Ersan’dan Lakers’a Christmas Sürprizi

Dün gece NBA sezonuna 6 maçla devam edildi. Temsilcimiz Ersan İlyasova’nın takımı Milwaukee Bucks  sürpriz bir galibiyet alarak deplasmanda Los Angeles Lakers’ı 98-79 mağlup etmeyi başardı. Ersan İlyasova hem hücumda hem savunmada Lamar Odom’a üstünlük kurarken, maçı da 17 sayı 11 ribaunt ile tamamladı ve takımının galibiyetine önemli katkıda bulundu. Brandon Jennings ve Corey Maggette gibi önemli oyuncularından yoksun oynayan Milwaukee’de Ersan ile birlikte 4 oyuncu 15 sayı üzerinde skor üretti. Earl Boykins 22 sayı, John Salmons 20 sayı ve Andrew Bogut 15 sayı atarken, Lakers’ta ise maçın sonuna doğru iki teknik faul alarak oyundan atılan Kobe Bryant 21 sayı, Pau Gasol 15 sayı 11 ribaunt ile oynadı. Bu sezon ki 11. galibiyetini alan Milwaukee böylece Lakers’ın 5 maçlık galibiyet serisine son vermiş oldu.

Diğer bir temsilcimiz Ömer Aşık’ın forma giydiği Chicago Bulls ise sahasında baştan sona üstün götürdüğü maçta Philladelphia 66’ers’ı 121-76’lık farklı bir skorla mağlup etti. Özellikle maç koptuktan sonra aldığı dakikaları olumlu kullanan Ömer Aşık, oyunda kaldığı 20 dakika boyunca 8 sayı 6 ribaunt ve 2 blok yaptı. Chicago’da Derrick Rose’un 22 sayı 12 asist, Luol Deng’in 22 sayı ve Carlos Boozer’ın 16 sayı 11 ribauntluk performansları kolay galibiyetin gelmesini sağlarken, Sixers’ta Andre Igoudala’nın 17 ve Thaddeus Young’ın 12 sayısı farkı kapatmaya yetmedi. Chicago bu galibiyetle son 9 maçtaki 8. galibiyetini almış oldu. Philadelphia ise son 4 maçta 3. kez sahadan boynu bükük ayrıldı.

DİĞER SONUÇLAR

– Oklahama City Thunder: 99 – Charlotte Bobcats: 81 (Kevin Durant: 32 sayı 7 ribaunt) (Stephen Jackson: 20 sayı)

– Orlando Magic: 99 – Dallas Maveriks: 105 (Caron Butler 20 sayı 4 ribaunt) (Dwight Howard 26 sayı 23 ribaunt 2 blok)

New Jersey Nets: 101 – Memphis Grizzlies: 94 (Brook Lopez: 26 sayı 6 ribaunt) (Marc Gasol: 19 sayı 4 ribaunt 2 blok)

Golden State Warriors: 117 – Sacramento Kings: 109 (Monta Ellis: 36 sayı 7 asist 4 ribaunt 4 top çalma) (Beno Udrih: 34 sayı 7 ribaunt – Tyreke Evans: 15 sayı 10 ribaunt 7 asist 3 top çalma)

Mehmet Kodak, 3SAYI

Hido’nun İyi Oyunu Galibiyeti Getirmedi

Hidayet yeniden kendi seyircisi önünde maça çıkmanın heyacanını yaşarken maça çok istekli başladı. Power Forvet pozisyonunda maça başlayan Hido kısa sürede iki faul aldı. Bunun üstüne hidoyu 4 numara oynatmaktan vazgeçen Koç, yine sorumluluğu top dağılımını Hido’ya verdi ve Hidayet üzerine düşen görevi en iyi yapmasına karşın Orlando’nun Dallas’a boyun eğmesine engel olamadı.

Maçta 39 dakika süre alan Hidayet, 9 sayı, 8 asist, 1 ribaunt ve 2 top çalmayla karşılaşmayı tamamladı. Savunmada istekli olan hücumü da yönlendirmeye başlayan Hido’da şimdlik tek eksik şut yüzesi gibi görünüyor. 11 de 2 gibi kötü bir yüzde ile oynayan Hidayet her geçen gün takımını daha iyi seviyeye taşımaya devam edecek gibi duruyor. Özellikle takım arkadaşlarına hazırladığı pozisyonlar seyirci tarafından da büyük alkış aldı.

Dallas, Orlando’yu 105-99 yenerken, Jason Kidd 13 sayı 12 asist ile takımını galibiyete taşıyan isim oldu.

Bekir S. KOÇ, 3SAYI

Pınar Karşıyaka Mahsur Kaldı

EuroChallenge Kupası maçında Apoel’ konuk olan Pınar Karşıyaka maç sonunda çıkan olaylardan dolayı zor anlar yaşadı.

EuroChallenge Kupası G Grubu’nda Kıbrıs Rum Kesimi’nde oynanan Apoel-Pınar Karşıyaka maçı 82-80 ev sahibinin galibiyeti ile bitti. Karşıyaka için bu mağlübiyetin pek bir önemi yoktu zira guruptan çıkmayı daha önceden garantilemişlerdi..Ancak maç sonrası üzücü olaylar yaşandı.

Maç sonunda taraftarların sahaya inmesi ve cisim fırlatması sebebiyle Pınar Karşıyaka uzun süre soyunma odasında beklemek zorunda kalırken, takım kondüsyonerinin parmağında çıkık yada kırık olabileceği belirtildi.

Pınar Karşıyaka Genel Menajeri Nihat Mala, maçın bitimi ile taraftarın saldırısına uğradıklarını ve devam eden olaylar sırasında gaz bombası atıldığını belirtirken bazı taraftarların taş ve sopalarla saldırdığını sözlerine ekledi.

Güvenliğin sağlanmasının ardından İzmir kafilesi polis eşliğinde oteline geçti. Yarın uçakla İzmir’e dönecek olan Pınar Karşıyaka, yöneticilerin Dış İşleri Bakanlığı ile iletişime geçmesinin ardından oyuncuların ve teknik heyetin Kıbrıs Türk kesimine geçişini isteyeceklerini belirtti.

Gizem Kumbasar, 3SAYI


Hidayet Orlando’da ilk maçına çıktı

NBA’deki temsilcimiz Hidayet Türkoğlu yeniden döndüğü eski takımı Orlanda Magic’te ilk maçına Atlanta Hawks karşısında çıktı.

Maça ilk 5’te başlayan hido, 35 dakika süre aldı.

İlk yarı tutuk bir oyun sergileyip sayı bulamayan Hido ikinci yarı takımına 8 sayılık katkı sağlasa da, takımının maç kaybetmesini önlemeyi başaramadı..

Atlanta Hawks’a 91-81 yenilen Orlando’da Hidayet 8 sayı kaydederken 6 da ribaund aldı. Hedo aynı zamanda 3 asist yaptı. Orlando’da  D.Howard 19 sayı – 20 ribaund- 1 asist, J.Nelson 18 sayı – 2 ribaund – 3 asist, B.Bass 13 sayı – 5 ribaund – 1 asist, G.Arenas 10 sayı – 1 ribaund – 3 asist, J.Richardson 9 sayı – 2 ribaund – 3 asist ve J.Redick 4 sayı ile maçı tamamladı.

Ev sahibi Atlanta’da ise A.Horford 24 sayı – 11 ribaund – 4 asistle en skorer oyuncu olup galibiyeti getiren isimlerin başında geldi. Atlanta’da J.Johnson 17 sayı – 5 ribaund – 6 asist, M.Bibby 15 sayı – 3 ribaund – 4 asist, M.Williams 12 sayı – 9 ribaund – 2 asist, J.Smith 12 sayı – 10 ribaund – 3 asist, J.Collins 5 sayı – 3 ribaund – 1 asist, Z.Pachula 2 sayı – 7 ribaund – 2 asist, E.Thomas 2 sayı – 1 ribaund ve J.Teague 2 sayı – 1 asistle maçı tamamladı.

Phoenix Suns’tan önemli galibiyet

Dün gece NBA sezonu 6 maç ile devam etti. Gecenin en önemli maçında Phoenix Suns, Oklahoma City Thunder’ı 113-110 mağlup etmeyi başardı. 6 oyuncunun çift hanelerde skor ürettiği Phoenix’de sakatlıktan dönen Steve Nash, 20 sayı 10 asist 4 ribaund ile takımına liderlik yaparken ona en önemli katkıyı 30 sayı 11 ribaunt ile Grant Hill verdi. Phoenix Suns’a galibiyeti getiren bir diğer nokta ise Oklahoma’nın %42.9’luk saha içi isabet oranına karşılık Phoenix’in %57.5’lik başarısı oldu. 5 maç sonra mağlubiyet ile tanışan Oklahoma’da ise Kevin Durant, Russell Westbrook ve Jeff Green üçlüsünün 66 sayısı galibiyete yetmedi. Phoenix bu galibiyet ile galibiyet sayısını 13’e çıkarırken, Oklahoma sezonun 9. mağlubiyetini almış oldu.

NBA’de GECENİN DİĞER SONUÇLARI

– Boston Celtics: 99 – Indiana Pacers: 88 (Paul Pierce: 18 sayı 10 ribaund 12 asist) (Danny Granger: 19 sayı 6 ribaund 3 top çalma)

– New Jersey Nets: 89 – Atlanta Hawks: 82 (Devin Harris: 22 sayı 6 ribaund 8 asist) (Mike Bibby: 19 sayı 5 ribaund 5 asist)

Toronto Raptors: 110 – Los Angles Lakeres: 120 (Linas Kleiza: 26 sayı 10 ribaund) (Kobe Bryant: 20 sayı 3 ribaund 4 asist)

Detroit Pistons: 111 – New Orleans Hornets: 108 ( Taysaun Prince: 28 sayı 12 ribaund 8 asist 3 blok) (David West: 32 sayı 9 ribaund)

Sacramento Kings: 93 – Houston Rockets: 102 (DeMarcus Cousins: 19 sayı 8 ribaund 4 blok) (Kevin Martin: 22 sayı 4 asist)

Mehmet Kodak, 3SAYI

Hidayet Türkoğlu Orlando Magic’te

Son 6 maçının 5’ini kaybeden Magic, yeniden saha içinde kontrolü Hido’ya teslim etmeye karar vermiş gözüküyor. Son birkaç saat içinde gelen haberlere göre, Suns ve Magic arasında büyük bir takas gerçekleşti ve Hidayet yuvaya döndü.

Ayrıca Steve Nash ve Jared Dudley’nin Twitter hesaplarından arkdaşlarına veda ettiler. Takasa göre, Jason Richardson, Hidayet Türkoğlu ve Earl Clark Magic’e gelecek;Vince Carter, Marcin Gortat ve Mickael Pietrus da Suns’a gidecek.

Orlando: Hidayet Türkoğlu, Jason Richardson, Earl Clark

Phoenix: Vince Carter, Marcin Gotrat, Mickael Pietrus, Orlando 2011 ilk tur draft hakkı + 3 Milyon dolar

Cem Tokatlıoğlu, 3SAYI

Hedo Türkoğlu Efsanesi Geri Mi Dönüyor

Az önce ajanslara düşen bir habere göre son altı maçının beşini kaybeden Orlando Magic, 2009’da NBA finallerine çıkmasında büyük pay sahibi olan ve o yılın sonunda Toronto’ya ardından Phoenix’e transfer olmuş Hidayet Türkoğlu’nu takıma geri döndürmek için ciddi görüşmeler içerisinde. Yapılan açıklamaya göre Magic başkanı Otis Smith, Hedo’yu takıma döndürmek için başta bir türlü verim alınamayan Vince Carter, Marcin Gortat, Mickael Pietrus, 2011 birinci tur draft hakkı ve bir miktar parayı Suns’a gönderip, karşılığında Hedo’nun yanında Jason Richardson ve Earl Clark’ı Orlando’ya getirecek…

Henüz resmiyet kazanmamış olan bu büyük takasın en kısa zamanda duyurulması bekleniyor…

Kulaktan kulağa dolaşan diğer bir habere göre ise Orlando bu hamleyle de durmayacak, sezon başından beri büyük bir form düşüklüğü gösteren Rashard Lewis’i, Gilbert Arenas ile takas edip oyun kurucu pozisyonuna yeni bir ekleme yapacak…

Mehmet Buğra Çiçek, 3SAYI

Rajon Rondo – Aaron Brooks

sezon ortalaması oldu(playoffta ise %69).

Rondo’yu bu yazının konusu yapan değişim ise 2007 yılındaki malum takaslar ile başladı. Big Three’nin kurulmasıyla kendini ilk 5te bulan Rondo, üzerindeki şüphelere rağmen bu takımın ilk 5 rotasyonundan hiç kopmadı ve 77 maçta oynadı. Play-Off’taki çetin mücadelelerde kimi zaman sinse de heyecanlansa da, yanındaki büyük oyuncuların yardımlarıyla şampiyonluk yolunda takımına büyük katkı verdi. Takım şampiyon olduğunda Rondo da şampiyon bir guard olarak, kendisine şüpheye bakanları şaşırtmakla kalmadı, Rıdvan Dilmen abimizin tabiriyle “üzerine koyarak devam etti”.

Takım olarak şampiyon olamayarak başarısız biten 2008-09 sezonunda, tek teselli ayakları iyice yere basan, savunmada hücumda(şut hariç) tehdit halini alan bir Rondo’nun iyiden iyiye ben geliyorum demesiydi. O sezon En İyi İkinci Savunma Takımı’na seçilerek bu durumu da perçinledi…

Rondo’nun esas patlama sezonu ise henüz biten 2009-10 sezonu oldu. En yüksek sayı(13.7) ve asist(9.8) ortalamalarıyla oynayan “Genç” Rondo Dallas’ta düzenlenen ve seyirci sayısı bakımında tarihe geçen gecede All-Star Doğu Karması kadrosunda yer aldı. Ve nereden nereye dedirtti…

Lige geldiğinde sıradan bir guard olarak görülen, şutu olmayan(hala), cılız bir oyun kurucunun o takas sonrası ligin en iyi dört beş guardından biri olduğunu görmek gerçekten göz alıcı. Bu başarıda Boston Celtics’in o takaslar sonucu kazanan bir takıma dönüşmesi çok büyük etken. Zira 2007 öncesi takım için Paul Pierce’ın “İdmanlarda basit pas çalışması yapmak zorunda kalıyoruz, bırakın oyunları” lafı sanırım yeterlidir. Öyle bir takımda bu seviyelere gelmenin ne kadar zor olduğunu, Al Jefferson’ın şuan ki haline bakarak anlamak çok kolay…

Evet, Rondo buralara gelirken çok çalıştı doğru. Ama zaten çalışmadan bir yere gelmek mümkün değil. Ama o büyük takaslar yapılırken Telfair yerine Rondo’dan vazgeçilseydi acaba şimdi nasıl bir durumu konuşuyor olurduk??

Aaron Jamal Brooks, 14 Ocak 1985’te Seattle’da doğdu. Daha küçükten itibaren iyi bir oyuncu olacağının sinyallerini veren Brooks, ikinci yılında okuduğu lise Franklin High School’u eyalet şampiyonu yaparak basketbol kariyerine hızlı bir giriş yaptı. Şampiyonluk maçında şuanda bir Laker olan Adam Morrison’la karşı karşıya geldi; Morrison’un 37 sayısına karşılık yaptığı 38 sayıyla takımına galibiyeti getirdi. Ne yazık ki turnuva MVP’si diğer maçlarda daha iyi istatistikler yapan Morrison oldu. Fakat Brooks için söylenen, “mümkün olan tüm başarıları kazandı” cümlesi onun için o küçük heykelcikten daha değerli oldu hep…

Kolejde çok büyük olmayan Oregon Üniversitesi için oynayan Brooks, ilk yılından takımın PG pozisyonuna yerleşti ve bireysel olarak 4 başarılı sezon geçirdi fakat Pac-10 gibi sert bir konferansta bulunan Ducks için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildi. Brooks, birçok maçta takımına liderlik etti, Ducks önemli rakipleri(UCLA, Arizona) yenerken hep Brooks ön plandaydı. Ama hiçbir zaman bir yıldız potansiyeli olarak görülmedi. Ki zaten kolejde yaptığı 13.1 sayı, 4.1 asist, 3.5 ribaunt istatistikleri bu düşünceleri destekler nitelikteydi…

Politika Bilimi bölümü gibi bir basketbolcu için zor bir bölümü bitiren Aaron Brooks, Haziran 2007’de NBA draftine gireceğini açıkladı. İlk turda seçilmesi beklenmeyen Brooks’u Houston ilk tur 26 sıradan seçti. Pek sürpriz olmayan bu kararla bir Rocket olan Brooks ilk yılında Rafer Alston’ın yedekliğinde 51 maçta 11.0 dakika ortalamayla süre alıyor ve açıkçası çok ümit vadeden performanslar sergilemiyordu. Zaten sakatlıklardan kolu kanadı kırılmış Yao’suz Houston’da o yıl tek akılda kalan, üst üste 22 galibiyet alarak NBA tarihinde en uzun galibiyet serisine sahip ikinci takım olmalarıydı…

Bir sonraki sezona hem Yao hem de T-Mac ile ümitle başlayan Houston’da Brooks, Alston’ın arkasında başladı sezona yine. Geçen yıla oranla daha lige ısınmış görünen Brooks yavaştan güven vermeye başlamıştı. Ama onun şansın döndüğü an ise o sezonun ortasına denk geldi. T-Mac’in sakatlanıp sezonu kapatması sonucu, Houston beklentilerin de düşmesiyle bir kumar oynamaya karar verdi ve 19 Şubat 2009 gecesi, takas süresinin dolmasına dakikalar kala Rafer “Skip to My Lou” Alston’u, Jameer Nelson’ın sakatlığı yüzünden guard derdine düşen Orlando’ya yolladı… Bu Aaron Brooks için ilk 5 yolunun açıldığı demekti. Takas sonrasında ilk5’e yerleşen Brooks sürelerinin de artmasıyla ortalamalarını da yükselterek(11.2 sayı, 3.0 asist, 2.1 ribaunt) takımının 53 galibiyetle sezonu tamamlamasına ve playoffta ilk turu geçmesine katkıda bulundu. Ama ne yazık ki sakatlık laneti gene Rockets’i buldu ve ikinci turun 3. maçında Yao sakatlanarak sezonu kapattı. Haliyle Houston’da…

Aaron Brooks için de patlama yılı ise içinde bulunduğumuz 2009-10 yılı oldu. Ne T-Mac ne de Yao’nun olduğu, lidersiz-yıldızsız takımda bir guard olarak liderlik görevine soyundu ve alnının akıyla çıktı bu işten. Kevin Martin gelene kadar takımın hem şutörü hem guardı gibi takılan Brooks, istatistik kâğıdında da takımın lideri oldu. Evet bir All-Star olamadı henüz ama MIP ödülünün kuvvetli adayları arasına girdi ve ileride All-Star da olacağının sinyallerini verdi. Müthiş hızına eklediği şutu ile korkulan bir oyuncu haline dönüşen Brooks özellikle kendinden yavaş guardları perişan ederek sezonu tamamladı. Beklentilerin üzerinde performans gösteren Houston’da Luis Scola ile birlikte takımın uzun bir süre playoff tablosunda kalmasını sağladı. Öyle ki T-Mac takıma döndüğünde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını gördü ve ayrılmak zorunda kaldı. Zira artık patron, düşük egosuyla takımı yöneten, Martin geldikten sonra istatistikleri düşmesine rağmen buna ses çıkarmayan bu bücür adam Aaron Brooks’tu…

Eğer o sezon ortasında T-Mac sakatlanıp sezonu kapatmasaydı, beklentiler böyle düşmeyecek, Rockets o takası yapmayıp belki de Houston Rafer Alston’la şampiyonluk kovalayacaktı.  Ve Brooks sıradan bir yedek guard olarak devam edecekti kariyerine. Ama işte hep diyoruz ya NBA, içinde bulunan malzemecisinden kulüp sahibine kadar birçok hikâyeye sahip… Ballı da var Kadersiz de…

İlginçtir, bu iki oyuncu da dâhil olmadıkları takaslar sonucu kariyerlerini başka seviyelere taşıdılar. Daha önce de dediğim gibi tabii ki çalışmadan bunları başarmak mümkün değildi ama sadece çalışarak da olması zordu. Hep denir ya doğru yerde doğru zamanda olmak… Sanırım bu iki guard için söylenebilecek en iyi cümle budur.

Mehmet Buğra ÇİÇEK


Kevin Durant

OKLAHOMA KASIRGASI – KEVIN DURANT…
29 Eylül 1988’ de Washington DC’ de doğan Kevin Wayne Durant, lise öğrenimini Montrose Christian School’ da tamamlarken University of Texas’ daki performansıyla yavaş yavaş adını duyurmaya başladı. 2006-2007 sezonunda Big 12 Konferansı’ nda Yılın Basketbolcusu seçilirken, 2007 yılında gösterdiği 25 sayı, 11 ribauntluk muhteşem istatistiklerinin sonucunda oybirliğiyle Yılın Kolej Ligleri Oyuncusu olma şerefine erişti. Bu performansı Durant’ in Team USA Basketbol tarafından yaz kampına davet edilmesine neden oldu. Kevin, Greg Oden’ dan sonra bir çaylak olarak böyle bir davet alan ikinci oyuncu oluyordu. Sadece davet almakla da kalmadı. Daha kampın birinci haftası sona ermeden Supersonics yöneticilerinin Durant’ i almak için kafalarında soru işareti kalmamıştı. Onun kamptaki performansının ne kadar etkileyici olduğunu en yakından görenlerden biri dea ynı kampta yer alan bir başka oyuncu Russel Westbrook’ du. “Kevin tam bir All Star gibiydi. Bir çaylak olmasına rağmen, savunması neredeyse imkansız bir adam vardı karşımızda.” Durant’ i en iyi tarif eden şeyi ise NCAA’ de onu izleyen tecrübeli bir NBA Scout’ u söylemişti: “O, bu dünyaya milyarlarca basket atması için gönderilmiş.”

2007’ de NBA Draftına katılmaya karar veren Durant, ilk tur ikinci sırada Seattle Supersonics tarafından seçildi. Durant’ in bu yeteneklerini farkeden sadece Seattle’ lılar değildi. Henüz tek bir profesyonel maç oynamayan bir oyuncuyla 7 yıllığına 60 milyon dolarlık bir sponsorluk anlaşması yapan Nike, belki de son yıllardaki en iyi yatırımlarından birini yapıyordu. Durant da daha ilk yılında 20 sayı ortalaması yakalayıp, “Yılın Çaylağı” seçilerek kendisine yapılan yatırımın ne denli haklı olduğunu ortaya koydu.

Daha evvel  bütün yaşamını bir yerden bir yere taşınarak geçiren Kevin, bu makus talihinden NBA’ deki ilk yılında da kurtulamadı. Takımı Seattle’ dan Oklahoma’ ya taşınınca, o da mecburen yine yollara düştü. Ancak değişiklik ona yaramış olacak ki, ikinci sezonunda sayı ortalamasını 25’ e çıkardı. O, sezonun Kasım Ayı’ nda Indiana potasına 37, Aralık Ayı’ nda Warriors’ a 41, Ocak’ ta ise Clippers’ a 46 sayı atarak bir Süper Star’ ın sahneye çıkmasının müjdesini verir gibiydi. Şubat Ayı’ nda tutturduğu 30 sayılık ortalama daha NBA‘ de ikinci yılını geçiren bir oyuncu için inanılmaz bir performanstı. Ancak Oklahoma, Durant’ in bu performansına ayak uydurabilmekten çok uzak bir takımdı. O sene 23 maç kazanıp, 59 maç kaybettiler.
Bu arada Durant, üniversite eğitiminden tamamen vazgeçmedi. Yaz aylarını Texas’ taki yaz okulunda geçiren yıldız, hem eksik derslerini alırken hem de üst seviyedeki antrenörler eşliğinde formunu korumaya çalışmaya devam etti. Eski takımı Texas Longhorns ile antremanlara çıkan Kevin’ i Texas guardı A. J. Abrahams şu cümlelerle özetliyor: “Kevin’ in yaz aylarında bizimle oynaması çok hoşumuza gidiyor. Çalışma ahlakı gerçekten mükemmel bir insan. Bence böyle devam ederse, Tracy Mcgrady’ den daha iyi bir oyuncu olabilir. Çünkü her geçen yıl daha iyiye gidiyor.”
Aslında Abrahams pek de haksız sayılmaz. Durant, NBA’ de yakaladığı 30,1 sayı ortalamasıyla Lebron James’ in önünde birinci sırada yer aldı. Ancak o, şu anda skor yeteneklerinden başka şeyler düşünüyor. “Ofansif yönden zaten iyi durumdayım, sayı atabiliyorum. Ancak savunma ve ribaunt anlamında kendimi geliştirmeliyim. Bu aralar bunun için çalışıyorum.”
Texas Longhorns koçu Rick Barnes, Durant’ in başarısının arkasında basketbol dışı özelliklerinin olduğunu söylüyor. “Geçtiğimiz yaz, öğrencilerden biri birkaç şut atmak için salona gitmiş ve forması salonun tepesinde asılı olan Durant’ in eski takım arkadaşlarıyla oynadığını görmüş. Ne yapacağını bilemeyen utangaç çocuğun köşeye sinerek telefonla konuşma numarası yaptığını farkeden Durant, çocuğun yanına yaklaşmış ve “Selam ben Kevin, sen de oynamaz mısın?” diye sormuş.

Aslında takımın Seattle’ dan Oklahoma’ ya taşınması, aynı zamanda Durant ve Thunder için de bir çıkışın başlangıcı olmuş. Bu yükselişte koç Scott Brooks’ un onu şutör gard pozisyonundan 3 numaraya almasının da büyük rolü var. Ayrıca Oklahoma’ da mutlu hissettiğini söyleyen Kevin: “Seattle’ da olmak güzeldi, ancak gelecek konusundaki bilinmezlik bizi olumsuz etkiliyordu. Gidecek miyiz, kalacak mıyız derken maçlara yoğunlaşmakta zorlandık.” Oklahoma’ nın genç menajeri Sam Presti, NBA’ in en çok gelecek vaateden takımlarından birini kurdu. Son olarak James Harden gibi yetenekli bir gard ile kadrosunu derinleştiren Thunders’ ta bütün yükü Durant’ in omuzlarından alabilecek bir yapılanma söz konusu. Takım kendini geliştirirken boş durmayan Durant: “Öğrenmeye aç biriyim ben. Sezon bittiğinde genelde tatil bile yapmadan çalışıyorum. Kobe, Lebron, Carmelo gibi oyunculara baktığınız zaman pek boş durmadıklarını görürsünüz. Onlar durmuyorsa ben niye durayım?”

Sanırım son cümle, Kevin Durant’ in neden NBA’ in en çok gelecek vaat eden Süper Star adayı olduğunun en açık cevabı. Onu izlemeye devam edin. İyi seyirler…

Okan Çarga

Adana Gençlik Sarayı

Adana Gençlik Sarayı…

Tüm Adanalı basketbol severler için çok önemli bir mabet di Gençlik. Hüsnü Çakırgil’den, meşhur Asfalt Rıza’nın oğlu Hamit Prodan’dan Aşk-ı Memnu’nun yıldızı Kıvanç Tatlıtuğ’a kadar tüm basketbolcular için okul olmuş bir yerdi Gençlik Sarayı. Alaattin Atsal da orda basketbol oynadı oğlu Atahan da, M. Ali Kıraç da orda basketbol oynadı oğlu Cihangir de ama benim oğlum maalesef orda basketbol oynayamayacak.

Adana’nın merkezinde oluşundan mıdır yoksa bir kere adının çıkmasından mıdır Adana’nın en iyi basketbolcuları günün ilk ışıklarından başlayıp ışıklandırma yardımıyla gece geç saatlere kadar basket oynarlardı.  Ömrümün bir kısmı oradaki çemberlere top atarak geçti.

4 tane potası vardı. Bu 4 pota sanki sınıflandırılmış gibi kendiliğinden paylaşılmıştı. En iyi oynayanlar sosislisi ve tostuyla meşhur büfesinin hemen yanındaki potada, biraz daha genç olanlar ama yine çok iyi oynayanlar hemen karşısındakinde oynarlardı. Basketbolu biraz daha zayıf olanlar ve yaşı küçükler bu sahayla dip dipe olan diğer sahanın potalarını paylaşırlardı.
Çoğu zaman normalde çarşıya çıkmış olanlar bile dayanamayıp içeri dalar ve bir maç yapmadan geri çıkmazlardı. Gençlik’in kapısında sanki yoklama alınıyormuş gibi tüm tatil vakitlerinde eksiksiz bir şekilde orda toplanırdık. Turnuva üstüne turnuva yapardık veya kazanan hep sahada kalırdı ve oynamak isteyen 3 sayı çizgisinden tek atış yapardı. İsabet kaydeden oynama hakkı kazanırdı ama bu öyle kolay olmadı. Bazen 4 takım varsa tamamı aynı anda sokardı 3 sayılık şutu. Kimi zaman oyuna başlamak için bile yarım saat geçerdi.

Açık hava olmasına rağmen Spor Sergi Sarayı’nın İstanbul’a yarattığı havayı biz Adanalılara yaşatırdı. Basketbol camiasından birisini arayan hafta sonu Gençlik’e geldiği anda aradığını bulurdu. Portatif tribünleri her zaman doluydu. Yoldan geçenler, oyun için sırasını bekleyenler, arkadaşlarını izlemeye gelenler bazen o kadar fazla olurdu ki tribünde oturacak yer dahi bulamadığımız olurdu.

2. ligde oynayan ya da Adana’nın iyi kulüplerinde oynayan basketbolculara karşı hiçbir kulüp deneyimi olmayan ama iyi basketbol oynayan oyuncular karşılaştıkları zaman ortaya büyük bir kapışma çıkardı. Kulüplerde oynamayan oyuncular aslında biz sizden iyiyiz mesajı vermek için ellerinden geleni yaparlardı.
Henüz Adidas’ın ve Rebook’ın Sokak basketbolu turnuvalarının moda olmadığı dönemlerde Gençlik de Bahar Turnuvalar oynanırdı. Hem de çift pota. Hüsnü Çakırgil’in Güney Sanayi formasıyla oynayıp şampiyonluk yaşadığı bu turnuvanın son kazanan takımının oyun kurcusuydum. İstanbul da Spor Sergi’nin başına gelenler bizim Gençlik’in de başına geldi. Adana’nın spor düşmanı belediye başkanı Aytaç Durak tarafından tarihine hiç bakılmadan yıkılan Gençlik Sarayı’nın yerinde şu anda bir park bulunuyor. Sanki Adana da hiç park yokmuş gibi hemen dibinde Atatürk Parkı gibi kocaman bir park varken bizim mabedimizi yıktılar. Adana DSİ formasıyla düzenlenen son Bahar Turnuvasını kazanmıştım. Üzerine birçok şampiyonluk kazandım ama basketbolu öğrendiğim ve geliştirdiğim yerde kazandığım şampiyonluğu hiçbir şampiyonluğa değişmem.

Aslında çöküşü önceden görebiliyorduk. Bu kadar çok gencin olduğu yere zamanla art niyetli kişiler de takılmaya başlamışlardı. Güvenlik zafiyetleri buraya gelen kişilerin profilini biraz olsun etkilemeye başlamışlardı. Şikâyetlerimiz artınca buraya bir bekçi koydular ama bu bekçi bu sefer bizi dahi içeriye almamaya başladı. Kart uygulamasına geçildi ama doğal olarak oturtulamadı.
Sonra yıkım kararı geldi. Eylem yaptık, yıkılmasın diye uğraş verdik ama nafile. Acımadan yıktılar. Hemen karşısına uyduruk hatta dandik bir yer yaptılar ama sahası uygun değildi, tribünleri yoktu ve sahaya girebilmek tam anlamıyla bir meseleydi. Belki potaları çok daha iyiydi ama hiçbir zaman Gençliğin yerini tutmadı.
Gençlik Sarayının müdavimleri Balcalı da bulunan üniversiteye ait tesislere attılar yani Adana’nın bir ucundan bir diğer ucuna geldiler. Merkezden bir hayli uzaklaştılar. Hala da onları orda bulabilirsiniz. İlgi arttıkça Balcalı da büyüdü gelişti. Mevcut basketbol sahalarına yenilerini eklediler. Gençlik tayfasını ise o gün bugündür havuza en yakın sahada yer alan potalarda bulabilirsiniz. Bir hafta sonu yolunuz düşerse kafanızı çevirin ve havuzun yanındaki potanın hemen karşına göz atın. Gençlik camiasını orda bulacaksınız.

Hamit Prodan, Atahan Stacey Atsal, Fahri Erek, Ozan Kurdak, Koray Veziroğlu, Koray Cengiz, Mustafa Ongun

İLKER KESER

Altyapı – Çalışmak…

Çalışmak…

Hiçbir oyuncu aktif basketbol kariyerinin ne kadar süreceğini bilemez. Kendisini kimlerin izleyeceğini, izleyenlerin onu kaç idman ya da maçta izleyeceğini bilemez. Zevkli, bununla beraber zor bir meslektir basketbol oyuncusu olmak. Her hafta performansınız gözlemlenir. Nasıl savunma yaptı? Kaç sayı attı? Ve buna benzer birçok yazılı ve yazılı olmayan veriler ile oyuncunun performansı ölçülür.

Oyuncu her zaman oynamaya hazır olmalıdır. Aslında bir ödüldür maçta oynamak. Oyuncuya verilebilecek en büyük ceza “oynatmamaktır”. Bu ödüle ulaşmanın yolu ise çalışmaktır. İdmanların hakkını vermek, kaytarmamaktır.
Her oyuncu “süper star” olamayacaktır. Fakat bu her oyuncunun “iyi oyuncu” olabileceği gerçeğini değiştiremez. Bence her oyuncu, “iyi savunmacı”, “şutör”, “takım oyuncusu” olma özelliklerinin bazılarını ya da hepsini taşıyabilir.
Her oyuncu evet şut sokamayabilir, bununla beraber savunma yapabilir ya da takımına kenardan gelip destek olabilir, bu özellikler saymakla bitmez.

Her idmanda aynı disiplinle çalışan oyuncular zaman içinde geliştiklerini gözlemleyeceklerdir. Bu da onların maçlarda alacakları süreyi olumlu yönde etkileyecektir. Yaşıtlarına oranla daha fazla yetenekli olan genç oyuncuların bazıları, o yeteneklerinin ardına sığınarak daha az çalışırlar. O yetenekleri onları bir süre idare eder fakat yıllar acımasızca ilerler ve o oyuncu birde bakmış ki sığındığı yetenekler maalesef ki kendisine yetmez olmuş. Birde bakmış ki, aynı kaplumbağa ve tavşan hikâyesinde olduğu gibi kaplumbağa kardeş bu uzun maratonda onu geçmiş.

Altyapı oyuncularının en büyük hayallerinden biri şampiyona görebilmek ve orada iyi performansa gösterip, A takıma yükselme şanslarını arttırabilmektir. Tabii ki bu uzun bir yoldur. Yaz idmanları, hazırlık maçları, kendi bölgelerinde oynanan maçlar, oynadıkları il’e göre ya gruplara ya da direk şampiyonaya gitme ve bütün senenin emeğini o şampiyonada alma isteği. Yani çalışmak, çalışmak ve çalışmak…

A takımlarda ise her hafta aslında bir finaldir. Telafisi olmayan bir maçın kaybedilmesi, bir oyuncunuzun sakatlanması eğer takım değilseniz sizi zorlayacaktır. Bununla beraber her hafta gösterdiğiniz performans sizin kariyerinizin seyrini belirleyecektir. Bunu da, belirleyen şey çalışmak, çalışmak ve çalışmaktır…

İster altyapı, ister A takım seviyesinde olsun oyucunun çalışması onun kariyerinin ne yönde ilerleyeceğini belirleyecektir.
Çalışkan, yüreğini sahaya koyan, özelliklerini bilen oyuncular başta seyirciler olmak üzere kimsenin aklından çıkmazlar…

Emre DAĞDELEN


26. Sayı

3SAYI Basketbol Dergisinin 26. sayısı yayında.

154 sayfadan oluşan dergimizde 12 konu bulunmakta. Yine dolu dolu içeriğimizle siz basketbolseverlerle birlikteyiz.

26. Sayımızın kapak yıldızı ise Allen Iverson olurken bir çok NBA yıldızı da sayfalarımızı süslemeye devam ediyor.

Dergiyi okumak için kapağın üstüne tıklamanız yeterli.

3SAYI Aralık 2010

Genel Koordinatör

Bekir Sıddık KOÇ

Dergi Tasarımı
Meltem Çevik
Fırat Çimenli
İlker Terzioğlu

3SAYI Yazım Ekibi
Bekir Sıddık Koç
Cem Tokatlıoğlu
Emre Dağdelen
Fırat Çimenli
Gizem Kumbasar
Gökhan Bayezit
Halil Özçevik
Mehmet Akif Karabulut
Mehmet Buğra Çiçek
Mehmet Samet Bora
Nejat Sayman
Okan Çarga
Önder Akcollu
Sinan Cem Civili

3SAYI Aralık 2010 İndeksi

6 Sezona İyi Girenler ve Hayal Kırıklıkları- Sinan Cem Civili

14 Reggie Evans – Gökhan Bayezit

18 Röportajlar: Torin Francis – Soner Şentürk – Gizem Kumbasar

24 Altyapı İncelemesi – Emre Dağdelen

30 Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı – Mehmet Samet Bora

36 TB2L’ne Genel Bakış – Emre Dağdelen

44 Allen Iverson – Gökhan Bayezit

54 Lakers – Fırat Çimenli

64 LeBron ‘Kral’ James – Tahtını Terk Etti Peki Tacından Oldu mu? – M.Akif
Karabulut

72 Derek Fisher – Tony Parker – Okan Çarga

84 Muhteşem 3lü Kurma Sevdası – Mehmet Buğra Çiçek

92 NBA Sezon Değerlendirmesi – Sinan Cem Civili

152 3SAYI Ekibinde Yer Almak İster Misiniz?

154 Kapanış


Online Okumak İçin Tıklayınız

Taraftar Desteği

TARAFTAR DESTEĞİ ?
Geçtiğimiz günlerde Bornova Belediye – Oyak Renault maçını salondan takip etme fırsatım oldu. Bornova Belediye maçı rahat bir oyunla kazandı ve play off için büyük bir avantaj sağladı. Nitekim de play off lara kaldılar. Bornova’nın oyununu beğendim fakat taraftar için aynı şeyi söyleyemem. 10.000 kişi kapasiteli Halkapınar Spor Salonu’nda maçı takip eden yaklaşık  250 – 300 kişi vardı. Bornova Belediye gibi 2 yılda TBL’ye çıkan , ilk sezonunda play-off’lara kalan bir takım için bu sayı oldukça az. Hele hele İzmir gibi bir basketbol şehrinde. Sanırım İzmir henüz bu takımı sahiplenemedi. Bir diğer İzmir takımı olan Pınar Karşıyaka ise maçlarını dolu tribünlere oynuyor ve taraftarın takımı ateşlediği inkar edilemez bir gerçek. Arkasına taraftarını alan Pınar Karşıyaka’yı KSK arenada yenmek oldukça zor.

Tribüne gelen taraftarın takımı ateşlemeyi bilmesi de çok önemli. Mesela Bornova Belediye maçında tribünlerdeki bir amcanın kendini coach sanıp bağıra çağıra oyunculara taktik vermesi, onları azarlamasını garipsemiştim. Taraftarın birlik içinde takımı ateşleyici tezahüratlar yapması oyuncular için oldukça önemli.Bu durum sadece Bornova Belediye için geçerli değil tabiki. Basketbolumuzun en büyük sorunu maçların boş tribünlere oynanması. Tribünlerin dolmamasının en büyük nedeni ise basketbolun yöneticileri.Ben bu yöneticilerin şuana kadar basketbolu sevdirmek adına  bir şey yaptıklarını görmedim.Fiyatları 30 ile 250 tl arası değişen futbol maçlarına giden taraftarın 5 – 10 tl ücretli basketbol maçlarına gelmemesi için hiçbir neden yok.Salonlardaki yüksek tempo ve görsel şovlar ise basketbolun futbol karşısındaki en büyük avantajı.

Avrupa’da ise durum biraz farklı. Mesela Cenk Akyol’u izlemek için Air Avellino maçlarını izlediğimde salonun neredeyse tamamen dolu olduğunu görüyorum. Avellino’da yüksek bütçeli bir takım değil ve play off  için oynamalarına rağmen taraftar takımına olan desteğini hiç kesmiyor.Partizan’ın da taraftar desteğini arkasına alıp Euroleague’de  aldığı başarılı sonuçları hepimiz gördük.Burada devreye basketbol kültürü giriyor.Salonlara ve takımlarımızın Avrupa başarılarına baktığımızda henüz basketbol kültürümüzün oluşmadığını görüyoruz.Buradan geçmiş federasyonların doğru işler yapmadığını anlamak güç değil.Bundan sonra yöneticilerin taraftar sorununa çözüm bulması gerekir yoksa basketbolumuz sürekli geriye gider.Milyon dolarlık takımların boş salonlara oynaması anlamsız.

Önümüzde ülkemizde gerçekleşecek olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası var.TBF şuana kadar gayet başarılı işler yaptı.Umarım şampiyonayı başarılı bir şekilde atlatırız ve basketbol kültürümüzü biraz da olsa geliştirebiliriz.Satışa çıkan biletlerin kısa bir süre içinde tükenmesi ise oldukça sevindirici bir gelişme.
Salonların dolması dileğiyle.

Halil Özçevik
halilozcevik@3sayi.com