İyi 10 Smaçör  – Sinan Cem Civili

106 TB2L’de Yabancılar Olmasaydı – Emre Dağdelen

110 Beko Basketbol Ligi’ne Genel Bakış: TBL11 – İlker Keser

128 NBA2K11 – Salih Cengiz

134 Kapanış

e-dergiyi okumak için tıklayınız

3SAYI Basketbol Dergisi 27. Sayı Konu İçerikleri

Ayın Öne Çıkan Oyuncuları: Aralık ayının öne çıkan oyuncuları; Andrew Bogut, Kevin Love, Grant Hill, Amare Stoudemire

Son Saniyelerin Adamı: Manu Ginobili : San Antonio Spurs Bugün NBA’in Zirvesinde yer alıyorsa en büyük katkı şüphesiz ondan geldi.. Emanuel Ginobili yazısı sizlerle..

Sihrin Gerçek Sahibi: Hidayet Türkoğlu: Takas gerçekleşti ve Hidayet Orlandoya döndü. Hido’nun dönmesiyle maçları kaybeden Orlando da işler tersine döndü.. Orlando bir seri yakaladı gidiyor, bunda şüphesiz en önemli katkı Hidayet Türkoğlu’ndan geliyor. Bu da Orlando’daki sihrin Hidayet’ten kaynaklandığını gösteriyor herkese..

Muhteşem Poohdini – Derrick Rose: Chicago Bulls’un en değerli oyuncu, Jordan’dan sonra belki de en etkileyeci performans sergileyen bu hızlı adam, dergimizin bu ayki kapak konusu olmayı hak etti..

NBA Takımı Tutmak: Hangi takımı niçin tutuyorsunuz, takımınız kafaya oynamasa yine de tutar mısınız? Yoksa siz sadece popüler takım peşinde misiniz?

Sercan Topcu Röportajı: TB2L’den bu ayki röportajımız Gelişim Koleji’nin başarılı, başarılı olduğu kadar, saygılı, centilmen oyuncusu Sercan Topçu.

Ahmet Çakı Röportajı‘‘Fenerbahçe Ülker maçını hakem kararı ile kaybetmemiz ilkti ve bu son da olmayacak’’ : Erdemir Antrenörü Ahmet Çakı’dan yine bomba açıklamalar.. Koç ile gündemdeki konuları ve basketbolumuzdaki istikrarsızlığı konuştuk.

Turkish Airlines Euroleague Top 16: İkinci tura kalan takımlardan öne çıkanları incelediğimiz yazıda final 4 yolunda kimlerin daha şanslı olduklarını yazdık.

Gençlik Kulüplerinde Antrenör Olmak : Altyapılarda antrenör olmanın zorluklarını, heyacanını, gururunu, çalışanını, çalışmayanını yazdık.

Basketbolumuzda İz Bırakanlar #5: İbrahim Kutluay: Basketbolumuzun efsaneleri bölümünde bu ayki konuğumuz İbrahim Kutluay.

Bayan Basketbolunda Hedefler Buraya Kadar mı?: Şampiyonluk hedefi olan yok mu? Herkesin hedefi ligde kalmak mı sadece?

Bruce Bowen & Ron Artest: NBA’de savunma deyince akla ilk gelen isimlerden ikisini karşılaştırdık. Bunlar işi biraz da abartanlardan: Kelepçe Bowen, Sert Kaya Artes

NBA Smaç Efsaneleri – En İyi 10 Smaçör: NBA Tarihinin en iyi 10 smaçörünü sıraladık.

TB2L’de Yabancılar Olmasaydı: İkinci ligde yabancılar olmasaydı nasıl bir lig izlerdik acaba?

Beko Basketbol Ligi’ne Genel Bakış: TBL11: Beko Basketbol Liginde’ki takımlara bir göz attık..

NBA2K11: Bugüne kadar yapılmış en iyi NBA oyununu inceledik. Ayrıca ufak tefek birkaç oyun hilelerini de bulabilirsiniz yazıda..

online dergiyi okumak için tıklayınız

Mire Chatman Kadro Dışı Bırakıldı

Beko Basketbol Ligi ekiplerinden Beşiktaş Cola Turka, disiplinsiz davranışları sebebiyle Amerikalı oyun kurucusu Mire Chatman’ı süresiz olarak kadro dışı bıraktı.Kulübün resmi internet sitesinden; “Kulübümüzün maddi tüm vecibelerini yerine getirmesine karşın, iki kez antrenmana çıkmayan ve takım içinde disiplinsiz hareketlerde bulunan Mire Chatman, süresiz olarak kadro dışı bırakılmıştır.” şeklinde bir açıklama yayınlandı.

Basketbol Siteleri

3SAYI Basketbol Dergisinin yayınlandığı basketbol sitelerini buradan paylaşmaktayız. Ayrıca çözüm ortağımız olan siteleri dergimizden de her ay düzenli olarak paylaşacağız. Basketbol sitelerinin yanı sıra, forumlar, bloglar ve facebook sayfalarını da buradan açıklıyoruz. Siz de çözüm ortağımız olmak isterseniz bizimle ileşime geçebilirsiniz. mail: 3sayidergisi@gmail.com

Ücretsiz olan e-dergimizin daha fazla kişiye ulaşması adına yaptığımız bu çalışmaya sizler de katılabilirsiniz.

Liste sürekli güncellenecektir.


3SAYI Basketbol Dergisinin Yayınlandığı Siteler

 

www.BasketbolBilgi.com : Basketbol eğitim ve kaynak sitesi

www.ForumNBA.com : Basketbolun ve NBA’in tartışma merkezi

www.HaberNBA.com : Basketbol ve NBA haber sitesi

www.edbasketballacademy.com : İzmir’in Basketbol Akademisi


3SAYI Basketbol Dergisinin Yayınlandığı Facebook Sayfaları

 

3SAYI Facebook Sayfası 12K+
N B A – T i m e 30K+


 

 

3SAYI Sosyal Paylaşım Ağlarında

3SAYI Basketbol Dergisi’nden gelişmeri anında alabilmek için sosyal paylaşım ağlarındaki sayfalarımıza katılabilir, ayrıca rss’den son eklenen konuları anında görebilirsiniz.Sayfalarımıza katılabilir ve arkadaşlarına tavsiye edebilirsiniz.

Facebook sayfamızı beğenmek için tıklayınız =>

Twitter’dan bizi takip etmek için tıklayınız =>

RSS Aboneliği için tıklayınız =>

Mahmuti Mat Dedi!

Yılın son derbisinde gülen taraf Galatasaray Cafe Crown oldu. Galatasaray taraftarları bu anı uzun zamandır bekliyorlardı. Geçen sene yaşanan rezaletin üzerine bu sene yapılan hamleler Galatasaray taraftarlarını mest ediyor. Mahmuti’nin göreve gelişi; geçen sezonu kurtaran adam Cem Akdağ’ın hoş olmayan yakışmayan bir şekilde gönderilmesi neticesinde gerçekleşmişti. Cem Akdağ geçen sene büyük bir iş başardı ve bayrağı Mahmuti’ye teslim etti. Mahmuti’ye inanan ona güvenen Galatasaray taraftarları eminim ki şimdi çok daha mutlu mesut ve bahtiyardır.

Fenerbahçe Ülker cephesi de taraftarların ve Türk basketbol kamuoyunun bir türlü hazzetmediği bir koçun ardından yaşanan kan değişikliği ile sezona başlamıştı. Sene başında Türkiye Kupası elemelerinin Gaziantep ayağında ligin yeni renkli ekibi Trabzon önünde yeni koç Spahija’yı izleme şansına erişmiştim. Spahija’yı izleme diyorum çünkü kenardaki performansı çok hareketli ve gerçekten izlemeye değer. Maç aşağı yukarı 40 sayı farklıyken hiç olmayacak bir pozisyonda hatta hakemin bile hatasını kabul ettiği bir durumda adeta çılgına dönen Hırvat koç teknik faülü almayı başarmıştı. 2010’un son derbisinde yine olmadık bir yerde sergilediği kenar şovunun ardından aldığı teknik faul sonrası aklıma yine o pozisyon geldi. Ömer’in top kaybı ile gelen fast break sayısından sonra adeta çılgına dönen Spahija aldığı teknik faul ile kendi takımına son hançeri yine kendisi vurmuş oldu.

Galatasaray Cafe Crown maça rakibi Fenerbahçe Ülker’e oranla çok daha iyi hazırlanarak çıkmıştı. Hatta Fenerbehçe Ülker’in bu maç için en ufak bir hazırlık yaptığını dahi düşünmüyorum. Çünkü;

—Efes Pilsen yıllarından bu yana geriye düştüğü her an 4 kısalı sisteme dönerek maçı geri getirmeye çalışan koç Oktay Mahmuti’nin en önemli hamlesine en ufak bir karşılık verildiğini göremedik.

— Galatasaray Cafe Crown’un Türk vatandaşlığına zamanında geçirilmesi başarılamayan oyuncusu Schumpert’e en ufak bir önlem alındığına şahit olamadık. Sahada; kardeşim hele sen bir dur diyen ne bir oyuncu nede bir savunma sistemi mevcuttu.

— Galatasaray Cafe Crown savunması oldukça sert ve etkili bir savunma. Fenerbahçe Ülker hücumu bu savunmanın aşil tendonunu maç boyu bir türlü bulamadı. Ellerinde Oğuz Savaş gibi kalıplı sırtı potaya dönük oynayabilen bir adama maç boyu doğru düzgün post up yaptıramadılar.

Galatasaray taraftarları eminim ki bu kadar iyi savunma yapıp böylesine dengeli hücum eden takımlarına sonsuz güveniyorlardır. Bu akşam kendilerine oranla çok güçlü bir takımı coaching farkı ile yenmeyi başardılar.

İlker KESER

basketci14@gmail.com

Galatasaray CC – Fenerbahçe Ülker


Beko basketbol ligi 12. hafta karşılaşmasında Galatasaray Cafe Crown ile Fenerbahçe Ülker Abdi İpekci Spor Salonunda karşı karşıya geldi. Ligin zirvesindeki mücadelede kazanan taraf 67-56’lık skorla Galatasaray Cafe Crown oldu. Galatasaray bu sonuçla rakibi Fenerbahçe Ülker’den liderliği de devralmış oldu.

Galatasaray Cafe Crown’da Tutku Açık 12 sayı, 6 ribaund ve 7 asistlik etkili performansı ile göz doldururken, Preston Shumpert 16 sayı ile Galatasaray’ın en skorer oyuncusu olmayı başardı. Fenerbahçe’de ise Ömer Onan’ın 16, Oğuz Savaş’ın 14 sayısı mağlubiyeti engelleyemedi.

Maçın Yorumu İçin Tıklayınız

Oyunun adı BASKETBOL!

A takıma çıkmak istiyorum. İyi bir basketbolcu olmak istiyorum. Çoğu basketbolcu adayı bu hedeflerle yola çıkar ve bu hedefler doğrultusunda çalışır. Bu hedeflere giden yolda önemli bir özelliktir yılmamak ve bu süreçte hep işinize yarayacaktır.

Hedefinizde ilerlerken birçok zorluk ile karşılaşacaksınız. İçsel ve dışsal motivasyonunuz iniş ve çıkışlar gösterecek, pes etme noktasına geleceksiniz. Peki, vazgeçecek misiniz? Hayır eminim yüksek bir çoğunluğunuz vazgeçmeyecek, yılmayacaksınız.

Bir antrenmanda, güvendiğiniz, sevdiğiniz ve her şeyiyle inandığınız antrenörünüzün aferin aslanım iyi idmandı demesi sizi mutlu edecek, ertesi idmana daha istekli geleceksiniz.

Top yerde kontrolsüz bir şekilde yuvarlanırken, o topa atlamayı öğreneceksiniz ve o topun bir maç kurtardığını yaşayarak görünce, her topun önemini anlayacaksınız.

Ailenizden fazla takım arkadaşlarınızı göreceksiniz ve dostluk nedir onu öğreneceksiniz, takım arkadaşına güvenmeyi öğreneceksiniz.

Bir arkadaşınız hata yaptığında bütün takım ceza yediğince, yaptığınızın takım sporu olduğunu ve her hareketinizin takımı bağladığını öğreneceksiniz.

Yaşınız ilerlediğinde biri size yaz tatili dediğinde, sizde ona hayırdır o nasıl bir şey diye tebessümle cevap vereceksiniz.

Terleyeceksiniz ve bunun formayı giyebilmek için, o terin ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız.

İlk maçınıza büyük ihtimalle kimse gelsin istemeyeceksiniz. Maçtan önce aynaya bakınca sanki rengim biraz sarardı mı? diye soracaksınız, mideniz biraz ağrıyacak, elleriniz terleyecek ve yaşınız ilerledikçe bu hislerin sizi terk etmemesini isteyeceksiniz.

Zaman ilerleyince bu sefer tam tersi ailenizin maçlarınıza gelmesini, sizi izlemesini ve sizinle gurur duymasını isteyeceksiniz ki, eminim onlar sizinle zaten her zaman gurur duyuyor olacaklar.

Turnuvalara, Türkiye şampiyonalarına gideceksiniz. Kendinizi özel hissedip, rekabeti göreceksiniz. Basketbolun her yerde farklı bir tarzda oynanıldığını o sahada yaşayarak öğreneceksiniz.

Maç kazanınca maçı takımın kazandığını öğreneceksiniz, siz 30 sayı atabilirsiniz ama takım arkadaşlarınızdan biri rakibin en skorer oyuncusunu durdurmuş, diğerleri rebound yükünü çekmiş, hiç oynamayan bir arkadaşınızın maç sonunda alkışlamaktan elleri kızarmış, sizi desteklemekten sesi kısılmış olacak ve hepiniz aynı soyunma odasına gireceksiniz. O odada ki manzarada sizinde payınız olduğu için, kendinizle gurur duyacaksınız.

Kendinize güveniniz artacak, omuzlarınız dik yürüyeceksiniz, çünkü siz basketbolcusunuz?.

Turnuvada oda arkadaşınız olacak, onunla turnuva boyunca aynı havayı teneffüs edeceksiniz. Akşamları odanıza çikolata, süt buna benzer şeyler alıp onunla paylaşmayı öğreneceksiniz. O sizin sırdaşınız olacak, sizde onun.

Ailenizi arayacaksınız ve anne otele yerleştik, burası çok güzel, öğlen idman var, beni merak etmeyin? diyeceksiniz. Aynı zamanda hemen maç oynayıp, onlarla başarınızı paylaşmak isteyeceksiniz.

Belki hiç beklenmedik bir zamanda sakatlanacaksınız, o maçta oynamamak sizi çok üzecek, hatta sakat sakat oynamayı göze alacaksınız?bununla beraber sizin yerinize oynayacak arkadaşınıza güveneceksiniz.

Hayatınızın bir bölümü okul ve idman arasında gidip gelecek, bu sizi yıldırmayacak ve sıkmayacak, çünkü sahaya çıkıp basketbol oynamak isteyeceksiniz.

Emre DAĞDELEN

NBA’deki Temsilcilerimiz

Şuan itibariyle 64. sezonunu yaşadığımız NBA’de ilk sezondan itibaren (1946/47), bu oyunu bulan Amerikalı ağabeylerimizin yanında, eski kıtalardan gelen yabancı oyuncular boy gösterdi hep. Yeni kıtanın yeni sahiplerinin icat ettiği bu sepet oyununa katılan ilk yabancı cengâver olan Henry Biasatti’den sonra 2010/11 sezonunda tam 84 uluslararası basketbolcu ter dökmekte basketbolun zirvesi NBA’de.

Basketbolun Türkiye’de de geldiği noktayı düşündüğümüzde NBA seviyesinde oyuncularımızın olması tabii ki tesadüf değil. Semih ve Ömer’in de katılmasıyla 2010/11 sezonunda NBA’de mücadele edecek sporcularımızın sayısı 5’e yükseldi ve bu, şuanda toplam sporcu sayısı bakımından 11 tane oyuncuyla temsil edilen Fransa’nın arkasından ikinci sırada olduğumuzu gösteriyor ki bu da bizleri gururlandıran en önemli tablolardan birisi olmuş durumda. Şimdi bizleri temsil eden bu 5 oyuncumuzun performanslarına bir göz atalım.

Hidayet Türkoğlu
Hedo draftta seçilen ilk Türkiye doğumlu oyuncu olarak NBA’e adım attığında binlerce mil uzakta bir millet, bu sefer şansımızın tutmasını, bu ümit vadeden gencin ligde kalıcı olmasını diliyordu. Beklentiler sadece bu kadardı zira bir önceki oyuncumuz sadece 1 sene kaldığı NBA’de iki takımda toplam 19 maç oynayabilmişti. Küçük düşünmek için yeterli bir sebep sanki… Bandı biraz ileri sarıp 2010 yılı Aralık ayına geldiğimizde Hidayet Türkoğlu’nu 5 yıl 53 milyon $ bir kontrata sahip, 2008/09 sezonunda liderliğini yaptığı (özellikle son periyotlarda) takımı (Orlando Magic) NBA Finaline taşımış, aynı sezon MIP ödülüne layık görülmüş bir veteran olarak karşımızda… Final oynadıktan sonra Magic yönetiminin katakullisine karşılık Toronto’ya imza atan Hedo, Raptors’da Magic’deki rolünü bulamayıp sabit şutör gibi kullanılınca kötü bir sezon geçirdi ve Suns’a takas oldu bu sezon başında. Burada da kendinden farklı işler istendi, 4 numaraları savunmak zorunda kaldı ve sonunda beklenen oldu ve ilk 5’teki yerini atletik forvet Hakiim Warrick’e kaybetti. Herşey kötü giderken işler tersine döndü ve yapılan takas sonucunda Hido kendini tekrardan Orlando’da buldu ve artık ilk 5 başlıyor takımına önemli katkıda bulunuyor.

Mehmet Okur
Hidayet’in ilk sezonundaki gösterdiği ışıltı (çaylak ikinci beşine seçilmek gibi) gözlerin Türkiye semalarına dönmesini sağlamıştı. Takip eden NBA Draftında (2001) yine Efes Pilsen için (Hedo gibi) oynayan uzun zayıf çocuk 38. sıradan Pistons tarafından seçiliyordu. Herkes bunun büyük bir başarı olduğunu, Mehmet’in bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini söylüyordu. Ancak Mehmet herkesin şaşkın bakışları arasında doğru olanı yaptı ve Efes Pilsen’le bir yıllık yeni bir sözleşmeye imza attı ve Suproleague’de edineceği tecrübe sonrası NBA’in kapısına dayanmayı tercih etti. Sezon sonunda soluğu karların şehri Detroit’te alan Memo Pistons’la iki yıllık anlaşma yaptı ve anlaşma bittiğinde Memo elinde bir şampiyonluk yüzüğüyle Salt Lake City macerasına başlıyordu, kafasında yeni bir hedefle; All-Star olmak! Şimdi 2010 Aralık ayından geriye baktığımızda Memo bir şampiyonluk yüzüğü ve 2007 NBA All-Star takımına seçilme onuruyla, takımın ilk 5 pivotu ve haliyle ligin de elit Pivotlarından biri olarak sakatlıktan dönmeyi beklemekte. Maalesef geçtiğimiz sezon yaşadığı aşil tendonu sakatlığı onun 7 aydan fazla parkelerden uzak kalmasına neden oldu. Ama şimdilerde yeniden parkelere adım atan Memo şimdilik bençten gelse de bi kaç maç sonra ilk 5deki yerini alacaktır.

Ersan İlyasova:
“Kırım’lı bir çocuk varmış, Türk yapmışlar çok yetenekliymiş…” Onunla ilgili ilk duyduklarımız bunlardı. Ülker altyapısında parlayan bu genç adam için ileride NBA’e ilk turda hatta ilk sırada seçileceği konuşuluyordu. Ancak o menajerine uydu, acele etti. Daha Ülker A takımıyla bir sezon oynamış ve çok parlak istatistiklere imza atmamışken ve daha sonra kötü bir sakatlık geçirmiş olmasına rağmen 2005 NBA draftına girdi ve Bucks tarafından 36. sıradan seçildi. 2005/06 sezonunu D-League’de geçiren Ersan ikinci sezonunda da aradığını bulamadı ve Avrupa’ya dönüp Barcelona’yla imzaladı. Barcelona’da geçen iki müthiş sezonun ardından 2009’da Bucks ile 3 yıl 7 minyon $’luk bir anlaşma imzaladı ve ait olduğu yere geri döndü. Şu anki durumuna bakacak olursak Bucks gibi kararsız (en hafif tabir bu maalesef) bir takımda (Ersan varken Gooden’a dünyanın parasını yatırmalarına daha ağır şeyler söylenir ya aslında neyse) kenardan gelerek katkı yapmakta ve şutör-ribaundcu bir forvet olarak ligde saygı görmekte. Ancak şu istikrar sorununa da bir çare bulması durumunda eminim ki çok daha iyi yerlere gelecek. Ama bunun için birkaç yıl ve daha mantıklı bir takım gerek sanırım…

Semih Erden:
Eminim Semih Erden deyince herkes sevgili Murat Murathanoğlu’nun sesini hatırlıyordur; “se se semih erden semi semih erden…” Semih Erden NBA’e ihraç ettiğimiz yeni oyuncularımızdan biri. 2009/10 sezonunda Fenerbahçe Ülker ile çok başarılı bir sezon geçirip ardından Dünya Basketbol Şampiyonası’ndaki tarihi başarıda büyük pay sahibi olan Semih, 2008 draftı 60. sıradan kendisini seçen takım Celtics’e bu yaz imza attı. Perkins ve Shaq’in sakatlıkları, Jermaine O’Neal’ın da oynayacak durumda olmaması dolayısıyla takımda süre bulmaya başladı ve Shaq’in yokluğunda da ilk 5 başladı. NBA’de şampiyonluktan başka bir şey düşünmeyen, böyle veteran bir takımda bir çaylak olarak 19. maçında ilk 5’e yerleşip ikinci maçında 40 dakikada 10 sayı 7 ribaund 4 blokla oynaması takdire şayan bir durumdur. Tabii ki sakatlar iyileştiğinde Semih tekrar benche döndü ancak o çok büyük bir adım attı ve kenardan gelerek takıma verdiği enerji çok değerli…

Ömer Aşık:
Semih’le hemen hemen aynı kadere sahip bir genç Ömer Aşık. O da özellikle geçen yıl Fenerbahçe Ülker’de oynadığı dönemde (sözleşmesini yenilemediği için kadro dışı kalmıştı sezonun ikinci yarısı) dikkatleri üzerine çekmişti. O da 2008 draftında ama 36. sıradan Portland tarafından seçildi. Ama sonra hakları Bulls’a gönderildi. O da 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda savunmasıyla rakip takımları çıldırtan Türk Milli Takımı’nın bir parçasıydı. Semih’in aksine daha çok savunma yönü ağır basan bir oyuncu olan Ömer’i çoğumuz sokamadığı serbest atışlarıyla hatırlamaktayız. Hücumdaki dezavantajlarına rağmen savunma uzmanı Tom Thibodeau’nun Bulls coachu olması, O’nun sezon başından beri düzenli olarak kenardan takıma katkı yapmasının en büyük sebebi olsa gerek… Serbest atışları da yükseliş göstermekte hem; bu sezon %50 civarı atmakta..

Mehmet Buğra Çiçek



Gecenin Uluslararası Oyuncusu Hidayet

Hido Orlando’ya döndü ve özlediğimiz performansları sergilemeye başladı. Bundan 2-3 yıl öncesinde gördüğümüz gecenin oyuncusu, haftanın oyuncu, ayın oyuncu ödüllerine Hido 1,5 senedir ulaşamıyordu ama Orlando’nun sihri midir yoksa Hido’nun mu bilinmez Orlando kazanmaya başlarken, Hidayet’te gecenin en iyi uluslararası oyuncu seçilmeye başladı yeniden.

Pazartesi gecesi New Jersey Nets deplasmanında Orlando Magic’in 104-88 yendiği maçta 33 dakika süre alan temsilcimiz takımının 20 sayıyla en skorer oyuncusu olmayı başardı. 20 sayının yanı sıra 7 ribaund ve 5 asistle maçı tamamladı.

Karşılaşmada bir de teknik faul alan hedo, zaman zaman faul problemi yaşasa da sahada bulunduğu süre içerisinde çok etkili bir oyun sergilemeye devam etti.

Son 3 maçını kazanan Magic, doğuda 4. sıraya yükseldi ve 3. sıradaki Chicago Bulls ile galibiyet sayısını eşitledi.(Bu 3 maç içinde NBA liderleri Spurs ve Celtics var) Şimdilik herşey Hidayet ve Orlando’nun istediği gibi gidiyor. Umarım Hido yine haftanın oyuncu ve ayın oyuncusu gibi performanslarını sergiler ve takımını nba finaline taşır, göğsümüzü yeniden kabartır. Teşekkürler Hido.

Bekir Sıddık KOÇ, 3SAYI

Draft’ın Son 10 Yılı

Draft’ın Son 10 Yılı

En iyi 2. tur seçimleri

1. Gilbert Arenas (2001 Draftı 31.)
Geçtiğimiz günlerde yaşanan olaya ve son 2 sezonu sakatlıklar nedeniyle kaçırmasına rağmen Gilbert Arenas 3 sezon önce ritim bulduğunda durdurulamaz bir skorerdi.

2.Monta Ellis (2005 Draftı 40.)
Aldığı büyük kontrat sonrası yaşadığı sakatlık ve nasıl sakatlandığı hakkında söylediği yalan yüzünden büyük eleştirilere maruz kalan Monta Ellis bu yazı çok iyi geçirip tamamen sağlığına kavuştuğunu kanıtladı. Ligdeki en çabuk oyunculardan birisi ve çok iyi bir orta mesafe şutu var.

3.Carlos Boozer (2002 Draftı 34.)
2. tura nasıl kaldığına hala anlam veremediğim Carlos Boozer, ligin en iyi pota altı skorerlerinden biri olması,vücudunu çemberin altında çok iyi kullanması ve Cleveland’a attığı kazıkla biliniyor.

4.Micheal Redd (2000 Draftı 43.)
Ligin en iyi 3 sayı atıcılarından olan Redd sakatlık dönüşü eski görüntüsünden uzaktı. Geçtiğimiz günlerde tekrar sakatlanıp sezonu kapattı ve büyük bir ihtimalle O eski Michael Redd’i bir daha izleyemeyeceğiz.

5.Luis Scola (2002 Draftı 55.)
San Antonio ile uzun süre flört ettikten sonra kendisini, Avrupa’nın en iyi pota altı oyuncusu ünvanıyla Houston’da bulan Scola lige alıştıkça ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Çok çabuk ayakları olmasına karşın zıplama yeteneği ve gücünün sınırlı olması Onun gerçek bir süperstar olmasını engelliyor.

6.Mehmet Okur (2001 Draftı 38.)
Bu yıl vidaları gevşetmiş gibi gözükse de Memo All-Star mertebesine ulaşmış az sayıdaki 2. tur oyuncusundan biri. Yaklaşık 1 yıl önce 12 Ocak 2009 da attığı 43 sayı ile Tony Parker (55) , Dirk Nowtitzki (53), Manu Ginobili (48) ve Drazen Petrovic (44) den sonra bir maçta en çok sayı atan 5. Avrupalı oyuncu. Yıllar ilerledikçe bir Donyell Marshall olma yolunda ilerliyor. Hep dışardan atmak yerine alçak post oyununu biraz daha kullanması lazım. Kevin Garnett’i sırtına alıp etrafında döndükten sonra dribblingiyle geçip ters smaçla bitirdiği pozisyonu hatırlayanınız var mı? Ya da şöyle sormak daha doğru olur. Görüp de unutabilen var mı?

7.Mo Williams (2003 Draftı 47.)
Oyuncu kurucu yetenekleri sınırlı olan ve ligin iyi atıcılarından biri olan Mo Williams için, oyunu genelde LeBron’un kurduğu Cleveland biçilmiş kaftan.

8.Marc Gasol (2007 Draftı 48.)
Sakallı kardeşlerin ikincisi de lige adımını attı ve her geçen gün adından biraz daha söz ettiriyor. Çoğu Avrupalı oyuncu gibi bilinçli basketbol oynayan Marc Gasol, gün geçtikçe takım olma yolunda iyi adımlar atan Memphis’de sistem oturdukça potansiyelini daha iyi yansıtacaktır.
9.Paul Milsap (2006 Draftı 47.)
Geçen yıl Boozer’ın sakatlığında daha çok sorumluluk aldı ve çok iyi bir şekilde altından kalktı. Utah geçtiğimiz yaz onu elinde tutmak için çok uğraştı ve takımdan gitmesine kesin gözüyle bakılan Boozer’ın yerine seneye ilk 5 e yerleşecektir.

10.Carl Landry (2007 Draftı 31.)
En iyi 6. adam ödülünü yarışında şu ana kadar Jamal Crawford ile birlikte açık ara favoriler. Ribaundlara katkısı az olsa da kenardan gelip skora direkt etki eden ve son çeyrekte sorumluluk alan bir oyuncu. İyi atamadıkları günlerde bile sahaya koydukları mücadeleyle bir şekilde maçın içinde kalmayı başarabilen Houston’da Landry’nin kritik anlardaki performansı onlara bu yıl birçok maç kazandırdı.

Udonis Haslem (2002) , Kyle Korver-Marquis Daniels (2003) , Chris Duhon-Anderson Varejao-Andres Nocioni-Trevor Ariza (2004) , Ryan Gomes-Kelenna Azubieke ve Louis Williams (2005) adı anılması gereken diğer oyuncular. Özellike Louis Williams ile Kelenna Azubieke ilerleyen yıllarda kariyerlerinde gelişme göstermesini beklediğim oyuncular.Son olarak 2008 yılında draft edilen Chris Douglas-Roberts’ın , çenesini tutup çalışmaya devam ederse başarılı bir NBA kariyeri olabilir.

En kötü Draft Seçimleri
2000 lerin başında lige giren genç yetenekler oldukça sınırlıydı. Bana göre tüm zamanların en zayıf draftı olan 2000 draftında seçildiği sıranın hakkını veremeyen oyuncular saymakla bitmez. Günümüzde NBA’de aktif olarak oynayanlar arasında Micheal Redd, Hidayet Türkoğlu , Jamal Crawford ve Kenyon Martin’den başka takımlarına iyi katkı yapabilen oyuncu yok.

1. Darko Milicic (2003 Draftı 2.)
Daha şimdiden 2 sayı kralı, bir normal sezon MVPsi, bir NBA Finallerinin MVPsi, bir En İyi 6. Adam ödülü sahibi, 7 All-Star, 4 ligi sürükleyen Superstar ve sayısız, takımlarına iyi katkı yapan rol oyuncusu çıkartan 2003 Draft’ında Detroit Pistons’ın yaptığı seçim uzun yıllar dillerden düşmedi ve düşmeyecek. Joe Dumars’ın, takımın başına gençlerle oynamayı çok sevmeyen, tecrübeli ve olgun oyuncuları tercih eden Larry Brown’ı getirmesi yaptığı Draft seçimiyle tezat kaçıyor. NBA’e adım atmadan önce sadece 2. ligde basketbol oynamış bir oyuncuyu gençleri kullanmayı tercih etmemesiyle ünlü bir koça teslim etmesinin Dumars’ın asıl yanlışı olduğunu düşünüyorum. Milicic’in lige çok erken adım atması ve ona takım tarafından hiç süre verilmeyerek özgüveninin yerle bir edilmesi büyük bir yeteneğin heba olmasına yol açtı. Evet bence Darko Milicic çok büyük bir yetenek ama NBA kariyerinde iyi bir blokçu olmaktan öteye gidemedi. Arkasından seçilen oyuncuların kalitesine bakınca bu listede 1. sıra kaçınılmaz olarak Milicic’in.

2. 2001 Draftı Liselileri ( Kwame Brown 1. , Tyson Chandler 2. Eddy Curry 4. Desagana Diop 8.)
Fizikleri çok üstün olmasına karşın yontulmamış bu 4 oyuncudan, Tyson Chandler iyi bir ribaundcu ve savunmacı olarak kendini kabul ettirdi. Eddy Curry bu oyuncular arasında geçtiğimiz yıllardaki performansıyla en çok ön plana çıkan isim ancak onun da önce kalbindeki sorun ve sonrasında yaşadığı diz sakatlıklarıyla kariyeri bitme noktasına geldi. Desagana Diop Avery Jhonson’ın Dallas’ında savunmasıyla ön plana çıkarken tekrar ortadan kayboldu. Bi de Kwame Brown vardı di mi?

3.Nikoloz Tskitishvili (2002 Draftı 5.)
Kariyerine Yunanistan’ın Panionios takımında devam eden Tskitishvili NBA hiç bir varlık gösteremeyerek 3 sayı 1.8 ribaund ortalamaları ile NBA kariyerini tamamladı. Yorumcu ve spikerlerin uzun yıllarca o ismi telaffuz etmemek için kariyerini sabote ettikleri iddiası ortaya atılsa da henüz kanıtlanamadı. Charles Barkley’in olayda büyük parmağı olduğu söyleniyor.

4.Eddie Griffin (2001 Draftı 7.)
2000-2001 sezonu devam ederken gelecek draftda ilk sıradan seçilmesi beklenen Eddie Griffin olumsuz tavırları nedeniyle 7. sıraya kadar sarktı. Çaylak yılındaki istatistikleri çok kötü olmasa da potansiyeli sahada gösterdiğinden çok daha fazlaydı. Alkol problemleri yaşayan Griffin 2003-2004 sezonunu rehabilitasyon merkezinde geçirdi ve hiç maça çıkmadı. 2006 yılında, kendi kullandığı arabasıyla hareket halinde pornografik video izleyip masturbasyon yaparken park halindeki bir araca çarptı.17 Ağustos 2007 günü sabaha karşı aracıyla ilerlerken, uyarılara aldırmayıp hemzemin geçitten geçmeye çalışınca trenle çarpışan arabası alev aldı. Vücudu tanınmayacak hale gelen Eddie Griffin’in kimliği otopsi raporu sonucu ortaya çıkarıldı ve vücudunda yüksek miktarda alkol olduğu tespit edildi.Lenny Bias , Jason Collier ve Malik Sealy’nin ardından trajik bir şekilde hayata gözlerini yuman bir başka basketbolcuydu.

5. Jay Williams (2002 Draftı 2.)
Çaylak yılında ortaya fena olmayan istatistikler koyup gelecek için iyi bir ışık veren Jay Williams burada olmayı ne kadar hak ediyor tartışılır. İlk yılının sonunda motosikletiyle giderken yaptığı kaza sonucu kariyeri sona erdi. Önceleri uzun bir süre yürümekte zorlansa da sonrasında basketbola dönmeye çalıştı ama tutunamayıp vazgeçti. Profesyonel bir sporcu sorumluluk sahibi olmalı. Motosiklet kullanması yasak olmasına rağmen bir yarış motosikleti üzerinde hız yapması kendi sonunu getirdi ve o yüzden bu listede. Kontratındaki madde nedeniyle hiç para ödemeden fesh etme hakkına sahip olan Bulls bir büyüklük yaparak Williams’ın kontratını 3 milyon Dolarlık bir meblağ ile satın aldı.

6.Shaun Livingston (2004 Draftı 4.)
Sadece potansiyellerini yansıtamayan oyuncuları değil başka nedenlerle hayal kırıklığı yaratanları da eklemek istedim. Yeni Magic Johnson denilen Livingston bu yüzden bu listede.Liseden direk olarak lige katılan ve daha ilk yılında iyi katkı vermesi beklenilen oyuncu daha lig başlamadan yaşadığı sakatlıklar sonucu NBA’de herhangi bir varlık gösteremedi.

7.Rafael Araujo (2004 Draftı 8.)
Arkasında Andre Iguodala’nın seçildiği ve daha alt sıralarda Andris Biedrins, Al Jefferson, Josh Smith , JR Smith gibi oyucuların bulunduğu draftdan çıkan Araujo 2.8 sayı 2.8 ribaundluk kariyer ortalamalarıyla 3 yıllık NBA kariyerini tamamladı.Kariyerine Brezilya Liginde bir yıldız olarak devam ediyor.

8.Shelden Williams (2006 Draftı 5.)
Başarılı bir kolej kariyerinin ardından pota altındaki mücadelesi ve bloklarıyla NBA takımlarının ilgisini çeken Shelden Williams NBA de beklenen performansı bir türlü sergileyemedi.

9.Adam Morrison (2006 Draftı 3.)
2006-2007 sezonu öncesi yılın çaylağı ödülü için favori oyuncum Morrison’dı ancak savunmadaki zaafları ve düşük yüzdeyle hücum etmesi aldığı dakikaların kısıtlanmasına neden oldu. Aynı yılın yazında geçirdiği ağır sakatlıktan sonra asla beklenen noktaya ulaşamayacak gibi gözüküyor.

10.Tyrus Thomas (2006 Draftı 4.)
Sağlam fiziki yapısı ve muazzam atletik yeteneklere sahip olan Tyrus Thomas NBA’e girdiğinden beri oyununda hiç bir gelişme gösteremedi. Draft öncesi zaman zaman maçlardan kopuyor herşeyini sahaya yansıtmıyor şeklinde eleştiriler alıyordu. Bunların doğru olduğunun 4 yıllık NBA kariyerinde kanıtlandığını düşünüyorum.

En iyi Draft seçimleri

2. turdan seçilen bir oyuncu ile 1. turdan seçilen bir oyuncunun gördüğü saygı farklı. 2. tur oyuncularının genelde katkı yapması çok da beklenmez ve aldıkları kontratlar daha kısadır, kendilerini kanıtlamak için daha kısıtlı bir süreye sahipler.Bu yüzden ilk turda arka sıralardan seçilen oyuncuları kendi içlerinde ve 2. turdan seçilen oyuncuları kendi içlerinde sıraladım.

1. Joe Johnson (2001 Draftı 10.)
Joe Johnson’ın üstünde seçilen 3 oyuncu Rodney White, Desagana Diop ve Eddie Griffin. Atletik yeteneklerinin sınırlı olması ve draftdaki potansiyelli liseliler onun aşağılara düşmesinde önemli etkenlerden. Boston tarafından draft edilen Johnson ilk yılında çok etkili olamayınca uzun yıllar sonra playoff yarışına katılan Celtics onu, kadrosuna veteran oyuncular katmak adına sezon ortasında, kadrosunda Stephon Marbury’i bulunduran Phoenix’e gönderdi. Marbury her zamanki gibi topu kimseyle paylaşmayınca burada çok etkili olamadı ancak 2003-2004 sezonun ortasında O takımdan ayrılınca Johnson kendini kanıtlamak için bir fırsat buldu ve bunu çok iyi kullandı.Bir sonraki sezon kontratı bittiğinde kısıtlı serbest oyuncu (Restricted FA) olarak serbest kaldı.Phoenix’in ilk tekliflerini beğenmeyen ve daha büyük bir rol almak isteyen Johnson Atlanta ile 70 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı ve Suns yönetiminin kendini bırakmasını istedi. İstikrarlı bir duş şutu var , top hakimiyeti üst düzeyde ve iyi bir saha görüşü var. Zaman zaman PG de oynayabilen Johnson ligde gözardı edilen yıldızlar arasında. İyi bir lider ve kritik anları oynamaktan korkmuyor.Atlanta organizasyonun attığı akıllı hamleler (Shelden Williams hariç) sonucu etrafındaki kaliteli kadroyla JJ önderliğinde yıllar sonra contender bir takımlar.

2.Amar’e Stoudemire (2002 Draftı 9.)
Hiç savunma yapmamasına, kendisinin ve takımın bu kadar etkili olmasını sağlayan sistemde pivot oynamak zorunda olduğu için mızmızlanmasına ve verdiği demeçlerle takımda huzursuzluk çıkarmasına rağmen Amar’e ligin en etkili skorerlerinden birisi. Mükemmel atletik yeteneklerinin yanına iyi bir orta mesafe şutu da ekleyen Amar’e saha dışındaki negatif yönlerine rağmen çok çalışkan bir oyuncu. Saha içinde ise hücumda aynı şekilde özveriyle oynamasına karşın savunmaya hiç bulaşmıyor ve onu takas etmek isteyen Phoenix’in alıcılarının tereddüt etmesine neden oluyor. Geçirdiği ağır sakatlık sonrası çok iyi çalışıp eskisi gibi dönmesini takdir etmek lazım. Draftda Amar’e yerine tercih edilen oyuncular arasında Dejuan Wagner, Tsikitishvili , Chris Wilcox bulunuyor. Oyunun tek yönünü oynaması ve liderlik vasıflarından yoksun olması nedeniyle Amar’e 2. sırada.

3.Tony Parker (2001 Draftı 28.)
28. sıraya düştüğü için hayal kırıklığına uğradığını söyleyen Parker aslında seçildiğini için şanslı bile sayılabilir. Draft öncesi Spurs ile workouta çağırılan ancak savunmada fiziki zaafları nedeniyle ezilen Parker’ı Popovich anında geri gönderdi. Daha sonra Fransadaki yıllarından kasetleri izleyen Popovich ona 2. bir şans daha verdi ve bu sefer Parker’ın daha iyi bir izlenim bırakması sonucu draft edildi. İlk yıllarında çok istikrarsız bir görüntü çizen Parker bazı maçlarda tamamen sahadan siliniyor ve özgüveni yerle bir olmuş bir oyuncu izlenimi veriyordu. Bir sonraki maç ise 30 sayı atabiliyordu. İlerleyen yıllarda hem saha içindeki oyunuyla hem de saha dışındaki başarılarıyla (Eva Longoria ile evlenmesi ;)  ) özgüvenini kazandığını görebiliriz.En büyük özelliği çabukluğu ve pota altındaki bitiriciliği olan Parker’ın oyunun temeli potaya yaptığı saldırılar ve kendine güvenin yerine oturması onun daha korkusuzca içeri dalması anlamına geliyor. NBA’de uzunlar ve diğer tüm oyuncular dahil son yıllarda boyalı alandan en çok sayı bulan isimlerden birisi.2007 yılında finallerde tutturduğu 25 sayı ortalaması ile NBA tarihinde finallerin MVP’si seçilen ilk Avrupalı oyuncu unvanına sahip. Oyun kurucu yetenekleri sınırlı olsa da ligdeki çabuk oyunculardan birisi ve ilerlettiği dış şutu onun skor potansiyelini arttırıyor.

4.Zach Randolph (2001 Draftı 19.)
NBA’deki ilk iki yılında potansiyelli bir oyuncu olarak bilinen ancak sahaya pek fazla bir şey koyamayan Randolph , 2003-2004 yılında beklenen gelişimi gösterdi ve o yıldan beri ligin elit pota altı skorerleri arasında. Kariyeri boyunca Memphis’e gelene kadar ligdeki ‘kara delik’lerden biri olan Randolph her aldığı topu potaya atıp, bir pota altı oyuncusu için düşük yüzdeyle oynayıp bolca top kaybı yapıyordu. Bu yıl Memphis’de gösterdiği performans ile bu listede 4. sırada olan Randolph’un top kaybı ve saha içi yüzde istatistikleri kariyerinin en iyisi.Diğer istatistiklerinde belirgin bir atış olmamasına rağmen Memphis maçlarını izleyenler ondaki değişimi görebilirler.Bu yıl yeteneklerinin yanına mücadelesini de koyan Randolph savunmada gayret gösteriyor ve her ribaundu kovalıyor.

5.Richard Jefferson (2001 Draftı 13.)
Atletik yetenekleri çok üst düzeyde bir oyuncu olan Jefferson kariyeri boyunca zıplamaktan başka şeyler yapabildiğini de gösterdi.Bolca top kayıpları da buna dahil.Ortalama üstünde bir savunmacı, istikrarlı olmasa da iyi sayılabilecek düzeyde bir dış şutu var.Bu yıl San Antonio gösterdiği performans beklenenin çok altında.Popovich’in sistemine alışma sürecinde olduğu ve zaman ilerledikçe istatistiklerini yukarı çekeceği düşünülürken 70 maçı geride bıraktığımız sezonda Jefferson’dan bir hareketlenme göremedik.Onu performansı yaşlanan San Antonio’nun şampiyonluk umutları için çok önemli çünkü, ne kadar bunu söylemek beni üzse de, 25 Nisanda 34 yaşına basacak olan, Duncan eskisi gibi değil.

6.Danny Granger (2005 Draftı 17.)
4 yıllık kolej kariyerinin ardından Indiana Pacers tarafından draft edilen Granger, geçtiğimiz yıla kadar her yıl sayı ortalamasını 6 arttırıp ligin etkili hücum silahlarından birisi haline geldi. Maçta istatistik kağıdını top çalma ve blok dahil her alanda doldurabilen Granger bu yıl sakatlık dönüşü yüzdelerinde büyük bir düşüş yaşadı.Etrafında takım kurulabilecek bir yıldız olduğunu düşünmüyorum ancak ligin en iyi şutörlerinden birisi ve komple bir oyuncu.Bende hep şutu daha iyi ama atletik yetenekleri biraz daha kısıtlı olan bir Scottie Pippen havası yaratıyor.

7.David West (2003 Draftı 18.)
2003 draftının bir başka ürünü olan West, Chris Paul ile birlikte oynamanın getirdiği avantajla birlikte ligin iyi pota skorerlerinden birisi olarak adını duyurdu. Daha çok sayılarını yüksek yüzdeyle attığı orta mesafe şutundan bulsa da pota altı oyununu biraz daha geliştirmiş gözüküyor.

8.Kevin Martin (2004 Draftı 26.)
Pozisyonuna göre çok zayıf ( 83 kg) ve çok kötü şut stili olan bir oyuncu Kevin Martin. Aynı zamanda %40 la üçlük atabilen iyi bir savunmacı. Bu tezatlar içerisinde ligdeki 6. yılını geçiren Martin kaliteli bir skorer olarak kendini kabul ettirmiş durumda.Bu yıl Tyreke Evans’ın katılımı ve topu çok domine etmesi hem Martin’in istatistiklerinde düşüşe neden oldu hem de katkı verme çabası içinde olan Martin’in top eline geçtiğinde zorlaması sonucu yüzdelerinde de bir düşüşe neden oldu. Yeni takımı Houstonda daha yüzdeli bir performans sergileyen Kevin sayı ortalamasını da yükseltmeyi başardı.

9.David Lee (2005 Draftı 30.)
Lige girdiği ilk yıldan itibaren mücadelesi ile bir çoklarının favori oyuncuları arasına giren David Lee yıllar ilerledikçe her sezon oyununa birşeyler katmayı başardı. 2. yılında benchden gelerek double-double ortalamalar tutturdu ve NBA tarihinde Kevin McHale’den başka bunu başarabilen 3. bir isim olduğundan şüpheliyim. Araştırmalarım sonucu kesin bir bilgi edinemedim. Mike D’Antoni’nin sisteminde takımlarının her maç daha fazla şut kullanması Lee’nin artan istatistiklerinde bir etken olsa da kendisine iyi bir orta mesafe şut ve bir kaç pota altı hareketi eklemiş durumda.

10.Rajon Rondo (2006 Draftı 21.)
Son 2 yılda Rondo , 2007 NBA finallerindeki tedirgin görüntüsünden çok uzak.Çok kaliteli bir atlet , iyi bir savunmacı olmak için her özelliğe sahip ve savunmada gösterdiği gayretin sonucunda bana göre ligdeki en iyi savunmacı PG.İçeri driveları çok etkili ve hücumda doğru adamı bulma becerisi üst düzeyde.Dış şutunun neredeyse sıfır olması rakip savunmaların onu riske etmesine ve kendisini bir adım geriden savunup drivelarını daha iyi savunmasına yol açıyor.Oyun stili ve fiziki yapısı gibi bilekleri de çok sert ve ne kadar çalışırsa çalışsın iyi bir şutor olacağını düşünmüyorum.Ancak her şeye rağmen dış şut tehditinin hiç olmaması kabul edilebilir gibi değil.Şut sokabildiği takdirde skor potansiyeli çok fazla artacak ve bence şutör bir Rondo bu ligde gerçek bir süperstar olur.

Hidayet Türkoğlu (2000), Gerald Wallace-Samual Dalembert (2001),Caron Butler (2002), Josh Howard-Leandrinho Barbosa-Boris Diaw-Kendrink Perkins (2003),Josh Smith-JR Smith (2004), Rodney Stuckey-Aaron Brooks (2007) bu listede bahsedilmesi gereken diğer oyuncular.

Son olarak geçtiğimiz yılın draftına bakarsak
AJ Price,Chase Budinger,Marcus Thornton,Jonas Jerebko,Dejuan Blair,Sam Young 2. turdan lige katılıp ses getiren oyuncular. Bunların arasında Jerebko ileriki yıllarda büyük gelişme göstermesini beklediğim komple bir oyuncu. Kolej kariyerinde geçirdiği ağır sakatlık ve pozisyonu için kısa olan boyu sonucu 2. tura düşen Dejuan Blair de çok kaliteli maçlar çıkardı ve 13 Ocak’da Oklohama’ya karşı 28 sayı 21 ribaund’lık bir performans ortaya koyarak 20-20 yapan bir kaç çaylakdan birisi oldu. Chase Budinger atletik bir beyaz ve iyi bir şutör. Başarılı bir kolej kariyerinin artından lige katıldı ve sakatlanana kadar Houston’a iyi bir katkı veriyordu.Son dönemde çaylakların ve Avrupalı oyuncuların alışık olmadığı yoğun maç temposu namı diğer çaylak duvarından nasibini almış gibi gözüküyor.Son olarak Marcus Thornton 2 numara pozisyonu için fiziğinin yetersiz olmasına karşın son dönemde çok iyi maçlar çıkardı.Dışarıdan iyi bir isabet oranıyla oynuyor ve Hornets’ın en sıkıntılı bölgesi olan shooting guard pozisyonunda iyi maçlar çıkartıyor.

Bu draftın ilk 10 sıranın altından seçilen en kaliteli oyuncusu seçmek istersek de benim oyun Omri Casspi’ye.İyi bir şutör ve çok mücadeleci bir oyuncu.Sert bir oyun stili var.Atletik bir Nocioni izlenimi veriyor.

Hasheem Thabeet’i ise 2009 Draftının en büyük hayal kırıklığı olarak adlandırabiliriz. İzlediğim maçlarında boyuna ve kilosuna göre hareketli bir oyuncu gibi gözükse de maçlarda çok basit hatalar yapıyor.Maç başına 11 dakika süre alıp yaptığı 1.2 blok etkileyici ancak 11 dakikada ortalama 2 faul yapması daha da etkileyici.Her şeye rağmen ileriki yıllarda ligin en iyi pota altı savunmacısı olmasını beklediğim Thabeet’in pota altında Randolph ve Marc Gasol’u bulunduran bir takım tarafından draft edilmesi bu seçimi daha kötü kılıyor.

Sinan Cem Civili


Pas Vermek

PAS ÜZERİNE..

Pas kavramı basketbol oyununun belki en kolay ama en beceri gerektiren bir parçasıdır. Sezgiler, hisler, drıbble da olduğu gibi pastada parmak ucu hassasiyeti, görebilme ve hedefe pası ulaştırabilme iyi bir konsantrasyonla ve çok ama doğru çalışıp mental olarak hazır hale gelerek olacak bir durumdur.  Genel anlamda pas kendi potamızdan hücum ettiğimiz potaya en kısa sürede gitmemizi sağlayacak en kestirme yoldur. Pas rakibin üzerine doğru diklemesine yapılırsa rakipte baskı yaratır. Özellikle hızlı hücum ve varyasyonlarında bunu uygulamak çok etkili ve rakip için direnç kıran bir öğe olacaktır.

Pasör kavramı tavladaki şah-mata benzer..Oyunun içinde rakibe mağlubiyeti kabul ettirebilecek en önemli hamlelerdendir.İsabetli ve sonuca götüren pas yüzdeleri bizi motivasyonel anlamda dirençli kılacağı gibi,rakibinde mental olarak çökmesini etken olacak başlıca bir unsurdur.

İyi pas, şutun yarısıdır… Bu söz ise isabetli bir sayı bulmak için bir önceki hamle olan pasın nedenli skora etken olacağının bir göstergesidir.

Pas seçimi..

Pasör ne zaman hangi pası vereceğini bilmelidir. Pas çeşitlerini, savunmanın konumuna göre ya da takım arkadaşının bireysel özelliklerine göre ortaya koymalı ve değerlendirmelidir. İyi bir pasör herkese aynı pası atmaz, atmamalıdır.. Takım arkadaşlarına ‘pası nereye istiyorsun’ diye sorabilmelidir. Örneğin bir oyuncu şut için topu tam göğsüne isterken, bir diğer topu bir başka noktadan alıp daha iyi şut attığına ya da drıbble ile penetre ettiğine inanır. Dolayısıyla pasör, takım arkadaşlarının hangi pas çeşidi ve yönüyle daha isabetli ofensif sonuçlara ulaşacağını bilmelidir.

İlk pasın önemi…

Özellikle hücum varyasyonuna başlayacağınız zaman hücuma attığınız ilk adımın pas olma olasılığı çok daha yüksektir.Özellikle pota altı oyuncuların ribaunddan sonra (maalesef ki fundamental yetersizliğinden dolayı) kısa oyuncuyu araması ve pas vermesi sonucu ilk pasın önemi daha da ön plana çıkmaktadır.Biliyorsunuz ki bir takımda çok fazla asist yapan oyuncu sayısına ulaşılamıyor.Dolayısıyla pas verme ve takım arkadaşına sayıya götürebilme olasılığının çok çalışmaktan daha ziyade sezgisel gücün kuvvetiyle olacağına inandığımıda belirtmek isterim.

Bu sporun her dalında böyle.. Futbol, basketbol, voleybol..Pasörlük bir yerde yetenek işi gibi gözüküyor.. Bir Jason Kidd ya da Steve Nash çok iyi izlenip analiz edilmeli. Özellikle bu oyuncular pas verdiklerin ayakları genelde hep yerdeBuraya dikkat!!! Sıçrayarak pas vermek tehlikeli ya havadayken pas atacağın adama baskı gelmişse,havadayken vakit dar maksimum 2 saniye havadasın ya top elinden çıkmazsa,ya sadece pasa konsantre olup sıçradıysan ve şut ihtimalin yoksa.. Ya bu havada kaldığın süre içerisinde istediğini gerçekleştiremediysen yere iki ayağınla düştüğünde ne olacak? Turnover.. Daha da ötesi basit top kaybı.. Oysa stop yapsaydın en kötü hand off tekniğini kullanarak gelip birisi alabilirdi topu.. Top senin kontrolünde olurdu.. Daha da  ötesi havadayken 2 saniyen varken yerde 5 saniyeye sahipsin.  En kötü ihtimal +3 avantajlısın. Topu elinde tutup 5 saniye beklemekte negatif bir durum. Ama sıçrayarak hedefine ulaşamayan bir pas karşısında kötünün iyisi gibi gözüküyor.. Yani en azından ayakların stop yapıp pas atacakken yapman gereken seçenekler çoğalıyor. Bu da avantaj 2..

Bu detaylar alt yapıya inmeli. Bu da dikkat 2..

Kemal Başaran